Süper Çocuklar Yetiştirmek Uğruna Onları Depresyona Sokmayın!

Süper Çocuklar Yetiştirmek Uğruna Onları Depresyona Sokmayın!

Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi Uzman Psikolojik Danışmanı Belin Güner Nas, yeni nesil çocukların artık küçük bir yetişkin gibi davrandıklarını ama onların hala bir çocuk olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çekerek, aileleri uyardı: “Süper

 

Uzmanlar Ebeveynleri Uyarıyor

Süper Çocuklar Yetiştirmek Uğruna Onları Depresyona Sokmayın!

 

Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi Uzman Psikolojik Danışmanı Belin Güner Nas, yeni nesil çocukların artık küçük bir yetişkin gibi davrandıklarını ama onların hala bir çocuk olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çekerek, aileleri uyardı: “Süper çocuklar yetiştirmek uğruna çocuklarınızı depresyona sürüklemeyin..!”

 

 ‘Süper çocuk’lar yetiştirmek uğruna onları depresyona sürüklemek istemiyorsanız uzmanların uyarılarına kulak verin..! Günümüzde çocukların değişen toplum yapısı, teknolojinin gelişmesi, daha eğitimli daha bilinçli anne babalar sayesinde farklı bir çocukluk yaşadıklarını, sahip oldukları bilgi ve beceriler, ilgi alanları, zihinsel yapıları, yorumları sayesinde artık ‘küçük  bir yetişkin’ gibi davrandıklarını belirten Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi Uzman Psikolojik Danışmanı aynı zamanda EMDR Terapisti Belin Güner Nas, “Ancak bu durum beraberinde tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk ya da depresyon şikayetiyle kliniklere getirilen çocuklara neden oluyor” dedi.

 

Son yıllarda anne-babalardan çocuklarıyla ilgili en çok ‘her çocuğun hoşuna gidecek şeyleri yaptırıyoruz, yine de mutlu olmuyor’, ‘bütün haftasonlarımız koşuşturmacayla geçiyor’, ‘ben küçüğün yüzmesini beklerken, babası ablayı piyano dersine götürüyor’ yorumlarını aldıklarını buna karşılık çocuklardan ise, ‘sabahtan öğlene kadar ata biniyorum, dinlenmek için keman kursuna sonra da etüde katılacağım. Aslında o saatte jiu-jitsum var ama sınavım var gitmiyorum. Düşük not alırsam annem başıma dikilir’ serzenişlerinin geldiğini vurgulayan Belin Güner Nas, bu durumu “Acele Ettirilen Çocuklar” kavramıyla açıkladı.

Amerikalı psikolog David Elkind tarafından ortaya atılan bu kavramın, çocukların zamanlarını ebeveynlerin tercihlerine göre düzenlediğini, bu düzenlemenin de her hafta daha fazla ders, çocuğu sosyal, akademik ve kültürel alanlarda geliştirebilecek daha fazla aktivite anlamına geldiğini anlattığını söyleyen Nas, “Bu aktivitelerin yapılmadığı zamanlarda ise anne-babalar rahatsızlık hisseder. ‘İyi ebeveynliğin’ gereklerini yerine getiremediklerini hisseden anne-babalar eğer çocukları kendileri için en iyi yüzücü olmak, jimnastik madalyası almak, en iyi dereceyle okuldan mezun olmak gibi ulaşılabilir fırsatları değerlendirmezlerse onları bir adım ileri taşıyacak şeyi kaçırmış olurlar mı sorusuna takılırlar. Bu yüzden de fırsat sayılarını sürekli artırmaya çalışırlar. Çocuğum için her şeyin en iyisini yapmalıyım o da her şeyin en iyisini yapmalı fikri yerleşir” diye  konuştu.

 

Yetersiz Hissetme Mesajı

“En çok dili benim çocuğum öğrenmeli, piyanoyu en iyi o çalmalı, en güzel rolü o yapmalı, elinden gelenin en iyisini yapmalı hatta elinden gelmese de yapmalı” diye düşünen ebeveynlere ayak uydurmanın çocuklara zor geldiğine dikkat çeken Belin Güner Nas, şunları söyledi: “Kendini geliştirme konusunda çok fazla zorlanan çocukların anne-babalarından aldıkları mesaj, yaptıkları şeyler konusunda hiçbir zaman çevrelerindekileri tatmin edemedikleri ve yetersiz hissedebilecekleri yönünde olabilir. “

 

‘Acele Ettirilen Çocuklar’ kavramına uygun olarak yetiştirilen çocukların çok fazla sorunla karşı karşıya kalabileceğini aktaran Belin Güner Nas şöyle devam etti: “Dersler ve özel kurslar arasında koşuşturan çocuk, dinlenme ve eğlence saati için anne babasıyla pazarlık yapmak zorunda kalıyor. Bu yoğunluğun sonuçları ise kapasitelerinin üzerinde ve erkenden başarıya zorlanan çocuklar, evlerde sonu gelmez okul kavgaları, sınav kaygısı ve erken yaşta havlu atarak kliniklere depresyon tablosu ile gelen ergenler oluyor.  Bunların yanında son yıllarda tükenmişlik sendromu ve kronik yorgunluk yaşayan çocukların arttığı görülüyor. Daha sıklıkla strese bağlı baş ağrısı, karın ağrısı ve kaygıya bağlı diğer sıkıntılar, annesini günün iki saatini jimnastikte geçirmek ya da keman çalmak istemediğini söylemekten korkan çocuklarla karşı karşıya kalıyoruz.”

 

Çocukluğunu Yaşamasına İzin Verin!

Yetişkin gibi davranan ama duygusal açıdan gelişemeyen ve ‘acele ettirilme’ psikolojisiyle yetiştirilen çocuklarda en çok sınav kaygısının oluştuğuna dikkat çeken Nas, “Başarısız olmaktan korkuyorlar. Zihinlerinde sınavlarla ilgili olumsuz ve endişe verici düşünceler oluşuyor. Düşük performans gösterdiklerinde, mükemmeliyetçi ebeveynleri iç ses olarak ‘az çalıştın, beceremedin’, ‘en iyi bu değildi’ diye onları rahatsız ediyor. Bu olumsuz düşünce ve kuruntular, çocukların sınav dönemlerini daha stresli, daha endişe verici hale getiriyor. Gözlemlerimize göre; sınav kaygısı yaşayan öğrenciler düşük sınav performanslarını akademik bilgilerinin değil benliklerinin değerlendirilmesi olarak görüyor. Bu nedenle de düşük benlik kaygısını sahip oluyor” açıklamasını yaptı.

 

Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışman Merkezi Uzman Psikolojik Danışmanı Belin Güner Nas, ‘Acele Ettirilen Çocuk’ psikolojisinden uzaklaştıracak belki de çocukları depresyondan koruyacak önerilerle tüm bu sorunların çözümlerini de sıraladı.

 

·         Çocuklarınızı ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirin. Bu sayede onların psiko-sosyal gelişimlerine katkıda bulunabilirsiniz. Ancak bu etkinliklerin iyi planlanması ve çocuğun kapasitesinin çok üzerinde olmaması gereklidir.

 

·         Serbest oyun oynamasına ve hayal kurmasına izin verin. Bu çocuklara bağımsızlık sağlar ve kim olduğunu hissettirir. Oyunlar aracılığıyla kendi kendilerine kalabilme şansına sahip olan çocuklar kendilerini daha iyi tanırlar, ihtiyaç ve isteklerinin daha çok farkına varırlar ve bunları ifade ederken daha rahat olurlar.

 

·         Çocuklarınızı dinleyin. Ancak bu sadece size ne söylediklerini değil onların beden duruşlarını, yüz ifadelerini, ses tonlarını da dinlemektir. Dramaya giderken, ayakkabısını bağlarken keyfini ya da keyifsizliğini hissetmektir.

 

·         Çocuğunuzu boş boş dururken, hiçbir şey yapmıyorken, peçetelerden oyuncak yaparken ya da çizgi roman okurken gördüğünüzde rahat bırakın. İstediğini yapmaya devam etsin. Bu sayede yoğun bir gün içinde ‘çocukluğu’nu yaşamasına izin verin..!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.