MEB Müsteşarı Yusuf TEKİN İle Röportaj

MEB Müsteşarı Yusuf TEKİN İle Röportaj

Kamuajans.com yazarı Celal DEMİRCİ'nin Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Sayın Doç. Dr. Yusuf TEKİN ile gerçekleştirdiği ve kamuoyunda cevabı merak edilen sorulara açık yüreklilikle samimi cevapların alındığı röportajını ilginize sunuyoruz…

Celal DEMİRCİ: Göreve geldiğinizde bekleyen sorunların çözümünde, reform çalışmalarında paydaşlarınızla birlikte hareket ettiniz. 84 yıldır yürürlükte olan kanunlar yürürlükten kaldırıldı. Reform çalışmalarının devamı gelecek mi? Paydaşlarınızla olan iletişiminizi devam ettirecek misiniz?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Elbette, küresel çaptaki ve ulusal düzeydeki gelişmelerle paralel olarak eğitim alanındaki reformlarımızı sürdüreceğiz. Zira bu bizim için sadece bir tercih değil, adeta bir zorunluluk. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği, birey-toplum ve devlet ilişkilerinin geçmiş yüzyılla kıyas kabul etmeyecek şekilde değiştiği, insan haklarına dayalı demokratik devlet düzeninin vazgeçilmez bir ideal olarak benimsendiği bir dönemde, eğitim alanının da çağın gereklerine göre yeniden dizayn edilmesi kaçınılmazdır. Kaldı ki, ülkemizin son yıllarda kat ettiği siyasal, toplumsal ve ekonomik ilerlemeler de eğitim alanının yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır. Dünyamızın ve ülkemizin hızla değişip dönüştüğü bir süreçte, eğitim alanının durağan ya da statik bir yapı olarak algılanması muhaldir. İşte bu nedenle eğitim alanındaki reform çalışmalarımız bütün hızıyla sürecektir.  Tabii bu reform süreci, bugüne kadarki çalışmalarımızda olduğu gibi, bundan sonra da müzakereci ve diyaloğa açık bir yöntemle devam ettirilecek, ilgili tüm aktörlerle birlikte ve onların katkılarına açık bir şekilde yönetilecektir.  

Celal DEMİRCİ: Özel ders ve dershane sektörünün yaygınlaşmasında etkili olan sosyal rekabet, okul performanslarının sıralanması, sınav temelli öğrenme gibi etkenler sonucunda oluşan sosyal baskının ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirleriniz olacak mı? Yarışmacılığa dayalı sınav stresini yaşamayacağımız bir sistem mümkün mü?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Aslında bu sorunuz, yanıtını da kendi içinde barındırıyor. Zira sorunuzda da ima edildiği üzere, bugüne kadarki uygulamalar, yarışmacılığa dayalı sınav sisteminin varlığının dershanelerin yaygınlaşmasına yol açtığını, dershanelerin varlığının da bu tarz sınav sistemlerinin devamlılığını sağladığını gösteriyordu. 2002 yılından itibaren Sayın Başbakanımız yarışma sınavları ile bir üst eğitim kurumuna kayıt ve yerleşme hakkının kazanılmasının yanlış olduğunu ve kademelerarası bu geçişin sınavsız olması gerektiğini vurgulamakta idi. Bugüne değin görev yapan Bakan ve bakanlık çalışanları bu prensibin hayata geçirilmesi için adımlar attı, şimdiki Bakanımız Sayın Nabi Avcı bey döneminde ise bugüne kadar temelleri atılan bu yaklaşım ile ilgili somut adım atıldı. Bakanlığımız bu gerçekten hareketle iki önemli uygulamaya imza attı. Bir taraftan SBS'yi kaldırarak eğitim sistemimizi salt sınav odaklı anlayıştan uzaklaştıracak ve öğrencilerimizin uzun yıllara yayılan öğrenme süreçlerinin tek sınavla ölçülmesinin yol açtığı strese son verecek yeni bir model geliştirdi; diğer taraftan da dershanelerin özel okula dönüşüm sürecinin yasal çerçevesini oluşturdu. Böylece ortaöğretimde işlevsel ve sürdürülebilir bir modelin inşası için ilk adım atılmış oldu. Bildiğiniz üzere, bu yeni modelin ilk uygulaması geçtiğimiz Kasım ayının son haftasında başarıyla gerçekleştirildi. Sahadan aldığımız geri dönütlere göre sürekli olarak geliştirdiğimiz bu yeni model, zamanla öğrencilerimizin lise öncesindeki tüm eğitim süreçlerinde sergiledikleri akademik performansı ve sanatsal, sportif, sosyal başarıları birlikte ele alan bir niteliğe kavuşturulacak ve böylece salt yarışmacılığa dayalı rekabet ortamının yol açtığı olumsuzluklar ya da sosyal baskılar minimize edilmiş olacaktır. Ayrıca öğrencilerimizin liseye geçişte eğitim süreci içerisinde elde ettiği kazanımların ve sosyal becerilerin tümünün dikkate alınmasını sağlayacak bu yeni model, üniversiteye sınavsız geçiş için de bir örneklik teşkil edecektir.  

Celal DEMİRCİ: 17 Aralık öncesinde, dershanelerin dönüşüm sürecinin başında Bakanlıkta fişleme iddiaları üzerinden bir itibar suikastına uğradınız. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Evet, bu, sizin de adını koyduğunuz üzere, şahsımı ve benim üzerimden de Bakanlığımızı ve hatta Hükümeti hedef alan bir itibar suikastı idi. Dershanelerin dönüşüm sürecinden rahatsız olan ve kendi dar sınıfsal ve ideolojik çıkarlarını her türlü menfaatin üzerine koyan paralel yapının acemice kurguladığı gerçekdışı bir haberle, kamu görevlilerini fişlediğimiz ve tasfiye ettiğimiz iddia edildi. Oysa bütün iş ve işlemlerinde hukuk devletinin ilke ve esaslarına uymakla yükümlü olan şahsımın ve Bakanlığımızın, başta özel hayatın gizliliğinin korunması olmak üzere, temel insan haklarına ve evrensel düzeyde kabul gören ahlaki kurallara aykırı hiçbir tasarrufunun söz konusu olmadığını bile bile böyle bir yalana tevessül ettiler. Gerçi bu haberi müteakip olarak yaşadığımız ve özellikle 30 Mart yerel seçimleri öncesinde yoğunlaşan süreç, söz konusu yapının gözü dönmüş bir şekilde ülkenin tüm kurum ve değerlerini hedef alan bir karalama kampanyasına şahitlik etti. Her türlü yalan, dolan, hile ve desisenin aleni şekilde tedavüle sokulduğu bu kampanya, bizim o süreçte kimler tarafından ve niçin hedefe konulduğumuzun daha iyi anlaşılmasına ve başta kendilerini fişlediğimizi ileri sürdükleri Bakanlık personelimiz olmak üzere, tüm kamuoyu vicdanında aklanmamıza olanak sağladı. Kaldı ki, bu süreç yargıya taşındığı için, bizler yalnızca vicdani düzeyde değil, hukuk düzeyinde de aklandık çok şükür.  
 
Celal DEMİRCİ: 2013 yılında yapılan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) sonuçları mahkemece iptal edildi. Bu konuda bir mağduriyet söz konusu mu?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: SBS'nin iptali dolayısıyla yaşanmış bir mağduriyet söz konusu değil. Çünkü ilgili Mahkeme, SBS'nin iptali yönünde verdiği nihai karardan önce zaten yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Bugün verilen karar, Ocak ayında Bakanlığımıza tebliğ edilen yürütmeyi durdurma kararının kesinleşmiş halinden ibaret sadece. Bakanlığımız yürütmeyi durdurma kararının verildiği dönemde, bu karardan etkilenme olasılığı olan 103 kişiyi tespit etmiş ve bu kişilerin olası tüm mağduriyetlerini önleyecek tedbirleri almıştı. Dolayısıyla bugün itibarıyla SBS'nin iptalinden ötürü hiç kimsenin mağdur olması ya da edilmesi söz konusu değildir.

 
Celal DEMİRCİ: 6528 Sayılı Kanun'la getirilen eğitim yöneticilerinin süreli bir şekilde görevlendirilmeleri ve profesyonelleşmesiyle ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Ben kişisel olarak sadece eğitim sisteminde değil, bütün kamu yönetiminde yönetici pozisyonlarının bir görevlendirme olması gerektiğini, bu pozisyonların bir meslek olmaması gerektiğine inanıyorum. Müsteşarlık, genel müdürlük, müdürlük, dekanlık, rektörlük vs bunların tamamı için aynı şeyi düşünüyorum. Bu pozisyonlar bireylerin asıl mesleklerinin yanında geçici bir süre için yürüttükleri bir görev olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla bakanlığımız bünyesinde de asıl kadronun eğiticilik, öğretmenlik olduğunu, bunun dışındaki pozisyonların bir meslek değil geçici bir görev olduğunu düşünüyorum. Ayrıca görevlendirilen tüm bu personelin kendisinden beklenen işlevi sağlıklı olarak yerine getirebilmesi için çalışma ekibini seçebilmesinin gerekliliğine inanıyorum. Biz bahsettiğiniz yasal düzenlemeyle bu yönde bir adım attık. Okul yöneticiliğinin asli bir meslek olmadığını, aslolanın öğretmenlik olduğunun altını çizdik ve okul yöneticisi olarak görevlendirilen öğretmenlerimizin bir kadro kurarak çalışabilmesinin önüü açtık. Aslında bütün kamu yapılanmasında bu tür kadroları benzer bir pozisyona dönüştürmek elzemdir. Türk kamu yönetiminde idari pozisyonlar bir meslek olarak tanımlanmak durumuna gelmiştir. Oysa bu dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle değildir. Bir insanın mesleği hekimlik, öğretmenlik, müfettişlik ve benzeri gibi uzmanlaştığı bir konudur. Oysa bürokratların tamamı kendisini genel müdür, müsteşar, müsteşar yardımcısı, daire başkanı gibi unvanlarla tanımlamakta ve bu pozisyonları bir meslek haline getirmektedirler. Bu, bütün kamu bürokrasisinde terk edilmeli, özel olarak da milli eğitimde bundan bir an önce vazgeçilmelidir. Sistem içindeki herkes öğretmendir, tanımlanacak meslek öğretmenlik olmalıdır. İdari pozisyonlar ise geçici bir hizmet birimi haline getirilmelidir. Bunun sağlanması ise, bahsedildiği gibi bu pozisyonların geçici olduğu ve bir kadro olmadığı algısının yerleştirilmesi ile mümkün olacaktır.

Celal DEMİRCİ: Norm Kadro Yönetmeliği, Yönetici Atama Yönetmeliği ve Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği ile ilgili çalışmalar hangi aşamada?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Norm Kadro Yönetmeliği ile Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin çalışmalarımızı tamamlayarak, ilgili arkadaşlarla paylaşabilecek duruma getirdik. Elektronik ortamda öğretmen arkadaşların görüşlerini alıp, metne işledikten sonra yürürlüğe girmesi için gerekli prosedürü tamamlayacağız. Yönetici Atama Yönetmeliğine ilişkin çalışmalarımız ise devam ediyor. Yakın bir zaman içinde bu konularla ilgili süreçlerin tamamlanacağını ve kamuoyunu daha sağlıklı şekilde bilgilendirme imkânına kavuşacağımızı düşünüyorum. 

Celal DEMİRCİ: Bilginin çok hızlı değiştiği bir dönemde öğretmenlerin de sürekli kendilerini yenileme ihtiyacı ortaya çıkıyor. Sizde bir akademisyensiniz, yüksek lisans, doktora eğitimi alan öğretmenlerimizin teşvik edilmesi hususunda yeni çalışmalarınız olacak mı?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Aslında mümkün olan her vesileyle vurgulamaya çalıştığım son derece önemli bir hususa değindiniz. Eğitim sisteminin iki temel bileşeni vardır: Öğretmenler ve öğrenciler. Bir eğitim sisteminin özünü bu iki bileşenin arasındaki ilişkinin niteliği belirler.  Dolayısıyla öğretmenlerimizin kişisel nitelikleri ve mesleki kalifikasyonları bizim en çok önemsediğimiz konuların başında geliyor. Öğretmenlerimizin üniversite yıllarından başlayarak aldıkları eğitimin gözden geçirilmesine ve daha donanımlı bir öğretmen profilinin oluşturulması için neler yapılması gerektiğine odaklanan orta-uzun vadeli yol haritaları oluşturmaya çalışıyoruz. Üniversitelerini bitiren öğretmen adaylarına uygulamalı olarak toplumsal değerler, tecrübelerin paylaşımı, öğrencilerle ilişkiler ve benzeri konularda eğitimlerin verileceği merkezler ve hizmet içi eğitimler organize etmeyi planlıyoruz. Böylece öğretmenlerimizin gelişim süreçlerini sürekli kılmayı hedefleyen bir anlayışla, lisans-üstü eğitimi özendirmeye, dahası öğretmenlerimizin bunu entelektüel ve pedagojik bir zaruret olarak görmelerini sağlamaya yönelik tedrici bir süreci işletmeye çalışıyoruz.  

Celal DEMİRCİ: Medyada ''Öğretmen Kanunu Taslağı hazırlanıyor."  " Öğretmenler 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu dışına çıkarılıyor.'' tarzı haberler yer aldı. Bu haberler gerçeği yansıtıyor mu? Yoksa bir algı yönetimiyle mi karşı karşıyayız?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Bu ve benzeri haberlerin sağlıklı bir bilgiye dayanmadan spekülasyon amacıyla yapıldığına inanıyorum. Bu konu ile ilgili söyleyebileceğim tek şey, Milli Eğitim Bakanlığı olarak bizler tüm eğitim sistemimizin yükünü çeken eğitim emekçisi öğretmen arkadaşlarımızın sosyal statüsünü, ekonomik haklarını ve hayat standardını geliştirecek her türlü çalışmaya açığız. Bunun için gerekli bütün çalışmaları yapacağız. Ancak sorunuzda bahsi geçen türden bir yasal düzenleme hazırlığı şu an için gündemimizde yok. Bir şeyin altını çizmek istiyorum, Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili haber ve yorum yapan çok sayıda internet sitesi ve sosyal paylaşım sitesi var ve bunların bir çoğu oldukça spekülatif değerlendirmelere yer veriyor. Benim öğretmen arkadaşlarımdan ricam bakanlığımız tarafından resmi olarak duyurulmayan hiç bir haber ve yoruma itibar etmemeleri. Yapacağımız her türlü yeniliği, atacağımız her adımı çalışma arkadaşlarımızla, paydaşlarla ve ilgililerle mutlaka paylaşıyoruz. Dolayısıyla bu tür spekülatif değerlendirmelere itibar edilmemesini özellikle rica ederim.

Celal DEMİRCİ: Özür durumu atamalarında şartları da zorlayarak yüzde yüz memnuniyet oluşturmaya çalıştınız. Bu sene özür durumu atamaları yapılmayacağına dair iddialar var. Bu iddialar karşısında bir şey söylemek ister misiniz?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıl özre bağlı olarak yer değiştirme taleplerinden iller arası olanların hemen tamamını karşıladık. Hatta mevzuatı zorlayarak Şubat döneminde de bu tür talepleri karşıladık. Bu oldukça zor bir çalışma idi. İnsan kaynakları genel müdürlüğümüz bu çalışmayı çok zor koşullarda yürüttü. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum. İl içi yer değiştirme taleplerinde ise maalesef talepleri karşılamakta çok zorlanıyoruz. Özellikle şehir merkezlerinde çalışan öğretmenlerimizin yer değiştirme talepleri çok az. Hal böyle olunca bu değişimleri gerçekleştirmekte bugün itibariyle zorlanıyoruz. Hatta bir kaç yıl sonra muhtemelen imkansız hale gelecek. Sorunuza gelince bunu kim nereden çıkarıyor anlamak mümkün değil. Geçtiğimiz yıl özürleri nedeniyle yer değiştirmek isteyen öğretmen arkadaşların taleplerini gerçekleştirmek için bu kadar yoğun çalışmışken, bu yıl neden vaz geçelim. Bu eleştiri ya da dedikodunun hiçbir mantıklı izahı yok. Bu iddialar tamamen asılsızdır. Özür durumu atamaları, her sene olduğu gibi, bu sene de kendi rutin süreci içinde gerçekleştirilecektir. Nitekim buna ilişkin takvimimizi de açıkladık zaten.

Celal DEMİRCİ: Doğu, Güneydoğu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerimizde tecrübeli öğretmenlerin istihdamını sağlamaya yönelik yönteminiz ne olacak?
 
Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Aslında ülkemizin herhangi bir bölgesiyle ilgili olarak ek bir arayış içerisine girmeyi ya da farklı bir yöntem geliştirmeyi doğru bulmuyorum. Ülkemizin her tarafının aynı değer ve önemde olduğunu, bu nedenle öğretmenlerimizin de bu bilinçle olaya yaklaşmaları gerektiğini ve zaten böyle yaklaştıklarını düşünüyorum. Öğretmenlerimiz, hem eşitlik ilkesinin hem de vatanseverlik duygusunun bir gereği olarak, ülkemizin her yanında görev yapmakta, büyük fedakârlıklara katlanarak son derece özverili bir şekilde çalışmaktadırlar. Ancak öğretmen dağılımında henüz istenilen seviyede olduğumuzu da söyleyemeyiz elbette. Bu nedenle, bölgeler arasındaki ya da bölgelerin kendi içlerindeki muhtemel dağılım eşitsizliğinin önüne geçmek amacıyla gerekli tedbirleri alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz.

Celal DEMİRCİ: Öğretmenlerin ek göstergesi 3600 olacak mı? Bu konuda bir müjde verebilmeniz mümkün mü? Ayrıca Bakanlığınızda görev yapan öğretmen harici diğer eğitim çalışanlarının durumlarının iyileştirilmesi konusunda çalışmalarınız var mı?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Celal Bey, en büyük hayalim inanın öğretmenliği bir kariyer meslek haline getirmeyi başarmak. Bunu başardığımızda öğretmenlerimizi çok önemli bir sıkıntıdan kurtarmış olacağız inşallah. Kısa vadede bu mümkün değil, ancak uzun vadede bunun gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu tek başına Bakanlığımızın vereceği bir karar değil. Şunu rahatlıkla görüyoruz ki, eğitim sistemi içindeki öğretmen sayısından özlük haklarına ve öğretmenlere sunulan teknik imkanlara değin her alanda eğitimi önceleyen bir hükümet şu anda işbaşında. Sadece bu yıl genel bütçeden Milli Eğitim için ayrılan pay dahi çok önemli bir gösterge. Bilindiği üzere, Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez mevcut hükümet döneminde genel bütçeden eğitime ayrılan pay ilk sıradadır. Ayrıca son 10 yılda, bütün Cumhuriyet tarihi boyunca istihdam edilen öğretmen sayısı kadar öğretmen istihdam edildi biliyorsunuz. Darısı öğretmenliğin bir kariyer meslek haline gelmesine diyelim.   

Celal DEMİRCİ: Son olarak şube müdürlüğünde 2.atama söz konusu mu?

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Bu konuda kısa ve net bir yanıt verebilirim. Şube müdürlüğü kadrosu için açık bulunan 1709 kadronun tamamı ilk atama sürecinde dolduğu için gündemimizde 2. atama bulunmuyor.

Celal DEMİRCİ: Sayın Müsteşarım, değerli vakitlerinizi bize ayırıp bizimle görüş ve düşüncelerinizi paylaştığınız için şahsım ve eğitim kamuoyu adına teşekkür ederim.

Doç. Dr. Yusuf TEKİN: Ben de size ve sizin şahsınızda kamuajans sitesine teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Kaynak: kamuajans.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum