Yönetici Atamada Yanlışta Israr Ve Maliyeti

Yönetici Atamada Yanlışta Israr Ve Maliyeti

Yönetici Atamada Yanlışta Israr Ve Maliyeti

Türkiye genelinde 7500 okul müdürü görevden alındı. Bunların büyük bir kısmı idare mahkemelerinden yürütmeyi durdurma kararı alarak 30 gün içinde eski görev yerlerine dönecek gibi görünüyor. Zira mahkeme kararları bu yöndedir. Yaşanan bu sürece dair bir kar/zarar hesabı yapalım isterseniz. Görevden alınan 7500 okul müdürü açmış olduğu davasını kazanmış olsa, Devlet mahkeme giderleri ve avukatlık masraflarıyla birlikte kişi başı yaklaşık 1000 TL masraf ödemek zorunda kalacağını düşünürsek, Bunun devlete maliyeti kabaca 7 milyon 5 yüz bin TL dir. Bu parayla neler yapılır varın siz düşünün. Her şeyden önce bu, devletin kasasının eksi hanesine yazılan, ek bir maliyet olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir başka kayıp kalemine gelelim. Bu eğitim de nitelik erozyonu maliyetidir ki, bunun maliyetinin hesabını yapmak öyle kolayca mümkün değildir. Çünkü her bir öğrenci için tek tek hesap yapmak gerekir ki, biz bu işin içinden çıkamayız, ama durumu şöyle açıklayabiliriz; yaklaşık bir yıldan beridir, eğitim kurumları paydaşlarıyla birlikte, yönetici atama gelgitlerini yaşıyor. Yöneticiler gittik,  gideceğiz kaygısıyla elini işe vurmuyor, vuramıyor. Bu durum okulun her kesimine çalışanından velisine, öğrencisine yansıyor. Bakınız birinci dönemin bitmesine az bir zaman kalmış hala okulların büyük çoğunluğu yöneticisiz, işler yürümüyor, kararlar alınamıyor, yeni adımlar atılamıyor. Okulların bazılarına görevlendirilen müdürler ise hukuksuzluğun farkında olduğundan her an mahkeme karar verir de okulun eski müdürü muhtemelen geri döner düşüncesiyle bir şey yapmıyor, yapamıyor. Mahkeme kararlarını bekliyor. Adalet duygusu gelişmiş ve duyarlı olanlar İçlerinde görevde kalmış olmanın verdiği suçluluk duygusu ile yüzleşiyor. Aslında o da bunun mutluluğunu yaşayamıyor. Daha ötesi yerine görevlendirildiği müdürün mahkemeyi kazanması ve göreve iadesi durumunda kendisinin görev yeri neresi olacağı belirsizliğini yaşıyor. Bu ortamda okullar yönetiliyor ya da yönetilemiyor. Bunun maliyetini meyvesini en az on yıl sonra alacağımız eğitim süreçleri ve dolayısıyla öğrenciler ödüyor.

Biz yapılan idari işlemin maliyetine devam edelim. Bir başka gider kalemi de atıl bırakılmış iş gücüdür. Görevlerinden alınan okul müdürlerinden birçoğu norm fazlası olarak atıl durumda bekliyor. Bu yöneticilerden, kapasiteleri oranında beklenen verim alınamıyor. Yıllardır yöneticilik yapmış kişinin öğretmenliğindeki verim yöneticiliğindeki verimiyle ile bire bir örtüşmüyor.

Psikolojik ve sosyal sorunlara ne demeli? O da azımsanmayacak derece de büyük bir kayıp ve aslında bir maliyet teşkil ediyor. Aile hayatı bozulan, çevresiyle olan ilişkileri ve ekonomisi bozulan, başarısız ilan edilmesiyle itibar kaybına uğrayan mağdur yöneticilerin psikolojisi hiç de iyi görünmüyor. Emekliliğini hak etmiş olanlar, yıllardır verdikleri emeklerinin göz ardı edilmesinden dolayı, küskün bir şekilde emekli oluyorlar. Diğerleri ise huzursuzluk ve kaygı durumu ile yaşamını sürdürüyorlar. Bu durumda verimin düşmeyeceğini söylemek de mümkün olmuyor elbette. Dolayısıyla sosyal ve psikolojik sorunlar da yapılan idari işlemin maliyeti arttıran etkenlerden biri olarak önümüzde duruyor.

Şimdi de yeni bir maliyet kalemine namzet olan, eğitim kurumu müdür yardımcılarının görevden alınmasına sıra geldi. Onlarda da huzursuzluk başladı. Çünkü görev süresi dolanların görevlerine son verilecek, yerlerine okul müdürünün seçimi ile yeni müdür yardımcıları görevlendirilecek. “Okul müdürünün birlikte çalışacağı kadroyu seçmesi gerektiği” masumiyetinden yola çıkılıyor ama o sadece Yönetmelik maddesi olarak ya da bir prosedür yazışması olarak kalacak gibi görünüyor. Yani o seçim de okul müdürüne bırakılmayarak, icazet alabilenler müdür yardımcısı olarak görevlendirilecek gibi görünüyor. Bu durumda, Müdür yardımcılarının sayısı da okul müdürlerinin en az iki katı olduğu düşünülürse mağduriyetin de devlete olan maliyetin de ikiye katlanacağını şimdiden öngörmek yanlış olmayacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı, yöneticiyi görevden almayla yatıyor, yönetici görevlendirmeyle kalkıyor. Bakanlık bu haliyle sanki başka bir çalışması yokmuş izlenimi veriyor. Merkez teşkilatında gün geçmiyor ki görevden alma veya görevlendirme olmasın. Merkez teşkilatındaki görevinden alınan bürokratlara ne oluyor? Herkesin orada olmaya artık özendiği “havuza” alınıyor. Yani ömür boyu kişiye özel kadrolarıyla mutlu mesut bu havuzda yaşıyorlar. Faydalı olmak istiyorlar mı? Elbette ama havuz işte. Öyle büyükçe bir havuz ki bu havuz, sayısal olarak oradan  iki bakanlık merkez teşkilatı çıkar.. Alın size bir gider kalemi daha, alın size yüklüce bir maliyet tablosu daha.

Akla şu soru geliyor; Bakanlığın hukukçuları yok mu? Bir yönetmelik çıkarırken hukukçulara, Sayın Milli Eğitim bürokratları danışmaz mı? Konuyla ilgili olarak Danıştay’ın, İdare Mahkemelerinin vermiş olduğu örnek kararlar şöyle bir açılıp bakılmaz mı? Mülakat meselesi örneğin; öteden beri İdare Mahkemeleri ve Danıştay, mülakatla tesis edilen işlemlerin iptali yönünde karar verdiği açıktır. Bunu bile bile binlerce öğretmen mülakat yöntemi ile okul müdürü olarak görevlendirilmesi daha henüz yapılmıştır. Mahkemelerden bir iptal kararı da bu yapılan işleme gelirse de şaşırmayın. Peki, milletçe kazancımız ne? Kazanç kötü bir tecrübedir sadece. Kaybımız ise, zaman, emek israfı, ekonomik kayıp, yıpranma, Devlete yüklüce bir maliyet ve gelecek.

Neden tüyü bitmemiş yetimin hakkı bu tür maliyetlerle çarçur edilsin? Neden belirsizlik ve güvensizliklerle çalışanlarımızın verimi düşürülerek, maddi, manevi kayıplara toplumca katlanalım? Hukuka uygun olmayan, sonucu baştan belli kararlara imza atan bürokratlar, bu maliyetleri şahsen ödemek suretiyle hatalarının bedelini şahsen karşılamış olsalardı eğer, bir daha bir karar verirken, bir satır yazı bile yazarken kılı kırk yarmazlar mıydı? Neden şimdi yargıdan dönecek bir işlemi tesis ederken kılı kırk yarmazlar?

Hâsılı kelam; tüyü bitmemiş yetimin, hem eğitim hakkı, hem de ekonomik varlığı çarçur edilmemesi gerekiyor. Kul hakkı ise işin başka bir boyutu ki bunun maliyetini bilenin, zaten buna tevessül edebileceği küçük bir ihtimalini bile düşünemiyorum.

Hüseyin Kemal

TurkiyeEgitim.Com özel haber

Yazarın Tüm Yazıları »

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum