Öğretmenlere ek ders zammı yok

Öğretmenlere ek ders zammı yok

TÜRKİYE’DE BU SAATTEN SONRA SİYASİ İSTİKRARDAN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR

GENEL BAŞKAN: "TÜRKİYE’DE BU SAATTEN SONRA SİYASİ İSTİKRARDAN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR.”

        Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Ankara 3 No’lu Şubenin Mamak bölgesindeki üyelerimiz ile düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Toplantıda Genel Merkez Yöneticileri, Ankara 1, 2 ve 3 No’lu Şube Başkanları ve yönetim kurulu üyeleri ile ilçe temsilcileri de hazır bulundu.

Karşınızdaki insanlar, bu ülkenin insanlarıdır. Onları düşman ülkenin askerleri gibi görmek, acımasızca müdahalede bulunmak bu ülkenin emniyetini sağlamakla görevli polislerin işi olmasa gerek.

        Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkan İsmail Koncuk, sözlerine Gezi Parkı eylemlerinde başına biber gazı kapsülü isabet ederek, 269 gün komada kalan ancak yaşam mücadelesine yenik düşen Berkin Elvan’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı.  Koncuk, “Gezi olaylarında evinden ekmek almaya giden Berkin Elvan başına gaz kapsülü isabet etmesi nedeniyle hayatını kaybetti. Berkin evladımıza Allahtan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır diliyorum. Bu olaylar bize bir ders vermelidir. Toplumsal olaylara düşman askerlerine saldırır gibi müdahil olunmaz. Karşınızdaki insanlar, bu ülkenin insanlarıdır. Onları düşman ülkenin askerleri gibi görmek, acımasızca müdahalede bulunmak bu ülkenin emniyetini sağlamakla görevli polislerin işi olmasa gerek. Gerçekten yürek yaralayıcı bir olaydır. Berkin, 269 gündür verdiği hayat mücadelesini kaybetti. Bu acı olay karşısına duygulanmayacak insan olduğunu düşünmüyorum. Allah rahmet eylesin, Allah böyle acıları hiçbir anne babaya göstermesin.”

        Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı olduğunu belirten Koncuk, “Türkiye’nin 90 yıldır verdiği hukuk mücadelesi var, kâmil devlet olma mücadelesi var. Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyetimiz 90 yılda hukuk devleti ilkesinin öne çıktığı, demokrasinin olgunlaştığı, insan haklarının bir hayli önemsendiği bir ülke haline gelmişti. Ne zamana kadar? Çok yakın bir zamana kadar. En azından böyle olduğunu zannediyorduk” dedi.

Demokrasiyi özde değil, kabukta değerlendirenlerin, insan haklarını istismar etmekten başka bir şey yapmayanların, söz konusu kendileri olunca yargı bağımsızlığını ihlal edenlerin kâmil bir devlet adamı olması mümkün değildir.

        “Asalet mi önemli eğitim mi?” diye soran Genel Başkan Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasiyi savunan insanlar her şart altında demokrasiyi savunursa, onların asaleti var demektir. Tüm yüreğiyle hukuk devleti ilkesine, yargı bağımsızlığına inanan insanlar, hiçbir olumsuz şart altında anlayışlarını değiştirmezler. Bu nedenle herkes asaletinin gereğini yerine getiriyor. Demokrasiyi özde değil, kabukta değerlendirenlerin, insan haklarını istismar etmekten başka bir şey yapmayanların, söz konusu kendileri olunca yargı bağımsızlığını ihlal edenlerin kâmil bir devlet adamı olması mümkün değildir.”

 

Türkiye’de bu saatten sonra siyasi istikrardan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü siyasi istikrarın temelinde siyasi güven vardır. Siyasi istikrarının olmadığı bir ülkede ekonomik istikrar da olmaz.

        17 Aralık operasyonundan sonra Türkiye’nin maalesef her geçen gün demokrasiden uzaklaşan bir ülke görünümünde olduğunu kaydeden Koncuk, “Bu görüntü sadece ülkemiz içinde eleştirilmiyor, uluslararası camiada da ülkemizin itibarını zayıflatıyor. Türkiye’nin yeri, gelişmiş batı medeniyetidir. Ama son olaylar değerlendirildiğinde, Türkiye’nin gelişmiş ülkeler kategorisinden çıktığını görüyoruz. Bu durum, siyasi istikrarı zedeleyen bir sonuç doğurmaktadır. Türkiye’de bu saatten sonra siyasi istikrardan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü siyasi istikrarın temelinde siyasi güven vardır. Siyasi istikrarının olmadığı bir ülkede ekonomik istikrar da olmaz” diye konuştu.

Ülkemizde cari açık 65 milyar dolara çıktı. Dolar ve avro, TL karşısında değer kazandı. Son bir yılda kamu çalışanlarının alım gücü yüzde 16 civarında azaldı.

        Türkiye’nin ekonomik açıdan iyiye gitmediğini bildiren Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizde cari açık 65 milyar dolara çıktı. Dolar ve avro, TL karşısında değer kazandı. Son bir yılda kamu çalışanlarının alım gücü yüzde 16 civarında azaldı. Özel sektörün borcu 277 milyar dolar oldu Ülkemize sıcak para akışı kesildi. Türkiye, enflasyon hedefini ekonomik olumsuzluklara uygun olarak revize etmek zorunda kaldı. Enflasyon hedefinin orta noktası yüzde 6.6’ya çıkarıldı. Öte yandan hedeflenen enflasyon oranlarının gerçekleşmediğini biliyoruz. 2014 yılı sonu itibariyle Türkiye’de enflasyon rakamlarının çift haneli rakamlara çıkacağını öngörebiliyoruz.

        Ekonomik istikrarsızlığın Türkiye’de her kesimi çok derinden etkileyeceği çok açıktır. Bundan en fazla etkilenecek kesimlerin başında ise dar ve sabit gelirliler, asgari ücretliler, işçiler ve devlet memurları gelmektedir. Siyasi istikrarsızlık aynı zamanda Türkiye’yi yatırımcı açısından güvenilir bir liman olmaktan da çıkarıyor.”

Eğer bu beceriksizler, hala kurumları gezip yüzleri kızarmadan, arsızca kendilerini ‘biz sendikayız’ diye tanıtacaksa ve kamu çalışanları da bunlara hiçbir tepki göstermeyecekse, o zaman ‘yandık’ demektir. Çünkü bir kere satan her zaman satar.

        Kamu çalışanlarının 2014 yılında 123 TL zam aldığını, 2015 yılında da yüzde 3+3 zamma mahkûm edildiğini ifade eden Genel Başkan Koncuk, kamu çalışanlarının 730 gününün toplu sözleşmeye imza atan beceriksizler tarafından çalındığını söyledi.

        Koncuk şunları kaydetti: “Enflasyon, çift haneli rakamlara çıktığında bile enflasyon farkı alamayacağız. 2014 yılında kamu çalışanlarının aile ve çocuk yardımı artmayacak. Öğretmenlerin ek derslerine zam yapılmayacak.

        Ortalama memur maaşı üzerinden değerlendirildiğinde kamu çalışanlarına yapılan zam 2014 yılı itibariyle yüzde 5.2’dir. Peki aradaki farkı nasıl kapatacağız? Toplu sözleşmenin altına imza atan beceriksizlikler utanmadan bu ülkede sendikacılık yapabilecekler mi? Eğer bu beceriksizler, hala kurumları gezip yüzleri kızarmadan, arsızca kendilerini ‘biz sendikayız’ diye tanıtacaksa ve kamu çalışanları da bunlara hiçbir tepki göstermeyecekse, o zaman ‘yandık’ demektir. Çünkü bir kere satan her zaman satar. Bu kayıpları 2015 yılında da telafi edemeyeceğiz. Çünkü 2015 yılında kamu çalışanlarına sadece yüzde 3+3 zam yapılacak. Dolayısıyla bu beceriksizler, 730 günümüzü çalmıştır. Başka ülkede olsa, bunlar ortalıkta ‘sendikacıyız’ diye dolaşamazlardı. Ben böyle bir sendikanın genel başkanı olsam milletin karşısına çıkmaya utanırım; ‘Harç bitti, yapı paydos’ diyerek, kapıya kilidi vururum. Üstelik bunlar internet sitelerine de ‘Tarihi başarı kazandık’ diye ilan verdiler. Bu milleti, değerlendirme aczi içinde olan insanlar olarak mı görüyorsunuz? Bu noktada kamu çalışanları, günü yaşamayı ve olayları küçük menfaatlerle değerlendirmeyi bırakıp yarın ne kaybedeceğini hesap ederek hareket etmelidir.”

Kamu çalışanları ya tüm kazanımlarıyla yollarına devam edecekler ya da başta iş güvencesi olmak üzere elde ettikleri tüm haklarını kaybedecek.

        Kamu çalışanlarının iş güvencesini kaybedebileceğine de dikkat çeken Koncuk, “Eğer bu sendikal anlayışlar kamu çalışanlarını temsil etmeyi sürdürürse, kamu çalışanları en önemli kazanımı olan iş güvencesini kaybedebilir. Hatırlarsanız 17 Aralık operasyonunun ardından bir gazeteci Pakistan gezisinden dönerken Başbakana ‘Emniyet müdürlerini, polisleri neden meslekten atmanız?’ diye soruyor. Başbakan da, ‘657 sayılı DMK bu insanları koruyor. Eğer bu kişiler fabrikada çalışsaydı, ihbar ve kıdem tazminatını verirdik, kapının önüne koyardık. Ama aklımız başımıza geldi. En kısa sürede 657 sayılı DMK’yı değiştireceğiz’ diyor. Dilerim, Allah size bu kanunu değiştirme fırsatını vermez; 2 milyon 600 bin kamu çalışanı iş güvencesinin Cumhuriyet tarihinin en büyük kazanımı olduğunu görür ve iş güvencesini korumak adına her türlü tedbiri alır. Siyasi görüşünüz ne olursa olsun dostunuzu düşmanınızı bilmek durumundasınız. Kamu çalışanları geleceğini karartmaya çalışanları öngörebilmek durumundadır. Kamu çalışanları ya tüm kazanımlarıyla yollarına devam edecekler ya da başta iş güvencesi olmak üzere elde ettikleri tüm haklarını kaybedecek” diye konuştu.

Demokrasinin hâkim olduğu ülkelerde hiç kimsenin kazanılmış hakkı bir gecede kanun çıkarılarak ellerinden alınmaz.

        MEB Yasası ile ilgili de önemli açıklamalar yapan Genel Başkan Koncuk, demokrasinin hâkim olduğu ülkelerde insanların kazanılmış haklarının bir gecede kanun çıkarılarak ellerinden alınmasının mümkün olmadığının altını çizerek, “Dolayısıyla ülkemize demokrasiyle yönetilen bir ülke demek de mümkün değildir. Zira bir kanun çıkarılıyor ve 73 bin okul yöneticisinin görevi sona eriyor” dedi.

        Bu kanunu destekleyen öğretmenlere de seslenen Koncuk, “Okul müdürünün görevden alınmasını sadece okul müdürünün olumsuz tutum ve davranışlarından dolayı alkışlayan öğretmenler şunu düşünmelidir: Bir kanun çıkarıp, ‘20 yılını dolduran matematik ya da sınıf öğretmenlerinin yüzde 20’sini santral memuru yaptık’ deseler, nasıl olur? Bu ülkede bir kanunla her şey oluyor. Eğer kanunlar insan hakları ve kazanılmış haklar bir yana bırakılarak çıkarılıyorsa, her kanun bu ülkede çıkarılır demektir” diye konuştu.

        Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Emeklilik yaşı 65’e çıkartılmıştır. Emeklilik yaşı, insanların 65 yaşına kadar hizmet ürettiğine inanıldığı için yükseltilmiştir. Şimdi de ‘20-25 yıl müdürlük yapanlar var’ diyorsunuz. 25 yıl müdürlük yapan birini görevden aldınız, ne yapacaksınız? Öğretmen yapacaksınız. Bakınız şu an okul müdürleri haftada bir saat derse giriyor. Birçok okul müdürü bir saatlik derse bile girecek zaman bulamaz. Dolayısıyla okul müdürleri branşından kopar. Branşından 25 yıl kopmuş bir insan öğretmen olarak derslere girecektir. Ben de komisyonda ‘Çocuğunuzu, 25 yıldır branşından kopmuş bir insana matematik öğretmesi için teslim eder misiniz? Bir öğretmenin 30 saat derse girmesi, yaklaşık 600 öğrenciye matematik öğretme sorumluluğunu ona vermek anlamına gelir” dedim. Bunun üzerine komisyonda kimseden ses çıkmadı. Şunu da belirtmeliyim mi; okul yöneticileri, yöneticilik alanında uzmanlaşmıştır. Dolayısıyla bu insanların yöneticilik görevinde kalması doğru olacaktır.”

        MEB Yasasının tasfiye kanun olduğunu da belirten Koncuk, “Tasfiye anlayışla yapılan kanunlar kabul edilemezdir. Bu noktada her türlü hukuki mücadeleyi yapacağız.” dedi.

Tüm teşkilatlarımıza şunu söylüyorum: Kimseyi korkutarak, ezerek üye yapmayın. Bizim ezilmiş değil, dik duruşunu koruyan insanlara ihtiyacımız vardır.

         “Sadece nefsi için yaşayan adam okul müdürü olsa, rektör olsa, Bakan olsa ne yazar” diyen Koncuk, insanların kazanılmış haklarını korumalarını bu ülkenin geleceği açısından önemli gördüğünü bildirdi.

        Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlar istediği sendikaya üye olabilir ama ruhunu pazarlayarak, kendini satarak, koltuğu koruma telaşıyla sendikal tercihini ortaya koyuyorsa o zaman üzülürüm. Kendine olan güvenini kaybetmiş, şahsiyetini yerlere düşürmüş bir insan memleket adına kayıp demektir. Öğretmenler, akademisyenler ve din görevlileri toplumun dinamikleridir. Eğer bu meslek grupları doğruyu yapmaktan uzaklaşan bir görüntü içindeyse ve sadece kendisi için yaşayan, toplumsal düşünme kabiliyetini kaybetmiş insanlar haline gelmişse, toplumda yanlış giden şeyleri kim düzeltecektir? Dolayısıyla bu üç meslek grubunun sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürmesi, o milletin geleceğinin şekillenmesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Tüm teşkilatlarımıza şunu söylüyorum: Kimseyi korkutarak, ezerek üye yapmayın. Bizim ezilmiş değil, dik duruşunu koruyan insanlara ihtiyacımız vardır.

Adına sahip olmayan bir millet vatanına nasıl sahip çıkacaktır? Vatanına sahip çıkamayan, bağımsız yaşayabileceği bir vatanı olmayan insanlar namusu ve şerefini nasıl koruyacaktır?

        “Bedel ödemek gerekiyorsa, o bedeli de ödememiz lazım” diyen Koncuk, tüm kamu çalışanlarını sorumluluk bilinci ile hareket etmeye çağırdı. “Bu sorumluluğu taşıyabilen ve sürdürebilen insanların sayısı ne kadar fazla olursa toplumun geleceği de o kadar iyi olur” diyen Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Andımızı kaldırdılar. Çünkü milletin adından rahatsız olanlar var. Adına sahip çıkamayan bir milletin ise güven içerisinde yaşayabileceği bir vatana sahip olmasını düşünmek ham hayaldir. Adına sahip olmayan bir millet vatanına nasıl sahip çıkacaktır? Vatanına sahip çıkamayan, bağımsız yaşayabileceği bir vatanı olmayan insanlar namusu ve şerefini nasıl koruyacaktır? Irak’ı, Suriye’yi görüyorsunuz. Allah hiçbirimizi vatansız bırakmasın. Bu nedenle bu mücadeleyi hep birlikte yapmalıyız. Türkiye’nin geleceği, birtakım insanların siyasi ikballerinin üzerindedir.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.