Sayın Davutoğlu, Moğultay'dan bir farkınız var mı?

Sayın Davutoğlu, Moğultay'dan bir farkınız var mı?

Aşağıdaki mektup, 26.01.2016 tarihinde Başbakanlık Çankaya Köşküne de gönderilmiştir.

26.01.2016 tarihinde Başbakanlık Çankaya Köşküne gönderilen aşağıdaki mektup, memurlar.net tarafından uygun bulunarak yayıma alınmıştır.

SAYIN BAŞBAKANIM AHMET DAVUTOĞLU,

Öncelikle Yüce Allah'ın selamı ve mağfireti üzerinize olsun. Ülkeyi yönetenlerin yönetici vasfıyla çeşitli sorumlulukları bulunmaktadır. Bunların en başında da adil bir yönetim tarzı sorumluluğu gelmektedir. Bir ülkenin Başbakanı hem kendi yaptıklarından hem de kendi imzasıyla atananların yaptıklarından Allah indinde sorumludur. Kısaca, kendi sıkıntımı ve tarafıma/tarafımıza yapılan haksızlığı edebince ve adabınca size anlatmak istiyorum.

İçişleri Bakanlığı Kaymakamlık Adaylığı sınavına 28.03.2015'te girdim. Yazılı sınavda 87,69573 puan aldım. 29.06.2015-04.07.2015 tarihleri arasında sözlü mülakat yapıldı. Ben ise sözlü mülakata 01.07.2015'te girdim. 08.07.2015 tarihinde İçişleri Bakanlığının internet sitesinde ilan edilen Kaymakamlık sınavı mülakatının sonuçlarına göre mülakatta benden/bizden daha fazla puan verilenlerden 43 kişinin yazılı sınavının benden/bizden daha düşük olduğunu tespit ettim. Bunun üzerine Ankara 14. İdare Mahkemesinde ve 2015/1888 esas nolu dosyada sözlü mülakatın iptali için haklı olarak dava açmak zorunda kaldım. Ancak, yaklaşık 7 ay geçmesine rağmen herhangi bir menfi ya da müspet bir karar çıkamadı. İş bu sözlü mülakatta yapılan haksızlığın yanısıra mahkemelerin hali de ortadadır.

Özellikle İçişleri Bakanlığı Kaymakam Adaylığı yazılı sınavlarında yüksek puan alanların yazılı sınav puanı, mülakat marifetiyle haksız, hukuksuz ve katliam yapılırcasına etkisiz kılınmaktadır. Tıpkı benim 01.07.2015'te katıldığım ve tarafıma/tarafımıza uygulanan mülakat hadisesinde olduğu gibi... Ancak, kime gideceğimizi bilemiyoruz. Mahkemelere başvuruyoruz kararlar çıkmıyor, çıksa bile çıkacak kararlar önceden belli...

İçişleri Bakanlığının konuyla ilgili Ankara 14. İdare Mahkemesine verdiği savunmasına baktığımızda 'idarenin takdir hakkı' kelimesi dışında herhangi bir somut gerekçeye dayanamadığı ve dahi 1700 Sayılı Dahiliye Memurları Kanununun ilgili maddesini kopyala yapıştır yapmaktan öte bir gerekçe sunamadığı çok açıktır ve tartışmasızdır.

Partinizin adının içerisinde 'ADALET' kavramının olmasına rağmen tarafımıza uygulanan bu mülakatta herhangi bir adilane yaklaşım göremedik. Hakkaniyete, adalete ve dahi hukuka aykırı olarak alınanların yazılı puanların ne denli düşük olduklarını bu yazımın ekine koyacağım mülakat sonucu listesinden çok kolayca anlayabileceksiniz. Ben adalet bekliyorum. Emeklerimizin ve başarımızın çeşitli mahfiller tarafından haksız yere elimizden alınmasını da hazmedemiyorum/hazmedemiyoruz.

Bir dönemin Adalet Bakanı Sayın Moğultay, mülakatlardaki alımların eleştirilmesi üzerine kameralara ülkücüleri mi alacağım şeklinde seslendiği herkesçe malumdur. Bu açıklamasını ben de şiddetle kınıyorum. Ancak, işin garip tarafı ülkeyi şu an yöneten siyasi irade Sayın Moğultayın bu açıklamasını 2002'den sonra ne zaman gündeme gelse adaletten, haktan, kul hakkından bahsetmek suretiyle adeta bir manifesto niteliğinde kınama ve tepki koyma eğiliminde bulunmuşlardır. Evet, çok doğru ve yerinde bir tepkidir. Ancak ne hikmettir ki Sayın Moğultay da bu alımları takdir yetkisine bağlamak suretiyle kendini haklı çıkarmaya gayret etmiştir. Şimdi bakıyoruz ki aynı olay tarafıma ve bazı arkadaşlara uygulanan sözlü mülakatta da zuhur etti. Şimdi yapılanların Sayın Moğultayın yaptıklarından ya da kendi ifade ettiklerinden ne farkı vardır? Aslında ilgili idare kendi yaptığı bu mülakatın yanlış uygulamalar içerdiğini ve hakkaniyetten çok uzak olduğunu çok iyi biliyor. Ve bunu daha o günlerde tescillemişti. Hatta bazı bürokratların da bu yanlış uygulamalara için için isyan ettiğini tahmin edebiliyorum. Ancak şu anda bu haksızlığı ve hukuksuzluğu giderebilecek yegane mercii siz değerli Başbakanımızsınız. Bu kadar bariz olan bu haksızlığa rağmen burada ilgililere bir müeyyide uygulanmazsa sosyolojik çürüme daha da derinleşecek ve toplumda bu tarz durumlar çoğalarak nizam ve ahlak iyice bozulacaktır. Meşhur Koçi Bey Risalesinden bugüne kamuda bu torpil meselelerinin çözüme kavuşturulmadığı bir kez daha teyit edilmiş olacaktır.Ne buyuruyordu Yunusumuzun hocası Tapduk Emre Hazretleri; 'eğer bir yerde adalet yıkılırsa orada nizam da bozulur ahlak da.' Yine bu adalet konusunda Nisa Suresi 135 ve Maide Suresi 8. ayetler ufkumuzu daha da genişletmektedir. İlgili idare de ne yazık ki takdir hakkı kavramını ileri sürerek ve somut bir gerekçeye dayanmayarak mülakat anını mahkemenin denetlemesine de kapatmaktadır. Yapılan yanlış ve hukuksuz uygulamanın bir karşılığı olmazsa zaten mahkeme bizim lehimize karar veriyor ve bize kimse bir şey demiyor denilerek keyfi işlemler ileriki mülakatlarda da zirve yapacaktırHülasa olarak ben ne merhamet bekliyorum ne de bana/bize zulüm edilmesini istiyorum. Sadece adaletin tesis edilmesini ve emeğimin/emeğimizin karşılığının şahsıma/şahsımıza iade edilmesini talep ediyorum.

Mekke fethedildiğinde 'gururlanmamak ve kibirlenmemek' için devesinin üzerine uzanarak Mekke'ye giren Hz Muhammed sav. güç ve imkan elinde olmasına rağmen kendisine her türlü eziyet ve cefa verenlere ve onları tutanlara karşı hitap ettiğinde bugün sizin için bir mahzuniyet, korku ve adaletsizlik söz konusu olmayacak mealine gelen ifadeler buyurmuştur. Buradan anlaşıldığı üzere adalet temel yapı taşımızdır. Zira, adil davranmak güç elinde olduğunda uygulamaya konulursa güzeldir. Burada güç sizin elinizdedir. Ancak, ilgili idare tarafından mülakakat safahatında adaletin gözetilmediği ve dolayısıyla mülakatın usulen yapılıp yazılı sınavda başarılı olanların başarısı bu marifetle etkisiz kılınmıştır.

Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.(Nisa Suresi, 58. Ayet)

Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.(Nisa Suresi, 135. Ayet)

Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.(Maide Suresi, 8. Ayet)

Sürelerinin sonuna vardıklarında onları güzelce tutun, yahut güzellikle onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şahidliği Allah için yapın. İşte Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenen budur. Kim Allah'tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır.(Talak Suresi, 2. Ayet)

Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.(Nahl Suresi, 90. Ayet)

Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.(Nahl Suresi, 92. Ayet)

Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın.(Fatır Suresi, 5. Ayet)

İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? (Ankebut suresi, 2. Ayet)

Gerçekten hiçbir günahkar başkasının günah yükünü yüklenemez. Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.(Necm suresi, 38 ve 39. Ayetler)

Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter. O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.(Mülk Suresi, 1 ve 2. Ayetler)

"Resulüm! eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hüküm ver. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever."(Maide, 5/42).

Allah Rasülü; "Din nasihattır, samimiyettir" buyurdu. "Kime Ya Rasülallah?" diye sorduk. O da; "Allah'a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara" diye cevap verdi. Müslim, İman, 95

Allah Rasulü; "Ey insanlar dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arabın, Arab olmayana, Arab olmayanın Arab'a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. şüphesiz Allah Teala katında en üstününüz, Allah Teala'dan en çok korkanınızdır." Buyurdu. Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 5/411

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

"Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları kendi gölgesinden başka hiç bir gölge bulunmayan kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgelendirecektir:

1) Adil (adaletli) devlet başkanı,

2) Allah'a ibadetle yetişen genç,

3) Kalbi mescitlere bağlı kişi,

4) Birbirlerini Allah için sevip, Allah için ayrılan iki kişi,

5) Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine 'Ben Allah'tan korkarım' diye yaklaşmayan kişi,

6) Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,

7) Tenhada Allah'ı anıp gözyaşı döken kişi' buyurdu."

Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teala'nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar. Müslim, İmare 18

Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Adil ve başarılı devlet başkanı, Yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, Ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır. Müslim, Cennet 63

Yukarıda arz ve izahına çalışmamızdan da anlaşılacağı üzere adalet, hakkaniyet, emek, göz nuru, alın teri, hakkın iadesi çok mühimdir ve bu durumun ölümden sonraki hayat için de muhakkak bir karşılığı vardır. Çünkü, hesap, kitap, terazi boşuna değildir.

Zira, Üstad Bediüzzaman şöyle buyurmuştur; 'Cennet ucuz değil cehennem ise lüzumsuz değildir.

Ben şahsımıza/şahsıma yapılan bu haksızlıklardan dolayı hiçbir şekilde hakkımı helal etmediğimi ve Yüce Allah'ın KAHHAR/HAKEM/ADL ismi şeriflerine sığındığımı ifade etmek istiyorum.

Sonuç olarak, 29.06.2015-04.07.2015 tarihleri arasında İçişleri Kaymakam Adaylığı sözlü mülakatının idarece geri alma işlemiyle re'sen iptalinin sağlanmasını, hukuka aykırı olarak atanan kişilerin atamalarının iptal edilerek görevlerine son verilmelerini, bu süreçte yapılan yersiz ödemelerin tahsil edilmesini, Başbakanlık Teftiş Kurulunun görevlendirilmek suretiyle görevlerini kötüye kullananların tespitinin ardından Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum.

Artık Başbakanımız olarak söz de hüküm de sizdedir. Takdir sizindir...

Gereğini Bilgilerinize Arz Ederim.

26.01.2016

Ankara 14. İdare Mahkemesinde 2015/1888 Esas Nolu Dosyada Davası Devam Eden Şahıs/E.K.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum