MEB Teşkilat Kanunu Değişiklik Tasarısı Değerlendirme

MEB Teşkilat Kanunu Değişiklik Tasarısı Değerlendirme

652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı TBMM’ye sevk edilmiştir.

652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı TBMM’ye sevk edilmiştir. Yasal düzenleme bekleyen bazı sorunların çözümü amacıyla hazırlanan tasarıda, çözüm odaklı düzenlemelerin yanı sıra eksik veya yeniden düzenlemeye muhtaç bulduğumuz bazı konu başlıkları ve uygulamada sorun oluşturması muhtemel bazı müphem düzenlemeler de yer almaktadır.

Tasarıyla getirilmek istenilen düzenlemelere ilişkin değerlendirmelerimiz şu şekildedir:

Olumlu gördüğümüz düzenleme konuları

-Millî Eğitim Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı sayısı beşten yediye yükseltiliyor. Bakanlık merkez teşkilatında son yıllarda gerçekleştirilen düzenlemeler karşısında bu düzenleme yerindedir.

-Mesleki Eğitim Kanununa göre aday çırak, çırak, kalfa ve ustaların genel ve meslekî eğitimlerini sağlamak görevi Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nden alınarak Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne veriliyor. Bilgi, deneyim ve kıdemli personel ihtiyacı dikkate alındığında bu değişikliği olumlu görüyoruz.

-Üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarına Bakanlıkça proje okulu olarak belirlenen okullarda okul müdürlüğü görevi verilebilmesine imkân tanınıyor. Okul yönetimlerinin, hele ki proje okulu olarak belli bir hedefi yakalaması, özel bir amaca hizmet etmesi için belirlenen okul yönetimlerinin, özellikle eğitim bilimleri alanından seçilecek öğretim elemanlarınca yönetilmesi istenilen bir durumdur. Bu yönüyle düşünce güzeldir.

-652 sayılı KHK’ya eklenmesi düşünülen ek 4. maddeyle ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlarda uygulanan sınavların temel ilkelerine, sınavlara itirazlara ve sınav güvenliğine ilişkin usul ve esasların ve uygulama tecrübesinin Bakanlıkça yapılan merkezi sınavlarda da uygulanması düşünülmektedir. Sınavlara ilişkin objektifliğin, güvenirliğin ve denetlenebilirliğin sağlanması açısından yaklaşım olumludur.

-Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi bağlamında 2547 sayılı Kanun’da düzenleme yapılmak suretiyle disiplin suç ve cezaları tanımlanmış; disiplin sürecine ilişkin işlemler düzenlemiştir. Bu itibarla önemli bir eksikliği gideren düzenleme tasarısı yerindedir.

-2547 sayılı Kanun’da yapılmak istenilen bir diğer düzenlemeyle birlikte 2006 ve sonraki yıllarda kurulan devlet üniversitelerindeki öğretim elemanlarının emeklilik yaşının 72’den 75’e çıkarılması düşünülmektedir. Eğitim-Bir-Sen olarak, Ekim 2015 tarihinde YÖK ve Başbakanlığa başvurarak, öğretim üyelerinin 72 yaşına kadar üniversitelerde görev yapmalarına imkân sağlayan düzenlemenin devamı amacıyla 2547 sayılı Kanun’un geçici 55. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “31 Aralık 2015” tarihinin ileriki bir tarihe ertelenmesini talep etmiştik.

-3795 sayılı Bazı Lise, Okul ve Fakülte Mezunlarına Unvan Verilmesi Hakkında Kanun’da yapılması düşünülen düzenlemeyle mesleki ve teknik öğretim veren ortaöğretim kurumlarından mezun olanlar ile denkliği Milli Eğitim Bakanlığı’nca kabul edilen diğer mesleki ve teknik öğretim veren ortaöğretim kurumlarından mezun olanlar ve bu okullara denk mülga okullardan mezun olanlara teknisyen; teknik öğretmen unvanını kazananlar için Yükseköğretim Kurulu’nca belirlenen mühendislik fakültelerince düzenlenecek en fazla iki yarıyıl süreli mühendislik eğitimi tamamlama programını başarıyla bitirenlere dallarında mühendis unvanı verilmesi öngörülmektedir. Mesleki ve teknik öğretim veren ortaöğretim kurumları mezunlarını sıkıntıya sokan unvan tanımı konusunda atılan bu adım yerindedir.

-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yapılması düşünülen düzenlemeyle resmî meslek ve sanat okulları ile yetkili resmî makamların izniyle kurulan meslek veya sanat okullarında çalışan öğrenciler, 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılacaklardır. Söz konusu öğrencileri sosyal güvenlik kapsamına alan bu uygulama öğrenciler açısından yerindedir.

-SGK primleri işveren hissesinin 5 puanlık kısmının Hazinece karşılanmasına ilişkin teşvik uygulamasından Milli Eğitim Bakanlığı’na ait işyerlerinde Okul-Aile Birliklerince çalıştırılanlar da faydalanacaklar. Eğitim-Bir-Sen olarak, Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurarak çözüme kavuşturulmasını talep ettiğimiz bu konuda somut bir adım atılmasından eğitim kurumları adına memnunuz.

-Okul-Aile Birliklerinin, Okul-Aile Birliklerince çalıştırılanların SGK primi işveren hissesinin 5 puanlık kısmının Hazinece karşılanmasına ilişkin teşvik nedeniyle karşılaştıkları asli ve feri borçların takip ve tahsilinden vazgeçiliyor.

Olumsuz gördüğümüz düzenleme konuları

-Tasarıyla maarif müfettişlerinin ve müfettiş yardımcılarının eğitim uzmanı kadrolarına atanması düşünülmektedir. Mevcut mali hakları korunacak olsa da, eğitim uzmanı kadrosuna atananların Bakanlık maarif müfettişlerine tanınacak ilave haklardan faydalanamayacakları açıktır. Bu itibarla eğitim uzmanı kadrolarında kaldıkları müddetçe, Bakanlık maarif müfettişlerine tanınan mali hakların bu kişilere de yansıtılması gereklidir. Öte yandan, diğer bakanlıkların ve kurumların müfettiş ve denetçilerine de mülakatla Bakanlık maarif müfettişi olarak atanma hakkı getirilmiş olup bu uygulamada maarif müfettişlerine kontenjan ya da ilave puan üstünlüğü tanınmamış olması, kurumsal hafızanın, bilgi ve tecrübenin aktarılması açısından olumsuz sonuçlara yol açabilecektir.

-652 sayılı KHK’nın “Telif ve sınav ücretleri ile yurt dışı okul giderleri” başlıklı ek 1. maddesinin değiştirilmesi düşünülmektedir. Bu değişiklikle 1416 sayılı Kanun uyarınca yapılan sınavlar da dâhil olmak üzere, Bakanlıkça yapılan merkezi sınavlarda görev yapan bina sınav sorumluları ile sınav koordinatörüne, sınav koordinatör yardımcılarına, bina yöneticilerine, salon başkanlarına, gözetmenlere, sınav güvenliğini sağlayan kolluk kuvvetlerine, soruların hazırlanmasında kapalı dönem çalışanlara ve sınav sürecinde görev alan diğer personele döner sermaye hesabından sınav veya soru ücreti ödenmesi tasarlanmaktadır. Bakanlıkça yapılan merkezi sınavlara katılan adayların tamamına yakınının zorunlu eğitim kapsamında ilköğretim ve ortaöğretim öğrencisi olduğu ve de anayasadaki ilköğretime ilişkin zorunlu ve parasız olma hükmü karşısında, sınav ücreti adı altında döner sermaye hesabına ücret alınamayacağına kuşku yoktur. Sınav ücreti adı altında ücret alınabilecek sınavların sayısı ve aday sayısı dikkate alındığında ise, elde edilecek hasılânın, adı geçen görevlere ilişkin sınav görev ücretlerini karşılamayacağı açıktır. Bu çerçevede yapılması istenilen düzenlemenin toplu sözleşmenin sınav görev ücretlerine ilişkin hükmüyle çözme kavuşan sorunu yeniden ve daha büyük boyutta ortaya çıkarma riski bulunmaktadır. Bu itibarla düzenlemeyle getirilmek istenen sınav veya soru ücretinin döner sermaye ile ilişkilendirilmemesi ya da sadece döner sermeye hesabına sınav ücreti alınması mümkün sınavlarla ilişkilendirilmesi gerekmektedir.

