Yönetici Görevlendirmelerini Sadeleştirelim

Yönetici Görevlendirmelerini Sadeleştirelim

Öğretim yılının sonuna yaklaştığımız şu günlerde bütün gözler yeni çıkacak Yönetici Atama Yönetmeliğine çevrilmiş durumda.

Öğretim yılının sonuna yaklaştığımız şu günlerde bütün gözler yeni çıkacak Yönetici Atama Yönetmeliğine çevrilmiş durumda. Çok tartıştığımız bu alanda bir türlü istikrarı yakalayamadık. Eğitim sistemimizin çözüm bekleyen daha onlarca problemi varken bütün enerjimizi ve zamanımızı bu alana harcıyoruz. Kurumların başında nitelikli yöneticilerin bulunması son derece önemlidir ancak bir sistemde karar vermeliyiz artık.                

Son bir yıl içinde yaşadığımız olaylar sonrası bakanlık, yönetici atamada köklü değişiklik yapmaya çalışıyor. Buradaki amaç, seçilen yöneticilerle kurumlara hâkim olabilme ve eğitim politikalarını daha kolayca uygulayabilmek olsa gerek. Yerleşik düzen ve zihinlerdeki olumsuz kalıplar bu değişime direnirken, güvensizlik üzerine oturmuş bir alanda, iyi planlanmamış değişikliklerle yol alınamadığını açıkça görüyoruz.                

Yönetici atamada köklü zihniyet değişikliğini hangi yöntemle hayata geçirmeliyiz? Bakanlık, gücünü kullanarak bunu ne kadar sağlayabilir? Mevcut sistem nerede tıkandı, nasıl bir sisteme geçmeliyiz? Hangi kademedeki yöneticileri nasıl seçmeliyiz? Bu soruları çoğaltabiliriz.                

Eğitim yönetiminin bundan önceki sürecini, yönetim kademeleri bazında incelersek durum şudur: İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri, hükümetler tarafından kolayca atanmış ancak göreve son verme ve yer değişikliğinde ise çoğunlukla yargı engeline takılınmış. İktidar değişikliklerinde bu engeli aşmanın çeşitli yan yolları icat edilmiş, sürgünlerin sağladığı istifalar can simidi olmuş. Okul yöneticiliğinde ise, daha çok yazılı olmayan teamüller işlemiş ancak talep artınca işler karışmış. İlk dönemlerdeki üretken usta çırak ilişkisi, yönetmelikler ve sınavlarla bozulmuş ve bugünkü kargaşa ortaya çıkmış.               

Bugünün şartları bizi, eğitim yöneticilerinin zamana ve döneme bağlı, belli süreli, verimli çalışma sistemine zorluyor. Artık “kazanılmış hak” kavramı değil, başarı ve performans ön plana çıkıyor. Yapılmak istenen bu ise eğer oturup şuna karar verelim: İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri hükümetlerle gelsin ve hükümetlerle gitsin. Hiç kimse öncelikleri kendine ters bir hükümetle bukalemun gibi renkten renge girerek çalışmak zorunda kalmasın. Okul müdürleri, objektif kriterlerle belli süreliğine görevlendirilsin, ekiplerini oluştursun ve üretkense görevine devam etsin.                

Yukarıda saydığım öneriler, üzerinde tartışılarak genel kabul haline gelmediği için bakanlık bu sonuca çeşitli yöntemlerle gitmeye çalışıyor. Biz, bir ile il müdürü atayalım, il müdürü ilçe müdürleriyle, ilçe müdürleri okul müdürleriyle, okul müdürleri müdür yardımcılarıyla ekibini oluştursun ve sistem işlesin isteniyor. Buna giden yolda aylardır şu konular tartışıldı: Hiçbir kıstas olmadan listeler yapılacak ve vali onayı ile dört yıllığına görevlendirmeler yapılacak. Bu durum makam bekleyenlerin, geleceğinden tedirgin olanların ortaya çıkmasını getirdi. Hakaretler, açıklamalar birbirini kovaladı. Yönetmelikle ilgili yapılan açıklamalar ise bir kaşık suda koparılan fırtınanın yersiz olduğunu ortaya koyuyor.                

Hiçbir kriter olmadan atama yapılacak derken ortaya çıkan yeni kriterler bambaşka bir tartışmaya kapı aralıyor. Okul müdürü atamalarında puan verecekler listesinde Okul Aile Birliği Başkanı, öğrenci meclisi başkanı, en kıdemli ve en kıdemsiz öğretmen de var. Öğrenci, puan verdiği müdürle ilgili ne düşünecek? Anaokulu, ilkokul ve ortaokul öğrencisinin müdürle ilgili kanaati ne kadar anlamlıdır? Öğrencisi olmayan kurumlar ne olacak? Okul Aile Birliği Başkanları, mevcut hali ile bile yetki karmaşasına sebep olurken, ortaya çıkacak problemlere değecek bir uygulama mı olacaktır? En kıdemli öğretmenin müdüre vereceği puanı anladım da en kıdemsiz öğretmenin puanının anlamı nedir? Bari bütün öğretmenlerin verdiği puanın ortalaması olsun da bir anlam ifade etsin. Yapılmak istenen, müdürü yerel dinamiklerin peşine takmaksa gelin Avrupa’daki sistemi tartışalım.               

Yönetici atama sürecinin sadeleşmesini beklerken, bir yandan daha karmaşık bir sisteme doğru gidiyoruz diğer yandan ise mahkeme kararlarıyla iş daha da içinden çıkılmaz hale geliyor. İki mahkeme, iki yasal düzenlemeyi beğenirse, bakanlık okullarımıza yönetici atayabilme imkânına kavuşacak. Kanun, Anayasa Mahkemesi; çıkacak yönetmelik ise Danıştay denetiminden geçecek. Kanun, Anayasa Mahkemesinin gündemindeyken, kararı beklemeden çıkarılacak yönetmeliğin zemini bir anda yok olabilir. Mahkeme kararı, 13 Haziran sonrasına kalır, yönetmelik yayınlanır ve uygulandıktan sonra iptal edilirse tam bir kargaşa demektir. Yönetmelik, sadece mülakat puanıyla atama getirirse sonucu şimdiden bellidir.                

Yönetici atamada basit düşünüp hızlı davranmanın yolunu bulmalıyız. Çalışmaya zorlayan, teşvik eden sisteme evet derken; itibarsızlaştıran, değersizleştiren sisteme hayır diyorum. Bir okul müdürü her şeyden önce saygın bir insan olmalıdır. Okul müdürünü; öğrencinin, öğretmenin ve velinin oyuncağı haline getirmenin ülkemize bir faydası olmaz. Bakanlık, yönetici atama sürecinde ve mevcut yöneticiler üzerinde daha çok yetki kullanmak istiyorsa, mevcut yönetmelikte mülakat puanının ağırlığını artırarak ve belli süreler için atama yaparak da bunu sağlayabilirdi.

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.