Finlandiya Hikaye, Bize Milli Eğitim Şart

Finlandiya Hikaye, Bize Milli Eğitim Şart

Yıl olmuş 2017 hala gözümüz dışarıda...Çünkü özgüveni eksik bir camiaya sahibiz.

Yıl olmuş 2017 hala gözümüz dışarıda...Çünkü özgüveni eksik bir camiaya sahibiz.

Yıllarca kültürü, yaşayışı, coğrafyası farklı olan ve tamamen dışarıda test edilmiş zeka testlerini bile çocuklarımız üzerinde denedik.

Neden denedik? Çünkü bizim adımız coni değil. Coniler yapar biz uygularız.

Çok şükür geçen sene birkaç bilim adamımız oturup ASİS diye bir zeka testi geliştirdiler.

Ama yeterince rağbet görmedi açıkçası. Çünkü onların adı coni değildi...

Şimdi de moda kısaca Fin; uzunca Finlandiya eğitim sistemi oldu...

Hadi onu da deneyelim ne olcak...

En fazla bir nesil daha kaybederiz. Bizde öğrenci çok nasıl olsa.

Bakın zamanın birinde bir ilim adamı şu tespitte bulunmuş:

''Biz kendi yürüyüşümüzü bıraktık başkası gibi de yürüyemedik.''

Ne kadar veciz değil mi? Aynı biz...

Yeni bir eğitim sistemi üzerinde uzun zamandır düşünüyorum.

Çocuklara çok büyük haksızlık yapıldığını görüşündeyim.

Onlara bir sınır çizip isteklerini göz ardı etmişiz. Yani kısacası biz biliriz senin isteğin önemli değil diyoruz çocuklarımıza.

Neler yapılması gerektiğini özet olarak şöyle belirteyim.

Herkese anaokulu şart olmalı.

Bu anaokullarında çocukların ilgi ve yetenekleri belirlensin. İlgi veyetenek belirlemede yine geliştirdiğim ''Tutaks Projesinden'' faydalanılabilir. Ama önce eğitim fakülteleri buna hazır ve donanımlı ekipleri yetiştirmeli...

O ilgi ve yeteneklere göre çocuklar spor, sanat, meslek ve akademik olarak yönlendirilsin.

Devlet özel olarak yönetici yetiştirsin.

Üstün potansiyelliler belirlensin ve okullarda heba edilmeyerek özel olarak eğitilsin.

Herkese aynı eğitim sistemini dayatmak çok ilkel geliyor bana.

Yani bizim yaptığımız şu anda ata et, aslana ot vermek gibi saçma sapan bir uygulama...

Ata ot, aslana et vermek lazım değil mi?

Örneğin bir çocuğa pilotluk ve onunla ilişkili bilim dallarını verin o çocuk büyüdüğünde uçağı evire çevire kullanır.

Mimarlık eğitimi verin, birçok Mimar Sinan daha çıkar.

Edebiyatta hayata hazırlayalım bir Balzac, bir Viktor Hugo da biz çıkarırız.

Özel olarak futbolcu yetiştirelim.

Dünyaya transfer edip ülkemizi ihya edelim.

Bir doktoru küçüklükten itibaren yetiştirelim bakın nasıl İbn-i Sinalar yetişiyor.

Emin olun Einstein bizim eğitim sistemimizde yetişseydi adı sanı duyulmaz tarih olurdu.

Eğitim sistemimiz pansuman tedavi ile bir yere ulaşamaz. Muasırın m'sine yetişemez.

Teşhis yanlış yapılınca, tedavi de yanlış yapılıyor. Sonuç ise bitkisel hayat.

Artık ameliyat şart olmuştur.

Tekrar söylüyorum; ilgi, yeteneği, zeka alanı, mizacı ve fıtratı birbirinden farklı bütün öğrencilere aynı ve tek tip müfredat dayatmak kadar ilkel hiçbir şey yok bana göre.

Bu durum ve uygulama, kulağı duymayan birine Mozart dinletmek gibi bir şey...

Beğenmediğimiz! Osmanlı bile yüzyıllarca önce daha modern eğitim yapıyormuş.

''Osmanlı döneminde her çocuk kendi ilgi alanı ve yeteneğine göre eğitiliyordu. Bütün öğrencilere aynı dersler verilmiyordu. Ve mekteplerin duvarında şöyle yazıyordu: Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz''.

Herhalde bundan dolayıdır, ilim ve kültür merkezleri Osmanlı sınırlarında can bulmuş.

Yani sonuç olarak bir balığı sudan çıkarıp kanat takarsak uçmaz. Deneyin olmayacak. Yine deneyin yine olmayacak. Benden söylemesi...

 

Selçuk TÜTAK

Lider Eğitimci Yazarlar Derneği

Genel Başkan Yardımcısı

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.