Şube Müdürlüğü YD Kararının Analizi

Şube Müdürlüğü YD Kararının Analizi

Eğitim camiasının gündemini uzun süre meşgul eden ve sonucu merakla beklenen dört farklı davadan birinin sonucu belli oldu ve sözlü sınavla yapılan atamaların yürütmesi durduruldu.

Hatırlanacağı üzere 31.08.2013 gün ve 28751 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasınaİlişkin Yönetmelik,  Türk Eğitim Sen'in bağlı olduğu KAMU SEN, Eğitim İş'in bağlı olduğu BİRLEŞİK KAMU İŞ, Eğitim Sen'in bağlı olduğu KESK ve Tüm Eğitimciler Sendikası (TEÇ-SEN) tarafından olmak üzere dört farklı dava açılmıştı. İşte bu davalardan ilki olan TEÇ-SEN'in 06.09.2013 tarihinde açmış olduğu 2013/7936 Esas sayılı dava, Danıştay 5. Dairesi tarafından sonuçlandırıldı ve sözlü sınavlayapılan şube müdürlüğü atamalarının yürütmesi durduruldu.

 

 

Diğer davalar henüz sonuçlanmamış olup, yakın zaman içinde onların da sonuçlanması beklenmektedir.  Ayrıca Teç-Sen diğerlerinden farklı olarak Milli Eğitim Bakanlığının Genel YönetmeliğeUygun olarak çıkarmış olduğu Milli Eğitim Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğine de dava açmıştır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki asıl yasal dayanak Genel Yönetmelik olup, kurumların çıkarmış olduğu yönetmelik bir nevi Genel Yönetmeliğin uygulaması ve türevi olduğu için otomatikman onun da hükümsüz kaldığı açıktır. Dolayısıyla her ne kadar Teç-Sen muhtemelen tedbir amaçlı olarak MEB'in yönetmeliğine de dava açmış olsa da tıpkı alt hiyerarşideki yasal düzenlemelerin üst hiyerarşideki yasal düzenlemelere aykırı olamayacağı gibi yargı kararlarında da aynı hiyerarşik kural geçerlidir ve o dava dosyasının sonucu da farklı olmayacaktır. Ayrıca bir anekdot olarak belirtmek gerekir ki KESK'in Teç-Sen ile aynı tarihte açmış olduğu davaya da bu kararı veren Danıştay 5. Dairesi baktığı için o davanın sonucunu da tahmin etmek artık zor olmasa gerek ve belki de karar verilmiş bile olabilir. Diğer davalar ise Danıştay 2. Dairede görülmekte olup, sonuçlarının çıkması yakındır.

 

Teç-Sen'in sitesinde yapılan açıklamaya göre kararın resmi sonucu henüz taraflara tebliğ edilmemiş olsa da Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemine e- devlet şifresi ile girildiğinde zaten kararın kesin sonucu “YD kısmen kabul kısmen red” şeklinde resmen belli olmuştur ve kaldı ki karar metni de kamuoyuna yansımıştır. Dolayısıyla tereddüde yer vermeyecek şekilde kararın kısmen de olsa yürütmeyi durdurma yönünde verildiği artık kesindir.  

 

Teç-sen in sitesinde yayınlanmış olan dava dilekçesine göre yürütmesinin durdurulması ve ardından iptali istenen maddeler şunlardır:

“KONUSU: 31.08.2013 gün ve 28751 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmeliğin;

a)1. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 2. Maddesinin 2. Fıkrasının (g) bendinde yer alan “ilçe idare şube başkanları ile bunlarla aynı düzeydeki diğer görevlere” ibaresinin,

b)4. maddesi ile değiştirilen 8. maddesinde yer alan “ve sözlü” ibaresinin, 9. maddesi ile eklenen sözlü sınav başlıklı 12/A maddesinin ve başarı sıralaması başlıklı 12/B maddesinde yer alan “sözlü sınav” ibaresinin,

c)5. maddesi ile değiştirilen 9. maddesinde yer alan “yazılı sınavdan önce duyurulur” ve “sadece biri için” ibaresinin,

d)7.maddesi ile eski yönetmeliğin 11 .maddesi yürürlükten kaldırılarak,görevde yükselme eğitimsonrası başarılı olanların 3 ay içerisinde atanmalarına ve puanların eşit olması halinde tercih için konulan kriterleri içeren kaldırılan hüküm yönünden yapılan değişikliğin,

e)11. maddesi ile kaldırılan 14. maddesinin,

Aşağıda açıklanan gereklerden ötürü YÜRÜTMENİN DURDURULMASI istemli olarak İPTALİNE karar verilmesi sayın başkanlığınızdan müvekkil adına saygıyla arz ve talep edilmektedir.”

           

Danıştay 5. Dairesinin vermiş karara göre ise iptali istenen bu maddelerden a) şıkta yer alan “ilçe idare şube başkanları ile bunlarla aynı düzeydeki diğer görevlere” ibaresinin ve b) şıkkında yeralan “sözlü sınav” ibaresinin yürütmesinin durdurulduğu görülmektedir.

 

Bir başka ifade ile yazmak gerekirse Yönetmeliğin 2. Maddesinin 2. Fıkrasının (g) bendinde yer alan“ilçe idare şube başkanları ile bunlarla aynı düzeydeki diğer görevlere” ibaresinin yürütmesinin durdurulması ile yönetmeliğin ilçe milli eğitim müdürlerinin atanmasını bu yönetmeliğin dışında yani sınavsız olarak atanmasını düzenlemesini hukuka aykırı bularak durdurmuştur.

 

12/B: Görevde yükselme suretiyle ilan edilen boş kadro veya pozisyon sayısı kadar atamayapılmasında başarı puanı esas alınır. “Başarı puanı, şube müdürü, müdür ve bunlarla aynı düzeydeki diğer kadrolara atanacaklar için sözlü”(Atamada başarı puanı olarak sadece sözlü esas alındığı için “sözlü sınav” ibaresinin iptali istenmiştir.) Bu “sözlü sınav” ibaresinin durdurulması ile ise atamalardayazılı sınavı hiç hesaba katmadan sadece sözlü sınav sonucuna göre atama yapılmasını hukuka aykırı bularak yürütmesini durdurmuştur. Yani sözlü sınavın tamamını değil, sadece atamaların yalnızca sözlü sınav sonucuna göre yapılmasını durdurmuştur.

 

Bu sonuca göre özetin özetini yazmak gerekirse birincisi ilçe milli eğitim müdürleri de bu yönetmeliğe göre atanmalıdır denilmektedir.  İkincisi ise yazılı sınav gibi objektif bir sistemi hiç hesaba katmadan sadece ve sadece sözlü sınav sonucuna göre atama yapılmasını Anayasanın 2. Maddesinde yer alan“Hukuk Devleti” ilkesine aykırı bulunarak yürütmesi durdurulmuştur.

 

Bu kararın teknik ve doğal bir sonucu olması hasebiyle şu noktanın da açıklanmasında yarar var ki, Genel Yönetmelik esas yasal dayanak olup, kurumların çıkarmış olduğu özel yönetmelikler bu yönetmelin türevi ve uygulaması olduğu için bu karar otomatikman Milli Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde düzenlenmiş olan “sadece sözlü sınav sonucuna göre atama” yönteminin de hukuksuz olduğunu ortaya koyarak onun da yürütmesini durdurmuş olmaktadır. Tıpkı Anayasa'dan çıkarılan bir hükmün artık kanunlarda ve daha alt düzenlemelerde haliyle hükümsüz kaldığı gibi…

  

Peki, Şimdi Ne Olacak?

 

Kararın teknik açıklaması bu şekilde olmakla beraber bu karar ne anlama gelmektedir, uygulamasınasıl olacaktır ve en önemlisi ise bundan sonraki süreçte hukuki süreç nasıl işleyecektir? İşte asıl mesele burasıdır ve aslında bu soruların cevabı hem yürürlükteki pozitif hukukumuzda hem de MilliEğitim Bakanlığının benzer uygulamalarında mevcuttur.

 

Öncelikle hemen belirtmek gerekir ki hukuk dilinde yürütmeyi durdurma ile iptal doğurduğu sonuç itibariyle aynıdır. Yani “yürütmesi durduruldu ama iptal beklenmeli gibi bir yorumun” hem hukuk teorisi açısından hem kanunlar açısından hem de benzer uygulamalara bakıldığında hiçbir anlamı yoktur. Yani yürütmeyi durdurma demek artık o yasal düzenlemenin hukuka aykırılığının kesinleşmiş olması demektir. Dolayısıyla hukuka aykırılığı yargı kararıyla kesinleşmiş olan bir düzenleme hukuk dilinde zaten “ doğmamış kabul edilir” ve ayrıca iptalini beklemek anlamsızdır ve doktrinde de tartışılmaktadır ve hatta gereksiz olduğu vurgulanmaktadır. Özetle “doğmamış kabul edilen” sadece sözlü sınav sonucuna göre yapılan atamaların da doğmamış olduğu yani hiç yapılmamış olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla sadece sözlü sınavına göre yapılmış olan şube müdürlüğü atamalarının geri alınması artık bu kararla zorunlu hale gelmiştir. Deyim yerindeyse “kaset geriye doğru başa sarmıştır.” Tıpkı daha önce okul yöneticiliklerinde defalarca uygulandığı gibi…

 

Bir diğer konu ise bu karar taraflara tebliğ edildiği günden itibaren 30 (Otuz) içinde uygulanmakzorundadır, yani idarenin bu kararı uygulayıp uygulamama konusunda serbestisi yoktur. Dolayısıyla tebliğden itibaren otuz gün içinde sadece sözlü sınav sonucu esas alınarak yapılmış olan şubemüdürlerinin atamalarının iptal edilmesi yargı kararı gereği zorunludur.

 

Atamaları iptal ettikten sonrası artık idarenin takdirindedir. Yani boşalan kadrolara yeniden nasıl bir atama yapacağına idare kendisi karar verecektir ancak yargı kararına aykırı olmayacak şekilde…Bu durumda doğal olarak Genel Yönetmelik yeniden düzenlenecek ve kurumlar da kendi yönetmeliklerini Genel Yönetmeliğe uyduracak ve atamalar yeniden yapılacaktır. Takdir idarenin olmakla beraber söz gelimi aşağıdaki ihtimaller uygulanabilir.

 

1. Bu karar gereği atanmış olanların ataması iptal edilerek bu durumda olanların mağdur olmamaları için bir süreliğine geçici görevlendirme yapılabilir. Ama bu durumda okul müdürü olanlar 13 Haziranda tüm okul müdürlüğü görevlendirmeleri yapılmış olacağı için geri dönüşte “evdeki bulgurdan da olabilirler.” Bu durumda olanların mağdur olmaması adına kendi önlemlerini almaları yararlarına olabilir.

 

2. Sadece yazılı sınav sonuçlarına göre atama yapılabilir ki bu uygulama hiç kimsenin başını ağrıtmayacağı için en köklü çözüm olarak gözükmektedir.

 

3. Yazılı sınavın yanına Ek-1 gibi bazı liyakat kriterleri getirilerek atama yapılabilir.

 

4. Yargı sözlü sınavın tamamını değil de sadece sözlü sınav sonucuna göre atama yapılmasının yürütmesini durdurduğu için yeni atamalarda yazılı sınav sonucunun yanına % 10 vb. düşük oranda sözlü sınavın etkisini koyarak da atama yapılabilir ancak bir şartla ki diğer davalarda sözlü sınavın tamamı iptal edilirse bu atama yöntemi de riskli olabilir. Dolayısıyla bu yönteme başvurmak şu anki benzer sonucu doğurabileceği için çok düşük bir olasılık olarak gözükmektedir.

 

5. Sonuç olarak takdir idarenin olduğu için belki bizim düşünemediğimiz ama hukuk devleti ilkesine uygun bir yöntem bulunup da atama yapılırsa bundan da ülkemiz kazanır.

 

Sonuç olarak bu karardan ülkemiz adına bir ders çıkarmak gerekirse görüldüğü üzere yeterince hukuk süzgecinden geçirilmeden ve “hukuk devleti” ilkesinin sınırları zorlanarak yapılan yasal düzenlemeler yine hukuk sistemi içinde tıkanmaktadır. Dolayısıyla da bu durumdan zarar gören ne yazık ki yine bizim insanımız ve bizim ülkemiz olmaktadır. Zira “İdare hukuku içtihat hukukudur” şeklindeki prensip gereği yargı kararları idare hukukunda çok belirleyici olduğu için idari düzenlemeler yapılırken önceki yargı kararlarının dikkate alınması faydalı olacaktır. Nitekim yargı kararlarının dikkate alınmaması halinde “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” prensibince “okul yöneticiliğini düzenleyen kanun hakkındaki dava dahil- diğer davaların sonuçlarını önceki kararlardan hareketle tahmin etmek hiç zor olmuyor ve bu Konya az çok kafa yoran ve takip edenler de kolay kolay kolay yanılmıyor. Tıpkı bu kararda olduğu gibi…

 

www.kamuajans.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum