Bayan Eğitimciler Ankara’da Buluştu

Bayan Eğitimciler Ankara’da Buluştu

ÖĞDER Şuurlu Öğretmenler Derneği’nin bu yıl üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Eğitim Konferanslarının Ankara ayağı ÖĞDER-Kadın Kolları Başkanlığınca Başkent Öğretmenevinde bayanlara özel gerçekleştirildi.

 

Sadece bayan eğitimcilerin katıldığı, Eğitimde öze dönüş: Ders Kitaplarının ve Müfredatın Millileştirilmesi konulu konferansa, Ankara’dan Prof  Dr. Oya Akgönenç, İran El Zehra Üniversitesinden  Dr.   Atife Navarchi ve Dr. Rukiye Rüstempur katıldılar.

ÖĞDER Kadın Kolları Başkanı Gülizar ALKAN yaptığı açılış konuşmasında; ÖĞDER’in  kin ve düşmanlığı öne çıkararak ifsat için çalışan kuruluşların aksine, Hakkı üstün tutan, nefis terbiyesini esas alan, maneviyatçı görüşü benimseyen bir kuruluş olduğunu söyledi.

Talim ve terbiyenin toplumlar için çok önemli olduğunu belirten Alkan, bana bir harf öğretenin kölesi olurum inancının bizim medeniyet değerimiz olduğunu söyledi. Konuşmasında ayrıca “Önce Ahlâk ve Maneviyat" anlayışına sahip bir eğitim sisteminin esas alınmasını isteyen Alkan, iyi ve faydalı insanın ancak bu anlayışla  yetiştirilebileceğini söyledi.  Bu yeni anlayışa sahip şuurlu eğitimcilere ihtiyaç olduğunu ve şuurlu eğitimcilerin yetiştirilmesi için herkesin katkı sağlaması gerektiğini söyledi.

ÖĞDER  Kadın Kolları Başkanı Gülizar Alkan’ın açış konuşmasının ardından konuşma yapan Dr. Rüstempur; eğitimin İslam çerçevesinde düzenlenmesi gerektiğini, Peygamberimizin eğitim uygulamalarının ön plana çıkarılmasını ve kendi kültürümüzü, Marifetullah yani Allah’ı (c.c)’ tanımanın öneminden bahsetti. Rüstempur artık batının eğitim programlarının rafa kaldırılıp İslam’ın özüne uygun programlara ihtiyaç olduğunu, Avrupa dan gelen her şeyi cazip ve doğru diyerek uygulamanın yanlış olduğunu, Allah (c.c)’ı, Peygamberi ve kıblesi bir olan Müslümanların ortak bir eğitim ve öğretim programlarının olması gerektiğini söyledi.

Müslümanlarda ve Müslüman Eğitimcilerde niyet eksikliği olduğunu belirten Rüstempur; eğitim öğretim konusunda Allah(c.c)’a kul olacak neslin yetiştirilmesi için Müslümanların niyet etmesi gerektiğini, niyet etmeden ibadetlerin kabul olmayacağı gibi niyetsiz bir eğitimden fayda gelmeyeceğini söyledi. Konuşmasında ayrıca her türlü dünyalık makam ve mevkiden arınmış bir eğitimin esas  olması gerektiğini söyleyen Rüstempur, eğitim öğretim yerleri olan okulların ve sınıfların Allah(c.c)’ın rızasının kazanılacağı kutsal yerler olduğunu ve ona göre tüm Müslüman eğitimcilerin bu kutsallığı bilerek hareket edilmesi gerektiğini belirtti. Eğitimcilerimizin neticeye ulaşması ve ışık yayması için kendisini Hz. İsmail gibi kurban etmesi gerektiğini ve Allah (c.c)’a iman ederek eğitime adanan bir nefer olunması gereğini söyleyen Rüstempur, faydalı ilimlerin peşinden gidilmesinin ve Allah(c.c)’ı tanımak ve tanıtmanın öğretmenlerin asli vazifesi olduğunu belirtti.

Hz. Ali’nin “İyi öğretmen ve iyi öğrenci olmanın ilk kuralının sabırlı olunması gerektiğini” söylediğini belirten Rüstempur; sabırlı olunduğunda Allah (c.c)’ın ilim kapısını açacağını belirtti. Müslümanların İslami değerlerine uygun eğitim öğretim çalışmalarını bir araya gelerek yapmaları gerektiğini ve eğitim-öğretimin temelinin İslam olması gerektiğini söyledi. Eğitim öğretim programlarının düşünme ve inceleme esaslı olası gerektiğini belirten Rüstempur İslam medeniyetine sahip ülkelerin kendi kültür ve dillerini koruyarak,  ortak bir dilde  bir araya gelmeleri gerektiğini ve  bir hazine olan yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerimden eğitimde yeterli derecede yararlanılmadığını söyledi.

Ufuk Üniversitesi Öğretim üyesi olan Prof. Dr. Oya Akgönenç ise konuşmasında  eğitimin insani yönüne vurgu yaptı. Akgönenç, eğitimcilerin kalitelerinin önemli olduğunu, heyecanlı ve geniş ufuklu öğretmenlere ihtiyaç olduğunu belirtti.  Öğretmen yetiştirmede eksikliklerin olduğunu, pedogojik bilgiye sahip, sadece maddi değil manevi yönden de öğrencilerin eğitilmesi gerektiğini belirtti. Eğitimin program ve planları konusunda eksikliklerin nedenlerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini söyleyen Akgönenç Milli Eğitimin genel bir programı olmasına rağmen bu programın bize uygunluğunun tartışılacak seviyede olduğunu belirtti. Ayrıca konuşmasında Eğitim sistemimizde amaç yoksunluğunun olduğunu söyleyen Akgönenç  eğitimin amacının iyi belirlenmesi gerektiğini ve esas amacın insan yetiştirilmesi gerektiğini fakat günümüzde robotik insan yetiştirdiğimizi söyledi. Analiz ve sentez yapan öğrencilerin yetiştirilmesinin gereğinden bahseden Akgönenç   eğitimde ideal ve güven eksikliğinin olduğunu, idealimizi, dinimize ve kültürümüze göre düzenlememiz gerektiğini söyledi.

Osmanlı imparatorluğu çöktüğünde iki binden fazla misyonerlik merkezinin olduğunu, bu merkezlerin azınlıkları eğittiğini ve iki nesil sonra eğitilen bu azınlıkların devlet yönetimini ele geçirdiğinden bahseden Akgönenç şu an ise uygulamanın farklı bir şekilde devam ettiğini belirtti. Müfredatın ve eğitimin bölünmüşlüğünden bahseden Akgöneç, ülkemizde Alman, Amerikan, Fransız, İngiliz, Avusturya vb. kolejlerinin çocukları kendi dünya görüşlerine göre yetiştirdiğini bunların dışında Türk kolejlerinden ise laik olanlar ve kıyısından köşesinden dini öğretmeye çalışanların olduğunu,  bu durumun iyi analiz edilmesi gerektiğini söyledi.

Ailenin eğitimdeki öneminden bahseden Akgönenç, batı hayranlığının had safhaya ulaştığını, Türkçe’yi öğretmenden ana okullarından başlayarak çocuklara İngilizce öğretme çabası içerisine girmenin tehlikesinden bahsetti. Düşünen ve akıl yürüten öğrenci yetiştiren programlara ihtiyaç olduğunu söyledi.   

Rahmetli Erbakan hocanın Almanya da eğitim görürken sadece ders notu almadıklarını bunun yanında hal ve gidiş notu aldıklarından kendisine bahsettiğini söyleyen Akgönenç, bu disiplinin ve eğitim anlayışının Almanya’yı şimdiki konumuna taşıdığını belirtti. Adaletli, vicdanlı ve bencillikten uzak eğitim sistemine ihtiyaç olduğunu söyleyen Akgönenç, şimdiki batı kültürünün gençliğe  biz yerine, ben mefhumunu ön plana çıkardığını ve toplumda çöküntünün yaşandığını söyledi.

1960’lı yıllarda Barış Gönüllüleri denen bir olayın cerayan ettiğini söyleyen Akgönenç, bu gönüllülerin tüm dünyada çeşitli ülkelere gönderildiğini ve gittikleri yerlerde o bölgenin insanlarını sözüm ona eğittiğini belirtti. Türkiye olarak Ziraat üzerine onlardan eğitim yardımı istediğimizi söyleyen Akgönenç, onların ise bize İngilizce öğretmenleri gönderdiğini, bu kişilerin gerçek amaçları ortaya çıkınca da bir kısmının yurt dışına gönderildiğini, bir kısmının da  büyük şehirlerde ve üniversitelerde İngilizce öğretmeni olarak yerleştirildiğini söyledi. Akgönenç ayrıca işin en trajik kısmının ise bu isimlerin milli eğitim uzmanı olarak devletin hali hazırda kullanılan  eğitim programlarının temelini hazırladığını belirtti.

İran El Zahra Üniversitesinden  Dr. Atife Navarchi konuşmasında eğitim öğretimin Kur’an ve Sünnetten ayrı olamayacağını, eğer ayrı olursa topluma faydalı değil zararlı nesillerin yetişebileceğine işaret etti. Öğrenci-Öğretmen-Yöntem üçlüsünün öneminden bahseden Dr. Navarchi, öğrenci ile karşılıklı iletişime sahip öğretim programlarının öneminden bahsetti. Öğretmenin rolünün çok önemli olduğunu belirten Navarçhi, öğretmenlerin öğrencinin bir arkadaşı ve koruyucusu olması gerektiğini, şuurlu bir öğretmenin ancak sağlam bir nesli yetiştirebileceğini , öğretmenlerin batı kültürünü esas alarak hareket etmemesi gerektiğini belirtti. 

Program sonunda ÖĞ-DER Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Gülizar Alkan konferans veren öğretim görevlilerine birer plaket ve çiçek takdim etti. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.