MEB Yöneticilerinden AYM'ye Çağrı

6528 Sayılı Kanunu ve uygulamalarını Anayasa Hükümleri ışığında değerlendirelim.

Anayasamızda Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği ifade edilmektedir. Bunun belirli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret olan ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ifade edilmekte, üstünlüğün ise ancak Anayasa ve Kanunlarda bulunduğu hükmü yer almaktadır.

Anayasada ifadesini bulan ve kuvvetler ayrılığı olarak ifade edilen medeni iş bölümü aşağıdaki gibidir;

Yasama yetkisi

“MADDE 7- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.”

 Yürütme yetkisi ve görevi

“MADDE 8- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”

Yargı yetkisi

“MADDE 9- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.”

Kuvvetler ayrımı ilkesi aynı zamanda demokrasinin teminatı olarak değerlendirilmektedir. Kuvvetler ayrılığının demokrasinin teminatı olduğu düşünüldüğü kadar; tüm bu kuvvetlerin bir merkezde toplanması ise toplumun ve demokrasinin geleceği açısından da sakıncalı görülmektedir.

Yasama, Millet adına Yasa yapma görevini yerine getirir. Yargı, Millet adına karar verir. Yürütme de Anayasaya ve Kanunlara uygun olarak yürütme görevini yerine getirir. Yürütme, kamu görevini yerine getirirken görev vereceği kamu görevlilerini Anayasanın;

 “MADDE 70- Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.”  

Hükmü gereğince seçilen kamu görevlileri eliyle yürütür. Bu seçimde ön koşul ise liyakat, eşitlik ve dolayısıyla kamunun yüksek yararıdır.

Tüm bu bilgiler ışığında Milli Eğitim Bakanlığı Yasası olarak bilinen, 6528 Sayılı Kanunun okul ve kurum müdürleri hakkındaki getirdiği hükümleri inceleyelim.

6528 Sayılı Kanunun 25. Maddesine eklenen, bütçe ve personele ilişkin geçiş hükümlerinin yer aldığı geçici maddenin ( Geçici Madde- 10)  (8) fıkrasına şu hükmüme yer verilmiştir:

  “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.”

Şimdi… Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibi söz konusu ise; Yasama, yukarıda ifade edilen geçici madde ile Yürütmenin görev alnına müdahale ederek Anayasayı ihlal etmiş olmamakta mıdır? Yani; açık ifade etmek gerekirse; Yasama, doğrudan Yürütmenin görevini üstlenmek suretiyle okul ve kurum müdürlerini Kanun maddesiyle görevden almış ve işlem tesis etmiş sayılmaz mı? Ayrıca Yasa hükmüyle okul ve kurum müdürünün görevden alınıyor olması Anayasanın 70. Maddesinde yer alan, “hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez” hükmü de ihlal edilmiş sayılmaz mı? Öyle ya; okul ve kurum müdürü görevinin gerektirdiği hangi gerekçelerden dolayı görevden alınmaktadır?

Geçmişte bir siyasinin dediği gibi, “Anayasa bir kez delinse ne olur?” Diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Sonuçları ağır olur çünkü… Birçok kez daha delinir mesela. Her delindiğinde de büyük acılar ve haksızlıklar yaşanır.  Anayasa Mahkemesi yol ayrımındadır ve büyük bir sorumluluk altındadır. Anayasa Mahkemesi her şeyden önce Anayasadan; kuvvetler ayrımından, demokrasiden, kişi hak ve özgürlüklerinden yana olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum