Hüseyin ÖZKAN

Hüseyin ÖZKAN

Okulöncesi Dönemde Üstün Zekâlı Bireylerin Eğitimi

OKULÖNCESİ DÖNEMDE ÜSTÜN ZEKÂLI BİREYLERİN EĞİTİMİ

Günümüzde üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere yönelik okul öncesi dönem için tanımlanmış bir eğitim modeli bulunmamaktadır. Bireysel farklılıkları ön plana çıkaran eğitim anlayışını göz önüne aldığımızda, okul öncesi dönem sanki biraz ihmal edilmiş gibi görünmektedir. Bazı anne babalarla yapılan görüşmeler, okul öncesi dönemde de öğrenciler için bireysel eğitime ihtiyaç olduğunu bize göstermektedir. Yaptığımız veli görüşmelerinde ailelerin; “Çocuğum kendi kendine okumayı öğrendi”, “Matematik işlemlerini çok hızlı yapabiliyor”, “Bizimle büyük insan gibi konuşuyor”, “Dünyanın sorunlarını dert ediniyor”, “Resim yeteneği çok iyi”, “Müzik parçalarını kendi kendine çalmayı öğrendi” “Dil gelişimi yaşıtlarından çok ilerde”, “Televizyondan yabancı dil öğrendi”… vb birçok nedenle ne yapacağını bilemez durumda ve paniğe kapılmış,  olduklarını görmekteyiz. Çocukların bu durumları, anne babada öncelikle biraz gurur ve mutluluk kaynağı, daha sonra ise korkuya ve endişeye kapılmalarına neden olmaktadır. Anne baba olarak ona yetemeyeceklerini düşünmek, ne yapacaklarını bilememek, eğitiminden endişe duymak, normallik ve anormallik kavramlarını sürekli sorgulamak anne ve babada kaygı durumu oluşturmakta ve haklı olarak çeşitli araştırma ve arayışların içine girmesine neden olmaktadır. Çünkü potansiyeli yüksek olan çocuğuna iyi bir eğitim verilememesi halinde iyi bir gelecekten mahrum olmasının sorumluluğu omuzlarındadır. Çünkü okulunda veya sınıfında çocuğunun anlaşılamaması durumunda “yaramaz” ilan edilmesinden ve eğitim süreçlerinden kopmasından endişe etmektedir.

Okul öncesi dönem, çocuğun akademik geleceği ve yetişkinlik dönemi için çok önemli bir dönmemdir. 0-6 yaş aralığında çocukların zihinsel, bedensel ve dil gelişimi büyük ölçüde tamamlanmaktadır. Benjamin BLOOM, bu dönemin önemini “insanlar yaşamları boyunca öğrendiklerinin %75 ini 0-6 yaş arasında öğrenir.” Sözleriyle ifade eder. Bunun yanında, Nobel ödüllü iktisatçı James HECKMAN da, “çocuklara yatırım yapmak için onların birer yetişkin olmalarını bekleme lüksümüz olmadığı gibi, onlar okula başlayana kadar bekleme lüksümüz de yoktur. Çünkü o zaman çok geç olabilir.” İfadesiyle konunun önemine vurgu yapmıştır. Kaldı ki bilimsel bulgular 0-6 yaş arası dönemin çocuğun en hızlı geliştiği dönem olduğunu göstermektedir. Beyin, gelişimini büyük ölçüde bu dönemde tamamlamaktadır. Bu dönemdeki deneyimler, beynin çalışma biçimi açısından belirleyicidir. Buradan yola çıkarak, okul öncesi eğitiminin ve eğitimin niteliğinin, bireyin zihinsel gelişimini ve yetişkinlik yaşantısını etkileyen önemli bir süreç olduğunu söylesek abartmış sayılmayız.

Zihinsel Gelişim, çevremizdeki dünya ile etkileşimi ve onu anlamayı sağlayan “bilgi”nin kazanılıp kullanılmasına yardım eden, gözlemlenemeyen tüm süreçleri içerir. Bu süreçler: Algılama, kavram oluşturma, dili kazanma, hafızaya yerleştirme, hatırlama, düşünme ve problem çözme olup, bu süreçler zihinsel gelişimin alanlarıdır(Fişek ve Yıldırım,1993). Öyleyse biz eğitimcilerin sorumluluğu, çocuklarda bu alanların gelişimi için belirli bir yaşı beklemeden hemen harekete geçmektir. En erken dönem ise okul öncesi dönemdir. Üstün zekâsı ve yeteneği gözlemlenen çocuklar için ise bu erkenlik daha bir önem taşımaktadır. Özel eğitimde erkenlik esas olduğu gibi aynı zamanda bir ihtiyaçtır. Kaldı ki bazı durumlarda bu ihtiyaç kendini adeta dayatmaktadır. Öğrenci sınıfta sıkılmakta, gitmek istememekte, sorun çıkarmakta, farklılığı ile rahatsızlık veren konumuna gelmektedir.  Gerekli önlem alınmadığında ise bu çocuklar, eğitimsel anlamda maalesef kaybedilebilmekte, akademik yaşantıları da bu süreçten olumsuz etkilenmektedir. Bunun yanında yaşanılan bu olumsuz deneyimler yetişkinlik yaşantılarını da etkileyen bir bilişsel altyapı olarak karşılarına çıkmaktadır.

İnsan hayatı açısından bu kadar önemli bir dönem boşa harcanmamalıdır. Okul öncesi eğitim dönemi yaygınlaştırılması gerektiği gibi bu dönemde üstün zekâsı ve yeteneği gözlemlenen öğrenciler için de ayrıca farklı eğitim programı uygulamak suretiyle önlemler alınmalıdır. Bireysel eğitim programları hazırlanarak,  kendi okulunda veya kendi sınıfında zenginleştirme ve fark programlarıyla bu öğrencilerin gelişimleri desteklenmelidir. Bunun yanında, Bilim ve Sanat Merkezlerinde pilot uygulama anasınıflarının açılması, elde edilen veriler ışığında BİLSEM’lerin aracılığı ve koordinasyonunda Türkiye sathına bu uygulamanın yaygınlaştırılması, BİLSEM’lerin bulunduğu ildeki üniversitelerin ilgili bölümlerinden destek almak suretiyle pilot uygulamaya bilimsel bir içerik kazandırılması gerektiğini yazımın sonunda bir öneri olarak sunmak isterim.

Hüseyin Özkan

Eğitim Yöneticisi, Eğitim Bilim Uzmanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum