Ana dilde eğitim ve iş bırakma eylemi

Ana dilde eğitim ve iş bırakma eylemi

Ana dilde eğitim ve iş bırakma eylemi

ANA DİLDE EĞİTİM TALEPLERİ VE 24 EYLÜL İŞ BIRAKMA EYLEMİ

 

Her ülke nüfusu az veya çok etnik kökeni, dil yapısı ve dini bakımından farklı gruplardan meydana gelmektedir. Bu tablo ister istemez çeşitli sorunların çıkmasına sebebiyet vermektedir. Çıkabilecek bazı sorunlar potansiyellikten ileri aşamaya geçmezken, bazılarının ise ülkenin ana gündem maddesi haline gelmesinin arka planı üzerinde önemle durulmalıdır. Özelikle son günlerde Türkiye’de, dâhili ve harici güçlerin yeni bir sözde “ulus devlet” inşa etme projesinin bir adımı olarak tasarlanan “ana dilde” eğitim tartışmalarının masumane bir talepmiş gibi sunularak çıkarılan toplumsal gerginliğin arka planı iyice irdelenmelidir. Zira başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, bölgesel kuruluşların bile hazırladıkları hiçbir taslakta, devletlerin çok hassas oldukları etnik kökenleri esas alarak ana dillerde eğitim verilmesi konusunda ortak bir bildiriye imza atamadıkları unutulmamalıdır.

 

Çok farklı etnik yapılardan meydana gelen bir nüfusa sahip olan ülkemizde, kendisini Türk Milletine mensubum diye tanımlayanların oranın %85’lerde olduğu bir sosyolojik ortamda, Türk kavramının etnik bir anlam içeren değil hukuki, siyasi ve kültürel bir kavram olarak kabul edildiği ortadadır. Ancak KCK davaları kapsamında tutuklananlar ile PKK sempatizanlarının 2012 yılında başlattıkları ve aldıkları tavizler sonucunda sona erdirdikleri açlık grevinin, en önemli üç sebebinden birinin ana dilde eğitim konusu olduğu dikkate alınırsa, yeni inşa edilmeye çalışılan ulus devlet projesinin, ülkemizdeki ayağının kimler tarafından yürütüldüğü ve ana dilde eğitim konusunun kimler tarafından kaşınarak kanayan yara haline getirildiği daha iyi anlaşılacaktır.  Ayrıca yıllardır, Kurtuluş Savaşı sonrası inşa edilen ulus devleti ve zihniyetini eleştiren manevi değerlere sahip bazı kesimlerin, yeni bir ulus devlet inşa etmenin ilk basamağı olarak görülen ve vatan bölücü hainlerin başını çektiği ana dilde eğitim konusuna verdiği desteği de anlamak mümkün değildir.

 

Milletimizin zor şartlar altında verdiği milli mücadeleyle hayat bulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulurken sağlam temeller üzerine bina edilmişken “merkez-çevre” gerginliği üzerine inşa edilen siyasi hayatımız aracılığıyla değerlerimizi arka plana iten maneviyattan yoksun “ulusalcı” zihniyetin uygulamaları sonucu, millet ve devlet kucaklaşmasının önüne engeller koyulduğu ortadadır. Lakin bugün yeni Türkiye’nin inşa edildiğinin iddia edildiği siyasi bir ortamda, iktidarın tarihi negatif yönde tekerrür ettirecek bir adım atmaması gerekmektedir. Bu kapsamda siyasi iktidarın ana dilde eğitim konusundaki duruşunu destekliyor ve takdirle karşılıyoruz. Siyasi iktidarın yapması gereken ilk şey bölücülerin taleplerine kulak vererek, ana dilde eğitim taleplerini karşılamak değil ana dilde eğitim alması düşünülen çocukları, teröristlerin eline düşerek dağa kaldırılmaktan kurtarmaktır.

 

Bugün tüm toplumun ortak bir üst kimliği haline gelmiş “Türk Milleti” kavramını ve üst dili haline gelmiş “Türkçeyi” öteleyen, yeni bir sözde Kürt ulus devlet inşasının önemli basamağı olarak görülen “ana dilde” eğitim konusunu masumane bir kültürel talepmiş gibi gören mütedeyyin değerlere sahip olduğunu ifade eden bazı sendikalara (http://ankara1.egitimbirsen.org.tr/ibrahim-demirkan/anadilde-egitim-farz-i-ayndir/198/makale),  medeniyet değerlerimizin küresel ve bölgesel boyutta güçlü bir Türkiye ile hayata geçirileceğini, bu potansiyel gücümüzün farkında olan güçlerin bunun önüne geçmek için hazırladıkları planın büyük parçasının etnik ve dini/mezhebi farklılıklara dayanan bölünmüş bir Ortadoğu coğrafyası ve diğer parçasının yine aynı şekilde bölünmüş bir Türkiye olduğunu, ana dilde eğitim konusunun da bu kapsamda bir kez daha değerlendirmesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Ayrıca kamu çalışanlarının haklarını aradığını iddia ederek bölücü talepleri bu masumane taleplerin içine giydirerek 24 Eylül günü iş bırakma eylemi yapacağını açıklayan sendikalar (http://www.egitimsen.org.tr/ekler/0dab7e32e43afce_ek.pdf) ile bu bakış acısına sahip olmamasına rağmen farklı gerekçelerle aynı gün ortak olarak iş bırakma eylemine gideceğini açıklayan sendikaları da (http://turkegitimsen.org.tr/haber_goster.php?haber_id=16041) daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.  

 

Vatanı direkt bölmeye çalışan ülkemizin bazı vatandaşlarını içine düştükleri çukuru görmeye davet ederek, kendilerine maziden aldığımız ortak kader birlikteliğini hatırlatarak, kardeşlik elimizi uzatıp, içine düştükleri çıkmazdan kurtulmaya davet ediyoruz. Eğer bulundukları yerden çıkmazlarsa, kimseyi oraya çekemeyeceklerini ve büyük milletimizin bu sorunların üstesinden gelecek irfani tecrübeye, tarihi birikime, güce ve kudrete sahip olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

 
 
MUSTAFA GÜÇLÜ
EKSEN  Eğitimci Kamu Çalışanları Sendikası Genel Başkanı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.