Memurlar artık ek zam istiyor

Memurlar artık ek zam istiyor

GENEL BAŞKAN İSMAİL KONCUK `SÖZ HAKKI`NA KONUK OLDU

Bengü Türk TV ekranlarında her hafta Salı akşamları yayınlanan, Çalışma hayatı ve Türkiye gündemine dair birçok önemli başlığın konuşulup tartışıldığı, Gökhan Altunkaş’ın hazırlayıp sunduğu“SÖZ HAKKI”programının bu haftaki konuğu  Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk oldu.

 

KONCUK: ARTIK ENFLASYON FARKI DEĞİL EK ZAM İSTİYORUZ

Türkiye gündemi ve çalışma hayatı gündemine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan  Genel Başkanımız İsmail Koncuk programa izleyenleri selamlayarak başlarken, yaşanan ekonomik sıkıntıların ardından Türkiye Kamu-Sen olarak artık memurlara Enflasyon farkı değil, EK ZAM istediklerini açıkladı. Koncuk, “Yaşanan ekonomik tablo göz önüne alındığında Toplu Sözleşmelerin memur ve emeklilerin hayatında ki önemi bir kez daha çıkıyor ortaya. 123 TL zam aldık, bunun altında imzası olanları bu millet biliyor. Buna imza atanlar internet sitelerine “tarihi başarı” diye reklamlar verdiler. Geldiğimiz noktada ne kadar haklı olduğumuz tekrar ortaya çıktı. 123 TL zam ortalama devlet memuru maaşında 5,2 zam demektir. Maaşı yüksek olan memurlar bakımından yüzde 2 buçuk 3’e düşüyor bu oran. Yedi aylık enflasyon 7,32 oranında gerçekleşti. Yani ortalama memurların aldığı maaşın çok üzerinde oldu enflasyon şu an.

Bizim bununla ilgili olarak enflasyon farkı talebimiz vardı ama biz artık enflasyon farkı talep etmiyoruz, EK ZAM talep ediyoruz. Enflasyon farkı yeterli değildir. Son birkaç yıl içinde memurun alım gücünde yüzde 70 oranında azalma olmuştur. Enflasyon hedefinizin orta noktası yedi civarı ama sizin elektrik ve doğalgaza yaptığınız zam yüzde dokuz hadi bunu millete izah edin. Bu tablo karşısında memurlar ve emeklilerimiz ki emeklilerimiz çok zor şartlardalar onları unutmamak lazım aldıkları emekli maaşıyla ne yapacaklar? İşte bu tabloya bakınca biz ek zam talep ediyoruz. IMF’nin cari açık uyarısı var biz bunları zaten biliyoruz.

Doların önlenemez yükselişi karşısında dar ve sabit gelirle geçinen insanları gerçekten zor günler bekliyor. Bu noktada yöneticilerin sorumluluk almaları gerekir ama ben Hükümetin sorumluluk almaktan kaçtığını düşünüyorum. Ek zam talebimiz karşılık bulmalıdır yoksa buradan ilan ediyorum alanlara da ineriz. 2015 yılında verilecek zam ise 3+3’tür ve bu yaşananları telafi edecek bir rakam değildir. İşte sendikacılık lafla olmuyor, öngörü sahibi insanlar, geleceği görebilen ve sendikacılık birikimi ve cesareti olan yapıların o  masaya oturması gerekir.  Bunu kamu çalışanları sağlayacaktır. Bugünleri yaşayacağımızı o günden söyledik ama dikkate alınmadı.  Mücadeleci, ilkeli ve kararlı bir duruş sergilemeyen insanlar olmadığı müddetçe yarın o masada yine satılırız.” dedi.

 

KONCUK: 12 YILDIR ORTAYA ÇIKAN KAMUYU DİZAYN ETME HASTALIĞI BİZE EYLEMDENBAŞKA YOL BIRAKMAMIŞTIR

24 Eylül’de Türk Eğitim-Sen’in ülke genelinde yaptığı iş bırakma eylemi ve ayrıntılarını da SÖZ HAKKI’nda anlatan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Yapılan uygulamalar bize başka yol bırakmadı” dedi. Koncuk, “Türk Eğitim-Sen olarak eğitim kurumlarında ki yandaş yönetici atamalarını protesto etmek, gittikçe kaybolan öğretmen itibarının yeniden iadesinin sağlanmasını ifade etmek, çalışma hayatında ve üniversitelerdeki antidemokratik yapılanmaya dikkat çekmek, 4-C gibi sözleşmeli çalışmaya dikkat çekmek ve birçok konuyu kapsayan bir iş bırakma eylemi gerçekleştirdik 24 Eylül tarihinde. Kamusal alanda yaşananlarla ilgili bardağı taşıran son damla olması sebebiyle bu eylemi yaptık. Sadece Milli Eğitim bakanlığında mı bu sıkıntılar yaşanıyor, tabii ki hayır. Biz tüm kamuyla ilgili Türkiye Kamu-Sen’in anlayışını sergileyerek ülkeyi yönetenlere bir mesaj vermek maksadıyla bu eylemi yaptık.

Biz iş bırakma eylemlerini sevmiyoruz, öğretmense yeri okuldur, sağlık çalışanı, adliye çalışanı ya da herhangi bir kurum çalışanın biriminde işinin başında olmasını istiyoruz ama maalesef Türkiye’de son 12 yılda kamuyu dizayn etme hastalığı aleniyet kazandı ve bize alanlardan başka çare bırakılmadı. Türkiye Kamu-Sen üyelerinin ortak özelliği vatansever olmalarıdır.  Bu insanlar şimdi sokağa çıkmak zorunda bırakılmışlarsa milletimizin de bunu düşünüp “demek ki bardağı taşıran bir şeyler var” demesi lazımdır. Eğer siz kurumlarda kendinizden olmayanlara yaşama hakkı tanımaz bir anlayışla politikalar üretiyorsanız, AKP iktidarının değirmenine su taşımayan insanları sindirmek, teslim almak amacıyla bir strateji belirliyorsanız bunun bir karşılığı olur. Biz tüm kurum ve kuruluşlarda yıllardır yaşananları Türkiye Kamu-Sen olarak gündeme taşıyoruz ama artık son noktadayız.

Hükümet eğitim alanı ile bu kadar oynayarak bana göre duvara çarpmıştır. Yanlış bir alana çok yanlış bir şekilde müdahale etmiştir. Okul müdürlerimiz görevlerinden alınıyorlar. Bu insanlar o okullarda Milli Eğitim alanında üretim yapıyorlar, şimdi insanlar bu yaşananları görmeli takdir etmeli. Bu insanlar canhıraş bir şekilde çalışıp bu ülkeye hizmet ediyor ve takdir bekliyorlar ama öyle bir devir geliyor ki birilerinin maşası ki bunlara ben tetikçiler diyorum bunlar tarafından puanlama yapılıyor ve bu makamdan siz alaşağı ediliyorsunuz. Biz burada şu müdür bu müdür alınmasın derdinde değiliz, ilkesel bazda olayı değerlendiriyoruz.

Ortada bir hak gaspı var mı, bu gaspa uğrayan müdür, hizmetli, memur, sağlık çalışanı vs.  hepsi olabilir, işte biz bu durumda daima oradayız. İşte şu an biz buradayız çünkü okul müdürlerinin hakları yendi 73 bin yöneticiden bahsediyoruz ve şu anda 16 bini değerlendirmeye alındı,  sekiz bini görevden alındı. Bu görevden alınanlar içinde öyle müdürler var ki, geçmiş dönemlerdeki Milli Eğitim Bakanları ve mevcut Bakan Nabi Avcı tarafından ödüllendirilen yöneticiler var. Bu ülkede Bakanların başarılı gördüğü insanlar bazıları tarafından başka insanların hak ve hukuklarına zarar veriyorsa o insanlar zavallı durumdalar. Ne diyor yüce Allah, “Bana her şeyle gelin ama kul hakkıyla gelmeyin” diyor.Bu okul müdürlerimizin IŞİD zulmüne uğrayıp kellesi koparılan diğer müslümanlardan farkı nedir soruyorum?Bu tetikçilerin IŞİD teröristlerinden farkı nedir, bence hiç farkları yoktur.

Geçtiğimiz günlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yaptığımız iki ayrı görüşmede bu konuları anlattım. Kendisi benden bir rapor istedi ve o raporu da  ilettim ve kendisine “sayın Başbakan bu ülkede alın terini kim koruyacak?” diye sordum. Öyle düzenlemeler yapılıyor ki, bu düzenlemelerle işi ehline nasıl vereceğiz bunlarla işi ehline vermek mümkün değil.

Tüm kurum ve kuruluşlarda insanlar şunu görüyor, hak eden, alın teri döken, donanımlı insanlar bir köşede duruyor ve insanlar şunu düşünmeye başlıyor, bilgi, beceri, liyakat, kabiliyet bir anlam ifade etmiyor. Birtakım mercilere yağ çekip el pençe divan durmak lazım tek özellik bu olmalı, ben neden kendimi yetiştireyim demeye başlıyor insanlar. Şayet insanlar böyle düşünmeye sevk edilirse o ülkenin geleceği kalmaz. Kamuda insanların kendini yetiştirmesi anlamsız hale getiriliyor bu yapılanlarla ve işin belki de en tehlikeli yanı budur. Başbakan’a aynen şunu söyledim, “Hastanede becerikli bir Başhekim bulamıyorsanız, okullarda becerikli okul müdürleri bulamıyorsanız hiçbir iddiamız kalmaz” dedim. Türkiye’nin her alanda iyi yöneticiyi nasıl bulurum kaygısıyla hareket etmesi lazımdır. Yönetici profili donanımsız insanları birtakım makamlara getirmek ise bu ülkenin geleceği olmaz. O nedenle 24 Eylül’de bir iş bırakma eylemi yaptık ve ben bu eyleme katılan tüm arkadaşlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Bu ciddi bir sorumluluktur ve yüce Allah bizi sorumsuzca davranmaktan da korusun. Bu eylemlere destek son derece önemlidir, Hz. Ali’nin de ifade ettiği gibi, “Hakları gasp edilirken susanlar hakları ile birlikte şereflerini de kaybederler” diyor. Bizim burada toplum olarak haksızlığa karşı mücadele ortaya koymamız lazımdır.

Kamusal alanda bazen şahit oluyoruz insanlar sendika değiştiriyorlar. “Ben müdürlüğümü korumak için ne yapayım bu sendikada olmalıyım” diyerek teslim oluyor. Sen nasıl adamsın ki bir makam için değerlerini ayaklar altına alıyorsun. Kamuda çalışan tüm arkadaşlarımızdan şunu istirham ediyorum, inançlarımızı yemeyelim, değerlerimize sonuna kadar bağlı kalalım. Belki unvan elde edemeyiz ama önce adam olalım. Peygamberimizin peygamberlik sebebi nedir? diyor ki efendimiz, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için görevlendirildim” diyor. Şimdi bakıyoruz benim hakkım olan makama başkası hak etmediği şekilde geliyorsa bunun adı gasptır ve sizin o makamda huzurlu, mutlu olmanız mümkün değildir. İslam’ı özde yaşayalım, İslam hak üzerine kurulu bir dindir, insana saygı ve sevgiyi merkeze alan bir dindir.

Zaman zaman bu tip eylem ve etkinlikler yapıyoruz ama bazı arkadaşlarımız “Bunlardan ne olur” gibi bir anlayış içine giriyorlar. Susarak mı, sessiz kalarak mı hak elde edeceğiz, elbette sesimizi yükselteceğiz. Ne olacağını Allah takdir etsin, tarih susanları yazmadı, tarih susmayanları coşanları yazdı, tarih adam olanları yazdı. Çocuklarımıza iyi bir isim bırakmaya talip olalım, onlara insanca yaşamanın güzel ahlak anlayışıyla yaşamanın güzelliklerini bırakalım. Bunları yaparsak birçok yanlışlığın kendiliğinden düzeldiğini göreceğiz. Ben yine bu mücadele yanımızda dik duran tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ve diyorum ki, son gülen iyi gülecektir, bu devran elbette böyle gitmeyecektir. Başbakan’a bunları söylediğimde kendisi yapılanları övebilecek tek kelime söyleyemiyorsa ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkmaktadır.

Biz Cumhuriyet savcılıklarına bu tetikçilerle ilgili suç duyurusunda bulunduk, Valiliklere dilekçe vererek idari soruşturma açılmasını istedik. Hakları gasp edilen bu insanların hepsinde dilekçeler alıyoruz ve tam 15 klasör halinde bunları teslim ettik. Bilecik’te, Sakarya ve Kayseri’de idarecilerle ilgili soruşturmaların başladığı yönünde bilgiler geldi, Bilecik’te Bakanlık müfettişleri soruşturmayı başlattılar, ne olur hep birlikte göreceğiz ama o tetikçilerde meydanın boş olmadığını görecekler. Hükümete şunu söylüyorum, bizim yaptığımız eylemlerden keyif alıyorsanız bu işlere devam edin, biz daha size çok keyif veririz ama biz bunu istemiyoruz bu ülkenin normalleşmesini istiyoruz. Bu da hakka hukuka dayalı bir mevzuatla olur. Samimiyetlerini göreceğiz, tepkimizi ortaya koyduk soruşturmalardan neler çıkacak tamamını takip ediyoruz, isimlerini yayınladık ve arşivlere girdi bu isimler. Kimse meydanı boş sanmasın, biz yapılanı kimsenin yanına bırakmayız. Yapılan haksızlığın hesabını sorarız, yiğitliğimizi ve adamlığımızı görsünler.  Tarih şerefli ve namuslu insanların galibiyetini yazar bunu kimse unutmamalıdır.

Boş kalan okul müdürlüklerine mülakat yoluyla atamalar yapılacak. Bu ilk atamaları takip ediyoruz, İl ve İlçe Milli Eğitim müdürlerinin adaletten yana bir tavır koymalarını istiyorum. Aynı çirkin filmi bir daha görmek istemiyoruz, herkes aklını başına alsın.” dedi.

 

KONCUK: YAŞANANLARI GÖRMEZDEN GELDİĞİMİZ MÜDDETÇE SORUNLAR KATLANARAK DEVAM EDECEKTİR

İ.İ.B.F. mezunları ve atanamayan öğretmenlerin sorunlarını da değerlendiren Genel Başkan İsmail Koncuk, gençleri demokratik haklarını kullanmaya çağırdı. Koncuk, “İşsizlik başlı başına ciddi bir problem Türkiye’de ve  genç işsizlik bakımından kanayan bir yara var. Bugün hayatının baharında gençler yaşama isteklerini kaybediyorlar. Depresyon ilacı alan insan sayısı ülkemizde 9 milyona ulaşmış. İ.İ.B.F. mezun sayısının 400 bin civarında olduğu belirtiliyor ve bunlar işsiz. 4001 kodu diye bir kod var ve bu arkadaşlarımızın girmesi gereken yerlere başka fakülte mezunları giriyor ve bunlarda isyan ediyorlar haklı olarak. Öğretmenden itfaiyeci oluyor, gümrükte biyolog çalışıyor işte bunlar hep çaresizlik ne yazık ki. İktidarın İ.İ.B.F. lilere yönelik bir düzenleme yapması artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bu arkadaşlarımız sayılarını 400 bin olarak ifade ediyorlar ama bu sayının yüzde   10’u dahi alanlara yansımıyorsa burada sıkıntı var demektir. Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Büro-Sen ve o’nu Genel Başkanı Fahrettin Yokuş bizzat kendilerine her türlü desteği verecektir, bende daima yanlarındayım. Çıksınlar demokratik haklarını kullansınlar, görelim talepleri nelerdir, o kitleyi görelim.

40 bin öğretmen ataması yapıldı, sayın Nabi Avcı’nın kendi açıklamasına göre norm açığı 130 bin civarında. Bizim hesabımıza göre OECD ülkeleri ile mukayese ettiğimizde Türkiye’de 200 binin üzerinde öğretmen açığı var. Öğretmen arkadaşlarımız Şubat’ta ek atama istiyorlar, elbette olsun destekliyoruz.  Biz bütün öğretmenlerden, bütün eğitim çalışanlarından yanayız. Topyekün tüm çalışanlardan yanayız elbette atama yapılmalıdır. Haziran ayında seçime gidiyoruz bunu iyi değerlendirmek lazım. 2015 Şubat ayında 40 bin ek atama istiyoruz.

2002 yılında AKP iktidara geldiğinde atanamayan öğretmen sayısı 72 bin civarında idi. Şimdiki Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan o dönem, “72 bin öğretmeni atayamayan Hükümet mi olur” diyordu. Bu sayı şimdi 300 binin üzerine çıktı. İşte bu seçimlerde bunun hesabını soralım. 5 milyona yakın genç işsiz KPSS’ye girerken birileri soruyor mu, “Bu iktidar, yönetenler neredeydi?” diye soruyor mu? Anne ve Babalar sorgulama yapıyorlar mı acaba? Yaşananlara bakıldığında millet olarak bunları sineye çekiyoruz ki bunları yaşıyoruz. 10 bin 500 dolar kişi başına milli gelir diyorlar neden çıkıp yahu 10 bin doları geçtim benim 5 bin dolarımı verin, çocuğumun hakkını verin demiyor? Görmezden geldiğimiz sürece bu problemler katlanarak devam edecektir.

Soma’da büyük bir facia yaşadık, 301 evladımızı kaybettik. Taşeron sistemin zengin olma hırsıyla iş güvenliği kurallarını görmezden geldiği için kaybettik bu evlatlarımızı. Taşeron anlayışı kim dayattı, hep söylüyorum kamuda 2002’de taşeron çalışan sayısı 15-20 bin civarında bugün ise 661 bin oldu, belediyeler ve özel sektörle rakam 2 milyonu aştı. Birileri zengin olsun diye çocuklarımızı köle gibi onların emrine verme sistemidir taşeron sistem. Anne ve babalarımıza soruyorum, evlatlarımız bu kadar kıymetsiz mi? Bunların hesabını sormalıyız, sorumluların yakasına yapışmak zorundayız.

Önümüzdeki günlerde HSYK seçimleri var ve Hükümet 1155 TL zam yapacağız diye bir açıklama yaptı. Asla rahatsızlık duymayız bu zamdan ama seçim öncesi yapılan bu zammın ne anlama geldiğini insanlarımız değerlendirmelidir. Hala da bu zam kanunlaşmadı galiba seçim sonuçlarını bekliyorlar. Akademik zam hala bir muamma, taahhüt vermeyen kalmadı bu konuda, akademisyenler beklentiye girdi ama hala bir adım yok umarım dağ fare doğurmaz. Memura ve emekliye de hak ettiklerini verin.” dedi.

KONCUK: MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALIDIR

Alan değişikliği ve özür tayinleri konusunu da gündeme taşıyan Genel Başkanımız İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı ile bu konularda temasların sürdüğünü ve yaşanan sıkıntıların giderilmesi için gerekli adımların atılması yönünde çaba sarf edildiğini söyledi. Koncuk, “Alan değişikliği yıllardır yapılan rutin bir uygulama, sadece Ömer Dinçer zamanında yan alan konusu çıktığı için birçok sınıf öğretmeni branş öğretmenlerinin alanına girmek durumunda kaldı. Birde tabi  Norm açığı ile doğru orantılı olacağını düşünüyorum. Düşünün 10 bin tarih öğretmeni var sınıf öğretmeni olarak atanmış sizin 100 norm tarih öğretmeni açığınız var ise sadece 100 kişi bundan faydalanabilir. Tamamına bu hak sağlanacak diye bir beklenti içine girmek arkadaşlarımızı üzebilir. Asıl alana dönmek gibi bir düzenleme olacağını düşünüyorum ama kesin bilgi olarak söylediğimi lütfen kimse sanmasın. Ben sadece görüşmelerim sonrasında edindiğim kanaatlerimi paylaşıyorum.

İkinci özür tayinleri konusunda arkadaşlarımızı desteklediğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bizim gayretlerimizle ikinci il dışı tayinler yapıldı ama bu seferde ikinci özür tayini ihtiyaç oldu. Parçalanmış aileler doğdu ve haklı olarak istiyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı ile görüştüm ama ne yazık ki yanaşmıyorlar. Kesinlikle haklı olduklarına inanmıyorum ama okullar açıldı gerekçesi önümüze konuluyor. Görüşmelere devam ediyorum ama Şubat’ta yapılacağı yönetmelik gereği zaten ortada. Şubat ayında hep birlikte bastıralım bir eksik olursa bunun için mücadele edelim. İl içi mağduriyetleri var bunların da dikkate alınarak çözülmesi lazım.” dedi.

KONCUK: TÜM MİLLETİMİZİN VE İSLAM ALEMİNİN KURBAN BAYRAMINI KUTLUYORUM

Yaklaşan Kurban bayramı öncesi kamu çalışanlarının kurban kesmesinin bu şartlarda mümkün olmadığına vurgu yapan İsmail Koncuk, “Taleplerimiz doğrultusunda memurlara dini bayramlarda bir maaş ikramiye verilmelidir” dedi. Koncuk, “Dar ve sabit gelirlilerin kurban kesmesi çok zor bu şartlarda. Kamu çalışanlarının kurban kesmesi de şu ekonomik şartlarda mümkün değil, biz hep dini bayramlarda bir maaş ikramiye talebini ortaya koyuyoruz. Yıllardır din ve imandan bahsedenlerin memura bayramlarda ikramiyeye yanaşmamalarını da insanlarımızın takdirine bırakıyorum. IŞİD belası, PKK belası gibi birçok sıkıntıyı yaşayan ülkemiz de neredeyse terör örgütü sempatik hale getirilmeye çalışılıyor, bunları milletimizin dikkatle yaklaşmasını ve değerlendirmesini bekliyorum, tüm Türk ve İslam aleminin Kurban bayramını yürekten tebrik ediyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.

 

               ...:: GENEL BAŞKANIN AÇIKLAMALARIİÇİN TIKLAYINIZ ::...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.