Çiçek: Valiler plaket yağcılığını bıraksın

Çiçek: Valiler plaket yağcılığını bıraksın

Çiçek: Valiler plaket yağcılığını bıraksın artık

Meclis Başkanı Cemil Çiçek gündemdeki sıcak gelişmeleri NTV'ye değerlendirdi.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek, canlı yayınında NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç'ın sorularını yanıtladı.

Çiçek, son haftalarda artan terör eylemleri, yeni yasama yılı, Afyonkarahisar'daki patlamanın ardından valinin Genelkurmay Başkanı'na verdiği hediyeler, dokunulmazlık tartışmaları gibi konularda açıklamalarda bulundu.

Meclis Başkanı, "teröre karşı milli mutabakat" önerisiyle ilgili "Türkiye'nin bir alışkanlığı konuya değil konuşana bakarlar. Ben tartışılırım, tartışılmaz değilim ama yürek yakan olay olmaya devam ediyor. Beni tartışırsanız ne geçecek elinize?" diye konuştu.

Afyonkarahisar Valisi’nin patlamanın ardından ziyarete gelen Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e hediye vermesini değerlendiren Çiçek, "Hoş olmadığında herkes müttefik. Bundan sonrakiler için ders olsun, valiler plaket yağcılığını bıraksın artık" dedi.

Son haftalarda terör eylemlerindeki artış batıya doğru kaydı. Bunun nedeni nedir sizce?
Türkiye çok uzun bir zamandan beri terör konusuyla uğraşan bir ülke. Terörle bu kadar uzun uğraşan ve sıcaklığını her zaman koruyan dünyada birkaç ülke var. İkincisi, Türkiye terörün her türlüsüyle karşı karşıya olmuş ve olmakta olan bir ülke. Türkiye'nin bazı bölgelerinde terör koyanlar tek tip bölücü terör örgütü değil aşırı uçların koyduğu terör eylemleri de var. Terörün hedefi olan bir ülke. Maalesef, bir terör konusunu bu kadar zamandır yaşamış olmamıza rağmen bütün boyutlarıyla değerlendirme yönünde birçok bir şeyimiz olmadı. Biz meydana gelen olayların güvenlik boyutu ve yüreğimizi yakan acıları üzerinde durduk. Hala sorulması gereken sorular ilk defa soruluyormuş gibi biz cevaplıyoruz ya da ilk defa bu iller bugün çıkmış gibi bir değerlendirme yapılıyor. Cemil Çiçek olarak kamuoyuyla bazı düşüncelerimi, fikirlerimi paylaşmaya çalıştım. Tabii işin daha çok, 11 maddelik gelin şu konularda bir mutabakat varsa bir tavır koyalım kısmı üzerinde duruldu. O metin dağıtılmadan evvel terörle ilgili bazı noktalara temas etti ki bu konuyu doğru algılayalım. Doğru algılayamazsak o zaman birbirimizi suçluyoruz. Ve acılar üzerinden çok tatsız görüntüler ortaya çıkıyor. Bir taraftan insanlar ülkenin birliği için hayatını kaybediyor öbür tarafta da siyasi tartışmalar kamplaşmalar oluyor. Bu teröre hizmet ediyor. Evvela tüm dünyada terör bir devlet sorunudur. 25-30 yıldır geriye dönük tartışmalara baktığımızda devlet sorunu olarak görülmeyip iktidarlarla ilgili hükümetlerle ilgili elbette için o boyutu var ama bu terör olayları başladığından beri bir parti iktidar oldu. Herkese düşen görev var. Birileri bu işle uğraşsın bizde kendi işimize bakalım diyemeyiz. Devlet sorunu olarak kabul ettiğinde sade vatandaştan devletin tüm kurumlarına kadar en başta hükümet olmak üzere herkese düşen görevler var. Böyle kabul etmezseniz bu güvenlik güçlerinin işidir yerine getirsin gereğini. Bu kadar zamandır Türkiye'nin canını yakan bu olay bana göre en önemli iki milli meselesinden birisidir. Birisi Kıbrıs diğeri terör meselesi. Milli mesele söz konusu olduğunda da partiler üstü bunun algılanması lazım. Partiler arası bir mesele gibi kabul edildiğinde siyasi tartışmaların konusu oluyor. Elbette siyasi tartışmalarda yapılacak ama konuya benim partimin menfaati, sizin partinizin menfaati açısından değil milletimizin menfaati açısından bakmak gerekecektir.

Çeşitli iddialar var: istihbarat zafiyeti gibi, sabotaj mı, değil mi? gibi. Bu tartışmaların olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tartışmalar yapılabilir ama nasıl ve hangi üslupla, hangi platformda yaptığımıza bağlı sonuçta bu tartışmalardan bir netice çıkarıp çıkarmadığımıza bağlı. Türkiye'nin en temel sıkıntılarından birisi her konuyu konuşuyoruz ama sonlandırmadan başka gündeme geçiyoruz. Genellikle bu tartışmalar suçlama üslubu içinde yapılıyor. Bu tartışmaların sonucunda gerekli dersleri çıkararak bir sonuca varmamız gerekir. Dış boyutu kamuoyu tarafından yeterince bilinmeyen bir konudan bahsediyoruz. Kesinlikle Türkiye'deki terör eylemlerinin dış politikayla dış boyutu içerdekinden çok daha önemlidir. Bugün terörün çözümünde bu boyutu göz ardı ederek bu olguyu anlamak mümkün değildir. Aksi taktirde vatandaşımızın kanaati; "Türkiye'nin güçlü bir ordusu var, öyledir tabii, canını dişine takmış bir güvenlik gücümüz var bunun üstesinden gelemiyor mu?" Ben bunları hep söyledim tutanaklarda var.

'MECLİS'İN İLK GÜNDEMİ TEZKERE OLACAK'

Siz önemli bir karşı duruş yaptınız hem Cemil Çiçek olarak hem Meclis Başkanı olarak. Ama sizin yaptığınız karşı duruştan ziyade siyasi partilerle görüşmemeniz, teröre karşı duruşunuzun Cumhurbaşkanlığı adaylığı iddialarıyla bir araya getirilmesi konuşuldu. Bu niye böyle değerlendirildi?
Türkiye'nin bir alışkanlığı bu konuya değil konuşana bakarlar. Ben tartışılırım, tartışılmaz değilim ama yürek yakan olay olmaya devam ediyor. Beni tartışırsanız ne geçecek elinize? Dedim ki; burada tutanaktan okuyayım; başka ülkelerde buna benzer durumlar olduğunda bir mutabakat metni imzalamışlar. Neye nasıl baktıkları tespitler, vesaireler konusuyla ilgili olarak ben de buradan size dağıtacağım. Hiç gerek yoktur, lüzumsuzdur, nereden çıktı, saçma sapan dahil her türlü niteleme yapılabilir. Ama iyi niyetle yapılmış bir çabadır buna eksik diyen, yanlış diyen, zamanı mıydı diyenler varsa bunlar olabilecektir. O zaman herkesin söylediklerinde doğrular olabilir ama bunlardan bir büyük resmi çıkarmamız lazım. Hiçbir partiyi, hiçbir hükümeti nitekim onu da arada söyledim bir eleştirel yaklaşım değil arka arkaya gelen cenazeler sebebiyle vatandaş diyor ki; geliyorsunuz acımızı paylaşıyorsunuz, burada böyle bir partiler üstü olması gereken bir sorunu bir araya gelin birlikte bir çözüm bulun. Bende bunu herkese söyledim. Elbette bu tür çağrıların muhatabı siyaset kurumudur. Biz bu memleketin birliğe beraberliğe ihtiyacı vardır, bu tür günlerde bir olmamız, birlikte olmamız lazım demiyor muyuz? Peki kim yan yana gelecek kim birlikte olacak? Tüm partilerimizin genel başkanlarının açıklamalarına bakın terör meselesinde kimin ne düşüncesi varsa ne fikri varsa bunları ortaya koysun ki birlikte bundan istifade edelim deniyor. Herkes bunları ortaya koyacak ama bir şey ortaya koyana da konulan fikri değil de kendisini tartışırsanız eski alışkanlığımız nükseder bir yere varamayız. Meclis açılınca zannediyorum bilgiye dayalı söylemiyorum ilk görüşeceği konulardan birisi hudut ötesi operasyonlara yetki veren tezkere konuşulacaktır. Hükümet zannediyorum bunun bir yıl daha uzatılması için talepte bulunabilecektir. Olaylar şiddetini devam ettiriyor. Dolayısıyla 17 Ekim’den evvel bu tezkere Meclis gündeminde yer alacak. Temennimiz odur ki, bu çok önemli bir müzakere olsun. Tüm partilerimiz orada genel söylemler yerine dese ki; bu terör olaylarını asgariye indirmenin yolu bana göre şu şu şu. Bir başkası dese ki bana göre de 12-15 tedbir vesaire. Belki o zaman alınan veya alınacak tedbirler her hükümet bu beladan kurtulmak için çok ciddi tedbirler aldı. Hatta yeri geldi faydası olacak diye Türkiye uzun süre olağanüstü yönetim şekilleriyle yönetildi. Bugün daha birlikte biz çözüm noktasında bir çabanın içine girilmesi gerektiğini düşünüyorum. Siyasi partilerimizde genel demeçlerinde buna vurgu yapmış.

Toplumdaki arayışlara gazetelere bakarsanız her yerde bir arayış var. Biz etnik, bölücü, ayrılıkçı terörle neredeyse 30 yıldır uğraşıyoruz. Öbür terör örgütleriyse biraz daha eski. Bu kadar sene terörle uğraşıp bunun bilimsel temelleri üzerinde yağılmış bir araştırma yok. Şu an 48 araştırma var. Bu araştırmaların önemli bir kısmı polis akademisinin ve genelkurmayın. Şimdi bir üniversitemizde bir faaliyet başladı. Üniversitelerimizde terör enstitüsü diye bir enstitü bile yok. Yani sadece güvenlik güçlerimizin uğraştığı bir sorun olarak mütalaa edilir işin bilimsel başka boyutları üzerinde doğru dürüst durulamadıysa bu geriye dönük bir tespittir.

'VALİLERİMİZ PLAKET YAĞCILIĞINI BIRAKSIN'

Afyon’daki patlamanın ardından valinin genelkurmay başkanına verdiği hediyeler çok tartışıldı bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyim?
O geride kaldı ve hoş olmadığında herkes müttefik. O geride kaldı bundan sonrakiler için ders olsun. Şu valilerimiz plaket yağcılığını bir bırakıverse artık. Türkiye'de yüzde yüz kapasiteyle çalışan sektör plaket sektörüdür. Her gittiğiniz yerde verirler. Benim evimde plaket koyacak yer kalmadı. Kimin malını kime hediye ediyoruz deyip bu işe noktayı koysak bu tür sıkıntılarda yaşanmaz. Bunun anı olacak bir yanı yok, biz o vilayete 50 defa gitmişizdir. Onun için o olumsuzluktan bir ders çıkarıp bu plaket faslını valilerimiz kaldırıversin.

'DOKUNULMAZLIK HASSAS BİR KONU'

PKK’lı teröristlerle BDP'li milletvekillerinin kucaklaşması konusunda dokunulmazlıklar kaldırılmalı mı siz bu milletvekilleriyle görüştünüz mü?
Ben kendileriyle görüşmedim. Dokunulmazlık konusu önemli ve hassas bir konu. Meclis'te şu ana karda 770 civarında dokunulmazlık dosyası var. Dokunulmazlığın kaldırılıp kaldırılmaması hukuki bir işlem değil, siyasi bir karar. Yargı diyor ki; dokunulmazlığın kaldırılmasının istendiği suçlar açısından bakın, bunu Meclis'te değerlendirin. Kaldırırsanız ben buna devam edeceğim, kaldırmazsanız kenara alacağım, zaman aşımı da işlemiyor milletvekilliği bittikten sonra kaldığı yerden devam edeceğiz" deniyor.

Burada istisna arasına girebilmeli mi sizce?
Gelecekle ilgili yada bir makamın yerine kendimi koyarak bir şey söylemek çok doğru olmaz. Meclis Başkanı olarak Meclis iradesinin yerine Cemil Çiçek iradesini koyarak bir açıklama yapmak benim siyaset üslubuma da uygun düşmüyor. İkincisi bu doğmadık çocuğa elbise biçmek gibi bir şey. Belli milletvekillerinin o karşılaşmaları sebebiyle geldi bu gündeme. Bunun doğru olmadığını hoş olmadığını ben söyledim. Bizler milletvekiliyiz nerede bulunacağımıza nerede oturup kalkmamız gerektiğine dikkat etmemiz gerekiyor. Kaldı ki uluslar arası hukuk açısından bir sürü sakıncaları olan bir şey. Ben benzer bir şeyi bundan üç sene evvel söylediğimde bana söylenmedik laf kalmamıştı. Şimdi ben "günaydın" diyorum o kişilere. Uluslar arası hukukta, AİHM kararlarında net ve açık; terörü desteklemek değil, telin etmemeyi bile demokratik ilkelerle bile bağdaştırmıyor. Ama şimdi onun üzerinden bir dosya da bize gelmedi daha.

Geldiği zaman benim yapacağım iş bunu ilgili komisyona havale etmektir. Orada partiler, gruplar ona karar verecek ve genel kurul bundan sonraki safhası ona bağlı. Bende 770 dosya var şu an siyaseten karar bekliyor. Onun için ben şahsi kanaatimi söyleyemem o zaman bu komisyonun veya kurulun yerine kendimi koymuş olurum.

Selahattin Demirtaş dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme gelirse parlamento çalışmalarında belki de anayasa çalışmalarından çekilebileceği mesajları var. Diğer partilerden de geliyor anayasa çalışmalarından çekileceğiz, çekilmeyeceğiz gibi siz bu tabloya nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz anayasa komisyonundan çekiliriz gibi bir açıklamanın olmadığı tarzında yine aynı partiye mensup milletvekillerinin açıklamaları oldu. Demek ki ortada itilaflı bir durum var. Bu anayasa uzlaşma komisyonu 4 siyasi partinin kararıyla ve sayın genel başkanların desteğiyle kurulmuş bir komisyon. Şu ana kadar da zaman zaman sıkıntılı durum oldu, hiçbir siyasi parti bu komisyondan çekileceğini ifade etmedi. Hatta tam tersi çekilmeyeceklerini söylediler. Biz o tartışmaları bu komisyona getirmeyelim dedik, onların tartışılacağı yer televizyonlardır siz de cevap verecekseniz komisyon üzerinden değil ilgili yerlerde verebilirsiniz dedik. Dolayısıyla ben buna bakarım, siyasi parti başkanlarının bana ve bize söylediklerine bakarım. 11 aydır komisyondaki çalışmaları dikkate aldığımda o beyanların bizim bu çalışmalarımızda doğrudan bağlantısı olmadığını düşünüyorum. Bu komisyon çalışmalarını sürdürmelidir, sürdürmek mecburiyetindedir. Siyaset kurumu bir daha bu atmosferi bulamayabilir. Eğer bu anayasa yapılamazsa 4 parti başta olmak üzere toplumun her kesiminin şikayet ettiği bir anayasa 30 yıl daha yürürlükte kalmaya devam eder. 12 Eylül’ü tartışıyoruz. 12 Eylül yönetiminin getirdiği anayasaya dayalı olarak devlet yönetiyoruz. Ben yetkimi o anayasadan alıyorum. Hem tartışacağız, hem kötü diyeceğiz, hem de bu kötüyle memleketi yönetmeye devam edeceğiz. 12 Eylül anayasasını içine sindiren varsa yürürlükte kalmaya devam etsin ve başaramazsak kalacak.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili yargıya müdahale anlamını da taşıyan açıklamaları değerlendirildi. Siz bunlara ne diyeceksiniz?
Siyasette hepimiz zaman zaman sürçü lisan yaparız, maksadı aşan şeyler söyleriz. Belli bir metin üzerinden konuşma değil de spontane yapılıyorsa zaman zaman kavramlar tam yerine oturmayabilir. HSYK’daki yetkili daire başkanının açıklamaları var. Sayın Arınç’ın açıklamaları var, bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirmek lazım. Yargıya talimat mevzuat açısından da mümkün olmayan bir husus.

Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından kaçırılmasının ardından ilk siz aradınız. Bu olayın bir danışıklı dövüş olduğuna inanıyor musunuz?
Onlar kanaat, niyet açıklamalarıdır. Ben o tartışmaya girmem. Arzu etmiyoruz ama milletvekillerimizle ilgili zaman zaman sıkıntılı durumlar olduğunda Meclis Başkanı olmanın gereği olarak insani bir çabayla arıyoruz. Cenazesi oluyor, tatsız durumlar oluyor, malumatımız bilgimiz olursa kendilerini arıyoruz.

Siyasetle müzakere de BDP sizce müzakere alanında mı hala?
Terör, çok dinamik bir olgu yöntemi değişiyor, üslubu değişiyor, hedefleri zaman zaman değişiyor, destekleri değişiyor. Buna karşılık bulduğunuz, bulacağınız çözümler, söylemlerin de buna göre olması lazım. Burada söylediklerimizi 20 yıl önce bana sorsaydınız bunların yarısını söylemezdim. O zaman değerlendirmeler, ilişkiler farklıydı. O zaman karşı çıktığımız hususları keşke o zaman yapabilseydik. Bir özeleştiri yapması lazım herkesin, BDP’nin de yapması lazım; ben yapıyorum. Bir ülkede değişik kesimlerin devletin uygulamalarından rahatsızlıkları olabilir. Bunlar olmasın diye de devlet bir çok kurum kuruyor. Ama yanlış olan hiçbir demokratik ülkede kabul edilmeyen husus budur. “Ben devletimden eğitim talep ediyorum, ben köyümün adının eski adı olmasını istiyorum” diyebilirsiniz. Yapılan çalışmalarda bu manada özgürlük alanında talep hakkını olabildiğince kullanmaya imkan verecek düzenleme. Ama bana bunu vermezseniz ben bu talebimi götürüp C4 patlayıcıya bağladım yapmazsanız patlatırım. Çoluk, çocuk, kadın demeden; yaşlı, genç demeden kim gelirse öldürürüm diyorsanız işin bu kısmı demokrasiyle filan bağdaşmaz. Zaten Türkiye bu tercihi yapmak durumundadır. Hak talep edenler de bu tercihi yapmak durumundadır. Terör örgütleri tüm dünyada “biz barış istiyoruz, demokrasi istiyoruz, insan hakkı istiyoruz” filan der. Peki, Gaziantep’te hayatını kaybeden o iki yaşındaki yavrunun hakkı ne olacak? En temel hak hayat hakkıdır, terör örgütleri hayat hakkını ortadan kaldırıyor. Talebiniz olsun, talep etme noktasındaki eksiklikler, yanlışlıklar, kısıtlamalar varsa bunları kaldırmanın yoluna bakalım. Herkes bir vicdan muhasebesi yapıp yeni bir sayfa açılacaksa birlikte bir çözüm aranacaksa; o zaman yöntemlerinde demokratik olması lazım. Terör üzerinden bir talep toplumun önüne gelecekse buna kimsenin olumlu bakması düşünülemez terör yanlıları dışında.

Bir son dakika haberi Libya’da Amerikan büyükelçiliğine bir saldırı düzenlenmiş ve Amerikan büyükelçisi ölmüş. Bu saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim bilgim yok sizin verdiğiniz bilgi. Türkiye'nin genel tavrı belli. Kim adına, ne adına yapılırsa yapılsın, terör olaylarını tasvip etmedik, edemeyiz. Terör meselesini “öldürüldü ama” gibi önüne arkasına mazeret kelimelerini cümlelerini koyduğunuz andan itibaren bu terörün ekmeğine yağ sürmek olur. Türkiye konusunda da çektiğimiz sıkıntı budur. Biz terörle ilgili olarak uluslar arası desteği, işbirliğini yeteri kadar görmüyoruz. “Terörü kınıyoruz” diyorlar, terör örgütü olarak kabul edenler bile yapması gereken 10 tane 15 tane iş varsa birini ya yapmış ya yapmamış. O zaman bu bela herkesi rahatsız etmeye devam ediyor. Dünde 11 Eylül olaylarının yıldönümüydü. Teröre karşı yüzde yüz muafiyet olan yüzde yüz korunması olan da bir tek ülke yok. Onun için uluslar arası bir işbirliği olmasa herkes bundan bir gün nasibini alır. Ama maalesef terör meselesi bir uluslararası enstrüman olarak kullanılıyor. Bir ülkeye belli politikaları kabul ettirmek o ülkede karamsarlık, iç kargaşa, huzursuzluk, o ülkeyi içe döndürüp dışarıdaki gelişmelerden uzak tutmak adına terör kullanılıyor bunun da en çok acısını çeken ülke Türkiye'dir en çok kullanılan da PKK’dır. PKK’nın hiçbir şekilde Kürt halkıyla alakası yoktur. Eleman temin edebilmek bakımından Kürt vatandaşlarımıza laflar söylerler ama bunların yöneticilerinin nerelerde yakalandığına bakınız. Venedik’te tatil yaparken yakalanırlar, Amerika Birleşik Devletleri üst düzey 8 yöneticisinin uyuşturucu ile alakası olduğunu Amerika Birleşik Devletleri’nde malvarlığı ortaya çıktı. 16-17 yaşındaki çocuklar hayatını kaybediyor. Bunların Venedik’te tatilleri villaları var, bankalarda paraları var ama olan bu milletin çocuklarına oluyor.

Akşam

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.