Öğretmenler Hep Şikayet Eder!...

Öğretmenler Hep Şikayet Eder!...

Zor zamanlar yaşıyoruz. Her gün daha çok puslanıyor yarına baktığımız penceremiz.

Hani derler ya “şamar oğlanına döndü” diye…
Bizde öyle olduk; Onca söz, konuşma, hakaret, saldırı…
Bir arkadaşımız sınıfında derste, hayatını adadığı mesleği için hayatını kaybetti.
Teröristler için bile “içi yanmayan, ağlamayan insan değildir” diyen yetkililer, bir öğretmen için taziye mesajı bile yayınlamadı.
Bakanımız aileyi ziyaret edip başsağlığı bile dilemedi…
Biz öğretmenler odası dışına çıkaramadık “olmayan” tepkimizi.
Biz meydanlarda toplanıp kimseye duyuramadık “çıkmayan” sesimizi.
Kimimiz üye olduğumuz sendikanın sitesinde yayınladığı “başsağlığı mesajıyla” yetindik.
Kimimiz üye olup körü körüne bağlandığımız sendikanın ürettiği düşünceden daha fazlasını üretmedik.
Zaten sendikalara üye oluşumuzda evlere şenlik değil mi?
Kimimiz yer değiştirebilmek için üye olduk sendikaya; Kimimiz bir koltuk kapabilmek için…
Kimimiz avukatlık hizmeti alabilmek için üye olduk.
Kimimizin haberi bile olmadı sendikaya üye olurken: Amirimiz doldurdu formu biz imzaladık.
Kimimiz hiç sevmesek bile küçücük bir çıkar uğruna istifa edemedik sendikamızdan.
Kimimiz sendika aidatı ödemeyi hükümet kesince istifa ettik, aylık on liramız gitmesin diye.
Devlet aidatı ödemeye başlayınca tekrar sendikacı olduk.
Öğretmeye çalıştığımız değerlere ters davrandık bazen.
Sonra onca yapılan haksızlığa karşı tepki bekledik, böyle üye olduğumuz sendikalardan.
Ses vermesini istedik.
Eylem yapmalarını istedik, haklarımızı savunmalarını istedik.
Ama sendikalar beş on kişiyle eylem yaparken biz seyrettik puslanan penceremizden.
Ya işimiz çıktı katılamadık eylemlere, ya da iş bulduk kendimize katılmamak için eylemlere…
Hatta en az sayımızın yarısı sendikalara üye bile olmadık.
Üye olmamak için sebepler bulduk kendimize:
Kimimizin eşi istemedi.
Kimimiz evlerimizde odalarımızın bile dinlenebildiği bir ortamda fişlenmekten korktuk.
Kimimiz her sendikayı bir partiye yakınlıkla suçladık.Ama üye olup mücadele etmeyi akıl edemedik.
Kimimiz sendikaları gereksiz bulduk.
Elimiz yanağımızda uzaktan izledik olup bitenleri.
Tepkimiz hiç olmadı, olduğunu düşündüğümüz tepkimiz öğretmenler odası dışına hiç taşmadı.
Hatta meselelerin öğretmenler odasında konuşulması bile bizi rahatsız etti bazen.
Ama hep şikâyet ettik.
Eleştirildik, dışlandık, atanamadık, norm kadro fazlası olduk, eşimizle aynı ilçeye gelemedik, en az maaş alan devlet memuru olduk, yer değiştirebilmek için anlamadığımız alanlara geçtik, dayak yedik, herkesin ağzına sakız olduk…
Ama hep şikâyet ettik kendi kendimize…
Umutsuzluğa kapıldık.
Amaçsızca üye olduğumuz sendikalarımızı zorlayıp bir araya getiremedik.
Onları sığındıkları siyasilerin koltuklarından çıkarıp meydanlara dökemedik.
Onlardan meydanlara çıkanları, aynı konulardan muzdarip olmamıza rağmen kendimize rakip görüp destek vermedik.
Yine elimiz yanağımızda izledik olanları…
Ve şikâyet ettik kendi kendimize.

MUSTAFA CEYLAN

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum