Ahmet Özer: Yeniden Büyük Türkiye ve Eğitim

Ahmet Özer: Yeniden Büyük Türkiye ve Eğitim

Ahmet Özer: Yeniden Büyük Türkiye ve Eğitim

Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, bugün Eğitim Bir-Sen Genel Merkezi Web sitesindeki köşesinde "Yeniden Büyük Türkiye ve Eğitim" başlıklı  yazısını kaleme aldı. Özer bu yazısında, gelecekteki Yeni Türkiye'de, eğitime de yeni bir bakış açısı getiriyor. 

İşte o yazı: 

Daha adil ve yaşanabilir dünya, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ davası için bizim sözümüz ve derdimiz var. Yarım asrı geçmiş bir mücadele içerisinde tek vücut olmuş bu davanın insanları olarak varlığımızı anlamlandırmak ve bizden sonra bu kutlu mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için tarihi bir sorumluluğu birlikte yerine getirme çabasındayız.

‘Yeniden Büyük Türkiye’ ve daha adil, yaşanabilir bir dünya idealine ulaşmada en önemli mesele; ilim, irfan ve erdem sahibi insan yetiştirmek için eğitim sisteminin toplumun beklenti, talep ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılandırılmasıdır. Zira bir toplumun gelişmişlik göstergesi evrensel ölçüde değer üreten nitelikli insanlarla belirlenmektedir. Nitelikli insanlardan oluşan bir toplumun inşasını sağlayacak eğitim sistemini kurmak da ancak sözü, davası ve derdi olan insanların çabaları ile gerçekleşecektir.

Ülke ve millet olarak doksan yılı aşkın cumhuriyet tarihimizde yadsınamaz ölçüde maddi bir büyüme yaşadık. Artık, içerisinde binlerce insanımızın çalıştığı fabrikalarımız, üzerinde son model pahalı araçların yol aldığı otoyollarımız, binlerce tercihe sahip olduğumuz alışveriş merkezlerimiz var. Tüm bunlara karşın insani ve ahlaki değerleri yaşama ve yaşatmada bir daralma ve sığlaşma ile karşı karşıyayız. Şiddet artıyor, yardımlaşma ve paylaşma azalıyor, insanın insana karşı tahammülsüzlüğü had safhada, merhamet Kafdağı’nın ardında…

Uzunca bir dönemdir bu coğrafyada, bir önceki dönemin tekrarı veya Batı’dan ithal bu ülkenin değerleri ve inançları ile uyumlu olmayan eğitim politikalarının uygulanmasından dolayı insanlığa dair yeni bilgi üretmede sorunlar yaşanmaktadır. İçine düşürüldüğümüz bu girdaptan çıkabilmek için kadim medeniyetimiz ve kültürümüzden beslenen, bilgi ve inanç temelli,  özgün ve milli olan bir eğitim felsefesini inşa ederek onu hayata geçirebilmek için adımlar atmalıyız. Bu adımlar atılırken, 21. yüzyılda ülkemizin ekonomi, eğitim, bilim ve teknoloji gibi alanlarda gelişmelere öncülük edebilmesi için, bu ülkede yaşasın veya yaşamasın, herkesin mümkün olan en iyi eğitimi alması için gerekli şartlar oluşturulmalıdır.

‘Yeniden Büyük Türkiye’yi ve adaletin hâkim olduğu yaşanabilir dünyayı inşa edecek olan ilim, irfan ve erdem sahibi gençleri yetiştirmek için nitelikli öğretim programları ile ders kitaplarını geliştirmek, erken çocukluk ( 0-6 yaş ) dönemindeki çocukların eğitimine yatırım yapmak, temel eğitim ve ortaöğretimde öğrenim gören her çocuğun yetenekleri doğrultusunda yetişebilmesi için ilk ve ortaöğretimin niteliğini yükseltmek, yükseköğretiminin kalitesini artırıcı yatırımlara ağırlık vermek, okul terklerini ve devamsızlığı önleyerek tüm eğitim kademelerinde mezun sayısını artırmak, öğretmenlerin niteliğini ve dağılımını iyileştirici yatırımlar gerçekleştirmek, eğitim yöneticilerinin istihdamı ve niteliğine ilişkin model geliştirmek,  mesleki gelişim için fırsatlar sunmak hayati önemi haizdir.

Eğitim sisteminin reformunda önemli bir basamak olan öğretim programı geliştirme ve ders kitabı geliştirme sürecinde bilimsel ve teknolojik gelişmeler, siyasal gelişmeler, felsefi yaklaşımlar ve sosyo-ekonomik dönüşümler merkeze alınmalıdır. Aksi takdirde iktidarı elinde tutanların veya iktidar üzerinde vesayet kuran odakların baskıları ile oluşturulmuş, bu ülkenin milli, manevi ve kültürel değerleri ile ters düşen eğitim ve öğretim programları uygulanmaya devam edecektir. Bu da demokrasi ile yönetilen, insan haklarını benimsemiş ülkelerde görülen bir durum değildir.
Eğitim programları ve ders kitapları geliştirme, gençlerimizin güzel ahlak sahibi ve erdemli fertler olabilmesi için unutulmaması gereken bir husustur. Zira medeniyetimizi geliştirerek dünyayı yeniden tanımlama ve ona anlam katmada gençlerimize hepimizden fazla görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu sebeple, eğitim programları ve ders kitapları geliştirme konusu yeniden ele alınmalıdır. Tüm insanlığın temel değerleriyle ve Allah’ın vahyiyle örtüşen düşünceler esas alınarak geleceğe dair sözler söylenmelidir. Ancak bu şekilde geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin, Asım’ın Nesli gibi ufku geniş, Bedr’in Aslanları gibi canını hak yoluna serecek kadar cesur, adaleti ile düşmanını dize getirebilecek kadar merhametli, geleceği bugünden tasarlayan insanlar olarak yetişmeleri sağlanabilir.

0-6 yaş arası dönemi kapsayan erken çocukluk dönemi, insan yaşamı içinde zihinsel ve fizyolojik gelişimin en hızlı olduğu çağdır. Bu dönemde yaşanan gelişim, bireyin fiziksel sağlık, öğrenme, bilişsel kapasite ve sosyal davranışlar gibi, yaşamını nasıl geçireceğini belirleyen özeliklerini yakından etkilemektedir. Bu nedenle, değerlerini ve inançlarını bilen şahsiyetli bireylerin yetişebilmesi için okul öncesi eğitimi desteklemeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir.

Temel eğitim ve ortaöğretimde öğrenim gören her çocuğun kendi yetenekleri doğrultusunda yetiştirilmesi için ilk ve ortaöğretimin niteliğini artırmaya yönelik çalışmalara kararlılıkla devam edilmelidir. Zira günümüzde ekonomik gelişme ve eğitimdeki başarı ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu için küresel ekonomide yüksek kaliteli eğitim, başarı için bir ön şarttır. Bunun için her vatandaşımıza, ilgileri ve çağımızın ihtiyaçları doğrultusunda, küresel ekonominin rekabetçi ortamında başarılı ve tam donanımlı birey olmaları için uygun eğitim verilmelidir. Bu kapsamda şu çalışmalara öncelik verilmelidir:
Eğitime erişimde dezavantajlı çocuklara sosyal ve akademik destek verecek özel programlar geliştirilmelidir.

Kırsal bölgelerde esnek eğitim yaklaşımları uygulanmalıdır.

Çocuklarımıza temel yaşam becerileri kazandıracak programlar hayata geçirilmelidir.

Köy okullarının onarım ihtiyacı ivedilikle giderilmeli ve öğretmenlere barınma imkânı sağlanarak, okullar araç-gereç bakımından takviye edilmelidir.

Her okul için, girdi ve sonuçları içeren okul karneleri oluşturularak, toplumun kullanımına geniş ölçüde bilgi sunulmalıdır.

İhtiyacı olan öğrenciler (düşük gelirli öğrenciler, Türkçe ve yabancı dil okuryazarlığı düşük olanlar, engelliler, akademik desteğe ihtiyaç duyanlar, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmişliği düşük bölge ya da okullardan gelenler vb.) için destek programları uygulanmalıdır.

Öğrencilere kariyer ve üniversite eğitimi konusunda araştırma ve danışmanlık hizmeti verilmelidir.

Öncelikli olarak mesleki eğitimde öğrencilere organize staj veya mentorlük yoluyla  kariyer ile ilgili deneyim ve yetkinliklerin kazandırılması için programlar geliştirilmelidir.

Coğrafi göstergeler ve sosyo-ekonomik gelişmişlik göstergeleri çerçevesinde okul takvimleri yeniden tasarlanmalı ve daha anlamlı öğrenme zamanı  için yetkinlik temelli düzenlemeler yapılmalıdır.
Daha yüksek akademik sonuçlar elde etmek, daha fazla öğrenci katılımı sağlamak ve gelecekte öğrenci başarısını artırmaya imkân veren öğretme ve öğrenme etkinlikleri için yenilikçi yaklaşımları içerecek şekilde liseler dönüştürülmelidir.
En çok ihtiyaç duyulan alanlarda sınıf yerine tam donanımlı derslik sistemine geçilmelidir.
Seçme sınavına göre öğrenci alan akademik başarısı yüksek öğrencilerin öğrenim gördüğü fen ve sosyal bilimler liselerine öğretim liderleri olarak üniversitelerden eş uzmanlar atanmalı ve bu doğrultusunda söz konusu okulların sunduğu eğitim hizmetinin niteliği yükseltilmelidir.
Seçme sınavına göre öğrenci alan akademik başarısı yüksek öğrencilerin öğrenim gördüğü fen ve sosyal bilimler liselerinde çalışacak öğretmenlerin yeterlikleri yeniden gözden geçirilmelidir.

Alanında başarılı olmuş ve ülkemizdeki liselerde öğrenim gören öğrenciler sportif, sanatsal, kültürel ve bilimsel eğitim almak üzere burslu olarak yurt dışına gönderilmelidir.

Sınır komşularımıza yakın illerde bulunan fen, sosyal bilimler ve Anadolu liselerinde öğrenim dili olarak yakın olunan ülkenin dili benimsenmelidir.

Türkiye’nin istikrarlı, itibarlı ve erdemli bir dünya devleti olabilmesi, nitelikli insan gücünü yetiştirebilmesine bağlıdır. Küreselleşmenin duvarları yıkıp yerküreyi düzleştirdiği günümüz dünyasında ülkeler birbiriyle entegre olmakta, iktisadi, ticari, kültürel, sportif vb. alanlarda rekabet giderek kızışmaktadır. AR-GE, inovasyon, yenilikçilik günümüzün rekabetçi ortamının öne çıkardığı kavramlardır. Bu konularda öne çıkabilmenin, refahı artırıp yaygınlaştırabilmenin, uluslararası alanda söz sahibi bir ülke olabilmenin ön şartı, nitelikli insan gücüne, kâşif ve mucitlere sahip olmaktır. Bu noktada üniversiteler, nitelikli iş gücü yetiştiren ve insan kaynaklarının kalitesini iyileştiren, teknoloji ve bilgi üreten anahtar kurumlar olarak öne çıkmaktadır.

Son yıllarda nitelikli bir üniversite eğitimine erişim imkânının öneminin farkına varan bir ülke olarak Türkiye, yüksek öğretimi ülke geneline yayabilmek için her ilde bir üniversite kurarak önemli bir adım atmıştır. Üniversitelerin sayısı artırılırken, sorunların ve çeşitli yetersizliklerin giderilmesi ile eğitim-öğretimin kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmaların da eş güdümlü olarak yürütülmesi gerekir. Uluslararası düzeyde kabul görmüş kalite güvencesi, kalite standartları, öz denetim ve akreditasyon uygulamalarına tabi olunmalı. Öğretim elemanlarının mesleğe girişlerinde, nakillerinde ve ilerlemelerinde yüksek düzeyde liyakat sistemi geliştirilmelidir. Bilimsel gelişme ve ilerleme için üniversiteler ve öğretim elemanları arasında rekabet ortamının oluşturulması; uzaktan eğitimin niceliği ve niteliği artırılarak e-öğrenme materyallerinin geliştirilmesi gerekir. Bologna ölçütleri doğrultusunda eğitim fakültelerinin dönüşümü, öğretim programlarının özelliğine göre çok dallı öğretmen eğitimi için eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırılması gibi çalışmalar ivedilikle tamamlanmalıdır.

Okul terklerini ve devamsızlığı önleyerek tüm eğitim kademelerinde mezun sayısını artırmak ülkemizin de taraf olduğu birçok uluslararası belgede, anayasamızda ve yasalarımızda devletin yükümlüğü olarak kabul edilmiştir. Devletin bu yükümlüğünü yerine getirmek ile görevli olan, başta MEB olmak üzere, bütün kamu kurumları çözüm odaklı çalışmaları hayata geçirmelidir. Bu kapsamda yapılması gereken çalışmalar şunlar olmalıdır:

Öğrencilerin okuldan ayrılma ve devamsızlık nedenleri belirlenerek, belge temelli müdahalelerle okula devam etmeleri sağlanmalı.

Okullar arasındaki eşitsizlikle mücadele ve ortalama öğrenme başarılarının yükseltilmesi için, eğitim imkânlarının okullar arasında dengeli dağılımı sağlanmalı

Özellikle yoksul aile çocuklarının okula çekilmesi ve öğrenimlerini tamamlayabilmeleri konusunda, ailelere sağlanan maddi destekler (Şartlı Eğitim Yardımı, ücretsiz kitap) sürdürülmeli ve bunlara tüm çocuklar için beslenme desteği eklenmeli.

Özellikle ilkokulda taşımalı eğitim asgari düzeye çekilmeli ve zaman içinde ortadan kaldırılmalı.

Tarım işçisi çocuklarının okullarına düzenli devamları izlenmeli ve bu gruba yönelik alternatif eğitim yapıları oluşturulmalı (Örneğin, tarım sezonu dışında kendi yerleşim birimlerine dönen çocuklar için öğretim yılı süresinin kısaltılarak hafta sonları da ders yapılması ve günlük ders saatlerinin artırılması, gezici okul projesi vb.).

Karma eğitim mecburiyeti kaldırılarak, kız ve erkeklerin ayrı ayrı veya birlikte eğitim görebileceği okullar bir seçenek olarak çocuklarımıza ve ailelere sunulmalı.

Yaratıcı ve üst düzey düşünme becerisi gelişmiş çocuklar ile akademik başarısızlık yaşayan çocuklar, okul ortamını gereğinden daha verimsiz buldukları için ve okulu erken terk etmek eğilimdedirler. Bunun engellenebilmesi için okul psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin yetenek belirleme yöntemiyle özel programlara öğrenci seçmek, yetenek geliştirme, eğitsel danışmanlık, mesleki rehberlik, kişisel danışmanlık ve aile danışmanlığı konusunda çalışmalar yapılabilecek şekilde geliştirilmesi gerekir.

Günümüzde toplumlar öğretmenlik mesleğini yeniden tanımlayarak, öğretmen yetiştirme sistemlerini yapılandırmaktadır. Bu yapılanmada merkeze alınan unsur, nitelikli eğitim ve öğretim hizmetini sunabilecek nitelikli öğretmenin sürdürülebilir bir yaklaşımla yetiştirilmesidir.

Öğretimin niteliğini belirleyen ana faktör, öğretmenin niteliğidir. Hâlihazırda, birkaç branş (İngilizce öğretmenliği, özel eğitim öğretmenliği, okul öncesi eğitim öğretmenliği, psikolojik danışmanlık ve rehberlik) dışında, Türkiye hizmet öncesi öğretmen eğitimi sistemi yeterli arz kapasitesine sahiptir. Ancak, istenilen niteliklere sahip öğretmenleri yetiştirme konusunda aynı şey söylenemez. Türkiye, bir bütün olarak eğitim sistemini geliştirmede anahtar öneme sahip olan nitelikli bir öğretmen kitlesi oluşturabilmek için; en iyi öğretmen adaylarını mesleğe çekmeyi, meslek öncesinde iyi yetiştirmeyi, meslekte tutmayı ve yeterli ödemeleri yapmayı başarmak zorundadır. Yine, sürekli mesleki eğitim kapsamında, öğretmenlerin hizmet içinde yetiştirilmeleri konusunda yeni yaklaşımlara gereksinim vardır. Ayrıca, mevcut öğretmenlerin istenilen standartlara (atama için öngörülmüş nitelik, derece ve alana/branşa sahip olma) uygun olup olmadığı sürekli izlenmelidir.

Ekonomik, coğrafi, sosyal, kültürel ve demografik olarak farklı özelliklere sahip ülkemizde yerleşim yerleri arasında eğitim hizmetinin nitelikli olarak sunulmasında geçmişten de gelen yanlış planlama ve yapılanmaların da etkisi ile sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlara, alanında yetişmiş deneyimli öğretmen ihtiyacı, okullarda farklı derslere yönelik araç-gereç eksikliği, güncel bilgilerin yer aldığı yayınlara ücretsiz ulaşma imkânı tanıyan kütüphane, çeşitli alanlarda mesleki gelişime imkân tanıyan lisans düzeyinde ve lisansüstü düzeyde eğitim veren kurumların bulunmaması, çeşitli dil kurslarının olmaması örnek olarak verilebilir. Bu sorunların ortadan kaldırılarak, öğrenci ve eğitim çalışanlarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır.
Birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de eğitim problemlerinin çözümünde eğitim yöneticilerinin özellikle okul yöneticilerinin yetiştirilmesi önemli bir konu olarak görülmekte ve bu konuda birçok araştırma yapılmaktadır. Bize göre eğitim yöneticilerimizin çağın gerektirdiği becerilere uygun olarak uluslararası düzeyde rekabet edebilen bir eğitim hizmetini sunma konusunda kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik kısa, orta ve uzun vadede birçok çalışmanın ortaya konması, eğitim reformu çalışmalarında ilk önce ele alınması gereken konudur.
Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi, istihdamı ve niteliklerinin geliştirilmesi için ihtiyaçları, beklentileri ve talepleri karşılamaya yönelik bir model geliştirilmelidir. Bu model ile eğitim kademesinin özelliği ve türüne göre yönetici yeterlikleri belirlenmelidir. Belirlenen yönetici yeterliklerine göre aday yöneticilerin belirlenmesi; aday yöneticilerin uygulamalı mesleki gelişim eğitimlerine alınması, eğitimlerini başarı ile tamamlayanların istihdam edilmesi gerekir. Eğitim yöneticisi olarak görevlendirilenlerin periyodik olarak desteklenmesi, eğitim yöneticiliğinde mesleki tükenmişliği önlemek amacı ile dikey ve yatay geçişlere imkân veren adil bir kariyer sistemine yönelik uygulamaların hayata geçirilmesi çözüme katkı sağlayacaktır.

Hayat, bize keyif çatmak ve sırf dünya nimetlerinden yararlanmak için verilmiş bir şey değildir. İnancımız gereği hayatımızı faydalı işlerle ve yüksek ideallere hizmetle geçirmeliyiz. Zira hayatımızın hesabının sorulacağı bir gün vardır. Hesap gününe inanmayanların ise bu dünyada, tarihin ve insanlık vicdanının önünde hesap vereceklerini unutmaması gerekir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.