Öğretmenler günü böyle mi kutlanır?

Öğretmenler günü böyle mi kutlanır?

Öğretmenlik mesleğinin kutsanmaya ihtiyacı yoktur. Öğretmenlik mesleği tarih boyunca yeri ve önemi belli olan bir meslektir.

Öğretmenlik ve Kutsallığı

Öğretmenlik mesleğinin kutsanmaya ihtiyacı yoktur. Öğretmenlik mesleği tarih boyunca yeri ve önemi belli olan bir meslektir.

Öğretmenlik mesleği bir bireyin bir ressam inceliğiyle şekillenmesi, bir toplumun gelişmesine yaptığı katkılarla ile ölçülür...

Son dönemlerde ülkemizde en çok gündeme gelen meslektir öğretmenlik. Maalesef hiç de iç açıcı değildir 24 Kasım'lar dışında bu anmalar.

Ya kötü bir örnekle anılırlar, ya intihar, ya atanamama, ya ücret ya da yedikleri biber gazı ve coplarla...

Öğretmenlik mesleği aynı zamanda nankörlükle en çok karşılaşan meslektir. Çünkü kendi elleriyle büyüttükleri, yetiştirdikleri yönetir onları. Çoğu zaman yetiştirdiklerinden çıkak yanlış sözler.

Öğretmenler haftada bilmem kaç saat çalışıyorlar, bilmem kaç ay tatil yapıyorlar, bilmem şu kadar ücret alıyorlar diyenlerin tamamı o öğretmenlerin sıralarından, ellerinden geçmişlerdir.

Oku diye başlayan bir dinin, bana bir kelime öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyen bir halifenin yol göstericiliğinden ve Cumhuriyetin kuruluşundan ölümüne kadar öğretmenlere verdiği değer ve önemle anılan bir liderin öğreti ve geçmişine sahip olan bir toplumda bu mesleğin bu kadar da yıpratılması gerçekten üzücüdür.

Bu anlayışlardan bugün devlet büyüklerinin bile ayağına davet ettikleri bir hal almıştır öğretmenlik.

Devletin en üst kademesi dahi yüzbinlerce öğretmen arasından anlamsız kriterlerle belirlediği ve mesleğe anlam katanların hiçe sayarak oluşturduğu bir grup öğretmeni makamdan makama ağırlamayı gurur kaynağı olarak görebilmektedir.

Keşke çağırmak yerine bir okulun kapısını çalıp o okuldaki programı ya da öğretmenler odasını şereflendirselerdi şerefli makamlarda oturan büyüklerimiz...

Keşke birkaç cümle dinleyip yarın unutacakları bu öğretmenleri oralara zahmet ettireceklerine öğretmenlik mesleğinin gelişimi ve değişimi için iki kelam etselerdi.

Keşke o öğretmenlerin aile yaşantılarını, geçim durumlarını, mesleki zorluklarını dinleselerdi ve çözüm merciinde olan bu insanlar sorunları çözmeye and içselerdi ve bir sonraki öğretmenler gününe kadar çözselerdi büyüklerimiz...

Oraya seçilen öğretmenler ülkemizde her ilin en iyi öğretmeni olarak gittiler basının deyimiyle. Neye göre en iyi gerçekten merak konusu. Bunu söylerken oraya giden arkadaşlarımıza asla eleştirim yok, böyle bir seçim yapıp oraya gönderen zihniyetedir eleştirim. Her biri değerlidir onların, 800bin öğretmen gibi... Yok mu çürük elma içimizde elbet ki olacaktır fakat emin olun çürük elmalar çürütemez diğerlerini...

Elbet ki bir çok kimse ister cumhurun reisi ile ya da bakanla iki kelam etmek, aynı masada oturup bir şeyler yemek ama böyle bir zamanda böyle bir gerekçeyle olmamalı bence...

Bir de taşradan örnekler verelim mesleğimiz için:

Her 24 Kasım'da törenler yapılır, programlar hazırlanır. Resmi programda şöyle yazar: Öğretmenler gününde;

Kaymakamlık makamını A okulu müdürü 3 öğrenci 3 öğretmenle ziyaret edeceklerdir.

Belediye Başkanlığını B okulu müdürü 3 öğrenci 3 öğretmenle ziyaret edeceklerdir.

Emniyet Müdürlüğünü C okulu müdürü 3 öğrenci 3 öğretmenle ziyaret edeceklerdir.

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünü D okulu müdürü 3 öğrenci 3 öğretmenle ziyaret edeceklerdir.

Ellerde çiçekler ziyarete gidilir. Öğretmen öğrencileriyle kendi gününü kutlattırır makamlara...

İşte bu zihniyettir öğretmenliğin önemini, itibarını aşağıya çeken...

İşte bu nedenledir ki ilerleme kat edilemez eğitimde. Çünkü en önemli aktör olan öğretmenin değer görmediği bir sistemde ilerleme olması mümkün değildir.

Önce kafalar, zihniyetler değişecek sonra çağdaş medeniyet seviyesinden bahsedeceksiniz. Velinin elinde oyuncak, çocuğun ağzında sakız, amirin gözünde engel olduktan sonra yapılanlar nafiledir.

Yani burada sözümüz atanamayan öğretmene değil atamayana, oraya giden öğretmene değil gönderene, en kötü olayda haber yapana değil haberi meslek üzerinden yapana, her şeye rağmen mesleğini en iyi şekilde icra edene değil engel koyanlaradır...

Evet kırk yıl kölesi olunan, yeni nesil teslim edilen öğretmenlik mesleği bugün bu haldedir.

Bu hale gelmesinde hiç mi bizim suçumuz yoktur? Mutlaka vardır ve iğneyi kendimiz çuvaldızı başkasına batırma zamanı gelmiştir...

Saygılarımla...

Maksut BALMUK

Öğretmen

www.memurlar.net

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.