Kamu personel reformunda neler olmalıdır?

Kamu personel reformunda neler olmalıdır?

Geçen haftaki yazımızda her kesimin reform anlayışının oldukça farklı olduğunu ifade etmiştim. Bugünkü yazımda ise Kamu Personel Reformunda neler olması gerektiğini açıklamaya çalışacağım.

666 sayılı KHK maaş eşitsizliği giderilmelidir

666 sayılı KHK ile getirilen eşit işe eşit ücret sistemi konusunda genel kanaat eşitsizliğe yol açtığı yönündedir. Daire başkanı ve şube müdürü arasındaki yüksek orandaki maaş farkının giderilmesi için düzenleme yapılmalıdır.

666 sayılı KHK eşit işe eşit ücret değil eşit unvana eşit ücret getirmiştir. Emeklilik işlerini yürüten personel ile diğer bir kurumdaki personelin iş yükü ve sorumluluğu aynı değildir. Bu noktada bir adaletsizlik var ve bunların tartışılması gerekmektedir. Eşit işe eşit ücret konusunun eşit kadroya eşit maaş şeklinde değerlendirilmesinin daha doğru olacaktır.

666 sayılı KHK ile ek ödeme maaşın esas unsuru haline gelmiştir. Emekli maaşı ile çalışma ücreti arasında büyük fark vardır. Ek ödemeler emekli maaşlarına yansıtılmamaktadır. Ek ödemeler emekli keseneğine dahil edilmeli ve 666 sayılı KHK ile ek ödemeler ve makam tazminatları emekli aylığına yansıtılmalıdır.

Eşit işe eşit ücret vermekten çok unvanlar arasında eşit ücret ödemesi yönünde değerlendirme yapılmıştır. Yine yüksek maaş alanlara çok fazla ek ödeme getirilmiş ve ücretler arasındaki makas açılmıştır. En düşük ve en yüksek maaş arasındaki fark azaltılarak ücret adaleti sağlanmalıdır.

 

Kadro değişikliğinde Bakanlar Kurulu hala meşgul ediliyor

Yıllardan beridir Bakanlar Kurulu kadro değişikliği ile gereksiz yere meşgul edilmektedir. Bu konuda Bakanlar Kurulunun niçin kadro değişikliği yaptığını sorgulaması gerekmektedir. Ayrıca, kadro değişikliklerinin yapılmasında görev tanımlarının yapılmış olması şartı aranmalıdır.

Öğrenim durumuna uygun kadro derecesine yükselme engellenmemelidir

Memurların öğrenim durumlarına uygun kadro derecelerine yükselmesini sağlayacak adımların atılması gerekmektedir. Memurların öğrenim durumuna uygun olarak kazanılmış hak aylık derece ve kademelerine kadar yükseltilmeleri Koalisyon hükümetleri zamanında sağlanmış olmasına rağmen tek parti hükümeti döneminde öğrenim durumuna göre kadro derecelerine yükselmemesi ciddi bir sorundur. Bırakın öğrenim durumlarına kadar yükseltilmesinin 3 üncü dereceye kadar yükselmeleri dahi engellenmektedir. Bu nedenden dolayı da lise mezunu bir memurla üniversite mezunu bir memur arasında kadro açısından fark oluşmamaktadır.

Personel dağılımındaki sorun çözülmelidir

Kamuda işgücünün dengeli dağılımının sağlanmasında aynı kurumlarda dahi ciddi güçlük yaşanmaktadır. Memurların özür durumuna bağlı yer değiştirme talepleri personelin dengeli dağılımının sağlanmasını zorlaştırmaktadır. Yine 65 yaşını bekleyen ve çalışma gücünden yoksun personel sorununa çözüm getirilmelidir. Yıllarca bütçe kanunlarına hüküm konularak personel dağılımındaki dengesizliğin giderileceği belirtilmişti. Ancak, sorun bir türlü çözülemedi ve gerekli adımlar atılamadı. Bu konuda iş analizlerine göre görev tanımlarının yapılması gerekmektedir. Yani norm kadro çalışması tamamlanmadan hangi kurumda personel yığılmasının oluştuğunu belirlemek hemen hemen imkansızdır. Bu nedenle koalisyon hükümeti döneminde başlatılan norm kadro çalışması tekrar canlandırılmalıdır. Bu konuda Devlet Personel Başkanlığının harekete geçmesi gerekmektedir.

Memur ve işçi olmak üzere iki statü belirlenmeli, hizmet sınıfları gözden geçirilmelidir

Kamuda istihdam edilen personelin istihdam şekli olarak memur ve işçiler olmak üzere iki statü belirlenmelidir. Bunun yanında asli ve sürekli hizmet tanımı yapılarak bu tanım doğrultusunda hangi işi yapanların memur olacağı belirlenmelidir ki reformun bam teli burada yatmaktadır.

Yine hizmet sınıflarının yeniden düzenlenmesi hizmet ihtiyaçlarına göre bazılarının kaldırılması ya da birleştirmesi gerekmektedir. Yine yardımcı hizmetler sınıfının memur sınıfından çıkarılması gerekmektedir. Bu köşede yıllarca bu konuyu gündeme getirmemize rağmen hala bir sonuca varılamamıştır. Bu konu esas itibarıyla memur tanımıyla da doğrudan alakalıdır. Yani memur tanımı yapılmadan bu konuda sonuç alınamaz.

Kamu görevlilerine grev hakkı verilmelidir

Fiilen var olan kamu görevlerine grev hakkı hukuki zemine kavuşturulmalı ve çerçevesi belirlenmelidir. Memur sendikalarının kanunsuz grevi fiili hale getirmeleri dikkate alındığında bu konuda cesur adımlar atılması hukuksuzluğu önleyecektir. Ancak konunun anayasa değişikliğini gerektirdiği de bilinmelidir.

İşçi ve memurlar arasındaki maaş ve ikramiye farkı giderilmelidir

Daha önceki yazılarımızda da belirtmiş olduğumuz üzere, işçi ve kamu görevlileri arasında maaş ve ikramiyeler konusunda paralellik sağlanması gerekmektedir. Bu konuda ciddi sorunlar vardır. Bazen normal bir kamu işçisi Başbakanlık Müsteşarının alacağı ikramiye kadar kıdem tazminatı alabilmektedir. Hatta daha fazla kıdem tazminatı alabilirler ama Başbakanlık Müsteşarının alacağı emekli ikramiyesi, kıdem tazminatı tavanı olduğu için bu tutar aşılamamaktadır.

 

Memur maaş sistemi yeniden düzenlenmelidir

Bütçeye mali yük getirmeden memur maaş sistemini yeniden revize etmek çok kolaydır. Maaş kalemlerinin çokluğu nedeniyle maaş ancak elektronik ortamda hesaplanabilmektedir. İstenirse mevcut maaş kalemlerinin sayısı iki veya üç kalem olarak düzenlenebilir. Bu zamana kadar bu konuda adım atılamamıştır.

Aynı ildeki refakatçilere izin verilmeli, yıllık izinlerde iş günü esası getirilmeli

Bakmakla yükümlü olunan kişilere hastanelerde günübirlik refakat eden kamu görevlerinin refakatçilerinin izinli sayılması için gerekli düzenleme yapılmalıdır. Maalesef bu konuda ciddi sorunlar yaşanmasına rağmen konu çözüme kavuşturulamamıştır. Yine yüksek lisans ve doktora yapmak isteyen personele izin verilme konusu çözümlenmelidir. Saatlik izin kanuni olarak tanımlanmalıdır. Ayrıca, hastaneye gitmek için alınan kısa süreli izinlerde de problemler olup, yıllık izinlerden ve mazeret izinlerinden düşürme dahi söz konusu olmaktadır.

 

Yine, memurların yıllık izinlerinde iş günü esası getirilmelidir. 657 sayılı Kanunun 102 nci maddesindeki yol izni takdire bırakılmıştır. Objektif kurallara bağlanmalıdır. Yurt içinde verilen yol izinlerinin günümüz ulaşım imkanları göz önüne alındığında kaldırılması daha uygun olacaktır.

Sonuç olarak, yıllar önce gündeme getirilen ve bütçeye hiçbir mali yük getirmeyen birçok konu hala çözülmemiştir ya da çözülmek istenmemiştir. Kaldı ki bu sorunların çoğunluğu bu köşede yıllardır gündeme getirilmektedir. Sizce bu konular reform sayesinde çözülür mü?

Ahmet ÜNLÜ - YeniŞafak

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.