-Yine tasarıyla Bakanlığın kadrolu veya sözleşmeli çalışana sınav sorularının hazırlanmasına katkıları sebebiyle ayrıca soru ücreti ödenmeyeceği öngörülmüştür. Sınav soruları hazırlanmasına münhasır görevlendirme veya buna ilişkin bir kadro pozisyonu olmadığı dikkate alındığında, bu düzenleme emeğin karşılıksız bırakılması anlamına gelmektedir.

-Yine memuriyet mahalli dışına sınav görevi için görevlendirilenlere sınav ücreti dışında 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre sadece yol gideri ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Neden barınma gideri ödenmediği ya da sadece 6245 sayılı Kanun’a atıfta bulunmak yerine gider bazlı bir ayrıma gidildiği izaha muhtaçtır.

-2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda yapılması düşünülen değişikliklerle getirilmek istenilen disiplin suç ve cezaları incelendiğinde “siyasi parti faaliyetinde bulunmak”, “Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” gibi somut ve açık tanımı yapılmamış ibarelerin yer aldığı görülmektedir. Yine YÖK’ün 2013 yılında kamuoyuyla paylaştığı kanun taslağında “Eğitim hürriyetini engellemek” görevden çekilmiş sayılma gibi ciddi bir müeyyideye bağlanmışken, getirilmek istenilen düzenlemede bu yönde bir fiile ve buna ilişkin bir müeyyideye yer verilmemesi önemli bir eksikliktir.

-Tasarıyla sendika temsilcileri yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında oy hakkından yoksun hale getirilmektedir. 1. dönem toplu sözleşme süreci sonucundaki Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararından bu yana 2 ve 3. dönem toplu sözleşme hükümlerinde de yer alan disiplin kurullarında sendika temsilcisinin yer alması ve oy hakkına sahip olması uygulaması istikrar bulmuş bir uygulama olmasının ötesinde evrensel insan haklarının bir unsuru olan örgütlenme ve sendika özgürlüğünün bir parçasıdır. Hukuk âleminde de kabul görmüş bu uygulamanın kanuni düzenlemeyle kaldırılmak istenilmesi toplu sözleşme hükmünün çiğnenmesinin yanı sıra uluslararası hukuka ve anayasaya aykırılık teşkil etmektedir. Bu yönüyle kabulü mümkün değildir.

-ÖSYM Başkanlığı Soru Hazırlama ve Geliştirme Daire Başkanlığı ile Bilgi Güvenliği ve Yönetimi Daire Başkanlığında görev yapmış olan ÖSYM Uzman Yardımcısı kadrolarında bulunanların sırasıyla Milli Eğitim Uzmanı ve Milli Eğitim Uzman Yardımcısı kadrolarına atanmaları düşünülmektedir. Söz konusu işlemin ÖSYM uzman yardımcılarının istemleri dikkate alınmaksızın ÖSYM Başkanlığı’nca resen belirlenmesi bir hak ihlalidir.

Çekincelerimiz

-Öğrencilere özel barınma hizmeti veren kurumların (özel yurtların) açma ve çalışma izinleri Bakanlığa (yetki devri halinde valiliklere) tanınıyor. Ancak bu düzenlemede, daha önce büyükşehir, il ve ilçe belediyelerince yürütülen bu tür işlemlerin Bakanlıkça tek bir elden ve de merkezi olarak yürütülmesinin doğuracağı sakıncaları dikkate alınmadığı görülmektedir. Her ne kadar valiliklere yetki devri mümkün kılınmış olsa da uygulama birliğinin sağlanması ve yurt hizmetlerinin özel sektör eliyle sağlıklı yürütülmesi açısından Bakanlığın ikincil düzenlemeleri ivedilikle hayata geçirmesi gerekmektedir.

-Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’nın adı Teftiş Kurulu Başkanlığı; Maarif Müfettişlerinin adı Bakanlık Maarif Müfettişi olarak değiştiriliyor. Ancak Bakanlık Maarif müfettişleri illerde kurulu bulunan başkanlıklar yerine artık Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca oluşturulacak çalışma merkezlerinde görevlendirilecekler. Ancak Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’nın görevleri arasında değişik alanlarda teşkilata ve personele “rehberlik etmek” görevi yer aldığı halde, diğer maddelerdeki düzenlemelerden hareketle Başkanlığın isim değişikliği yanında rehberlik faaliyetlerinin askıda kalması, fiilen yerine getirilememesi riski ortaya çıkmaktadır.

-Tasarıyla Bakanlık maarif müfettiş yardımcılığına atanmak için en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat ve işletme fakültelerinden mezun olmak şartı getirilmektedir. Eğitim fakültesi mezunlarının neden bu haktan mahrum bırakıldığı, teftişe tabi kitlenin niteliği dikkate alındığında izaha muhtaçtır. Öğretmen kaynaklı personelin eğitim politikalarının belirlenmesindeki etkisinin zayıflatılması, sorunları doğru tespit edip doğru ve yerinde çözümler getirmeye yönelik eğitim politikalarının oluşturulmasını zora sokacaktır.

-Hukuk Müşavirliği’nin adı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak değiştiriliyor. Görevlerinde herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen diğer bakanlıklarda ve kamu kurumlarında olmayan bu uygulamaya neden ihtiyaç duyulduğu merak konusudur. Genel müdürlük şeklindeki yeni bir yapılanmaya gidilecek midir ya da taşra teşkilatı kurulacak mıdır? Bu sorular cevaba muhtaçtır.

-Proje okullarına öğretim elemanlarının müdür olarak atanması düşünce olarak iddialı olmakla birlikte uygulamada muhtemel sorunlara gebedir. Eğitim kurumlarının proje okulu olarak belirlenebilmesi için kullanılacak kriterler henüz belirlenebilmiş değildir. Bu kapsamda fizikî altyapı, donanım, insan kaynağı, eğitsel ve sosyal faaliyetler bakımından bulunduğu yerleşim yerinde diğer eğitim kurumları arasında ön plana çıkan; kamu kurum/kuruluşları, özel sektör veya sivil toplum kuruluşlarıyla görev alanıyla ilgili kendine has uygulamalar ve kapsamlı çalışmalar yürüten; merkezi sınavlarda kendi türünde il veya ülke başarı ortalamasının üzerinde başarı gösteren; özel sektör, sivil toplum kuruluşları veya bağış sahipleriyle ilişkiler geliştirerek yeni bina veya atölye/laboratuvar yapılmasını, atölye ve laboratuvarların donatımını sağlayan; özetle mevcut okul yöneticilerinin her türlü olumsuzluklara rağmen üstün fedakârlık ve gayretle başarılı hale getirdiği eğitim kurumlarının proje okulu belirlenerek buralara öğretim elemanlarının atanması, başarılı okul yöneticilerini cezalandırmak, onların haklarını ve emeklerini gasbetmek anlamına gelecektir. Bu itibarla bu düzenlemenin, eğitim kurumlarının proje okulu olarak belirlenebilmesi için kullanılacak kriterler Bakanlıkça ortaya konularak birlikte değerlendirilmesi gerekecektir.

Bakanlık, konumu, öğrenci ve personel sayısı, toplumsal etkisi, yapım tarihi, faaliyet süresi ve yapısı gibi unsurlar göz önüne alınarak kendisinden beklenen başarıyı sağlayamayan okulları, eğitimin niteliğinin artırılmasına örnek uygulamalar haline getirmek anlamında proje okulu olarak belirleyecek ise, bu kurumlara öğretim elemanlarının okul müdürü olarak görevlendirilmesi yerindedir. Ama zaten kendisinden bekleneni fazlasıyla veren ve örnek okul haline dönüşmüş kurumlara bu görevlendirme düşünülüyorsa, bunun amaca aykırı olduğuna kuşku yoktur. Başarılı okul yöneticilerinin görevleri ellerinden alınmak suretiyle haksızlığa uğratılmaları kabul edilemez.

Eksik bırakılan ve tasarıya dâhil edilmesi gereken hususlar

-Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında genel müdür yardımcılığı bulunmamaktadır. Merkez teşkilatının ana ve yardımcı hizmet birimlerinin çokluğu ve görev sahasının genişliği bir yana, uygulamanın içinden gelen personelin dikey hareketliliğinin sağlanması ve bu suretle kurumsal bilgi, birikim ve hafızanın gelecek dönemlere taşınması açısından genel müdür yardımcılıkları kadrolarının ihdas edilmesi gerekmektedir.

-Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’nda isim değişikliği başta olmak üzere, gerçekleştirilmesi tasarlanan değişiklikler, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatına yönelik rehberlik faaliyetlerini belirsiz bir duruma sürükleyecektir. Bunun da ötesinde eğitimin denetimi ve eğitim çalışanlarına yönelik rehberlik faaliyetlerinin düzenleme konusu edilmesi gerekmektedir. Eğitim faaliyetlerine ilişkin rehberliği kimin nasıl yapacağı hususu düzenlemeye muhtaçtır.

-Öğretim elemanlarının proje okullarında müdür olarak görevlendirilmesi desteklenmesi gereken bir adım olmakla birlikte öğretim elemanlarının bu faaliyetlerinin akademik yükselmelerine ve akademik üretim faaliyetlerine etkisinin ne olacağı ya da okul yöneticiliğinde gerçekleştirecekleri faaliyetler ile akademik faaliyetleri arasındaki bağlantının nasıl tesis edileceği (ki edilmesi gerektiği kanaatindeyiz) hususları münhasıran düzenleme konusu edilmelidir.

-Tasarıyla, sınav görevlilerine ödenecek sınav görev ücretlerinin döner sermaye hesabından ödenmesi düşünülmektedir. Ancak yukarıda da izah edildiği üzere bu düzenlemenin ciddi hukuki ve fiili sınırlamaları mevcuttur. Döner sermaye üzerinden bir kurgu yapılacaksa, zorunlu eğitim ve eğitimin parasız olmasına dair anayasal hükümler çerçevesinde −nasıl ki ders kitapları ücretsiz olarak Bakanlıkça bu amaçla Bakanlık bütçesine konulan ödenek kullanılmak suretiyle bastırılarak ücretsiz dağıtılıyorsa benzer şekilde− merkezi sınavlara katılan her bir öğrenci için sınav ücretinin Bakanlık bütçesine konulacak ödenek kalemiyle karşılanması ve döner sermayeye buradan aktarma yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilebilir.

-ÖSYM Başkanlığı Soru Hazırlama ve Geliştirme Daire Başkanlığı ile Bilgi Güvenliği ve Yönetimi Daire Başkanlığı’nda görev yapmış olan ÖSYM Uzman Yardımcısı kadrolarında bulunanların milli eğitim uzmanlığı ve uzman yardımcılığı kadrolarına atanmalarında bu kişilerin isteklerinin alınmasının yanı sıra Millî Eğitim Bakanlığı’na da bu talepleri kabul veya reddetme yetkisi noktasında takdir hakkı tanınmalıdır.

-2547 sayılı Kanun’da kısmî de olsa bir değişiklik öngörülmüş olduğuna göre, bunun kapsamının genişletilerek Yükseköğretim Kanununa İlişkin Öneriler Raporumuzda dile getirdiğimiz çerçeve ekseninde kapsamlı bir düzenleme yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

Tasarı üzerindeki çalışmalarımız devam etmekte olup tasarının komisyona sevki sürecinde de önerge teklifleri/önerileri yoluyla tasarının eksik, düzenlemeye muhtaç bulduğumuz yönleri ile olumsuz bulduğumuz noktalarına ilişkin gerekli değişikliklerin gerçekleştirilmesi noktasındaki çabamız sürecektir. 

Tasarı için tıklayınız

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.