Milli Eğitim Bakanımız Ömer DİNÇER'e geçen hafta sonu bir tv programcısı soru sormaya çalışıyor.
Sormaya çalışıyor dedik; çünkü program sunucusunun eğitime, eğitimin sorunlarına ve eğitimin işleyişine hâkim olmadığı belli. Gelen soruların içeriğini bakana soruyor bakanın ağzından çıkan tüm cümleleri doğru kabul ediyordu. Konuyu ya da sorunu ilk defa bakanın ağzından dinlediği her halinden belliydi. Hâlbuki konuya hâkim olan bir sunucu "sayın bakan böyle diyorsunuz ama şuanda işleyiş böyle değil mi ya da bu konu gerçekten çok iyi vb." gibi yorumlarla en azından kamuoyunu daha bilgilendirici bir program sunabilirdi. Program bilgilendirmeden ve soru işaretlerine cevap vermekten ziyade bakanın söylediklerinin onaylanması şeklinde devam etti. Eğitim sisteminin, eğitimcilerimizin sorunlarına ve kamuoyunun merak ettiklerine cevap vermek isteniyorsa Sayın Dinçer’e önerimiz yine bir ulusal TV kanalında; Anadolu Eğitim Sendikası(AES), Türk Eğitim Sen, Eğitim Sen, Eğitim İş, Eğitim Bir Sen gibi büyük sendikaların temsilcileriyle karşılıklı bir programda buluşmasıdır. Bunun harici kamuoyunu tatmin etmeyecektir.

Hafta sonu izlediğim programda norm fazlası öğretmenlerin durumunun ne olacağını soran seyirciye bakan “Bizim Milli Eğitim Müdürlüklerinde memur açığımız var, isteyen öğretmenlerimizi Milli Eğitimlerde memur olarak istihdam edebiliriz.” şeklinde cevap veriyordu. Sayın Dinçer'in norm fazlası öğretmenler sorununa bulduğu çözüm, eğitime ve öğretmenlik mesleğine bakış açısı bu sözlerle ortaya çıkmaktaydı. Bu cevaba söylenecek söz bile bulamıyoruz. Kimsenin mesleğine söz söylemeye hakkımızda, söylediğimizde yok fakat ortada birde gerçekler var; bugün doktorlara hastanelerde memur açığımız var isterseniz sizi hastanelere memur olarak atayabiliriz denilse ya da hakim ve savcılarımıza adliyelerimizde zabıt katibi açığımız var isterseniz zabıt katibi olarak sizi atayabiliriz denilse acaba bu ülkede ne olur?

İnsanların öğretmen olmak için anne babalarından uzakta eğitim almaları, bu eğitim için sarf edilen maddi ve manevi fedakârlıklar, üniversite giriş sınavları, bu sınavlarda alınan nice puanlar, üniversiteden mezun olmak için verilen emekler… Eğitimcilerin bakanının umuruna bile değildi. Bugün tarih öğretmeni olan bir eğitimci birçok hukuk fakültesini kazanıp hâkim, savcı olma şansı varken tarih öğretmeni olmuştur. Aynı şekilde bugün matematik ve fizik öğretmeni olan bir eğitimci birçok tıp fakültesini kazanıp doktor olabilecekken öğretmen olmuşlardır. Günümüzde öğretmene verilen değer karşısında, o eğitimcilerin çok pişman olduklarını düşünüyorum. Bu anlayışla eğitim sistemi ne olursa olsun başarı sağlanamaz. Sayın Dinçer'in bu cevabı karşısında bizlere düşen Allah öğretmenlerimize sabır versin… demektir.

Manas KAĞAN
Eğitimci Yazar