16 Mart'ta Öğretmenlere 3600 Ek Gösterge Sözü Yerine Getirilmeli

16 Mart'ta Öğretmenlere 3600 Ek Gösterge Sözü Yerine Getirilmeli

Öğretmenlerin 3600 ek gösterge beklentisi hala sürüyor. Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi, Darülmuallimin’in açıldığı gün olan 16 Mart’ta yerine getirilmeli, hiçbir şekilde geciktirilmemeli.

Eğitim Sistemi Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un deyişiyle yoğun bakımdadır. Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi, 24 Kasım’da tutulamayan söz, Darülmuallimin’in açıldığı gün olan 16 Mart’ta yerine getirilmeli, hiçbir şekilde geciktirilmemeli ve yerel seçim malzemesi olarak kullanılmamalıdır. En genel anlamıyla statü; bir bireyin, bir kurumun ya da bir mesleğin içinde bulunduğu sosyal konuma atfedilen değer olarak ifade edilebilir. Diğer mesleklerle karşılaştırıldığında öğretmenliğe verilen önem, öğretmenlerin becerilerine verilen değer, kendilerine toplumda tanınan konum, çalışma koşulları, aldıkları ücret ve özlük hakları öğretmenlerin statüsüne ilişkin önemli kanıtlardır. Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı tarafından 5 Ekim 1966 tarihinde Paris’te oybirliği ile kabul edilen tavsiye metnine göre öğretmenler hakça bir statüden yararlanmalı ve öğretmenlik mesleği hak ettiği kamusal saygınlığı görmelidir.

Öğretmenlerin çalışma koşulları ve aldıkları ücret kendilerini tümüyle mesleksel uğraşlarına adama olanağı vermelidir. Öğretmenliğin 170 yılı Ülkemizde öğretmenliğin 170 yılı aşan mesleki serüveni öğretmenlerin statülerini artırmaya yönelik önemli uygulamalar içermektedir. 16 Mart 1848’de ilk öğretmen okulu olan Darülmuallimin’in açılması Türk öğretmeninin meslek tarihinin en önemli günü ve olayıdır. Darülmuallimin’in ilk Nizamnamesi (Yönetmeliği) ile öğretmenlerin statüsü şekillenmeye başlar, öğretmenliğin saygın bir meslek olarak toplumda kabul görmesi hedeflenir. Darülmuallimin’in ilk müdürü Ahmet Cevdet Efendi’nin kaleme aldığı Darülmuallimin Nizamnamesi’ne göre öğretmenlik bir meslektir, bu mesleğin bir okulu vardır. Darülmuallimin dışından mesleğe giriş kabul edilemez. Bu okuldan mezun olan öğretmenler pedagoji bilgisi ve iyi yetişmişliği ile saygınlık kazanacaktır. Dönemin Maarif Nazırı Emrullah Efendi de önemi ve saygınlığı yüksek bir muallim sınıfı yaratmak için seyyar ve yıllıkçı (ücretli) muallimliği kaldırmış, öğretmen maaşlarını artırmış; öğretmenliği atama ve terfileri kurala bağlanmış, emeklilik hakları ile yolu belirlenmiş, geleceği güvence altına alınmış bir meslek haline getirmeye çalışmıştır. Yine aynı dönemde Darülmuallimin müdürü Mustafa Sâtı Bey öğretmen eğitimi programını pedagojik esaslara göre düzenleyerek öğretmenliği herkesin yapabileceği bir iş görünümünden uzaklaştırmıştır. 

Öğretmenliğe ve öğretmenlik mesleğine verilen değerin doruk noktası ise Mustafa Necati’nin Milli Eğitim Bakanı, Nafi Atıf Kansu’nun ise müsteşar olarak görev yaptığı Cumhuriyetimizin ilk yıllarıdır. Bu dönemde öğretmenlerin protokoldeki yeri valinin yanı olarak belirlenmiş, kadın öğretmenlere saygılı davranmayan yöneticiler kusurlu sayılmış, özlük hakları genişletilmiştir. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un, bireyi ve toplumu özgürleştiren bir öğretmen eğitimi sistemi olarak Köy Enstitüleri sisteminden; eğitim biliminin ışığında, hayatın içinde, uygulamaya, işe ve üretime dayalı bir sistemden mezun öğretmenlerin statüsü, kazanılmış bir statü olarak hâlâ saygıyla anılmaktadır. Öğretmen maaşı Köy Enstitülerinin kapatılmasından günümüze öğretmenlerin yetiştirilmesi ve mesleğe kabul edilmelerine ilişkin yanlış uygulamalar öğretmenlerin statülerini giderek zayıflatmıştır. Türkiye’de ortalama öğretmen maaşı OECD ülkelerinin ortalamasının oldukça altındadır. Açık öğretim ya da iki yıllık yüksekokul mezunlarının hiçbir öğretmenlik belgesine sahip olmadan ders başına ayda 300- 500 TL gibi düşük ücretlerle “ücretli öğretmen” adı altında çalıştırıldığı bir sistemde öğretmenlerin statüsünden söz etmek oldukça güçtür.

Eğitim yoğun bakımda  Öğretmenlerin statülerinin erozyona uğraması nedeniyle eğitim sistemimiz Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un deyişiyle yoğun bakımdadır. Sayın Bakan durumun ciddiyetini açık bir şekilde ifade etmiş, önemli bir adım olarak da öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi konusunda bir açıklama yapmıştır; ancak 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde ek göstergenin verilmesini bekleyen öğretmenler hayal kırıklığına uğratılmıştır.  Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi İkinci Yüz Günlük Eylem Planı’nda yer almaktadır. 24 Kasım’da tutulamayan söz Darülmuallimin’in açıldığı gün olan 16 Mart’ta yerine getirilmeli, hiçbir şekilde geciktirilmemeli ve yerel seçim malzemesi olarak kullanılmamalıdır. En üst düzeyde verilen bu sözün tutulmamasının ise yoğun bakımdaki eğitimin fişinin eğitimci bir Bakan’a çektirilmesi anlamını taşıyacağı unutulmamalıdır.

Prof. Dr. Ali Ekber Şahin  Hacettepe Üni. Eğitim Bilimleri Enstitüsü

Kaynak: Cumhuriyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.