Eğitim-İş de MEB Müsteşar Yrd. ile görüştü

Eğitim-İş de MEB Müsteşar Yrd. ile görüştü

Eğitim-İş de MEB Müsteşar Yrd. ile görüştü

Milli Eğitim Bakanlığı’nın çağrısı üzerine Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz’la görüştük.
4+4+4 sistemi ile atamalarda yaşanan sorunların gündeme geldiği, toplantıya sendikamızı temsilen Genel Özlük, Hukuk ve TİS Sekreterimiz Ömer Arslan ile Özlük ve Hukuk Danışmanımız Maksut Balmuk katıldı.
Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz, 4+4+4 eğitim sistemi ve özür durumu atamalarında yaşanan sıkıntı ve sorunların aşılması için Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in talimatı ile sendikalardan görüş almak için böyle bir çağrının yapıldığını söyledi.
Görüşmede, bu tür toplantıların bir gün önceden değil birkaç gün önceden bildirilmesi, konu veya konuların da açıkça ifade edilmesi gerektiğini vurguladıktan sonra; Bakanlığın ne 4+4+4 eğitim sitemi ile ilgili ne de atamalarla ilgili sendikaların görüşünü almadığını, özellikle 4+4+4 eğitim sisteminin getireceği sıkıntılardan birinin de binlerce öğretmenin norm kadro fazlası durumuna düşeceğini yasa daha çıkmadan sendika olarak dile getirdiğimizi belirttik.
Tamamen siyasi ve ideolojik temelde çıkarılan 4+4+4 eğitim sistemi ile ilgili hiçbir ön hazırlığın yapılmadığını, yeni eğitim öğretim yılının kaos ile başlayacağını, öğretmenlerin, öğrencilerin, velilerin kısacası eğitimle ilgili her kesimin kaygılı olduğunu vurguladık.
Özür grubu yer değiştirmelerin insanlık hakkı olduğu, özrü olan öğretmenden verim almayı beklemenin çok da insani bir yaklaşım olamayacağını belirterek, aileleri parçalamanın, parçalanmış ailelerin gözyaşlarının hiçbir yasa ve yönetmelikle izah edilemeyeceğini, eğer Bakanlık bu konunun çözülmesi noktasında samimi ise Bakanın bu iradeyi kamuoyu ile paylaşması gerektiğini söyledik.
Ancak bugüne kadar Dinçer’in 4+4+4 sitemini eleştirenleri “PKK yanlısı ve laikçi” şeklinde tanımlaması ve “Bir öğretmenin maliyeti 3 bin lirayı aşıyor, eşler ayrılmak istemiyorsa onlara ücretsiz izin hakkı verdik” gibi açıklamalarıyla eğitim çalışanlarına düşman gibi baktığını, öğretmeni, öğrenciyi bir meta, eğitime de fabrika anlayışı ile yaklaştığını söyledik.
Ayrıca norm fazlası olan öğretmenlerin istekleri dışında resen atanmamalarını, kadrolarının okullarında bırakılmasını, norm kadro güncellemeleri yapılarak ihtiyaçların yeniden belirlenmesini, ikili eğitimi savunmadığımızı fakat norm fazlası öğretmen bulunan okullarda ikili eğitim yönteminin de kullanılarak gerekli yerlerde öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesini aynı şekilde polis, asker, hakim, savcı… eşleri kısıtlaması olmadan tüm öğretmenlerin özür atamalarının yapılması gerektiğini vurguladık.
-Bakanlığın norm kadro fazlası ya da özür grubu yer değiştirmelerde iyi niyetli açıklamaları, yaklaşımları olduğu taktirde sendikamızın da her türlü desteği verebileceğini ;
-Bazı illerimizde norm fazlası öğretmen belirlenirken yönetmeliğe aykırı olarak hizmet puanının esas alınmadığını, bu konuda valiliklere talimat gönderilmesini ;
-Sisteme; derslik sayısında bir değişiklik yapılmadan yani yeni binalar yapılmadan geçildiğinden birçok sorunun beraberinde geldiğini, bu sistemin bilimsel verilere dayalı olmadığını, tamamen ideolojik yaklaşıldığını bu nedenle de ülkenin geleceğinden kaygı duyduğumuzu;
-Alan değişikliğinde geç kalınmış olup alan değişikliğinde il dışının da açılması gerektiğini, ayrıca yönetici atamalarının bir an önce yapılarak yönetici olacak öğretmenlerden boşalacak öğretmen kadrolarının norm fazlası öğretmenlerden doldurulabileceğini belirttik.
Zübeyir Yılmaz’ın kesinlikle iyi niyetli bir yaklaşımla eğitim kalitesinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar yapıldığının vurgulaması üzerine; eğitim kalitesinin yükseltilmesi için sistemde çalışan öğretmen yada yöneticilerin inanmışlıklarının önemli olduğunu, gelinen noktada özellikle öğretmenlerin çok yıpratıldığını, mutsuz ve huzursuz edildiklerini, ülke genelindeki manzaranın Ankara’dan görüldüğü gibi olmadığını, Bakanın öğretmen üzerinden maliyet hesabı yapmasının, işletmeci mantığıyla bir şeyleri çözmeye çalışmasının doğru olmadığını vurguladık.
Siyasal iktidarın çıkardığı yasada ilkokula başlama yaşının 60 ay olduğunu, daha yasa çıkar çıkmaz bu yasayı Bakanın kendisinin bir genelge ile deldiğini, bunun bile 4+4+4 eğitim yasasının ne kadar hazırlıksız ve siyasi kaygılarla hazırlandığının bir göstergesi olduğunu belirttik. Bugün 66 ay uygulaması konusunda öğretmenlerin, velilerin kaygılı olduğunu, uzmanların 66 aylık çocukların ilkokul birinci sınıfa başlamalarının sakıncalarını açıklamalarına rağmen Bakanlığın bu konuda duyarsız kaldığını, bir an önce bundan vazgeçilmesini önerdik.
Sistemin ideolojik olmadığına yönelik açıklamaya karşılık olarak aksine ideolojik olduğunu, seçmeli derslerde bile öğretmenlere inisiyatif tanımadığını söyleyen Bakanın cami avlularında imam hatip ortaokulu kayıtlarına kayıtsız kaldığını vurguladık.
Ders saatlerinin arttırıldığını, okullarda birkaç zaman diliminde giriş çıkış saatleri olacağını bunun da özellikle taşımalı eğitim ile uzakta oturan çocukları etkileyeceğini, bu konunun Bakanlıkça bir kurala bağlanmadığını belirttik.
Bakanlık iyi niyetle çalıştığını söylese de “lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini” niyetin iyi olmasından öteye icraatların iyi yönde, akla, mantığa ve bilime uygun yapılması gerektiğini vurgulamak isteriz.
Bu yaz döneminde yüz binlerce öğretmeni, milyonlarca veliyi etkileyen sıkıntılı bir sürecin yaşandığını bu sürecin halen devam ettirildiğini, Bakanlığın çözüm noktasında bir adım atmaması durumunda Eğitim-İş olarak meşru zeminlerde her türlü tepkiyi göstermekte kararlı olduğumuzu belirttik.
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.