Bakan Dinçer'in Samanyolu Haber'e verdiği röportajın deşifresi

Bakan Dinçer'in Samanyolu Haber'e verdiği röportajın deşifresi

Bakan Dinçer'in Samanyolu Haber'e verdiği röportajın deşifresi

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in 16.03.2012 Tarihinde Samanyolu Haber Günlük Programında Abdullah Abdulkadiroğlu'na Verdiği Röportajın Deşifresi:

 

SUNUCU- İyi akşamlar sevgili seyirciler, Günlük'le karşınızdayız.

Günlük'ün bugünkü konuğu çok önemli bir isim, çünkü Türkiye'nin günlerdir, belki haftalardır tartıştığı ve belki de yine haftalarca tartışacağı bir konuyu masaya yatıracağız. Eğitim sistemindeki yeni sistemi konuşacağız. Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer konuğumuz.

Hoş geldiniz efendim.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Teşekkür ediyorum, sağ olun.

SUNUCU- Müsaadenizle bize ulaşabilecekleri hem Twitter, hem e-mail

adreslerimizi bir hatırlatayım sevgili seyircilerimize.

günlü[email protected] e-mail adresimiz. Samanyoluhaber de Twitter adresimiz, bize buralardan program içerisinde görüşlerinizi, sorularınızı iletebilirsiniz.

Şöyle başlayayım: Öğretmenlerin soruları var, velilerin soruları var, hatta öğrencilerin bile soruları var. Biz şu sınıftayız, seneye şöyle mi olacak, böyle mi olacak diye ve çok sayıda eleştiri var, sorular neredeyse havada uçuşuyor. Bu kadar karışık bir sistem mi, yoksa siz nasıl anlatıyorsunuz bunu?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aslında doğrusunu söylemek gerekirse, biz eğitim sistemiyle alakalı sizin de bahsettiğiniz gibi, günlük veya normal okuluna giden öğrencilerin hayatını çok fazla etkileyecek türden değişiklikler yapıyor değiliz. Ne kadar çok ayrıntıya iniliyorsa, o kadar çok kafa karışacağı için bugün bu yapılan uygulamalara dair şüpheleri artırmak isteyen bazıları bu soruları giderek artırıyorlar. Biz normalde eğitim sisteminin bütününe yönelik bir değişiklik yapıyor değiliz. Eğitim sisteminden bahsettiğimizde, bunda müfredat var, öğretmenler var, yapısı var, eğitimin amaç ve hedefleri var, kalite ölçüleri var, yani pek çok sistemin parçası varken, biz sadece eğitim sisteminde yapısal bir değişiklik oluşturuyoruz. Sadece eğitim sisteminin yapısı üzerinde bir düzenleme yapıyoruz. O da, normal şartlarda zorunlu eğitim süresini uzatıyor ve kademeli hale getiriyor. Bu açıdan bakıldığında bugün yaptığımız değişikliğin çok anlaşılmayacak bir tarafı yok. Vaktimiz olursa ayrıntılı bir şekilde bunu size izah etme imkanım olacak. Dolayısıyla, bugün çocuklarımız okudukları okullarda bundan sonra benim halim ne olacak diye bir endişeye kapılmalarına gerek yok. Onlar dördüncü sınıftaysalar beşinci sınıfa devam edecekler ve 8. sınıftaysalar 9. sınıfa devam edecekler ve böylece herkes kendi bulunduğu yerden eğitim hayatına devam edecek.

SUNUCU- Mesela şimdi şöyle o zaman, biraz açalım, bir kere önce şunu sorayım: Ne zaman uygulanmaya başlanacak bu 4+4+4 sistemi?

MİLLİ EGITIM BAKANI ÖMER DINÇER- isterseniz ne yapacağımızı, bu kanunda neyi değiştirdiğimizi kısaca izah edelim, sonra ne zamana cevap verelim. Bir kere yapılan bu hukuki düzenlemeyle üç temel değişiklik yapıyoruz. Onlardan bir tanesi, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarıyoruz. Bildiğiniz gibi bu şu anda 8 yıl, onu 12 yıla çıkarıyoruz. ikincisi; bugün 8 yıllık zorunlu eğitimimiz kesintisiz. Bir öğrenci 1. sınıftan başladığında 8. yıl sonuna kadar aynı okulda eğitimine devam ediyor ve sonra mezun oluyor. Şayet biz 12 yıla çıkardığımız zaman kesintisiz hale getirecek olsaydık, o zaman bir öğrenci 1. sınıftan girecekti ve 12 yıl sonra okuldan mezun olup diploma alacaktı, kesintisizlik bu anlama geliyordu. Bu, aslında eğitim sisteminin çok katı olması anlamına gelir. Düşünün, bir çocuğu siz okulda 1. sınıftan başlatacaksınız, 6 yaşında okula girecek, 18 yaşında o okuldan mezun olacak. Bunun pedagojik bir dünya sorunu olduğu kadar, aynı zamanda eğitim sisteminin katılaşmasından kaynaklanan mahsurları da ortaya çıkacaktı. Bunun önünü kesebilmek için 4+4+4 şeklinde üç farklı veya üç kademeli eğitim öngörüldü.

SUNUCU- Aslında efendim, 8 yıllık kesintisiz eğitimin de pedagojik olarak, yani 7 yaşında giren ve 13 yaşına kadar aynı yerde okuyan, farklı yaş dilimlerinde aynı çatı altında okuyan çocukların da çok ciddi sıkıntılar yaşadığını herkes kabul ediyor, eğitimciler de bunu kabul ediyorlar.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabii pedagojik sorunların yanında, 8 yıllık kesintisiz eğitimin verdiği katılaşmadan da bahsetmemiz gerekir. Şu anda dünyanın hiçbir ülkesinde 8 yıl gibi uzun süreli kesintisiz bir eğitim yapılmıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde bu 6+3+3 şeklinde uygulanıyor. Yine birçok ülkede 5+4+3 şeklinde uygulanıyor. Yine birçok ülkede 4+4 şeklinde uygulanıyor. Yine bazı ülkelerde 4+5+3 şeklinde uygulanıyor. Bu açıdan bakıldığında şunu söylemek mümkün: Kesintisiz bir eğitim başka ülkede yok. Ama hangi kademede kesinti olacağı ve bu her bir kesintinin kaç yıldan oluşacağına dair her ülkenin kendi ekonomik yapısı, çocuklarının pedagojik özellikleri, müfredatı, hedefleri doğrultusunda farklı tercihleri var. Biz de şimdi 4+4+4 şeklinde bir tercihte bulunduk. Çünkü, bu tercihimizi yapabilmek için mevcut müfredatımızı, öğretmen yapımızı, efendim çocuklarımızın okuduğu okuldaki yapısı ve benzeri pek çok hususu göz önüne alarak bunu tercih ettik. Bir de şûra kararlarını belki referans olarak aldık.

SUNUCU- Yani bunların değişmemesi yönünde mevcut sistemi koruyarak çok fazla değişiklik yapmamak yönünde mi bunları dikkate aldınız?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, kademeli hale getirirken, 4+4 şeklinde. 8 yıl olarak kalsaydı, pedagojik olarak sizin bahsettiğiniz mahsurlar yanında, mesela bugün öyle alanlar var ki, o alanlarda çocukların çok erken yaşta eğitim almaları gerekiyor. Mesela müzik eğitimi. Eğer bir çocuk iyi bir piyanist olacaksa, iyi bir keman sanatçısı olacaksa vesaire, bu eğitimin aslında 5 yaşında, 4 yaşında başladığı hepimiz biliyoruz. Ayrıca, iyi bir sporcu için yine çok genç yaşlarda eğitim almaya ihtiyaç var. Yine aynı şekilde eğer bu ülkede gerçek anlamda bir din adamı yetiştirecekseniz yahut da iyi bir imam yetiştirecekseniz, o zaman da dini eğitimin daha uzun süreli verilmesine ihtiyaç var. O açıdan bakıldığında eğer eğitim sisteminizi kesintisiz hale getirirseniz, o zaman bütün bu ihtiyaçlara cevap veremez uygulamaya imza atmış oluyorsunuz. Nitekim bizim 8 yıllık kesintisiz eğitimimiz, bütün bu sorunların müsebbibi olarak varlığını devam ettiriyor.

SUNUCU- Şimdi efendim, şöyle bir iddia var ve şöyle bir görüş var: İyi bir kemancı yetişmesi, iyi bir sporcu yetişmesi falan, bunlar bir kenara bütün amaç, imam hatip okullarının orta kısmını açmak ve bunun için bu yapıldı, dindar bir gençlik, bir nesil yetiştirmek için şu anda 28 Şubat'ın rövanşı olarak iktidar bunu yapıyor deniliyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Eğer yapılan düzenlemeleri sadece bu boyutuyla görüyorsanız, bunun bir rövanş alma olduğunu da düşünebilirsiniz, bunun sadece imam hatip okullarına bir fırsat olduğunu da düşünebilirsiniz. Ama eğer hakikaten ideolojik bir perspektifiniz yoksa, gerçek anlamda eğitimle ilgileniyorsanız, dünyadaki değişme ve gelişmeleri görüyorsanız, bu yapılanın aslında dünya ile aramızdaki mesafe açılmasın endişesi taşıdığını göreceksiniz. Ben çok açık ve net bu konular gündeme geldiğinde şunu kamuoyuyla paylaştım: Dünyanın herhangi bir ülkesinde 12 yıl boyunca kesintisiz bir eğitim gösteriyorsanız, bu kararı gözden geçirebiliriz ve yaptığınız eleştiriler haklı olur dedim. Ama hiçbir ülkede bu gösterilemedi bugüne kadar. Niçin? Hatta 12 yılı bir tarafa bırakın, 8 yıl kesintisiz eğitim yapan ülke göstersinler İrlanda'dan başka, yine biz kararımızı gözden geçirelim dedim, bu kadar iddialı bir laf ettim ben. Ama buna karşı kimse bu mesele üzerinde fikir yürütmedi. Çünkü, biz eğitimi 12 yıla çıkartmak zorundayız. Eğitimi 12 yıla çıkartmanın gereği şu: Tüm dünya ülkeleriyle eğer rekabet edeceksek ve biz 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacaksak, bir sıçrama yapmak zorundayız, bu da eğitimle olacak. Bunu yapabilmek içinse, tüm toplumun eğitim seviyesini yükseltmek zorundayız. Gelişmiş ülkelerde bir toplumun ortalama eğitim seviyesi 12 yıl ve üzeri bir muhteva taşıyor. Halbuki bizim ülkemizde bu oran 6,5 yıl. Dolayısıyla, dünya 12 yılın üzerine çıkmışken eğitim seviyesinde, bizim 6 yılda kalmamız küresel bir rekabete bizi hazırlıklı hale getirmeyecektir. Daha da önemlisi, mesela dünyanın pek çok ülkesinde ülke nüfusunun eğitimini 12 yılın üzerine çıkartmak, hatta üniversite seviyesine getirmek için yeni stratejik hedefler ortaya koyuyorlar. Japonya, çağ nüfusunun tamamını üniversitede okutabilmek için bir hedef belirledi kendisine. Güney Kore, hakeza yine öyle. Amerika Birleşik Devletleri gibi çok büyük bir ülke, nüfusunun yüzde 60'ını ortalama üniversite mezunu haline getirmek için çaba sarf ediyor. Bizde ise hala ülkemizde çağ nüfusunun lise mezunu olma oranı yüzde 28, toplam nüfusun değil çağ nüfusunun lise mezunu olma oranı yüzde 28. Siz bu yapıyla bir yere ulaşamazsınız.

SUNUCU- Çağ nüfusu derken, lise çağındakilerin mezun olma oranı yüzde 28.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Oranı tabii. Çünkü, bizde 8 yıldan sonra eğitim zorunlu değildi biliyorsunuz.

Şimdi normalde bakıldığında eğer 12 yıla çıkarıyorsanız, bunu da bölmek zorundasınız gerçekten. Üstelik de tüm dünya giderek daha esnek bir model geliştirmeye başladı. Çünkü, insanların kendi potansiyellerinin kullanılması toplumsal bir sinerji yaratıyor. İnsanlarınız ne kadar uzmanlaşırsa ve ne kadar her bir kişi bu uzmanlığını geliştirir ve kullanabilirse, toplumda o kadar büyük ve sinerji yetenek ortaya çıkmaya başlıyor. Halbuki insanların potansiyeline izin vermeyen eğitim sistemleri ne kadar eğitiminde başarılıysa, o kadar bir başarıyla sınırlı kalacaklar. Bizim esnekleştirmeye de ihtiyacımız var. O açıdan bakıldığında kesinlikle eğitimin kademeli hale getirilmesi, esnekleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi söylenen iddiaları doğrulamaz. Ama eğitim sistemini demokratikleştirdikçe, imam hatip okulları da bundan yararlanacaklar. Onların da bu ülkenin her çocuğu gibi bu sistemden, bu esneklikten yararlanmaya hakları var. Kaldı ki imam hatip okullarının orta kısmının açılabilmesi için herkesten daha fazla haklı bir yönü var. 28 Şubat sürecinde mağdur edildikleri bir yana, gördük ki bu süreç içerisinde sadece 4 yıllık eğitimle iyi bir din adamı yetiştirilemiyor, iyi bir imam veya vaiz yetiştirilemiyor. O zaman eğer çocuk bunun ortaokulda eğitimini almak istiyorsa, ailesi razıysa ve isteğe bağlı halde bunu yapabilecek durumdaysa, niçin ona da bu fırsatı vermeyelim?

SUNUCU- Şimdi müsaade ederseniz şöyle gidelim: Mesela bu yeni eğitim sistemiyle eğitimine başlayacak bir çocuğu ele alalım. Öncelikle kaç yaşında başlayacak, onu bir netleştirebilir miyiz? Çünkü, 5 yaş dendi, 6 yaş dendi, 72 ay dendi, hangi doğru?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi 5 yaş ve 6 yaş tanımlamasından kaynaklanan bir farklılığı oluşturuyor. Çünkü, genellikle şayet bir çocuk 5 yaşını doldurmuş, 6 yaşından gün almışsa, bu 5 yaşında mıdır, 6 yaşında mıdır tartışmasından kaynaklandı. Bu teorik bir tartışma. Buna TÜİK başka bir cevap verdi, başka uzmanlar farklı cevaplar verdiler. Biz bu yüzden bu tartışmanın önünü kesmek için bu kez 72 ayı kullanmaya başladık. Bugüne kadarki uygulamalarımızda 72 ay alt sınırdı. Yani, 72 ayı doldurmadan çocuklarımız okula gitmekte zorunlu değildiler. Yine, okul idarecilerinin özel izniyle, velilerin talebiyle daha aşağıdaki çocuklar okullara kabul ediliyordu. Yine çevremize baktığımız zaman pek çok kişi 5,5 yaşında, 6 yaşında, daha erken yaşlarda okula gidebildiler, ama hukuken böyle bir zorunluluk olmadı. Şimdi biz bu 72 ayı üst limit olarak kullanacağız. Yani, 72 ayla 60 arasındaki çocuklarımız okula gitmek zorunda olacaklar. 72 ayın üstündeyse şayet, okula çocuğunu göndermeyen aileye idari tedbir uygulanacak.

SUNUCU- Şöyle bir soru da akla geliyor: 72 ayı çocuk doldurdu, ama eğitim dönemi başlamadı, bir sonraki eğitim dönemi, ne olacak o çocuk?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Eğitim dönemi başladığı zaman alacağız onu.

SUNUCU- Tabii, yani o 72 ayı doldurdu diye o aileye bir yaptırım olmayacak değil mi? Mesela çocuk Mart'ta doldurdu, ama okullar Eylül'de açılıyor.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama teorik olarak o mümkün değil, çünkü şayet Eylül ayını hesap ettiğinizde henüz 60 ayını doldurmadı diyelim, yani 59. ayda olsun. Gelecek Eylül ayına geldiğinde aslında o çocuğumuz bizim 71. ayda olacak.

SUNUCU- 60 üzerinden hesapladığınız vakit gidecek.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabii, evet gidebilecek.

SUNUCU- Ama 72'yi doldurduktan sonraki eğitim döneminde de aile isterse gönderebilecek değil mi?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Gönderebilir, doldurmadan önce de gönderebilecek. Şimdi orada özellikle biz 72 ayı üst limit aldığımızda, bu kez okul öncesi eğitim ne olacak sorusu ortaya çıkmaya başladı. Şimdi bakın biz okul öncesi eğitimle alakalı yeni bir karar vermiyoruz. Bizim stratejik hedeflerimiz var. Süratle Türkiye'nin her tarafında bu sene kaynaklarımızın önemli bir kısmını okul öncesi eğitim binaları için ayırmış vaziyetteyiz ve 5 yaş grubunda yüzde 100 okullaşma oranlarına ulaşmak için çaba sarf ediyorduk. Orada hiçbir değişiklik olmayacak. Biz yine sorular soruyorlar insanlar, fen lisesi ne olacak, sosyal bilgiler lisesi ne olacak gibi. Bu alanların hiçbirisiyle ilgili bir karar vermiyoruz biz. Sadece eğitimi 12 yıla çıkarıyoruz ve kademeli hale getiriyoruz.

SUNUCU- Şimdi müsaade ederseniz tam buradan bir öğrenci üzerinden örnekleyelim. 4+4+4 sistemine göre 72 ayını doldurdu bir çocuk ve okula başladı, yeni sisteme göre başladı. Şimdi bu çocuğun hayatı nasıl devam edecek, bize onu anlatır mısınız?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 4 yıl boyunca ilkokulda okuyacak. İlkokulda okuduktan sonra ya aynı binada ilkokulun devamı olan ortaokula devam etmeye ve beşinci sınıfı oradan almaya başlayacak veya bağımsız ortaokullar varsa o ortaokullarda alabilecek veya güzel sanatlar lisesinin öncesinde, imam hatip okulunun öncesindeki ortaokullara gitmek istiyorsa kendi isteğiyle onlara gidebilecek. Yani, biz ilk dörtten sonra çocuğumuza üç tane alternatif sunuyoruz.

 

SUNUCU- Birincisi...

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Birincisi bağımsız bir ortaokul.

 

SUNUCU- Ayrı, sadece dört yıllık bir ortaokul, öyle mi?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Dört yıllık bir ortaokul. İkincisi.

SUNUCU- Bu bir meslek lisesi değil, imam hatip lisesi değil, hiçbiri değil, sadece ortaokul.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sadece ortaokul.

SUNUCU- Aynı binada mı, değil mi?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ayrı bir binada. Bir kere

ilkokulu, ortaokulu ve liseyi biz ayrı ayrı binalarda hayal ediyoruz şimdi.

SUNUCU- Dördüncü sınıfı bitiren çocuk ortaokula geçtiğinde aynı binada okumayacak.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aynı binada okumaması için çaba sarf edeceğiz. Ama bunun için zaman, okul ve fiziki altyapıya ihtiyaç varsa, bir müddet daha orada okuyabilecek, onun için de bir esneklik var kanunda. Bağımsız ortaokul, esas olan bu. 4 yıl ilkokul, 4 yıl ayrı bir ortaokul ve 4 yıl lise.

Şayet imkan ve şartlar elvermiyorsa, ilkokuldan sonra, çünkü bugün 8 yıllık eğitim yaptığımız çok sayıda okulumuz var biliyorsunuz, aynı okulda 5. sınıftan itibaren devam edecek ortaokuluna, bu da ikinci alternatif.

SUNUCU- Buradaki hedefiniz ne, mesela şimdi.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şuradan gösterebilir miyim size?

SUNUCU- Tabii. 4+4'ü aynı okulda okuyacaksa, onun kesintisiz 8 yıllık eğitimden bir farkı olmayacak.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onu izah edeceğim size. Birincisi; bakın ayrı, üç ayrı okul olarak var.

SUNUCU- Tamam.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İkincisi; ikisi beraber olacak, çünkü fiziki şartlarımızı henüz hazırlayamamışsak.

SUNUCU- Aslında bu göstermiş olduğunuz tablo 4+4+4 eğitim sisteminin tamamen şematik olarak anlatımı.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yapısını gösteriyorum, evet. Ve nihayet ilk dört yıl okuduktan sonra güzel sanatlar lisesine bağlı olarak, imam hatip okuluna bağlı olarak ikisini beraber okuyabilecek, ortaokul ve lise gibi. Şimdi bu yapı içerisinde önemli olan, bakın şurada hepsini ortak bir renk içerisinde aldık. Bunların hepsi, üçü de aşağı yukarı temelde aynı programa sahip olacaklar. Yani, bu çocukların zorunlu olarak alması gereken dersler hep aynı olacak. Matematik, sosyal bilgiler, fen bilgisi, tarih, Türkçe gibi bazı temel dersler, dünya hangi dersleri veriyorsa, onlarla rekabet edebileceğimiz bilgi ve yetenekler için bu derslerin tamamını alacaklar.

SUNUCU- Ortaokulda.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ortaokulda. İster bu şekilde olsun, ister bu şekilde olsun, ister bu şekilde olsun. Bunun üstüne o çocuklar seçimlik dersler alabilecekler. Giderek beşinci sınıftan itibaren artan oranlarda ve ileride tercih edeceği bölümleri destekleyecek türden dersler seçebilecekler. Ama imam hatip okuluna giden bir çocuk normalde dini ağırlıklı eğitimi almayı tercih ettiğini kabul edeceğimiz için ona özel bir program uygulayacağız.

SUNUCU- O zaman şu soruyu sorayım: Ortaokulda çocuk lisede hangi yöndeki bir eğitimi seçecekse onun bir yerde hazırlık aşamasını görmüş olacak, doğru mu?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onu destekleyecek mahiyette dersler alabilecekler. Bunu yaparken kendi tercihi olacak, ailesinin belki yönlendirmesi olacak, bizim rehberlik hocalarımızın tavsiyeleri olacak vesaire.

Ancak yine burada başka esneklik de getiriyoruz, bakın oklar burada görüyorsunuz, bu ortaokullardan hangisine giderse gitsin, şayet çocuk herhangi bir sınıfta yanlış bir tercihte bulunduğunu veya başka bir tercih yapmak istediğini fark ederse, o zaman bunlar arasında geçişler de söz konusu olacak.

SUNUCU- Belli bir yıl sınırı var mı o geçişlerde?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, yıl sınırı yok. Artık lise son sınıfa gelmemişse çocuk diğerlerini tercih edebilecekler.

SUNUCU- Hayır hayır, ortaokulda kendi içindeki geçişlerde, mesela işte 1'de, 2'de, 3'te, 4'te, 1'de geçebilirsiniz, 2'de geçebilirsin, ama 3'te geçemezsin gibi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, lise son sınıfa kadar tercih edebileceğini söylüyorum ya size. Lise 2'deyken de yapabilecek onu. Mesleki eğitimi seçse bile, o işi o kadar esnek hale getireceğiz ki biz, normalde seçtiği meslek içerisinde gerekirse farklı bir mesleğe ait üniteyi de alabilecek kadar esnekleştiriyoruz. Çünkü, artık eskiden olduğu gibi hiçbir meslek bu kadar katı bir içerik taşımıyor. Diyelim ki siz eskiden torna tesviye öğretiyordunuz çocuklarınıza. Bunun için torna tezgahının önüne oturtuyordunuz, çocuk çeliği, malzemenin özelliklerini öğreniyor, o tezgahı nasıl kullanacağını öğreniyor ve ömür boyu onunla çalışıyordu. Şimdi ama öyle değil. Şimdi siz CNC tezgahında artık torna tesviye işlerini yapıyorsanız, bir ürünü üretiyorsanız, o zaman belki de malzeme bilgisinden daha çok sizin bilişim teknolojilerine ihtiyacınız oluyor. Çünkü orada bilgisayarla bir tasarım yapmak ve ürünü ona göre şekillendirecek bir bilgi ve yeteneğe sahip olmak zorundasınız. Yine belki en azından o bilgisayarı çalıştırabilecek kadar yabancı dil altyapısına ihtiyacınız var. Siz mekanik bir meslek alanı seçtiğinizde, makineyle ilgili bir meslek alanı seçtiğinizde, artık beraberinde elektronik bölümünün bazı ünitelerini veya yabancı dille ilgili bazı üniteleri alma durumunda kalabileceksiniz. Bunun için sistem baştan sona esnek hale getiriliyor. Ve hangi safhada yanlış bir karar verdiğini düşünüyorsa, o safhada diğer alana geçme şansı olacak.

SUNUCU- Yani, liseye kadar, üçüncü dörde kadar çocuk meslek..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Seçmeyecek.

SUNUCU- Meslek seçmeyecek, oraya kadar belki kendisi düşünecek, taşınacak, hangisi bana uygun diye...

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bazı dersleri alacak,

içeriğini görecek, bazı programları tercih edebilecek, bütün bunlar o çocuğun aslında kendi potansiyeliyle alakalı ve irtibatlı olacak.

SUNUCU- İsterse lisede nerelere gidebilecek, onu bir daha söyler misiniz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Liselerde, bugün lise yapımızı henüz değiştirmiş değiliz. Dolayısıyla, mevcut lisemizde hangisine kabiliyeti varsa, hangisine gitmek istiyorsa gitme şansı olacak.

SUNUCU- Normal lise, imam hatip lisesine devam edebilir, meslek lisesi, güzel sanatlar. Anadolu lisesi, fen lisesi ne olacak mesela?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bütün bunlar için karar vermiyoruz burada. Onlarla ilgili karar verecek olsak bile, onlar bu kanunun mevzu değil. Dolayısıyla, onları biz şu andaki tartışılmasının çok iyi niyetli olmadığı kanaatindeyiz.

SUNUCU- Şöyle bir eleştiri var Sayın Bakanım: Uzmanlara, pedagoglara, eğitimcilere, velilere, öğrencilere danışmadan, daha doğrusu Milli Eğitim Bakanlığı bile bunu yapmadı, Meclisteki milletvekilleri bu teklifi hazırladılar ve yasalaştırdılar deniliyor; buna katılıyor musunuz? Gerçekten bu teklif hazırlanırken uzmanlara, işte pedagoglara, eğitimcilere danışılmadı mı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bizim ülkemizdeki bir kültürle alakalı bir tartışma diye ben bakıyorum bu meseleye. Bizim ülkemizde genellikle şöyle bir eğilim ben gözlemliyorum: Bir kişi veya bir sivil toplum örgütü bir süreçte kendisi yer almışsa, o süreçte yapılması gerekenler ve gereği yerine getirilmiş kabul ediliyor. Kendisi yer almamışsa, o süreçte gereği yerine getirilmemiş gibi görüyor. Ben varsam her şey tamam, ben yoksam hiçbir şey tamam değil anlayışı maalesef bizim ülkemizde çok yayın. Şimdi ben size sorayım; Türkiye'de eğitim yaşının 1 yıl öne çekilmesi yeni bir tartışma değil. 1981 yılındaki Şûra kararında bu tavsiye alınmış, orada tartışılmış, o zamandan beri bu mesele tartışılıyor. Bu bir tercih. Başka bir şey daha söyleyeyim; eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili 1999 yılında ve 2010 yılındaki Şûra kararlarında tavsiyeler var, bu oralarda da tartışılmış. Türkiye'nin bütün sivil toplum örgütleri, eğitim fakültesinin öğretim üyeleri, Milli Eğitim Bakanlığının uzmanları, piyasada bu konuyla ilgilenen insanlar o şûralara davet ediliyor ve orada görüşülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı, düz, sadece işletme, kamu yönetimi, uluslar arası ilişkilerden mezun olmuş memurlardan oluşmuyor ki. Bizim her bir yöneticimiz, en az 5 yıllık, 10 yıllık öğretmenlik yapmış, bu alanda yüksek lisans, doktora yapmış ve bu konuların hepsi hakkında uzun yıllardır kafa yoran insanlar. Bunlar o uzmanlardan sayılmıyorlar mı? Nitekim Komisyon çalışmalarında bir gazetenin köşe yazısından hareketle günlerce burada Talim Terbiye Kurulunun üyeleri bile haberdar olmadığı gibi kara bir propaganda yapıldı. Halbuki o esnada ben kibarca onlara gösterdim. Arkadaşlar, benim hemen sağ yanımda Talim Terbiye Kurulu Başkanı oturuyor, onun arkasında ise Talim Terbiye Kurulu üyeleri ve grup yöneticileri var, siz onları nasıl değerlendiriyorsunuz diye sordum. Şimdi o zaman şunu hatırlatmak lazım: Bugüne kadar Milli Eğitim Bakanlığı bu eğitim sistemi üzerinde sahip olduğu bilgi ve tecrübeyle başka hiçbir kurumun sahip olmadığı kadar bir güce ve potansiyele sahip. Herkes bunu kabullenmek ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu konudaki otoritesini teslim etmek zorunda. İkincisi; biz bunları her zaman ilgili aktörlerle konuşuyoruz. Şimdi bu ülkede çocuğunu 2 yıl okula gönderen, 2 yıl öğretmenlik yapan yahut da ne bileyim şöyle veya böyle ailesinde öğretmen olan insanlar kendilerini eğitim konusunda söz söylemeye yetkili görüyor. Biz herkesin söz söylemesine itiraz etmiyoruz, ama onları ben bir talep olarak, bir beklenti olarak algılıyorum, bir uzmanın görüşü olarak değerlendirmiyorum, çünkü uzman başka bir şeydir.

SUNUCU- Yani, siz aslında bunu sadece işte Meclis'teki, Komisyondaki milletvekilleri toplanıp kendilerine göre, kendi kafalarına göre yapmadılar, Milli Eğitim Bakanlığı da bu teklifin hazırlanmasında sürecin içindeydi mi diyorsunuz?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sürecin içindeydi, alt komisyonda gördüğü eksiklikler ve yanlışlıklar varsa onların düzeltilmesini talep etti ve o talebi makul görüldü, düzeltildi ve bugün bu kanun Milli Eğitim Bakanlığının sonuna kadar arkasında olduğu bir kanun teklifidir.

SUNUCU- Şimdi yeni okula başlayan bir çocuk üzerinde bir yol haritası çizdik. Diyelim ki 3. sınıfta okuyan bir çocuk bu sistem hayata geçtikten sonra nasıl hareket edecek?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onun hayatında çok fazla etkileşim olmayacak, o çocuk eğitimine devam edecek. Ama bu eğitimin kendisine verdiği ek fırsatlar ve esneklikler varsa onlardan yararlanacak.

SUNUCU- Yani, 4. sınıfı ilkokulu okuduktan sonra ortaokula devam edip gidecek.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ortaokula geçecek ve beşinci sınıftan devam edecek, yani onun hayatında hiçbir değişmeyecek. Biz eğitim sisteminde her kademede her şeyi alt-üst etmiyoruz ki, her şeyi değiştirmiyoruz ki.

SUNUCU- Şunu sorayım, şu hedefiniz nedir: İlkokuldan sonra ortaokulda fiziki şartlar, imkansızlıklar gereği bir süre aynı binada okunabilir dediniz. Burada hedef nedir, yani ne zamana kadar okunabilir, ne zaman tamamen ayrılması, planlama?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onu izah edeyim. Bakın şu anda biz ilk 8 yıl için, yani ilköğretimde ilk 8 yıl için ülkemizde var olan çocuklarımızın yüzde 99'una yakınını, yüzde 99'unu eğitiyoruz. Yani, bunlar için bizim okullarımız var, dersliklerimiz var ve öğretmenimiz var, bu alanda hiçbir sorunumuz yok. Bunu 4 ve 4 diye ayırdığımızda başka bir sorunumuz oluşmayacak ki bizim. Belki şunu yapacağız: Bakacağız, belirli bir mahalde şayet iki tane ilköğretim okulu varsa, bunlardan birisini ilkokul için, bir diğerini de ortaokul için tahsis edeceğiz ve çocuklarımız oraya gidip gelmeye başlayacaklar. Şayet yoksa, bunun ilk dördü için mümkünse ayrı giriş-çıkışlar tanzim edeceğiz, ayrı bahçe oluşturmaya çalışacağız. Mümkün değilse yine aynı yerden şimdi olduğu gibi girip çıkacaklar, ilkokulu ve ortaokulu aynı yerde okuyacak. Şayet bir lisenin yanında bir ortaokul yapma şansımız varsa veya ortaokul için derslik açma imkanımız varsa orada ortaokul açacağız. Kanun bu konuda esas olanın ilk, orta ve lise diye ayırt edilmesini öngörüyorken, bize de bu geçiş süreci içerisinde sıkıntı duymayalım diye bunları beraberce de açabileceğimize dair bir yetki veriyor.

SUNUCU- Şimdi bu biraz önce ortaokul kısmında ifade ettiğiniz işte imam hatip okulu, meslek lisesi ya da düz ortaokul, bunların hepsi aynı çatı altında mı olacak, onlar da farklı farklı mı olacak?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, herkes kendi yerinde olacak.

SUNUCU- Hepsi farklı olacak, tamam.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

SUNUCU- Şimdi efendim, çocuk işçiliği ve çocuk yaşta evliliği tetikleyeceği yönünde de iddialar var bu sistemin, mümkün mü böyle bir şey?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu da çok haksız bir itham oldu, hakikaten bugüne kadar AK Parti'nin yaptığı uygulamaları insanlar gördükleri halde, çocuklarımızın okullaşmasıyla ilgili, kız çocuklarımızın okullaşmasıyla ilgili yaptığımız çok yoğun çabalara rağmen toplum birdenbire birilerinin eksik bilgi ve yanlış yönlendirmesiyle tereddüt duydu. Bence bu kadar güvensizliği AK Parti Hükümeti asla hak etmiyor. Çünkü, şimdiye kadar yaptıkları kendisi için ciddi bir güveni oluşturmuştu ve bu güvenin devamını biz beklerdik bir tarafıyla.

Şimdi şunu söyleyelim size; bugünkü eğitime bakalım, çocuk 7 yaşından gün almaya başladığında okula giriyor, 8 yıl eğitime tabi oluyor, 15 yaşından gün almaya başladıktan sonra da okuldan çıkıyor diyelim. Ve 15 yaşından itibaren çocuk artık evinde, isterse liseye gitmeyebilir. Bu çocuğu birileri evlendirmeye teşebbüs edebilirler, bu çocuğu çalıştırmaya da teşebbüs edebilirler. Her şeye açık halde mi bu çocuk?

SUNUCU- Evet, önünde okuma mecburiyeti yok.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Halbuki şimdi biz bu çocuk 6 yaşından itibaren okula başladığında tıpkı ilkokula ve ortaokula kaydolmak zorunda olduğu gibi liseye de kaydolmak zorunda kalacak. Ve 18 yaşına gelene kadar eğitimine devam etmek zorunda. Şimdi ben size soruyorum; 18 yaşına kadar okulda okumak zorunda olan bir çocuğun istihdama yönlendirilmesi veya evlendirilmesi teorik olarak bile mümkün mü? SUNUCU- Değil, okuyacak çünkü.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çünkü okumak zorunda. Okumadığı zaman biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak gidip ailesinin kapısını çalacağız ve çocuğun niye okula devam etmediğini soracağız şimdiye kadar yaptığımız gibi. Peki nasıl oluyor da AK Parti'nin kız çocuklarını eve gönderdiği, onların erken yaşta evlenmelerine göz yumacağı veyahut da yine çocuk yaşta istihdama yönlendireceği gibi bir iddia ortaya atılabilir?

SUNUCU- Yani 4+4+4'te bu iddialar ortaya atılıyorsa, 8 yıllık kesintisiz eğitimde haydi haydi atılması gerekir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, bugün var olan çocuk işçiliği gibi, erken evlilik gibi meselelerin kaynağı olarak da onu görmeniz gerekir o zaman.

SUNUCU- Diploma nasıl olacak, yani ilkokulu bitirene al sana ilkokul diploması, ortaokulu bitirene al sana diploma mı olacak?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, liseyi bitiren diplomasını alacak. Şayet çocuğumuz diyelim ki ilk dördü okuduktan sonra aynı binada ortaokulu da okuyacaksa, bunun için herhangi bir işleme gerek yok aynen devam edecek, gidecek ve ortaokulu orada bitirmiş olacak. Ama eğer okulu değiştiriyorsa belki ona bir belge verip okul değiştirmesiyle ilgili diğer tarafa o belgeyi aktarabiliriz.

SUNUCU- Ama nihai diploma 12 yıldan sonra...

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Nihai diploma 12 yıldan sonra verilecek.

SUNUCU- İlkokul öğretmenleri daha önceden işte 5 yıl sınıf öğretmeni vardı, o 4 yıl mı olacak?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu anda da 4 yıl aslında, 5 yılda da sınıf öğretmeni giriyor ama, 5. yıldan itibaren biz çocuklarımıza seçimlik dersler veriyoruz zaten. Seçimlik uygulamamız da çok yeni, çok farklı bir uygulama değil. Şu anda bile 5. sınıftan itibaren alan öğretmenleri çocuklarımızın derslerine girmeye başlıyorlardı ve bazı dersleri seçmelerine de biz izin veriyorduk. Yani, aşağı yukarı tam rakamları hatırlayamıyorum ama, 25 ders mesela zorunlu olarak alıyorsa haftada, 5 saat kadar da seçimlik ders alabiliyordu çocuklarımız 4 saat veya 5 saat gibi. Bu açıdan bakıldığında 4+4 olmasının tercih edilme sebeplerinden birisi bu zaten. Şu anda biz eğitim sistemimizle müfredatımızı ilköğretim birinci kademe diyorduk ve 4 yıllık bir eğitim yapıyorduk, ilköğretim ikinci kademe diyorduk ve 4 yıllık bir eğitim yapıyorduk. Ve şimdi birinci kademeye ilkokul diyeceğiz, ikinci kademeye ortaokul diyeceğiz, çok fazla bir şey değiştirmemiz gerekmiyor.

SUNUCU- Aslında fiiliyatta uygulanıyordu, yani 5+3 olarak uygulanıyordu, şimdi 4+4 olarak uygulanacak öyle mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 5+3 olarak uyguladığımız da tam doğru değil. Biz bir tarafıyla 5. yılda bir geçiş sınıfı gibi seçimlik dersler, alan öğretmenlerin az-çok girdiği dersleri uyguluyorduk.

SUNUCU- Alan öğretmenleri geriye doğru gitmiş olmayacaklar, hani öğrencilerin yaş seviyeleri, çünkü oralarda bir yaş bile çok önemlidir pedagojik gelişim açısından.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır hayır. Şayet işte bir yıl erken başlatırsak çocuklarımızı, ilk 4'te bu kez çocuklarımızın yaşlarına uygun öğretim yöntemleri, çocukların pedagojik özelliklerine uygun müfredatı gözden geçireceğiz.

SUNUCU- Bu süreçte samimi olarak soruyorum, yeni okula başlayacak çocukların aileleri merak ediyor olabilir, hatta benim de kızım var yeni okula başlayacak bu sistemde. Bir heba olma, bir hırpalanma, yani çocuğun böyle bir bocalama süreci olur mu, sistemde böyle boşluklar var mı?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben size bir şey söyleyeyim.

SUNUCU- Olursa, başka bir programda sorarım yani size?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabii ki soracaksınız. Ben çok açık, net bir şey söyleyeyim, bugün 8 yıllık eğitimde bir çocuğumuzun sahip olduğu kazanımlarla ve o çocuğun kendini ifade etme, kendi kabiliyetini gerçekleştirme oranıyla bizim yapacağımız uygulamadan sonra ciddi farklılık olacak yeni düzenin, yeni uygulamanın lehine olmak üzere. Çünkü mevcut yapı, çocuklarımızın hiçbir surette kendi kabiliyetlerini açığa çıkarma fırsatı vermiyor. Ama yeni uygulamada özellikle ortaokulda o çocuklarımıza biz o fırsatı vereceğiz. Daha birey olacaklar. Bu nasıl daha farklı izah edilebilir bilmiyorum.

SUNUCU- Şimdi şunu sorayım: Okulların fiziki alt yapısından bahsettiniz, işte binaların durumundan bahsettiniz. Öğretmen ihtiyacı ortaya çıkacak mı bu sistemle ilgili yeni bir takım öğretmenlere ihtiyaç ortaya çıkacak mı?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi bu konuda hem öğretmen ihtiyacıyla alakalı, hem de derslik ihtiyacıyla alakalı bir hususun altını çizmek istiyorum. Şimdi sanki, bu yapıdan hareketle bizim çok sayıda öğretmene ihtiyacımız olacak yahut da dersliğe olacakmış gibi bir imaj da yaratılıyor; bu doğru değil. Zaten bizim öğretmene ihtiyacımız var. Zaten bizim dersliğe de ihtiyacımız var. Onu şöyle izah edeyim: Bakınız biz 12 yıllık zorunlu eğitim yapıyoruz, o zaman bu şu anlama geliyor: Okul öncesi eğitimde, ilkokulda, ortaokulda ve lisede çağ nüfusunun tamamını eğiteceğiz anlamına geliyor, yüzde 100 okullaşma oranına ulaşacağız anlamına geliyor. Şu anda durumumuz ne bizim? Okul öncesi eğitimde yüzde 67'deyiz, ilköğretimde yüzde 99'dayız, ortaöğretimde ise yüzde 69'dayız. Ve bizim kendimizin zaten okul öncesinde yüzde 100'e ulaşmak için, ilköğretimde yüzde 100'e ulaşmak için, lisede ise yüzde 90'nın üzerine çıkmak için planlarımızı yapmış, kaynaklarımızı buna göre oluşturmuş ve stratejilerimizi, stratejik hedeflerimizi buna göre tanımlaştık. Milli Eğitim Bakanlığı zaten bunun için uğraşıyordu. Sadece burada, bizim ortaöğretimde, yani lisede yüzde 100'e çıkacak şekilde yeniden öğretmen ihtiyacımızı ve derslik ihtiyacımızı gözden geçirmemiz gerekecek. Bu açıdan bakıldığında zaten var olan ihtiyacın üzerine çok büyük bir yük binmeyecek. Mevcut ihtiyaçlarımızı karşılamış olsak bile biz 12 yıllık zorunlu eğitimin ihtiyacı olan öğretmen ve dersliği sağlamış olacaktık.

 

-ÖĞRETMEN ATAMALARI KONUSU-

 

SUNUCU- Yani yeni öğretmen atamaları mı yapacaksınız, nasıl olacak, yeni öğretmen alımı mı olacak?

MİLLİ EGITIM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yeri geldikçe yapacağız, zamanı geldikçe yapacağız tabi. Zaten ihtiyacımız vardı ve yapıyorduk.

SUNUCU- Ne kadarlık bir ihtiyaç var şu anda öğretmene, ne kadar bir sayı olarak var mı? Mutlaka farklı branştır ama tabi hepsi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bizim şöyle varsayarsak, şimdi ben değişik varsayımlarla değişik rakamlar söylüyorum, bunlar da bazen kamuoyunda yanlış anlaşılabiliyor. Mesela bizim bu seneki okullaşma oranları içerisinde baktığımızda, eğitim sistemini aksatmadan götürebilmek için yılbaşında 55 bin ücretli öğretmene ihtiyaç duyduk. Bu şu demektir: Bugünkü okullaşma oranlarında ve bugünkü şartlarda ben yaklaşık 40 bin civarında öğretmen ataması yaparsam eğitim sisteminde aksama olmaksızın işimi, eğitimimi yapabilirim anlamına geliyor. Ama benim bir de öngördüğüm idealim var, o nedir? Okul öncesi eğitimde yüzde 100 okullaşma oranı, ilköğretimde yüzde 100 okullaşma oranı ve nihayete lise çağında da yüzde 90'ın üzerinde bir okullaşma oranı. Bunu sağlayabilmek için benim yaklaşık 126 bin civarında öğretmene ihtiyacım vardı. Bu açıdan bakıldığında bugün mevcut hedeflerimi gerçekleştirirsem 126 bin. Ama 12 yıllık zorunlu eğitim ortaya çıktığında 150 bin, hadi bilemediniz 160 bin, hadi bilemediniz 170 bin öğretmene ihtiyacımız olacak.

SUNUCU- Bunu nasıl yapacaksınız, yani kademeli olarak mı alınacak bu alımlarla ilgili bir öğretmen ihtiyacını karşılamak için?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama size bu konuda bir şey söyleyeyim, bu kanun buna dair bir düzenleme yapmıyor. Öğretmen atamaları, öğretmen kadroları yıllık olarak bütçe imkanlarıyla, Hükümetin tercihleriyle ortaya konulan uygulamalardır. Dolayısıyla, bugün bu kanunla irtibatlı bir mesele değil bu. O bizim ikna gücümüze, Hükümetin imkanlarına, efendim ihtiyaçlarımızın aciliyetine, büyüklüğüne göre değişecek ve zaman içerisinde biz ümit ediyoruz ki Hükümetimiz bize daha fazla kadro verecek, fazla uzun yıllara sari bir gecikme olmaksızın telafi edeceğiz. Biz bütün gücümüzle, bugün bana imkan verilse ben hemen ihtiyacımız olan bütün öğretmenleri almayı, yani 120 bin veya 150 bin öğretmeni almayı ve bütün ihtiyacımı kadrolu öğretmenlerimle görmeyi tercih ederim. Ama bu ülkenin potansiyeliyle, kaynaklarıyla yakından alakalı bir husus.

SUNUCU- O zaman yeri gelmişken şu soruyu sorayım, atanamayan öğretmenlerden çok soru geliyor. 28 bin atamasını sınavdan önce yapıp Hükümetin 55 bin sözünü yerine getirme konusundaki düşünceniz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 28 bin rakamı nereden çıkıyor?

SUNUCU- Vallahi bilmiyorum işte, bu şekilde bir soru var.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz hiç kimseye 28 bin atama sözümüz yok.

SUNUCU- Hayır, öyle bir söz değil, yani 55 bini tamamlamak üzere herhalde daha önce yapılmışları düştüğünüzde 28 bin mi kalıyor?

MİLLİ EGITIM BAKANI ÖMER DINÇER- Bakın daha önceden 55 bin atamayla alakalı uygulama yapıldığında o dönemde biz 55 bin atayamadık ama 40 bin öğretmen atadık. 29 binini 2011 yılı sanıyorum başındaydı, Nimet Hanım döneminde atandı, onun 11 bin 500 civarında olanını da Ağustos ayında ben atadım. Dolayısıyla 55 bin atama yapılamadı, ama 40 bin atama yapıldı. 55 bin atama yapamadığımız için de kamuoyundan özür diledik. Daha sonra ben Şubat ayında 17 bin öğretmen atadım. Hala eski defterleri karıştırıyor olmanın bence hiç makul bir tarafı yoktur. Artık 2012 yılındayız. Biz 17 bin öğretmenimizi atadık işimize devam ediyoruz. Bu hesap kitapları yapanların bence oturup kendi gelecekleriyle ilgili başka hesap kitap yapmalarında yarar var. Eğer Hükümetimiz bize kadro verirse Ağustos ayında öğretmen talep edeceğiz, kadro verirse atayacağız. Değilse bu sene 17 bin öğretmenimizi atadık biz.

SUNUCU- Bu sene bitti diyorsunuz aksi takdirde.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu anda bitmiş görünüyor, ama yeni bir kanun çıkar, ek kadro tahsis edilirse ki talebimiz var, onu da ifade etmek istiyorum, bunun yeterli olmadığı ve yeni atamalar için ihtiyaç olduğuna dair talebimiz var. Hükümetimize bunu sunarız, neyi uygun görürlerse o kadarını atarız.

SUNUCU- Tamam. Şimdi şöyle bir soru var: İkinci 4'te -bu arada tabi öğretmen meselesini girdik ama, soru olduğu için- seçmeli Kürtçe dersi önerisini ifade ettiniz. Bu nasıl olacak?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Doğrusu o benim açıkça şahsi kanaat olarak söylediğim bir düzenlemeydi. Biz eğitim sistemimizi esnekleştiriyoruz, demokratikleştiriyoruz. Herkesin kendi potansiyelini ve kendi tercihini gerçekleştirebileceği bir zemin hazırlıyoruz. Bu zemin içerisinde Kürtçe ders almaya ihtiyacı olanların da alabileceği bir esnekliği, demokratik bir yapıyı kurmanın hiçbir mahsuru olmadığını ben söylemiştim, bu tartışma onunla alakalı.

SUNUCU- Yani bu konudaki fikriniz devam ediyor mu?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi ki devam ediyor, yani ben o konuda günübirlik bir düşünce serdetmedim. Bu ülkede buna benzer sorunların çözülmesi ve artık eğitimin önünde ideolojik tartışmaların varlığının kaldırılması gerekir. Yani biz bunları aşabiliriz. Bunları aştığımız zaman göreceğiz ki, aslında bunların beklediğimiz kadar büyük sorunlar olmadığı, beklediğimiz kadar endişe doğuracak sonuçlar taşımadığı. Aslında toplumu rahatlattıkça pek çok kaygının ortadan kalkacağıdır. Bugün Türkiye şimdiye kadar kalıplaşmış bir yapı içerisinde çocuk yetiştirmeye gayret etti, bunun başarısı ortada. Yani biz bir tornadan çıkmış gibi bütün çocukları aynı yapı içerisinde, aynı kalıp içerisinde yetiştirmeye çalıştık. Ve bunun doğurduğu sonuç belli. PISA sınavlarında 34 ülke içerisinde 33'cüyüz. TIMSS'te başka bir başarısızlığımız var. SBS'de ve üniversiteye giriş sınavlarında çocuklarımızın başarıları ortadayken bunun başarılı olmadığını görüyoruz. O zaman bırakalım bir de çocukları ve ailelerini temel eğitimin dışında kendileri nasıl istiyorlarsa öyle eğitebilecekleri bir fırsat verelim ve bunu herkese verelim. Kürt diye ayırmadan, Rum diye ayırmadan, Ermeni diye ayırmadan, Müslüman ehli sünnet diye veya Alevi diye ayırmadan bu hakkı, bu şansı herkese verelim.

SUNUCU- Sadece o zaman Kürtçe değil din dersinde o zaman yani Alevi vatandaşların da, işte gayrimüslimlerin de çocuklarını da, onları da kapsayacak bir düzenlemede olabilir o zaman değil mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani sıklıkla soru sormam belki şey oldu, çok doğru olmadı ama, tekrar sorayım; evet, yani bunun ne mahsuru var?

SUNUCU- Bence hiçbir mahsuru yok.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani dolayısıyla.

SUNUCU- Şimdi Sayın Bakanım, Milliyetçi Hareket Partisi'nin bir önerisinden bahsetti Milliyetçi Hareket Partili yetkililer. Genel Kurulda dediler ki, ikinci 4'te seçmeli Kur'an-ı Kerim dersi de biz teklif edeceğiz, buna ne diyorsunuz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Etsinler, yani bu kanun mevzu değil. Eğer böyle bir uygulama olacaksa biz Talip Terbiye Kurulu kararıyla yapabiliriz. Dolayısıyla, o kanunla ilgili tartışmalar yapılırken gündeme getirilmeden de çözülebilecek bir mesele.

SUNUCU- Bir ara vereceğiz müsaadenizle, ondan sonra devam edeceğiz. Gelen sorular var, onları da size soracağım, son bölümde tekrar birlikte olacağız.

SUNUCU- Günlük'e devam ediyoruz, konuğumuz Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer.

Sayın Bakanım, şimdi FATİH Projesiyle müsaade ederseniz biraz ondan bahsedelim. Çünkü onun da bu teklifte yer alan bir bölümü var, oraya da gireriz. Biraz sanki böyle geride kaldı gibi 4+4+4 eğitim sistemi tartışmaya başlanınca, ama çok önem veriyordunuz siz FATİH Projesine, onunla ilgili çalışmalar ne durumda?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi FATİH Projesine biz gerçekten önem veriyoruz. İki sebebi var bunun. Onlardan bir tanesi; Anadolu'nun en ücra köşesindeki bir çocuğumuzla bu ülkenin en merkezindeki ve en başarılı lisesindeki bir çocuğumuz aynı fırsatlara sahip olacak. Ve burada hazırladığımız ve hazırlamakta olduğumuz eğitim içerikleriyle bir matematiği, bir feni veya herhangi bir dersin herhangi bir ünitesini en iyi kim anlatıyorsa o hocanın anlatımına bütün öğrencilerimiz ulaşabilecekler. Bu açıdan, biz bu fırsat eşitliğini sağlaması açısından FATİH Projesini çok önemsedik.

İkincisi ise; FATİH Projesi bizim dünyaya açılan kapımız olacak. Hakikaten çocuklarımız eğitimle ilgili, merak ettikleri konularla ilgili dünyanın bilgilerine ulaşabilecekler ve bu bizim geleceğimizi hazırlayan bir alt yapı oluşturacak. Ben o açıdan çok önemsiyorum, Hükümetimizde bunu çok önemsiyor.

Bu proje 5 ana bileşenden oluştu aslında. Belki sadece insanların aklında tablet bilgisayar kaldı ama, 5 ana bileşeni var bunun. Ve biz her bir bileşen için çok uzun uzadıya çalışmalara yaptık ve yapıyoruz.

Birincisi, bu donanım kısmı; akıllı tahtalar ve tablet bilgisayarlar. Türkiye'deki bütün sınıflarımıza, ister anaokulu olsun, ister ilkokul, ortaokul, lise olsun, tamamına önümüzdeki 4 yıllık süre içerisinde akıllı tahtaları döşeyeceğiz.

SUNUCU- Köylerdeki okullara kadar?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Dahil olmak üzere. Ve bu akıllı tahtalar her bir sınıfta olmak üzere internete kabloyla bağlı olacaklar ve dünyanın her türlü eğitim içeriğine ulaşma imkanına sahip olacaklar.

İkincisi; tablet bilgisayarlar. Tablet bilgisayarları da 5. sınıftan ve 9. sınıftan itibaren dağıtmaya başlayacağız. Yani ortaokul 1'den ve lise 1'den itibaren dağıtmaya başlayacağız. Ve 4 yıllık, 5 yıllık süre içerisinde çocuklarımızın tamamına dağıtılmış olacak. İlk 4 yılda tablet bilgisayar vermiyoruz, çocuklarımız el yazısı öğrenecekler, yazmayı, okumayı, anlamayı, kendilerini ifade etmeyi yine geleneksel yöntemlerle öğrenecekler. Metodolojik olarak da öğretmenlerimiz zaten geleneksel yöntemleri kullanmaya devam ediyorlar, kara tahtamız yine varlığını devam ettirecek.

İkincisi; e-içeriklerin hazırlanması. Biz hakikaten çok yoğun bir şekilde bu yıl 9. sınıflar için e-içerik hazırladık ama, artık sadece çocuklar herhangi bir kitaptan, bir sayfadan bir bilgi okuyarak değil her gördükleri üniteyle ilgili video kayıtlar, animasyonlar, slaytlar, sözlü anlatımlar, belki birtakım belgeseller görerek öğrenme şansına sahip olacaklar.

Öğretmenlerimizi eğitiyoruz, üçüncü bileşeni de o. Öğretmenlerimizi de yoğun bir şekilde eğitiyoruz. Bu eğitmeden çoğu kere yanlış anlaşılmalar da ortaya çıkıyor. Biz bilişim teknoloğu öğretmenler yetiştirmiyoruz bu eğitimlerde. Sadece bir tablet bilgisayarı ve akıllı tahtayı kullanmasını öğretiyoruz. Bir kimya hocasına, bir tarih hocasına, bir fizik ve matematik hocasına tahtayı kullanmayı öğretiyoruz; bu da bir haftalık veya 15 günlük eğitimle yapabileceğimiz bir eğitim olarak var ve yoğun bir şekilde öğretmenlerimizi eğitiyoruz. Daha güzel bir şey yapıyoruz şimdi, sosyal medya uygulamalarında olduğu gibi veya I-pad'lerde olduğu gibi çocukların birbirleriyle haberleşebilecekleri bir platform oluşturuyoruz. Bu platform içerisinde biz ona EBA diyoruz, Eğitim Bilişim Ağı. Bir de ayrıca market olacak ve geliştirilmiş her yeni eğitim içeriğini oraya koyacağız, çocuklarımız ücretsiz indirebilecekler onu, download edebilecekler ve böylece bir yapı da kurmuş olacağız.

SUNUCU- Şimdi FATİH Projesinin bu 4+4 teklifinde yer alan bir bölümü var, tartışıldı, niçin ihale kanunu dışında tutuldu denildi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi orada da yine haksız bir şekilde bir suçlama veya itham yapılıyor. Kamu İhale Kanunun dışına çıkarılmasıyla bunun sanki hiçbir hukuka tabi olmadan birilerine iş verilecekmiş gibi bir imajla anlatılıyor. Bu inanılmaz derecede haksız bir propaganda. Kamu İhale Kanunun dışına çıkartıyoruz iki sebepten dolayı. Bunlardan bir tanesi; biz özellikle internet hizmetlerini alt yapısı olarak, af edersiniz, tüm Türkiye'de bir alt yapı kurmak zorundayız. Ama her okula yani kabloyla internet hizmeti götüreceğiz. Her sınıfa, 500 küsur bin sınıfımız var bizim, 505 bin civarında. Her birine götüreceğiz ve bu çok ciddi bir yatırım gerektiriyor. Bu kadar finansmanı harcamak istemiyoruz. İhaleyi hangi şirket alırsa bu alt yapıyı da kendisi götürsün, çünkü verdiği hizmette bir aksama meydana gelirse o hizmeti götürme sorumluluğu da onda olacağı için mazeret üretmesin diye bakıyoruz işe. Bir tarafıyla bir finansman yöntemi olarak kullanacağız, öbür tarafta da hizmeti bütün olarak bir ihaleyi alacak firmaya vermiş olacağız. Bu da ciddi bir maliyet getirdiği için bunu Kamu İhale Kanunun bugünkü şartlarında yapma şansına sahip değiliz. Eğer alt yapı da onlar tarafından yapılsın diyorsak, mesela mevcut Kamu İhale Kanunu 3 yıllık, en fazla 3 yıllık bir süreyle bir sözleşme yapma imkanı veriyor. Halbuki biz bu alt yapıyı da vermeyi düşündüğümüz için belki 1 0 yıllık, belki 15 yıllık bir sözleşme yapma gereği ortaya çıkacak. Uzun sözün kısası, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkıyor ama, zaten Türkiye'de TÜBİTAK'ın, TÜRKSAT'ın, Ulaştırma Bakanlığı'nın özellikle bilişim teknolojiyle ilgili uygulamaları kamu ihale kapsamında ayrıca düzenleniyordu. Biz de yine Kamu İhale Kurumu, Maliye Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak bunu nasıl uygulayacağımıza dair bir yönetmelik çıkartmak zorunda kalacağız, çünkü kanun onu bize emrediyor. Biz bunu bu çıkartılan yönetmenlik çerçevesinde yine kendi hukuku içerisinde ihale edeceğiz. Bu açıdan bakıldığında, ihalesiz bir iş yapılmayacak, ama işin özelliğine uygun kendi hukuku olacak ve o hukuk içerisinde bir ihale yapılacak.

SUNUCU- Evet, bunu da bu şekilde açıklamış olduk.

Şimdi müsaade ederseniz gelen soruları ben size sorayım. Bunlar karışık, ama öyle sormak istiyorum. Kanun hükmünde kararname öncesi yüksek lisans programlarına kaydolmuş öğretmenlerin yer değiştirmelerini ne zaman yapmayı planlıyorsunuz? Daha önceden yüksek lisans programlarına kaydolmuş öğretmenlerin yer değiştirmesi, herhalde bu biraz farklı oluyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama size bir şey söyleyeyim; yüksek lisans programları, ki özellikle bizim öğretmenlerimizin önemli bir kısmı tezsiz yüksek lisans programına gidiyor, bu 1 yıllık bir programdır. Zaten kanun hükmünde kararname çıkalı neredeyse bir 6 aya yakın zaman dilimi oldu. Eğer onlar önceden kayıt yaptırmışlarsa neredeyse eğitim süresi bitti, hangi nakilden bahsediyorlar, onu anlamakta zorlandım.

SUNUCU- Evet, soru bu şekilde gelmiş. Eğer öyleyse zaten o 1 yıl doluyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bir kere bizim herhangi

bir nakille ilgili Ağustos ayına kadar herhangi bir hazırlığımız yok şu anda.

SUNUCU- Bu eş durumu atamaları da bu çerçevede mi mesela?

MİLLİ EGITIM BAKANI ÖMER DINÇER- Onları da o çerçevede değerlendireceğiz.

SUNUCU- 30 Eylül mü baz alınacak diye bir soru var?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, hiçbir bilgimiz yok şu anda. Daha doğrusu bu konuyla ilgili hiçbir hazırlığımız yok. Onu ancak zamanı geldiğinde, bu bizim aylarca üzerinde çalışacağımız bir mevzu değil. Biz onunla ilgili şartlar hasıl olduğundan kılavuzumuzu yayınlıyoruz. Arkadaşlarımız kılavuzumuz yayınlamadan hiçbir dedikoduya ve hiçbir bilgiye itibar etmesinler.

SUNUCU- Yani tarihleri ortaya atmak doğru değil. O kılavuz ne zaman yayınlanır?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben onu yeri geldiğinde kamuoyuyla paylaşıyorum ve öğretmenlerimize duyuruyorum. Lütfen benden bilgi beklesinler.

SUNUCU- Tamam. Şöyle bir soru var: Emekli Sandığına bağlı bankacı eşi öğretmenlerin mağduriyeti meselesi var, bu da mı aynı çerçeveye giriyor?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu ayrı bir şey. Biliyorsunuz mevcut eş durumu atamaları.

SUNUCU- Hepsine yapılmış, bankacı eşleri olduğu için yapılmamış.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Devlet memurlarının eşleri için ancak söz konusu. Vaktiyle bankada çalışan arkadaşlar devlet memuru sayılıyorlardı. Daha sonra biliyorsunuz giderek sözleşmeli personel ve SSK hükümlerine tabi, daha doğrusu SGK hükümlerine tabi çalışanlar haline geldiler, sözleşmeli çalışıyorlar. O doğrultu da onların eşlerine biz atama yapamıyoruz. İtiraz ettikleri veya hatırlattıkları husus o. Ben 657 Sayılı Kanun ve Milli Eğitim Bakanlığının kanunu neyi emrediyorsa ona uymak zorundayım. Dolayısıyla da o uygulamaları yapıyorum. Eğer onlar bu şartlara dahilseler, onları da yine Ağustos ayında bu sürece tabi tutarız. Değilseler, herkes kendi hukukuna tabi olacak.

SUNUCU- Yani kamudaysa eşleri Ağustos'a tabi tutarsanız, özelde ise...

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Değilse tutamıyoruz, çünkü kanun o izini bize vermiyor.

SUNUCU- Evet şimdi özel liselere giriş nasıl olacak diye bir soru var kolejlere falan.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu anda nasıl giriyorlarsa öyle olacak, herhangi bir değişikliğimiz yok ki.

SUNUCU- Bu 4+4+4'de yine sınavla mı olacak mesela, SBS'yi de soran var?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu ana kadar sınavla yapıyorduk. Ve biz eğer sınavla ilgili yeni bir düzenleme yapmıyorsak, mevcut yapı devam edecek demektir. Dolayısıyla, o konuda tereddüt ortaya koymak yahut da merak etmek bence çok şey değil, haklı bir tereddüt değil. Biz şu anda

SBS sınavlarını yapıyoruz, önümüzdeki yıl mevcut Anadolu liselerimize, kolejlere ve diğer okullara nasıl yerleştirme yapıyorsak onu yapacağız. SBS sınavıyla alakalı halkımızın bizden bir beklentisi var, üniversite sınavlarıyla ilgili beklentileri var. Bunlar şartları uygun olduğunda biz gerekli hazırlıkları yaparız ve yeri geldiğinde de kamuoyuyla paylaşırız bunları.

SUNUCU- Özür grubunda il, ilçe emri olacak mı? Bunlar biraz teknik şeyler, ben de çok bilmiyorum ama.

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, merkezden ve tek seferde yapacağız ve yılda bir kere yapacağız.

SUNUCU- Şimdi şöyle bir soru var, bence de önemli olabilir. Yeni sisteme geçişin bir maliyeti var mı, bununla ilgili bir araştırma yapıldı mı, ne kadar bu maliyet?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Az önce aslında size özellikle fiziki alt yapı ihtiyacıyla, derslik ihtiyacıyla ilgili açıklamalar yaparken kısmen onun nasıl bir ek yük getireceğine dair açıklamada yapmış oldum. Dolayısıyla orada...

SUNUCU- Tabi rakamsal boyut falan, bir hesaplama yapıldı mı?

MİLLİ EGİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi biz daha önceki hedeflerimiz doğrultusunda bir hesaplama yapmıştık. Yani mevcut derslik ihtiyaçlarımız, donanım ihtiyaçlarımız ve benzerleriyle alakalı yaklaşık 29 ila 32 milyar Türk Lirası arasında bir kaynağa ihtiyacımız vardı. Bunu da temin edebilmek için farklı yollar deniyorduk. Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, yakında yine kamuoyuyla yine paylaşacağız, kamu-özel ortaklığıyla ilgili uygulamalar, yine çok büyük ihtimalle özel sektöre teşvikler yapacağız ve farklı kaynakları kullanabilir hale geleceğiz. Muhtemelen bu onu yüzde 10 civarında artıracak.

Başka bir şey söylemek istiyorum az önceki öğretmen atamalarıyla ilgili konularda. Biz yeni çıkarttığımız kanun hükmünde kararnameyle öğretmen atamaları konusunda bir standartlaştırma yaptık. Bakanlık olarak artık yetki ve inisiyatif kullanmıyoruz. O yüzden görevlendirmeler de yapmıyoruz. Şimdi bakınız eski hukuki düzenlemelere uygun bize talepler geliyor, mesela işte ara dönemde atama talebi, geçici görevlendirme talebi gibi. Artık Milli Eğitim Bakanlığı bu konularda net bir program ortaya koydu kendince, bunun sebebi çok açık Türkiye'de. 70 bine yakın öğretmenimizin bunu daha önceden size ifade ettim, kendi kadrosunun olduğu yerde çalışmıyor, görev yapmıyor. Ve bu bizim eğitim sistemimizi ve eğitimin niteliğini çok olumsuz yönde etkiliyor. Bunun 5 bin civarında olanı başka bakanlıklarda ve bizim Bakanlığımızda çalışıyor. Çok sayıda öğretmen bulunduğu kadroda değil, başka okullarda görev yapıyor. Halbuki bunlar, bizim her bir norm kadroyla tespit ettiğimiz kadrolardır. Anadolu'nun herhangi bir ilçesinin herhangi bir köyünde bir ilköğretim okulu varsa onunla ilgili bir kadro tanımlamışız biz. Oraya bir öğretmen atadığımızda şayet o öğretmen başka yerde görevlendiriliyorsa oraya biz yeni bir öğretmen atayamıyoruz. Bu da, o köydeki çocuklarımızın eğitimini olumsuz etkiliyor. Bu sebeple biz geçici görevleri kaldırıyoruz Haziran ayından itibaren. Ara dönemlerde öğretmen nakillerini engelleyeceğiz, yılda bir kere öğretmen nakli olacak özre mebni olarak. Yine eğitim başlamadan öğretmen atamalarını yapacağız ve geçici görevlendirmelere son vereceğiz. SUNUCU- Yani norm kadro açığı oluşturmamak için.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bunu eğitimin kalitesini geliştirmek için her öğretmenimizin kendi bulunduğu yerde görevi yapmasının önemli olduğu kanaatindeyiz.

SUNUCU- Bir soru şu, ana sınıfı öğretmeni herhalde bunu soran: Ana sınıfı öğretmenlerinin durumuyla ilgili bir değişiklik olacak mı diye bu yeni sistemde diye soruyor?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Niçin olsun? Ana sınıfı okullarımız açık ve eğitime devam edeceğiz. Ve yine bu kez belki daha önceden 60-72 ay arasındaki çocuklarımızı yüzde 100 okullaşmak için uğraşıyor ve öğretmenlerimizi o yönde istihdam ediyorduk, şimdi de 48-60 ay arasındaki çocuklarımızın yüzde 100 okul öncesi eğitimini sağlamak için uğraşacağız ve o öğretmenlere hala ihtiyacımız var.

SUNUCU- Ben çok teşekkür ediyorum. Sizin eklemek istediğiniz bir şey varsa son cümle olarak.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben de çok teşekkür ediyorum. Belki son cümle şunu söyleyeyim: Milli Eğitim Bakanlığı bu olup bitenlerin farkında, ne yaptığını çok iyi biliyor ve yapılan her şey dünya ile bizim aramızdaki mesafeyi kapatmaya yönelik çalışmalar. Vatandaşlarımız bu konuda yapılan şeylere bence birazcık güven içinde bakmalılar.

SUNUCU- Bir cümle o zaman şunu sorayım size: Şimdi ben açıkçası ilk defa bu kadar net dinledim ve kafamda bir soru işareti kalmadı, yani hem bir gazeteci olarak, hem bir veli olarak. Bu anlatılamadığı için mi bu kadar, imkan sağlanamadığı için mi böyle oldu? Bu kavganın, dövüşünün arasında karambole gidiyor gibi bir hal oldu, onu neye bağlıyorsunuz, yani bu kavga çıkmasını bu iş konuşulurken?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben bütün konuşmalarımda ısrarla eğitim meselesinin bir ideolojik mesele olmaktan çıkarılması gerektiğini hep söyledim. İnanın bugüne kadar bu cümleyi o kadar çok tekrar ettim ki, artık bir daha kullanmayayım diye zaman zaman kendi kendime söz veriyorum. Ama yapamıyorum, çünkü gerekiyor. Bugün eğitim meselesini ideolojik olarak tartıştığımız müddetçe, hiçbir konu tartışma normal medeni bir tartışma olarak kalmayacak. Bu bir kör dövüşü olarak ortaya çıkacak ve o ideolojik alanda toz duman içerisinde olup bitenin ne olduğunu ancak uygulamalardan sonra görebileceğiz. Bugün bu mesele, Cumhuriyet Halk Partisinin tüzük sebebiyle kendi içerisinde meydana gelen çatlağı tamir etmek için kullanılan bir meseleye dönüştü mesela. Ve yine kesintili hale getirilmesi doğrudan doğruya imam hatip okullarıyla irtibatlandırılarak, kesintili olmanın getireceği esnekliğin Türk eğitim sistemine hangi faydayı sağlayacağı gözden kaçırıldı. Bu açıdan bakıldığında ben tekrarlıyorum; lütfen dünyaya bakın, yaptığımız uygulamalara bakın, aradaki farklılıkları gördüğünüzde veya benzerlikleri gördüğünüzde kararı kendiniz vereceksiniz.

SUNUCU- CHP'yle ilgili önemli bir iddia şimdi dile getirdiniz; kendi içerisindeki çatlağı kapatmak için bunu mu kullandılar diyorsunuz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bunu kullanıyor olduğunu düşünüyorum, evet.

SUNUCU- Çok teşekkür ediyorum katıldınız, sorularımızı cevapladınız.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben de teşekkür ediyorum, sağ olun.

SUNUCU- Günlük'ün konuğu Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'di. Umarım kafanızdaki soru işaretleri gitmiştir varsa soru işaretleri 4+4+4'le ilgili.

İyi akşamlar, hoşça kalın.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.