Tarih Kitaplarındaki Yunanlılar(!)

Sevgili Okurlar,

Biliyorsunuz ki bir milletin, halkın ve toplumun en önemli güçlerinden biri dilidir. Hangi dili konuşursak konuşalım o dili layıkıyla konuşmak, yazmak gerekir. Ben sizlere toplumumuzun yasalarla belirlediği ana dilimiz olan ve ülkemizde en çok kullanılan Türkçeden bahsetmek isterim.


Bir televizyon kanalı altyazı geçiyor : ''Buda mı olcaktı?'' Herhalde bahsetmek istediği 'budizm ya da buda'' değildir. Öyle ki, de/da bağlaçtır ve dahi anlamındadır; ayrı yazılır. En çok kullanılan yanlışlardan birisi de haber spikerlerinin ''Şimdi konuyla ilgili vetere'yi (VTR:Video Tayp Recorder) izleyelim.''cümlesidir. VTR denilen şey görüntü kaydeden aygıttır, bu aygıtın neresini izleyeceğiz acaba? Ders verdiğim okulda öğrencilerin ''hocam bu sınavda ful yaptım'' cümlesini sık sık kullanmaları beni çok üzüyor. Merak ediyorum acaba neden ''hepsi doğru'' demezler(?)


Bir arkadaşımla oturuyoruz, yarım saatimiz var; ikimiz de derse gideceğiz, ayrı yerlerde öğretmenlik yapıyoruz. Beni çok dikkatli ama gülen gözlerle dinliyor, hemen anladım dilinin ucunda bir şey olduğunu; sonunda: Yeşim, full time çalışıyorsun ve konuşma hızından dolayı hep acelen olduğunu düşünüyorum arkadaşım, dedi. İç sesim diyor ki bana: Acaba sorusunu mu yanıtlasam yoksa daha uzun yolu seçip önce şu ''Ful taym'' zımbırtsından mı kurtarsam onu? Elbette ki öğretici yanımı arkadaşca kullanıp sorusunu yanıtladım önce  ve sonra iç sesimin sorduğu sorunun cevabını seslendirerek her zamanki gibi koşturarak okulumun yolunu tuttum.



Okura Öz

Ful taym, ful dolu ; tam zamanlı ve dolu dolu, nüans farkı...(!)

Benzinliğe girerken ''ful doldur'' (dolu doldur), yani aslında depo dolu ama sen yine de doldur, belli ki ''nüans farkı'na'' dikkat etmeliyiz: Nüans: Fransızca fark demek, fark farkı da Türkçesi(!)-CABASI-



Okura Öz

hav ar yu, fayn tenks(!)

Geçmişimizden dolayı dilimiz birçok yabancı kökenli sözcüğe ev sahipliği yapıyor, artık yetmez mi? Hem iletişim yönünden hem de ifadelerimizin anlamlılığı yönünden bu misafirliğe son versek olmaz mı? Neden bizim gençlerimiz yabancı dili çok kolay öğrenir, neden Türk Halkı'nın hepsi bir turist gördüğünde uzaylı gibi davranır onlara, neden yabancı misafirlere sağırlarmış gibi davranırız, neden hepimiz 'yes, no, go go, come, thank you ,how much, how are you' sözcüklerini bir dua gibi ezbere biliriz? Hadi kızım dün öğretmiştim ya sana, on'a kadar say bakalım: van,tu,tiri(!) Ten'e kadar ulaşabilen çocuğa harçlık verilir; oysa bizler çocuklarımızla konuşurken bebek dili kullanırız, aferin oğluşuma, güjel kıjım benim(!) Yani baştan yanlışız. Sözcükleri yanlış seslendiren çocuklarımızın bu davranışları çok hoşumuza gider, onlar yanlış konuştukça güleriz ve sık sık yanlış sesletilen sözcüğü onlara söyletmeye çalışırız.

Resmi kurumlarda en çok kullanılan sözcük ''evrak'' sözcüğüdür. Evrak, farsça kökenli bir sözcüktür ve çoğuldur: Müdür, atamanız için evraklarınızı istiyor.'' Buyurun bakalım, evrak'lar eşittir ful dolu. Evrak sözcüğü Türkçe kökenli olmadığı için 'k' sesi yumuşamaz, evrakı şeklinde sesletilmelidir. Ortadaki 'ra' hecesi uzun sesletilir ya da gelin bunlardan kurtulalım, sadece 'belgeler' sözcüğünü kullanalım ne dersiniz?

Tarih Kitaplarındaki Yunanlılar(!)

Hep merak etmişimdir, Türkler yabancı bir memlekete gittiklerinde Türkiyeliler mi denir, bizler için veya Macaristan'ın yerlilerine Macarlılar mı deriz, Macaristanlı mı deriz, elbette ki Macarlar, Yunanlar, Türkler demek doğrusudur. Japonya'da yaşayan yerli halka Japon derken neden Çin'de yaşayanlara Çinli deriz; Çinler demek varken.

Dehşet, Deli-manyak Güzellikler(!)

Çocuklar film nasıldı: Hocam valla dehşet güzeldi, adam ekşının ortasında uçarken ateş etti valla, acayip bir filmdi mutlaka izlemelisiniz hocam.'' Acaba film nasıldı diye düşünmeye başlarım, dehşet olması, filimin iyi olduğunu mu gösterir, ya da manyak derecesinde ekşınlı olması(?) Sadece, ''çok iyi bir filmdi'' deseler ne olur sanki?

Gündelik Edebiyat(!)

Gündelik sözcüğü, aylık kazanılan paranın 30 güne bölünüp bir günlük ederinin hesaplanmasıdır; oysa 'Gündelik hayatın içinde kaybolan' diye başlayan o kadar çok edebi eser var ki… Günlük hayat desek nasıl olur?

Yazardan Öz

Fazladan demek yerine ekstra, ya da ekstra bir durum yerine ekstrem bir durum, gösteri yerine şov, yarı zamanlı yerine part time, görüntü izlemek yerine VTR izlemek, başlamak yerine start başladı, görüşme yerine mülakat, dediğimiz sürece gündelik edebiyatın içinde dehşet-manyak güzellikler yaşar, tarih kitaplarına; sanki ''uzaylılar'' dermiş gibi Türkiyeliler adıyla geçer, ful dolu zamanlar yaşamaya mahkum oluruz.

Elimin, dilimin, kalemimin yettiğince bu konuya hayatımın her yerinde eşime, çocuğuma, öğrencilerime ve siz değerli okurlarıma anlatmaya devam edeceğim.



             YOL ŞİİRİ



Hep bir pamuk tarlası manzarası ya da

Şehirlerarası yolların vedalı  gamzelerinde

Cama yaslanmış

Türkan Şoray gözleri gibidir ayrılık.



 Büyük şehirlerin soğuğunda

 Ayaza koşmak ve

 Kalabalıkta kaybolup gitmek

 Kendini yitirmek gibidir ayrılık…



 



SEVGİLER

Önceki ve Sonraki Yazılar