“Araplar bizi arkadan vurmuş mu?” Yalan

 

Ülkemizde yıllardır ortaya atılan bir yalan var ama ne yalan söyleyelim buna bir zamanlar bende inanmıştım. Ne zaman ki, araştırma gereği hissettim işte o zaman bir şeylerin farkına vardım. Derslerde hep şunu duyduk “Araplar ve diğer Müslümanlar, I. Dünya Savaşı’nda bizi sattı...” ve “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.”Bu ne acı ve ne büyük bir yalnızlık. Din kardeşim dediğim insanların beni düşman bilmesi, benim onları düşman görmem, ne acı.Bu konuda çok beğendiğim tarihçi  Yavuz Bahadıroğlu tarafından kaleme alınan yazıyı aynen aktarıyorum.Bazı konularda işi ehline teslim etmek işin parlaklığını ve fayda akreditasyonunu arttırır.Bu konuda tam o konu.İşte Bahadıroğlu'nun O Yazısı:          

“Araplar bizi arkadan vurmuş mu?”

 Gerçek şu ki, Osmanlı’ya karşı toptan bir Arap ayaklanması yoktur. Sadece Mekke Şerifi Hüseyin’in önderliğinde (İngilizler ona Arap imparatorluğu sözü vermişlerdi), birkaç bedevi kabile ayaklanmış, tanınmış Arap kabilelerinin çoğu Osmanlılık ve Müslümanlık bağıyla Hilâfet’e bağlı kalmıştır.I. Dünya Savaşı’nda Mekke Şerifi Hüseyin “Arap imparatorluğu” vaad eden İngilizlerle anlaşmış Osmanlı’ya karşı isyan etmiş, bir bakıma arkadan vurmuştur.

Ancak Şerif Hüseyin tüm Arapların temsilcisi değildir. O bir istisnadır.

              Mesela Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini “arkadan vuran” herhangi bir olay olmamıştır.

               Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul’a yani Osmanlı’ya sadık kalmıştır...

                Arabistan Yarımadası’nın Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan ‘cephe gerisi’ dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.

Araplara söylenenler ise bunun tam tersiydi: “Türkler sizi yüzyıllar boyu sömürdü” diyorlardı.

Hâlbuki ikisi de doğru değil: Ne Araplar Türkleri arkadan vurdu, ne Türkler Arapları sömürdü. Bu sadece bir İngiliz propagandasıdır.

                  İngilizler petrol yataklarına hâkim olmak için hazırladıkları plânın gereği olarak Osmanlı Devleti’ni parçalamak istiyorlardı. Bunun için de Arapları ayaklandırmaları gerekiyordu. Şerif Hüseyin’i plânlarının piyonu olarak kullandılar.

              Sözün burasında bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum: Araplar arasında ayrılıkçı milliyetçiliği Müslüman Araplar değil, Hıristiyan Araplar başlatmıştır.

                Müslüman Arapların çoğu “Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı.” (Prof. Dr. Kemal Karpat).

Gerçek bu merkezde olmasına rağmen, Avrupa’nın büyük emperyalist ülkeleri, Papalık ve enternasyonal Siyonizm’in çabalarıyla etkili bir karalama kampanyası açıldı ve maalesef başarıya ulaştı.

             Araplar hafızamızda “hain” olarak, biz Arapların hafızasında “emperyalist” olarak damgalandık. Bu kara damga zamanla etkisini artırdı: İngiliz siyasetinin kendilerine “ikram” ettiği bölgelerde, kimi “kral”, kimi “emir”, kimi “sultan”, kimi de “başkan” unvanlarıyla hüküm süren diktatörlerle buna paralel olarak Türkiye’de hüküm süren “Şeflik rejimi”, kendi menfaatleri ekseninde Türk-Arap düşmanlığını körüklediler...

Sonunda iş Sayın Başbakan’ın yakındığı noktaya geldi: Kimi bilinçli, kimi bilinçsiz, köpeklerine “Arap” ismi veren Türkler türedi...

               “Ne Arab’ın yüzü ne Şam’ın şekeri”, “Arap saçı gibi karışık”, “Yalanım varsa Arap olayım”, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şeklindeki sözler de aynı düşüncenin mirasıdır.Daha da ileri gidilip Türk-Arap düşmanlığı karşılıklı olarak ders kitaplarına işlendi.

Der ve yazıyı bitirir tarihçimiz. Tarihi doğru ve doğru ellerden öğrenmek ne kadar önemli ve ne kadar zor, değil mi?Bilgi kirliliğinin ve enformasyonun gücünü azımsamamak gerekir.Silahların yapamadığını yaparak gönülleri kırıp kirleten bu güce dikkat etmek lazım. “Allah bu devlete ve millete yar ve yardımcı olsun” demekten başka bir şey, demek istemiyorum. Coğrafi konumunun tüm çilelerini çeken bu millet,elbet huzura kavuşacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.