Erdoğan'dan yeni kabine ile ilgili ilk açıklama

Erdoğan'dan yeni kabine ile ilgili ilk açıklama

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu'ndaki değişiklikle ilgili, ''Kabineler göreve başladığından sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt yok." dedi, değişikliği gerektiren nedenleri açıkladı.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kabine'deki değişimle ilgili olarak, "Kabine'de değişimi gerektiren bir durum yakalarsanız, değişiklik yaparsınız" dedi.
 
Kanal 24 televizyonu tarafından hazırlanan "Sansürsüz Özel" programına katılan Başbakan Recep Tayip Erdoğan, gündeme dair açıklamalarda bulundu. İlk olarak kabinedeki değişikliği yorumlayan Erdoğan, "Kabine'deki revizyon arkadaşlarım için olumsuz bir yaklaşım olarak değerlendirilmemeli. Sağlık Bakanım uzun süre ciddin şekilde çalıştı. Diğer arkadaşlarım da öyle. Ancak bazılarında değişiklik gerektiği için bu adımı attık. Milli Eğitim'de 4+4+4 dediğimiz bir süreçten geçiyoruz. Ömer Bey'le başladığımız adımları Nabi bey ile sürdüreceğiz. Kültür ve Turizmi birleştirdik. Sebebi kültür turizmini artırmaktı. Bunu kültür ve sağlık turizmiyle de birleştirdik. 2012 32 milyonla patladı. Biz bunu tabi yeterli bulmuyoruz. Daha da iyi bir noktaya gidecek. Kültür ve Turizm'de de hızlı atılması gereken adımlar var. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı birleştirme sebebimiz kültür turizmini attırmaktı. Bugün biz İstanbul'da otel yetiştiremiyoruz. Aynı şekilde Antalya'de artık 4 mevsim turist görebilirsiniz. İçişleri Bakanımız da aynı şekilde elinden gelen gayreti gösterdi. Ama bir değişim olması, bakanların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan bir partiyiz. Belli bir süreden sonra görev değişimi olacaktır. Bürokratik oligarşiyi siyasetçi olarak aşamazsanız orada kalıyorsunuz. Bu süreçte birbirimizi kucaklayarak yolumuza devem edeceğiz" dedi.
 
Canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"Marmaray'da 3 sene gecikmeliyiz. Ama çok basit bir yerde bürokrasi sizi tıkıyor. Bu bazı yerlerde kurumlar oluyor bazı yerlerde kişiler. Olaylara bazen ideolojik yaklaşılıyor. Böyle olunca ben netice alamam. Taksim Meydanı'ndan bir Kışla vardı. Kurul buna müsaade etmezse. Nasıl reddedersin, Kışla burada vardı. 150-160 yıl önce bu böyle yapılmış. Rus mimarisiymiş. İstiklal Caddesi barok mimarisinden geçilmiyor. Ne yapacağız kaldıracak mıyız? Hayır. Orası öyle güzel. Beyoğlu'nu güzelleştirme Derneği Başkanı Vakko'nun sahibi Vitali beye dedim ki, 'gel bu İstiklal Caddesi'ndeki yapıları orijinaline uygun' yenileyelim. Ama Vitali Bey vefat etti, olmadı. Oğlu Cem Bey de tam tersini yaptı. Ancak biz her şeyi aslına uygun yapacağız ve zenginleştireceğiz. Taksim'e gelenler, yurt dışındaki meydanlar gibi bir meydan olsun. Bu gibi şeylerin arkasında bu gibi nedenler yatıyor. Diğer bakanlıklarda da böyle sorunlar var. Bazı arkadaşlarımız frene basalım dedi ama biz basmadık basmayacağız. Frene basmak bizi yavaşlatır. Biz yavaşlamadan ilerleyeceğiz."
 
TERÖR SORUNU
Terör sorunu hakkında konuşan Başbakan Erdoğan, "Şuanda bir çözüm sürecinin içindeyiz. Bu süreçte her türlü enstrümanı kullanmaya hazırız. Ana muhalefet partisi 'biz bu işi çözmek istiyoruz, iktidar istemiyor' dediler. Bunlar palavra. Bunlar daha millet nedir ulus nedir bunun tanımını bilmiyorlar. Biz millet tanımını yaptık; onu da öğrenemediler. Tıpkı asabiyet nediri öğrenemedikleri gibi. Ama öğrenecekler zamanla. Ama biz yine de teklifimizi yineliyoruz. Bunun çözüm yeri Meclis'tir. Bazı BDP'li arkadaşlar beni arıyor. 'Biz size inanıyoruz' diyor. E bana inanıyorsanız sert açıklamalarınıza ara verin. Konuşmalarınızı yumuşatın. Barışı savunan Kürt Başkan konuşmasının sonunda, 'benim Kürt vatandaşımı bombalıyor' diyor. Biz teröristi bombalıyoruz. Benim vatandaşımı, askerimi, polisimi tarayanları biz de ininde mağarasında bombalıyoruz. Benim polisimi şehit eden teröristi tabi ki bombalarım. Bu bizim sorumluluğumuz. Bizim dönemimizde terör konusunda yeter ki silahlar bırakılsın, gömülsün istiyoruz. Biz öldürmeye değil, yaşatmaya mecburuz. Bulunduğumuz makam bize bunu emrediyor, değerlerimiz bunu emrediyor.
Göreve geldiğimizden bu yana ne söz verdiysek onu yaptık. Olağanüstü halin kaldırılmasını istediler, kaldırdık. TRT Şeş'i 24 saat televizyon yayını getirdik. Bunların yapılmasına rağmen, politikalarda bir değişiklik yapılmadı denilirse haksızlık olur. Şu an da benim Kürt kardeşimin mi sorunu var, Kürt sorunu mu var? Bunun tanımını yapmakta zorlanıyoruz. Bu bir tür ayrımcılığa götürüyor insanı. Buna düşmemek gerekiyor. Burada ısrarla söylüyorum. Ben Kürt kardeşimi seviyorum, biz şu anda Kürtçülüğe de Türkçülüğe de Lazcılığa da karşıyım. Ama ben Kürt kardeşimi seviyorum. Yaradılırken kimin ne olduğu belli değil ki. Burada benim özellikle söylemek istediğim, ayrımcılığa düşmemektir. Programımızda da bunu belirttir. İster Kürt sorunu, ister Güneydoğu sorunu deyin. Biz bunu baştan zaten kabul ediyoruz. İktidar olarak biz toplu olarak 30 milyon dolar bölgeye yatırım yaptık. Batı ile Doğu arasındaki ayrımcılığı yıktık" dedi.
 
ANA DİLDE SAVUNMA
Ana dilde savunma hakkının TBMM'de kabul edilmesiyle ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, "Ana dilde savunma demeyelim, kelimelere dikkat edelim. En iyi şekilde kendini nasıl ifade edebiliyorsa öyle etsin. 'Bu iş resmi dil talebini getirir' diyorlar. Geçin bu işleri. Bu ülkenin resmi dili Türkçe. bitti" değerlendirmesinde bulundu.
 
İMRALI GÖRÜŞMELERİ
Teröristbaşı Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan, "Bu konuda bizler istişaremizi yapıyoruz. Ne zaman gidilmesi gerekiyorsa, MİT ve Adalet Bakanlığı karar veriyor. Bu bir süreç. Sosyolojik ve psikolojik olarak neyi gerektiriyorsa ona göre adım atmamız gerekiyor. Nabız ne gerekiyorsa onu yapmamız gerekiyor. İlla bir iki kişinin gideceği anlamına gelmez. Kiminle bu süreç gidecek ona bakmamız gerekiyor. Zamanla bu süreç bir tahrike dönüyorsa, biz aynı biçimde yolumuza devam edemeyiz. Ben bir başbakan olarak buna nasıl dikkat ediyorsam, senin de dikkat etmen gerekiyor. İlla o değil eğer başka birisi temsil ediyorsa o gider. Son dönemdeki görüşmelerde olumlu gelişmeler var. Aslında diğer 5 televizyona sahipti. Ben adalet bakanına 'oraya bir televizyon koyun' talimatını daha önce vermiştim. Konulmadığını duyunca tekrardan sordum. 'Radyo dinleyeceğine televizyon' izlesin. Bunun zaten cezası belli. Hücre diye bir şey yok. Yatağı var şimdi televizyonu da var. Bu yavru muhalefeti rahatsız edebilir. Kucaklaşma diyor çirkin çirkin akla hayale gelmedik şeyler. Sayın Bahçeli'nin bu tür şeylerini yanlış buluyorum. Bu ülkenin huzuruna destek değil. Biz burada risk aldığımızın farkındayız. Ülkem için bu riski almaya hazırım. Bana terör örgütü liderini evde mahkum edelim diyene akil adam diyemem" dedi.
 
Konuşmasını sürdüren Başbakan, "Yol alıyoruz derken bu biraz aldatıcı olur. Bundan 3 yıl önce sayın Sarkozy ile oturduk, 'sana bir sürprizim var' dedi.
Dedi ki 'bu terör örgütünün liderlerinden size teslim edeceğim' dedi. Kendisi gitti hala teslim olan yok. Ben o gün kendisine dedim ki 'Avrupa Birliği olarak terör örgütü olarak ifade etmenize rağmen herhangi bir teröristi bize iade etmediniz. Ama bu böyle devam etmeyecek. Gün gelecek bumerang gibi gelip sizi vuracak' dedim. Almanya sırada. Ben bayan Merkel'e kaç kez bu konuyu anlattım. 'Şu anda bizde yargılamada olan 4 bin küsür dosya var2 dedi. Tamam 4 bin dosya da, tamamlayın şu dosyaları. Bunları bize iade edin. Ve Paris'te durum bu hale geldi. Almanya'da da durum bu hale gelecek. Ben Almanya'yı rahatsız edecek bir şey yapsam sen beni uyarmayacak mısınız? diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Çok açık samimi söyleyeyim, bizim AB sürecini unutmak kaybetmek diye öyle birşey söz konusu değil. Her bakanlar kurulunda Egemen Bey bize AB ile ilgili sunumunu yapar'' dedi.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Putin'e bizi Şangay Beşlisi'ne alın, AB'yi unutalım dedim'' dedi.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Başkanlık sistemi konusu, partimizin yönetim sistemi noktasındaki teklifidir. Yani, yürütme noktasında bizim öyle bir teklifimiz var. Siz kabul edersiniz, etmezsiniz ayrı bir konu. Bu müzakere edilsin, tartışılsın'' dedi.
 
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik süreciyle ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, "Çok açık söyleyeyim, unutmak kaybetmek söz konusu değil. Her toplantıda Egemen Bey bize sunumunu yapar. Egemen Bey, sürekli Avrupa'da takipte. AB bizi unutmak istiyor, korkuyor unutamıyor. NATO halkı müslüman bir ülkeyi zamanında almış, ama artık almak istemiyor. AB, 'NATO'nun düştüğü yanlışa ben düşmek istemiyorum' diyor. Biz sizinle AGİT'te beraberiz, NATO'da beraberiz. Niye AB içinde bu kadar farklı bir yaklaşım içindesiniz. Onun için geçenlerde ben Putin Bey'e 'Alın bizi Şangay Beşlisi'ne biz de AB'den vazgeçelim' dedim. Şangay Beşlisi daha güçlü, daha iyi. Şu anda bizim kurduğumuz bazı münasebetler var ve bunların getirisi var. Taşlar yerine tam oturmalı. Biz bunları söylerken onlar da gerekli hesaplamaları yapıyor diye düşünüyorum" dedi.
 
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Konuşmasına, başkanlık sistemiyle ilgili görüşleri aktararak devam eden Başbakan Erdoğan, "Geçen gün arkadaşlarımızla çalışma yaptık. Mart sonu itibarıyla muhalefetin uzlaşmaz tavrı değişmezse bu iş biter. Şuanda yapılan çalışmalarda anlaşamadıkları yerler oluyor. Anlaşamadığınız yeri koyun bir kenara, anlaşamadığınız yerleri sonra tekrar masaya yatırırsınız. Başkanlık sistemi konusu var. Bu partimizin teklifidir. Kabul edersiniz etmezsiniz ayrı bir konu. Ama tartışılsın. Halkımız bu konuda bilinçlensin. Ana muhalefet partisinin genel başkanı 'başkanlık sisteminde parlamento yok' diyorsa, onu bilgilendirmek de bizim görevimiz. Bizim derdimiz bu. ülke parlamenter demokrasiyi başkanlık sistemiyle güçlendirecektir. Yasama çok daha seri ve güçlü kararlar verebilecektir. Biz kendimiz anlaşamadığımız takdirde anayasa paketimizi getireceğiz. Diğer partiler hazırlıksızlar bu işte" dedi.
 
Gazetecilerin 'Üniversiteler Başkanlık sistemiyle ilgili paneller düzenleniyor. Soru işaretleri genellikle bürokrasinin seçkin tabakası bu konuda hazır değil. Halkla ilişkiler konusunda bir şey yapıyor musunuz? sorusuna cevap veren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"Derdimiz bu ülkede bu tartışılsın. Biz de belli STK'larla olsun hocalarımızla olsun konuşuyoruz. Soruyor mesela 'Rusya neyle yönetiliyor.' Bilenler bilmeyenler ortaya çıkıyor. Ben bir şey söyledim. Dünyada birçok ülkede Başkanlık sistemi var. Fakat bunların hepsi birbirinin aynı değil. Çok farklı uygulamalar var. Biz bunları masaya yatırırız. Olumlu taraflarını alır kendi geleneklerimizle de mix ederek Türk tipi başkanlık sistemi çıkarırız. Bazı köşe yazarları gırgıra aldılar. Ben batının ilmini alırım ve bundan istifade ederim. Bakarım ABD nasıl uyguluyor, Rusya nasıl uyguluyor. Bakıyorsunuz Fransa yarı başkanlık uyguluyor. Ondan da alacağım var. Biz de sistemimizi de oluştururuz. Dünya bakın Türkiye'nin başkanlık sistemi budur der böyle çıkarız Bu ülkenin tarihi zengin."
 
DANIŞTAY'IN BAŞÖRTÜSÜ KARARI
Gazetecilerin, Danıştay'ın başörtüsüyle ilgili kararını değerlendiren Başbakan Erdoğan, "Bunlar olması gerekendi. Başörtülü ile başı açık olanı niye ayırt ediyorsun? Bu onun en doğal yaşam hakkı. Bu kadar tahsili niye aldı gidip evinde otursun diye mi? Ülkenin sosyal yaşamı içinde yerini alacak. Danıştay'ın verdiği karar burayı aralayacaktır. Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı var. Her vatandaşımız bunu kullanmalıdır. Bazı gariplikleri ülkemde yaşıyoruz. Sabır sonunda zaferi getiriyor. İmam Hatip okulları meselesinde yaşadık. Bu haksızlık" dedi.
4. yargı paketinin ne zaman devreye gireceğine ilişkin soruya ise Başbakan Erdoğan, "Şuanda arkadaşlar yargı paketinin çalışmasını sürdürüyorlar.
Cezaevlerinde eşlerin aileleriyle bir araya gelmesi konusunu içeren 14-15 maddelik bir paket var. Onu süratle geçirelim diyoruz" cevabını verdi.
Konuşmasına devam eden Başbakan Erdoğan, "İçeride 400'e yakın emekli muvazzaf subay var. Bunları ağırlıklı kısmı tutuklu ve bu arada da yine mağdur ve ya şüpheli şeklinde çağrılanlar oluyor. Bir de bir ajan meselesi çıktı. Bana göre çok ağır olan örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Öyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü bitir, ama yoksa yüzlerce subayı hele hele genelkurmay başkanını bu şekilde değerlendirirsen bu yanlıştır. Bu da ordu içinde moral bozukluğuna neden oluyor. Bu yenilir yutulur bir şey değil. İster istemez altta 232 kişi bu şekilde çağrılınca üstte de kuvvet komutanlarımız 'biz mücadele verirken ben bu komutanları nasıl göndereceğim' diyor. Amacım yargıyı yargılamak değil, ama doğru adımlar atmak lazım. Bunların içinde karacısı var, denizcisi var. Terörle mücadele etmek için onlara ihtiyacımız var, ama oralara gönderilecek subayımız kalmadı" diye konuştu.
 
haber7.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.