Vali Öğretmenleri Anladı Darısı Hükümete

Vali Öğretmenleri Anladı Darısı Hükümete

Vali Öğretmenleri Anladı Darısı Hükümete

 

“Ağrı’da yılda 2-3 bin lirayı yakıt olarak harcayan bir kamu personeliyle Antalya’da görev yapan personelin maddi yönden farklı değerlendirilmesi gerektiğini hepimiz kabul ediyoruz. Umuyoruz ki bununla ilgili kaynak planlaması yapılır.”

 

Bu cümle, ‘Öğretmen Odağında Ağrı İli Eğitim Sorunları Çalıştayı’nda Vali Dr. Mehmet Tekinarslan tarafından kurulmuş. Konuşmasında, “Eğitimin 3 ayağı var. Biri maddi ve fiziki, diğeri beşeri, üçüncüsü de psikolojik faktördür” tespitinde bulunan Vali, Ağrı’da psikolojik olarak keyifsizlik olduğunu ifade ederek, ‘bu olumsuz havanın dağıtılmasında sayıları 6 bine ulaşan öğretmenlere önemli görevler düştüğünü’ belirtmiş. Bunlar, altı çizilmesi gereken cümlelerdir. İstihdamda güçlük çekilen yerlerde personelin maddi açıdan farklı değerlendirilmesini belirtmeyip, ‘Ağrı özelinde olumsuz havanın dağıtılmasında 6 bin öğretmene önemli görev düşüyor’ deseydi, Sayın Vali’ye, ‘sadece öğretmene mi görev düşüyor’ diye başlayacak ve etraflıca bir değerlendirmeden sonra ‘Sayın Valim, siz de vurun abalıya’ diye bitirecektim. Allah’tan, hoca fıkrasında olduğu gibi, Vali son rekâtta düzeltmiş.

 

Okullar açılıp ders başı yapılalı bir ay oldu. Hala aile bütünlüğü sağlanamamış öğretmenleri konuşuyoruz ve taksit taksit çözümlerle işin içinden çıkmaya çalışıyoruz. İnsan merkezli yaklaşımla hapishanelerde eşleri özel odalarda buluşturmayı dahi hedefleyen siyasi irade, ne yazık ki, ayrı olan öğretmen eşleri biraraya getirememenin sıkıntısını yaşıyor. Bu yıl için “şunlar, şunlar zamanında yapılsaydı ve sesimize kulak kabartılsaydı bu sorunları şimdi konuşmuyor olacaktık” diye cümle kurmayacağım. Tam da valinin bıraktığı yerden devam edeceğim ve her yıl aynı sorunu yaşamamızın en önemli nedenlerinden birine parmak basıp, sorunun her geçen gün derinleşerek ilerlediğine işaret edeceğim.

 

Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerin özür grubu tayinleri ile ilgili yaşanan sıkıntının sosyolojik ve ekonomik temellerine eğilmeden, köklü çözüm önerisi ortaya koymadan ‘bir sonraki yıl bu konuda daha da sıkıntı çekeceğiz, hazırlıklı olun’ manasında uyarılarda bulunuyor. Üç yıl içerisinde yeni öğretmen alımları ile norm açıklarının dolmasıyla hareket imkânı kalmayacağına değiniyor ve sorunun daha da ağırlaşacağına işaret ediyor. Bakan, ihtiyaç olmayan noktalarda istihdam fazlası 33 bin öğretmenin bütçeye maliyetine vurgu yaparak, adeta “neden hep batıdaki illere zorlama yapılıyor ve eşler doğudaki illerde biraraya gelmek istemiyor” anlamında sitemini ifade ediyor.

 

‘Neden istihdamda güçlük çekilen yerleşim yerlerinde insanlar uzun yıllar çalışmıyor’ sorusunun cevabını Sayın Vali çok veciz bir şekilde ortaya koymuş. Ağrı’da yılda 2-3 bin lirayı yakıt olarak harcayan bir kamu personeliyle hayatında sobayı yakma ihtiyacı hissetmeyen başka bir ildeki kamu personelini aynı kategoride değerlendirirseniz sadece isyanı artırırsınız. Ne yazık ki yıllardır yaşanan bu. Muş Şubemizin il divan toplantısına gittiğimde, bırakın yol kenarlarını, şehrin içindeki kar yığınları irili ufaklı tepeler oluşturmuştu. Yaşadığı sıkıntıdan içi daralan üyemiz sitemle çıkışarak, “Başkanım aynı maaşla kar düşmeyen, soba bile yakılmayan bir yerde çalışmak varken, insanı psikolojik olarak bile rahatlatacak bir fark yokken, tonlarca kömür yakarak elindekini ve avucundakini yakıta yatırmak Allah’tan reva mı” demişti.

 

Biliyorum karşı cümle kurmak mümkün değildi ve kurmadım. ‘Kesinlikle haklısın’ dedim. Elbiseyi, sebzeyi, eşyayı daha pahalıya alan, yılda 2-3 ton kömür yakan, imkânların kısıtlı olması dolayısıyla sosyal hayatı dahi olmayan kamu çalışanına “Vatan, Millet, Sakarya!” edebiyatı yapmak, tabiri caizse, abesle iştigaldir. Sorunlara eğilmek yerine sorunları savsaklamak için “Bayrağın dalgalandığı her vatan toprağı kutsaldır” sloganı vatandan soğutur, isyanı daha da büyütür; zamanla, insanları normal hayatta yapılması mümkün olmayan yol ve yöntemlere sevk eder; sahte evliliklerle, sahte boşanmalarla, aylarca sigorta primi yatırıp eşini çalışıyor gösterip tayin talebinde bulunmalarla, akla hayale gelmedik yol ve yöntemlerle karşı karşıya getirir. Yaşanan bu tablolar karşısında herkes ahlak sorgulaması yapacaktır. Bu durumda ben vicdan sorgulamasını öneriyor ve şu soruları soruyorum:

 

İç göçü önlemek ve dezavantajlı yerlerde yatırımı özendirmek için sanayiciye teşvik mübah; yeni kurulan üniversiteye akademik personeli çekebilmek için geliştirme ödeneği ödemek mübah; doktoru, hemşireyi, polisi, askeri önceleyip fark uygulamak mübah da söz konusu öğretmen olunca neden günah? Beyler bu istihdam politikasında yanlışlık var. Eşitlik ve adalet eksik… Adaletin olduğu yerde öfke ve isyana yer yoktur derler. Adalet olmadığı için doğal olarak sorunlar ve öfke var.

 

Vali Tekinarslan, ‘Eğer bir öğretmeni 1,5 yılda tekrar geri gönderiyorsak ve ilkokula giden bir çocuk yılda 3-4 öğretmen değiştiriyorsa, burada gerçek anlamda eğitim veriyoruz diyemeyiz’ demiş. İstihdamda güçlük çekilen yerleri acemi birliği olmaktan çıkaracak, kıdemli model öğretmenlerle aday öğretmenleri, tecrübe ile heyecanı birleştirecek formülü toplu sözleşme tekliflerimiz içerisinde sunmuştuk. Vali’nin teklif ve tespitleri bana Mehmet Akif Ersoy’un başından geçen bir olayı hatırlattı.

 

Mehmet Akif, Mısır’da iken İstanbul’da bulunan annesi vefat eder. Yakın dostlarından Ferit Kam, bu haberi Şaire çok geç iletir ve bu vesileyle bir de başsağlığı mektubu yazar.

 

Akif, dostuna yazdığı cevabi mektupta şöyle der:

-Yahu sizden ses seda çıkması için, bizim evden ille de bir cenaze mi çıkması lazımdı?

 

Toplu Sözleşme Masasında Kamu İşveren Heyeti adına masada oturan zamanın Devlet Personel Başkanı olan Ağrı Valisi Dr. Mehmet Tekinarslan’a, “Bizi anlamanız için vali olmanız mı gerekiyordu” demek geliyor içimden ama ben bunu söylemek yerine bizi anladığı için Sayın Vali’ye teşekkür edeceğim.

 

Vali, öğretmenleri anladı. Darısı, başta Milli Eğitim Bakanı ve Maliye Bakanı olmak üzere tüm hükümet yetkililerine diyerek, herkesi toplu sözleşme tekliflerimiz arasında bulunan “Ek Tazminat” başlıklı teklifimizi tekrar okumaya davet edeceğim.

 

Eğitim-Bir-Sen Toplu Sözleşme Teklif Maddesi

Ek Tazminat: Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dâhil kadrolarda bulunan personelden; 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli (IV) sayılı Cetvel’de yer alan yörelere sürekli görevle atananlara bu yörelerde fiilen çalıştıkları sürece ek gösterge dâhil en yüksek devlet memuru aylığının;

 

1. bölgede görev yapanlara yüzde 10’u, 2. bölgede görev yapanlara yüzde 20’si, 3. bölgede görev yapanlara yüzde 30’u, 4. bölgede görev yapanlara yüzde 40’ı, 5. bölgede görev yapanlara yüzde 50’si, 6. bölgede görev yapanlara yüzde 75’i, 7. bölgede görev yapanlara yüzde 90’ı oranında ek tazminat ödenmelidir.

En yakın il ve ilçe merkezine uzaklığı en az 10 km olan köy ve diğer yerleşim birimlerine sürekli görevle atanan ve buralarda fiilen görev yapanlara, 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli (IV) sayılı Cetvel’de gösterilen il ve ilçelere bağlı köy ve diğer yerleşim birimlerinde yüzde 25, söz konusu cetvelde sayılmayan diğer il ve ilçelere bağlı köy ve diğer yerleşim birimlerinde yüzde 15 oranında ayrıca ek tazminat ödenmelidir. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum