FETÖ üyeleri temizlensin, masumlar görevine iade edilsin

FETÖ üyeleri temizlensin, masumlar görevine iade edilsin

81 ilde şuan itirazlar yürütülüyor. Komisyonlar FETÖ'cülerin temizlenmesi ve masumların görevine dönmesi konusunda gerekli hassasiyeti göstermeli.

FETÖ üyeleri temizlensin, masumlar görevine iade edilsin

Kamuda yürütülmekte olan FETÖ ihraçlarında kimi yanlışlıklar yapıldığı bir kısım siyasiler ve liste yarışçısı bürokratlar tarafından ilk günlerde ret edilse de "hatasız iş çıkardık" denilse de bunun gerçeği yansıtmadığı 7 Eylül günü bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmiştir. Hem ihraç hem de itiraz komisyonlarında görev alan bürokratlar özellikle illerde valiler, omuzlarındaki ağır mesuliyetin, büyük vebalin farkında olmalıdırlarSel gider kum kalır atasözünü hatırlarından çıkarmamaları vicdani, ahlaki ve insani sorumluluklarının bir gereğidir.

Fethullahçı Terör Örgütü FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz 2016 günü giriştiği ülkeyi işgal kalkışması, milletin gücü, siyasi iradenin örnek liderliği ve kararlılığı, 241 şehit ve 2 bin 194 yaralı ile engellenmiş, haşhaşi hainlerin hevesleri kursaklarında kalmıştır. Bu tarihten sonra kamuda başlayan hem idari kararlarla açığa almalar hem de KHK'lar marifetiyle meslekten/kamu görevinden çıkarılmalar devam etmektedir. Bugüne kadar 93 bin kişi açığa alınmış, 60 bin kişi de kamu görevinden ihraç edilmiştir. Bu idari ve yasal iş ve işlemlere karşı Merkezde Başbakanlık, illerde de 81 valilikte itirazlar ve değerlendirmeler devam etmektedir.

Siyasi karar alıcılar ve ilgili komisyonlarda görev alan tüm yetkililerden kamuoyunun beklentisi, FETÖ temizliği sürerken masumların zarar görmemesi, ayıklanması ve bunların acilen görevlerine dönmesi konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesidir. Son günlerde itiraz sürecini kilitlemek ve olumsuz algı oluşturmak gayesiyle FETÖ'nün yeni bir manipülasyonuna daha şahit olduk. Kopyala yapıştır tarzında binlerce standart itiraz dilekçesi ile komisyonlar iş göremez hale getirilmek istenmektedir. Ancak yetkililerin bunun üstesinden gelecek basirete sahip olduğuna inanıyoruz. Yeter ki hukukun üstünlüğü, masumiyet karinesi, kanunilik ilkesi, vicdan, merhamet ve insaf prensiplerinden sapmadan, sağduyulu ve basiretli bir akılla itirazlar değerlendirilsin.

FETÖ ihraçlarında yanlışlıklar yapıldığı bazı siyasiler ve liste yarışçısı bir kısım bürokratlar tarafından ilk günlerde ret edilse de "hatasız iş çıkardık" denilse de bunun gerçeği yansıtmadığı 7 Eylül günü Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bizzat ifade edilmiştir. Bu itibarla itiraz komisyonlarında görev alan bürokratlar omuzlarındaki ağır vebalin farkında olmalıdır. Sel gider kum kalır atasözünü hatırlarından çıkarmamaları vicdani sorumluluklarının bir gereğidir.Yüz binden fazla kamu çalışanı ve ailelerini ilgilendiren işten çıkarmalarda özensiz davranan, masumların arada harcanmasından zerre kadar rahatsızlık duymayan, hukuk yerine konjonktüre göre tavır alan, hatta gamsızlıkta sınır tanımayan bazı bürokratların FETÖ'cü olup olmadıkları araştırılmalıdır. Kahraman rolünü oynayanların sahtekar olmadıklarının garantisi nedir?

Gerçek FETÖ'cülerin kamudan temizlenmesi işinin devlet ve millet hayrına bir mücadele olduğu konusunda millet tek yürektir. Ancak masum kişilerin ayıklanması, en az bunun kadar önemlidir. Yetki ve sorumluluk verilen her kamu personeli bunun bilincinde olmalıdır. İtirazlar her ne kadar Başbakanlık Müsteşarlığına yapılmış olsa da, ana değerlendirmeyi ilgili kamu kurumunun kendisi yapacaktır. Uygulama birliği ve objektif kriterler temelinde filtreler oluşturma hususlarında yetkili bürokratların, özellikle 81 il valisinin konuyla ilgili olarak Devleti yöneten liderlerin açıklamalarını dikkate alarak duyarlı davranmaları, adalet terazisini hassas tartmaları ve kraldan daha kralcı olmamaları gerekmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın konuyla ilgili dikkat çeken üç açıklamasını hatırlatalım:

Cumhurbaşkanı ErdoğanAt izi, it izine karıştı. "... Ama şu var ki at izi, it izine karışmış vaziyette. 'Ben bir şey atayım da nasılsa tutar' diyenler var. Bazıları böyle yapıyor. Özellikle yazılı ve görsel medya dünyasında bu çok var. Bazen fırsat bulduğumda TV'leri izliyorum. Öyle yorumlar yapıyorlar ki suçladıkları o insanın bu işle hiç alakası yok. Ama o insana o yaftayı yapıştırıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Bu tür yanlışlıklardan uzak durmak lazım." (7 Eylül 2016)

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Adil olun, açığa alma yarışına girmeyin. "... Sizden ricam kararlı ve dikkatli çalışma yapmanızdır. Sizlerden memurları açığa alma yarışına girmenizi istemiyorum, adil davranmanızı istiyorum. Devlet içinde bıraktığınız her bir terör örgütü mensubundan dolayı da çok büyük vebal altında kalacağınızı da bilmelisiniz. Devletin devlet gibi davranmadığı yerde meydan terör örgütlerine kalır." (8 Eylül 2016)

Başbakan YıldırımBundan sonra yapılacak iş hataları düzeltmektir. "...Bundan sonra yapacağımız iş nedir? Hatalar varsa, yanlışlar varsa düzeltecek mekanizmalar da var. Valiliklerde, bakanlıklarda gerekli komisyonlar kuruldu. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünen, mağdur olduğunu düşünen her kim varsa müracaat ediyor. Bu müracaatlar değerlendirilecek, gerçekten bir haksızlık yapılmışsa bunlar düzeltilecek. Bunu defalarca söyledik. Bir kez daha söylüyoruz. Sapla saman birbirine karışmayacak. Kurunun yanında yaş yanmayacak, intikamla değil, adaletle muamele edilecek." (24 Eylül 2016)

FETÖ'cü hainlerle mücadelede, hukuk devleti zemininden ayrılmak, keyfiliğe kapı aralamak, adalet ilkelerinden uzaklaşmak bu haklı savaşa büyük zarar verecektir. Bu dava, uhdelerindeki kamu gücünü süistimal eden ve darbe fırsatçılığı yapanların ellerinde kişisel hesaplaşmaların bir aracı haline getirilmemelidir. Bu konuda yapılan haklı eleştirilere kulak tıkamak, nasihat sahiplerini yaftalamak, tekfir etmek, şeytanlaştırmak en samimi dostları dahi düşmana dönüştürebileceği gibi mücadelenin meşruiyetine de gölge düşürecektir.

Memurlar.Net olarak bugüne kadar bize ulaşan e-mailleri elimizden geldiğince okurlarımızla paylaştık. Onbinlerin içinde bir tane bile masum varsa, o masumun ahının etkisinin ve gücünün ne anlama geldiğinin farkındayız. Geride bıraktığımız son iki ayda gadre uğramışların dertlerini aktaracak muhatap bulamadıklarını, TBMM'ye ziyaretçi olarak girişlerinin yasaklandığını, kendi temsilcileri olan milletvekilleri ile yüz yüze görüşme hakkının dahi ellerinden alındığını, en yakın çevrelerinin toplumda oluşan psikolojik hava yüzünden kendilerine "kripto" muamelesi yaptığını ve kendilerine kiralık ev bile verilmediğini biliyoruz. Kendi dertleriyle ve karşılarındaki taşlaşmış kalplerle baş başa kalan bu sessiz topluluğun ruh halini anlatan cümle bulmakta zorlansak da şu sözler belki onların duygularına tercüman olur: "Elimde olsaydı eğer dünyaya gelmek, gelmezdim. Gitmek de elimde olsaydı, gider miydim? Hepsinden iyisi bu harap dünyada bulunmamak; keşke ne gelseydim, ne gitseydim, ne yaşasaydım."

Adaletin mülkün temeli olması; hukukun varlığına olan inanç, mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmemesi, hukukun üstünlüğünün garanti altında olması, suç ve cezanın şahsiliği ilkesinin tereddütsüz yaşatılması, kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibinin görmezden gelinmemesi ve hukuk sisteminin evrensel normlara göre kesintisiz işlemesi anlamına gelir. Kumpasa uğratılmış Ergenekon davalarının bu ülkedeki adalet duygusuna nasıl zarar verdiği, vicdanları nasıl yaraladığı, devletin itibarını nasıl zedelediği hatırdan çıkarılmamalıdır.

Yanlışlıkla, hatayla veya kişisel husumet sonucu mağdur edilenlerin insanlık onurları, haysiyetleri, aileleri, çocukları, sosyal çevreleri ve şereflerinin tarumar olduğu, ömür boyu mesleksizliğe mahküm edildikleri, lekelendikleri, işsiz aşsız beş parasız ortada kaldıkları bir zamana tanıklık ediyoruz. Dünyada örneği neredeyse görülmemiş bir vakayla karşı karşıya olduğumuzun farkındayız. Evet, Türkiye çok büyük bir badire atlattı; evet, ülkemiz tarihte olmadığı kadar kalleş bir saldırıya maruz kaldı; evet, FETÖ denen hain sürüsü asimetrik, takiyeci, emperyalizmin taşeronu ve küresel desteğe sahip bir terör örgütüdür. Ama bir masumun hak ve hukukunun, bütün toplumun yararı için bile olsa çiğnenemeyeceğine, tek bir bireyin dahi, çoğunluğun güvenliği ve esenliğine feda edilemeyeceğineolan inancımızı yetki sahibi herkese tekrar hatırlatmayı ahlaki sorumluluğumuzun bir gereği sayıyoruz.

1950 yılındaki demokratik seçimlerle çok partili hayata geçen, son 66 yılda iki fiili darbe, üç muhtıra ve ona yakın darbe girişimi yaşamış bir ülke olmamıza rağmen kendi medeniyet havzasında yarına umutla ve güvenle bakmayı hak eden yegane ülkeyiz. Türkiye bu zor günleri aşmayı başarabilecek kudrete, güce, tecrübeye ve zenginliğe sahiptir. Bunun için yapılması gerekenler; demokratik hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek, temel hak ve özgürlükleri yaşatmak, korku, gerilim ve paranoya yerine vatandaşlara güven ve huzur umudu aşılamaktır.

memurlar.net

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.