MEB Müsteşarı'nın "Sayın Başkan'a..." Yazısı

MEB Müsteşarı'nın "Sayın Başkan'a..." Yazısı

Mahkeme, üstüne vazife olmayan bir konuya müdahale etti. Bireylerin en temel hak ve hürriyetlerinden olan özel hayatın gizliliği başta olmak üzere birçok konuda hak ihlali yapan, dahası yargı kararlarını adeta hiçe sayan bir ticari şirketin kârını korudu.

Doç. Dr. Yusuf Tekin/Siyaset Bilimci

2007 yılındaki o malum karar öncesinde tabiri caizse yok artık bu kadarı da olmaz deyip Anayasa Mahkemesi’nin TBMM’de cumhurbaşkanının seçimine ilişkin oylamaya ilişkin iptal istemli başvuruyu kabulünün mümkün olmadığını, böyle bir şey yapmasının Mahkemenin itibarını iki paralık edeceğini tartışıyorduk. Beklenen oldu ve maalesef Mahkeme bizi yanıltmadı, başvuruyu kabul etti, dahası TBMM’de yapılan oylamayı da iptal etti. Aldığı bu kararla, hem ülkeyi bir kaosun içine itti, hem kamuoyu nezdinde kendi itibarını yerle bir etti, hem evrensel ölçekte bir insan hakları mahkemesine dönüşmesi yönünde kendisi hakkındaki beklentilerimizi boşa çıkardı ve hepsinden daha önemlisi üstüne vazife olmayan bir konuda karar vererek yetkilerini Anayasa sınırlarının çok ötesine taşıdı. 

Bu kararın dışında geçmiş dönemlerde, yüksek mahkemece alınmış ancak meşruluğunu kabul etmekte zorlandığımız ve hatta birçoğumuzun “saygı duymakta” zorlandığı çokça kararı kamuoyunda tartışıldı. Bu kararlar, akademik çalışmalara konu edildi. Verilen kararların kiminde belli siyasi partiler lehine kayırmacılık yapıldı, kiminde mahkeme insan haklarını korumak yerine sınırlandıran yorumlar yaptı. Kiminde mahkeme kendini yasa koyucunun yerine koydu, kiminde ise yürütmenin yerine geçti. 

411 el kaosa kalkmıştı!

Bu kararlara örnek mi, işte sırasıyla örnekler. 1961 yılında daha kurulur kurulmaz verilen ilk kararlardan birisi, Mahkeme kurulmadan yıllar önce çıkarılmış CHP’nin haksız iktisaplarının hazineye devrine ilişkin kanunun 1961 yılında iptali. Kendisini yasamanın yerine koyup karar vermesine örnek mi, 18 Kasım 1995 tarihli seçim çevresi barajının iptaline ilişkin kararı. Temel hak ve hürriyetleri güvence altına almak yerine sınırlandırmayı tercih etmesine ilişkin örnek kararını herkes hatırlıyor. 411 el kaosa kalktı diyen çevrelerle aynı paralelde, şeytana pabucunu ters giydirmek açısından şapka çıkarılacak nitelikte yorumla verdiği üniversitelerde başörtüsünü serbest hale getirmesi beklenen anayasa değişikliğini iptali. Bu karar özellikle hiç hafızalardan çıkarılmamalı. Mahkeme bu kararıyla hem anayasa değişikliğini içerik açısından denetlemek anlamına gelen durumdan vazife çıkaran duruşuyla, hem yorum yapmadaki “şeytaniliğiyle” ve hem de özgürlükler karşısındaki duruşuyla ibreti alem bir yaklaşım sergilemiştir.

Geçtiğimiz gün Anayasa Mahkemesi’nin twitter ile ilgili verdiği karar da benzer özellikler taşıyor. Bu kararda, yukarıda saydığımız sorunların hepsinden birer tutam var. Öncelikle Mahkeme, üstüne vazife olmayan bir konuya müdahale etti. Bireylerin en temel hak ve hürriyetlerinden olan özel hayatın gizliliği başta olmak üzere birçok konuda hak ihlali yapan, dahası yargı kararlarını adeta hiçe sayan bir ticari şirketin kârını korudu. Kime karşı? Vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerine karşı. Yüksek Mahkeme bugüne değin hiç bu kadar zor duruma düşmemişti. Mahkeme Başkanı bu zorluğun farkında olsa gerek ki, kararın meşruluğunu tartışmaktan kaçınarak kendisinin dahi inanmadığı, telafisi imkansız zararlardan bahsetti. Buna kendisi dahi inanmadığı için olsa gerek, mahalle arasında futbol oynayan çocuklardan aynı takımı oluşturanlar kendi lehlerine bir karar çıkması için hep bir ağızdan “evet faul, penaltı, korner” diye bağırmalarına uygun bir biçimde, bak hepimiz aynı şeyi söylüyoruz babından bu kararın oy birliği ile alındığını söylemekle yetindi. İnanın kendi adıma değil ama, mahkeme adına adeta hicap duydum. Koskoca Anayasa Mahkemesi başkanı bu durumlara düşmemeliydi. Mahkeme başkanından bir an için empati yapmasını rica ediyorum. Kendi özel hayatı ve mahremine ilişkin illegal yollarla elde edilmiş görüntü ve ses kayıtlarının alenen kamuoyunda paylaşılması, kendisine, ailesine çocuklarına açıkça hakaret ve iftiralar edilmesini, üstüne üstlük tüm bunlara karşı başvuru yapabileceği ya da gideceği herhangi bir merciin olmaması durumunu acaba kabullenebilir mi? Ya da böyle bir durumla karşılaştığında bu tür şeyleri yapan kişinin eylemlerini ifade hürriyetinin bir parçası olarak görebilir mi? Ya da bu tür ifadelerin yayılmasının engellenmesinin ne türden telafisi imkansız bir zarar doğurabileceğini izah edebilir mi?

Yok, sayın Başkan kusura bakmayın, Yüksek Mahkeme değişmeye başladı, artık hürriyetlerimiz emanet altında, sırtımızı rahatlıkla dönebileceğimiz ve evrensel normlara yaklaşan bir yüksek mahkememiz oluşuyor beklentilerimizi bu kadar çabuk tüketmenize gönlümüz razı değil.

Kaybedenler AYM’ye...

Sayın Başkan sizin bu tavrınızdan cesaret alanlar sizin hiç istemediğiniz kararları size getirmeye başlayacaklar gibi gözüküyor. Artık kantarın topuzu kaçtı şirazeniz bozuldu kanısına kapılan herkes aklına esen her konuda size gelecek. Komik ama, bir siyasi partinin kaybettiği seçimlerle ilgili olarak size geleceğini duyduk. Ne dersiniz, telafisi imkansız zararlar var mı sizce? Twitter kararında gördük, siz zaten dosya size gelmeden araştırma ve incelemeye başlamışsınız. 

Önce Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için geleceklermiş. Siz hele bir yolu açın, bütün kaybedenler sıraya girmiş. Bilmem kaç bin tane telafisi imkansız kayıp var, hepsi gelecek. 

Gelin siz baştan bir karar alın, YSK’nın kararları bundan böyle Anayasa Mahkemesince onaylanmadan yürürlüğe girmez deyin toptan hepsinin haklarını koruyun. Zaten bu gidişle Mahkemenizin bu hızı korumak için taşra teşkilatı açması gerekecek. Naçizane tavsiyem şimdiden hazırlıklara başlayın. Önerim bu teşkilatlanmanın ilçe düzeyinde olması. Öyle ya her ilçede bu tür kayıplar olabilir. Ha pardon bunun için yasa değişikliği, hatta anayasa değişikliği gerekiyor ama, siz zaten geleneğinizde yasa koyucunun yerine kendinizi koyarak kararlar almıştınız, gene öyle bir karar alırsınız. Hatta bir kararınızın ekine veya gerekçesine bunu yazarsınız. Sorun kökünden hallolur. 

Şaka bir yana sayın Başkan ve değerli Mahkeme üyeleri gerçekten komik şeyler oluyor. Hiç ihtimal vermiyorum, ama hafta sonu gazetelerde yer verilen açıklamalarınızdan öğrendim, seçim sonuçlarına ilişkin itiraz gelirse değerlendiririz demişsiniz. Okuyunca bir an irkildim, kabus gördüm sandım, üzgünüm ama yok artık bu kadar da olmaz dahi diyemedim. Ne olur bizi tatmin edecek bir açıklama yapın. Ne olur deyin ki Anayasa Mahkemesi olarak artık yetki ve sorumluluklarımızın içine çekiliyoruz ve artık enerjimizi tüm dünya örneklerinde olduğu gibi insan haklarının korunmasına harcayacağız. Ne olur artık benim bir akademisyen olarak uluslararası toplantılarda övünerek göstereceğim işte benim ülkemdeki yüksek mahkemenin insan haklarının korunmasına ilişkin tüm dünyaya örnek teşkil edecek kararı diyebileceğim kararlar vermeye harcayın enerjinizi. 

Eski mahalleden bir dost

Twitter kararınız için de, olası bir başvuru durumunda iptal edeceğiniz seçimlere ilişkin kararlarınız için de Anayasanın ilgili hükümlerine bakarak bu olamaz, buna yetkisi yok yorumları yapmayacağım. Çünkü eminim bunu sizler bizden çok daha iyi biliyorsunuz. 

Sayın Başkan bunu neden yaptığınızı bilmiyorum, ama kamuoyunda sizinle ilgili cumhurbaşkanlığı adaylığına soyundu, iktidar karşısındaki cephenin ortak adayı olacak bunun için böyle yapıyor tarzından eleştirilere sizin adınıza cevap vermekten inanın yoruldum. Bana bunu soran herkese yok asla olmaz Haşim Başkan aklı başında, siyaseti okuyan, hassasiyetleri olan bir insan, hepsinden önemlisi Abdüllatif Şener vakasını çok iyi biliyor. O yüzden böyle bir şeyi asla aklından geçirmez yorumları yapmaktan inanın gına geldi. Eminim siz de böyle düşünüyorsunuzdur, ama Mahkemenizin yeni yeri icabı eski mahallenizden ayrılmış olabilirsiniz, eski mahalledeki arkadaşlarınız size yaklaşmak ve bu eleştirileri ulaştırmakta zorluk çekiyor olabilir. Sizin için artık bizim mahallenin maçlarına da gelmiyor, bizimle de takılmıyor diyorlar. Sizin, sevgili dostum Bekir Berat Özipek’in tanımladığı hiç sevilmeyen kenar mahalle çocuğu olmaktan sıkıldığınızı ve artık bundan kurtulup yukarı mahalleye transfer olmak istediğinizi söylüyorlar. Eminim siz zaten bu tür transfer tekliflerinin suniliğini biliyorsunuzdur. Eminiz siz zaten böyle bir şeyi aklınızdan dahi geçirmiyorsunuzdur. Ama kenar mahalle sakini olarak bunu bir kere de ben hatırlatmak istedim. 

Yüce Mahkemeye, onun değerli başkan ve üyelerine saygılarımla arz olunur. Kenar mahalleden bir dost.

[email protected]

STAR

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum