Müfettiş çok ama yolsuzlukta başarı yok

Müfettiş çok ama yolsuzlukta başarı yok

Müfettiş çok ama yolsuzlukta başarı yok

Ekonomik büyüklükte dünya 16’ncısı olan Türkiye, yolsuzluk sıralamasında 61. sıradadır. Listede Türkiye’nin önünde yer alan ülkeler arasında Namibya, Ruanda ve Botsvana’nın bulunması düşündürücüdür. Yine 2010 Küresel Dürüstlük Raporunda Türkiye’nin gerçek uygulama notu ‘çok zayıf’tır. Bu tablo karşısında son on yılda yolsuzlukla mücadele ve denetimde reform alanlarında kamuda yapılmış kapsamlı ve tutarlı bir çalışma yoktur. Yolsuzluk hastalığının ilacı niteliğinde üç temel etken; saydamlık, hesap verebilirlik ve katılımcı yönetimdir. Bu üçlünün bulunmadığı bürokrasiler (asker – sivil fark etmez); yolsuzluğun, vurgunculuğun ve yozlaşmanın pençesinde çaresizce debelenip durmaya mahkûmdurlar. İncelemede, ağırlıklı olarak yolsuzlukla mücadelede uluslararası metodolojinin nasıl olduğu ve hangi araçlarla mücadele edilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.

YOLSUZLUK ALGILAMA ENDEKSİ: Toplumsal yaşamın en büyük kanseri olarak nitelendirilen yolsuzluğun, Dünya Bankasına göre tanımı, kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılmasıdır. Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafından yayımlanan Yolsuzluk Algılama Endeksleri bu alanın olimpiyatları niteliğindedir. 2011 Endeksine göre yolsuzluğun en az görüldüğü ülkeler: Yeni Zelanda (9,5), Danimarka (9,4) ve Finlandiya’dır (9,4). Türkiye’nin 2002 yılında 3,2 olan notu 2011 yılında 4,2’ye kadar yükselmiştir, sıralamada ise 61’incidir. Türkiye’nin son on yıllık not ortalaması 10 üzerinden 3,9’dur (zayıf ve yetersiz). Ne yazık ki psikolojik eşik olan beş puan henüz geçilebilmiş değildir. Listede beş ve üstü puan alan 49 ülke mevcuttur. Bunlardan bazıları: Güney Kore, Tayvan, Birleşik Arap Emirlikleri, Şili ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’dir.

KÜRESEL DÜRÜSTLÜK RAPORU ve KÜRESEL YOLSUZLUK BAROMETRESİ: Global Integrity’nin 2010 Küresel Dürüstlük Raporunda Türkiye’nin Genel Puanı (100 üzerinden) 68 (zayıf); Yasal Çerçeve Puanı 75 (orta) ve Gerçek Uygulama Puanı 57’dir (çok zayıf). Global Corruption Barometer 2010 Raporuna göre de Türkiye’de 11 sektörden üç tanesinde dünya ortalamasına göre negatif sapma mevcuttur. Yani kirlilik ve yolsuzluk dünya ortalamasının üzerindedir. Bu alanlar; Eğitim, Silahlı Kuvvetler ve Sivil Toplum Örgütleri’dir.

 

BÜROKRATİK MİRAS: Türkiye’de otoriter, tutucu, teftiş ağırlıklı ve hiyerarşik bir bürokratik mirasa sahip olan kamu kurumlarındaki yönetim kültürünün yolsuzlukla mücadelede başarılı olduğu iddia edilemez. Bunun bir alt fonksiyonu olan ve yapıcı olmayı zayıflık olarak gören bir denetim yaklaşımı da cabasıdır. Sürekli korku üreten teftiş: Vatandaş memnuniyeti yerine devlet ve bürokrasiye odaklanır, jakoben değerlere sahiptir, mevzuata uygunluktan başka bir kıstas tanımaz, sistemi sorgulaması gerektiği zamanlarda çalışanları yargılar, proaktif olamaz, çoğunlukla insanların eksik ve kusurlarına odaklanır. Ve bu statükonun yolsuzluklarla mücadelede başarılı olması mucizelere bağlıdır.

 

YOLSUZLUĞUN FORMÜLÜ:

Yolsuzluk = Tekelci Güç + Takdir Yetkisi – Hesap Verme Sorumluluğu.

Saydamlık, hesap verebilirlik ve katılımcı yönetimin içselleştirilmediği, önemsenmediği ve yaygınlaşmadığı sistemlerin kaderi yolsuzluk batağında çırpınmaktır. Türkiye’nin etkisiz bir kamu denetim sistemi vardır ve ne yazık ki son on yılda bu yaraya neşter vurulamamıştır ve ortaya konulmuş bir strateji de yoktur. Teftiş Kurullarını bir ‘sopa’ ve ‘kelle avcısı’ olarak gören ve kullanan, idare-i maslahatçı ve palyatif tedavici yaklaşımlarla varılacak yer; dünya 61’inciliğidir. Süper kahramanlar, süper müfettişler ve olağanüstü polisiye tedbirlerle bu sorunu çözmeye çalışmak beyhudedir.

MÜFETTİŞ ÇOK AMA BAŞARI YOK: Kamuda denetim elemanı sayısında ciddi bir şişkinlik vardır ve en kısa sürede buna son verilmelidir. Böylece “20.000 fazla denetim elmanı var ama yolsuzluklar bir türlü sona ermiyor, bilakis artıyor” şeklindeki, yolsuzluk üreten sistemin tüm sorumluluğunun denetim elemanlarının (kısmi sorumlulukları inkâr edilemez) üstüne yıkılması son bulmuş olacaktır. Bu itibarla, merkez ve taşra teşkilatlarında görev yapan ‘fazla’ denetim elemanlarının ülke çapında özellikle vilayetlerde, kalite çerçevesi (quality framework) ve kalite geliştirme çalışmalarında görev almak üzere uzman olarak istihdam edilmelerinde yarar vardır.

 

YAPILMASI GEREKEN: Yolsuzlukla mücadelenin kurumsal yapısı konusunda nihai kararı üye devletlerin iç hukukuna bırakan BM Sözleşmesi’ne göre; önleme, soruşturma - kovuşturma ve eğitim hizmetlerini yerine getirecek uzman birim veya birimlerin oluşturulması, buralarda vasıflı personel çalıştırılması, siyasetten bağımsızlık ve tarafsızlık temel gerekliliklerdendir. Başbakanlık Teftiş Kurulu gibi yolsuzluktan sorumlu tek bir kurumun olması ve sistemdeki tüm birimlerin buradan kontrol edilmesi gerçekçi ve uygulanabilir değildir. Bütün yetkilerin tek kurumda toplanması, toplulaştırılması bizatihi söz konusu kurumu yolsuzluğa açık hale getirecektir. Yolsuzlukla mücadele birimlerinin, işlevlerini etkili biçimde yerine getirebilmelerinin başlıca koşulu; bağımsızlık ve tarafsızlıktır.

 

Kamu yönetiminde yolsuzlukla mücadeleyi konuşmadan önce yönetim ve denetim sorununu çözmek ve reform yapmaya buradan başlamak rasyonel bir davranış olacaktır. Peter Drucker’ın “Hiç yapılmaması gereken bir işi büyük bir verimlilikle yapmaktan daha yararsız bir şey kesinlikle olamaz.” sözü bugünkü teftiş yapıları için (isimleri farklı farklı da olsa) rahatlıkla söylenebilir. Bu itibarla kamudaki geleneksel teftiş zihniyeti ve müesseseleri tarihe karışmalıdır. Kamu kurumlarında teftiş kurulu veya başka isimlerle hizmet veren geleneksel denetim birimleri kapatılarak bu birimlerin görev tanımında sayılan fonksiyonlar, yeni kurulacak “İnceleme ve Soruşturma Grup Başkanlıkları” ile birçok kurumda zaten var olan “İç Denetim Birimleri” tarafından yerine getirilmelidir. Bu sayede kaynak ve zaman israfı önlenecek; uzmanlaşma, işbölümü ve uluslararası standartlara uygunluk sağlanmış olacaktır.

 

Toffler’ın 1980’de altını çizdiği; “insanlık ileri doğru bir sıçramayla karşı karşıyadır, eski düşünce tarzları, eski formüller ve ideolojiler, geçmişte ne kadar değerli veya yararlı olurlarsa olsunlar, artık gerçeklerle örtüşmüyorlar; yeni değerlerin ve teknolojilerin, yeni yaşam tarzlarının ve iletişim araçlarının çatışmasından doğan dünya, tamamen yeni fikirler ve analojiler, sınıflandırmalar ve kavramlar gerektiriyor.” yönündeki ifadeleri 2012 yılında da geçerliliğini korumaktadır.

 

Şener Gönülaçar, Etkili Bir Yolsuzlukla Mücadele İçin Kamu Denetiminde Yeni Bir Kurumsal Yapı Önerisi, Mali Hukuk Dergisi, Yıl 27, Sayı 159, Mayıs - Haziran 2012, s. 40-50.

 

İncelemenin Tümü İçin TIKLAYINIZ (PDF dosya).

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.