Ahmet Özer: Yeniden Büyük Türkiye’de “Veli”

Ahmet Özer: Yeniden Büyük Türkiye’de “Veli”

Ahmet Özer: Yeniden Büyük Türkiye’de “Veli”

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, Türkiye'de Eğitim ve Öğretim konusunda geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığı "Yeniden Büyük Türkiye'de Eğitim" ve "Yeniden Büyük Türkiye’de Öğretmen" yazıları ile düşüncelerini paylaşmıştı. 

Bu yazısında ise, "Yeniden Büyük Türkiye’de “Veli”" başlığı ile eğitimin vazgeçilmez bir unsuru olan aileleri konu aldı. 

İşte o yazı: 

 

Yeniden Büyük Türkiye’de “Veli”

Eğitim bilimlerinde üzerinde sıklıkla durulan konulardan biri olan velilerin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik çalışmaların son yıllarda arttığı gözlemlenmektedir. Bilimsel ve teknolojik alanda yaşanan ilerlemeler sonucunda eğitim sisteminde (öğretim programları, ders kitapları, sosyal ve kültürel etkinlikler, e-öğrenme vb.) ortaya konan birçok uygulamanın başarıya ulaşmasındavelilerin bilgi, beceri ve tutumların etkisi giderek artmaktadır.

Günümüzde bilgiyi bilince dönüştürme sanatı olarak tanımlanan eğitimin, artık okulla eşgüdüm içerisinde öncelikli olarakvelilerden başlatılması eğitim kurumlarınınkendilerinden beklenen misyon ve vizyonu gerçekleştirmesinde en temel koşul olarak görülmektedir.

Evin okula yakınlaşması ile çocuğun eğitimine ilişkin her türlü iş ve işlemin koşulsuz ve sorgulanmadan okula ya da öğretmenlere bırakılmasını öngören yaklaşım terk edilerek velinin eğitim sisteminin merkezine öğrenci ile beraber konması geç kalınmakla beraber olumlu bir adımdır. Zira çocuğun okula başlayıncaya kadar kişiliğinin oluşmasında ilk ve en önemli sosyal çevresi olan velinin, çocuk yetiştirme üzerine bilgi, beceri ve tutumlarının yeterli olması eğitimden beklenen çıktıların alınmasında hayati öneme haizdir.

Bu konuyla ilgili olarak velilerin yaygın anne baba tutumları, aile içi ilişkiler, öğretim yöntemleri, öğrenme stilleri, okul ve çevre ilişkisi, sosyal ve kültürel etkinlikler, öğretmen - veli, öğrenci - veli, yönetici - veli ilişkileri, ergenlik döneminde gelişim, ergenlerde dini tutum ve davranış, din eğitiminde pedagojik yaklaşımlar, çocuklara iman ve ibadet öğretimi, ölçme ve değerlendirme, eğitim yönetimi vb. konularda uygulamalı eğitim programları tasarlanarak kararlılıkla uygulanmalıdır.

Ayrıca çocuklarının eğitimine ilişkin olarak yalnızca sınavlarda alınan not yerine çocuklarının bilgi, beceri, değer ve tutumlarına ilişkin edindiklerini ortaya çıkaran yaklaşım doğrultusunda değerlendirme yapmalarına yönelik eğitimlere de yer verilmelidir. Geleceğimiz olan çocuklarımız için herhangi bir dersten alınan nota göre sıralayarak onlara değer biçen yaklaşımdan uzaklaşmayı sağlayacak her türlüadıma destek verilmelidir.

Yapılandırılmış eğitim programları ile uygulamalı eğitimlere tabi tutulan veliler, Yeniden Büyük Türkiye’nin geleceğini inşa edecek olan gerçek zenginliğimizi oluşturan çocukların, gelişimlerine doğru ve yerinde katkı verebileceklerdir. Zira bir ülkenin gerçek zenginliği merkez bankasının kasalarındaki döviz ya da kıymetli maden rezervleri değil, beşeri sermayesini oluşturan kalifiye insan gücüdür.

Kalifiye insan gücünün yetiştirilmesinde en az aile, okul ve çevre kadar hesaba katılması gereken önemli bir unsurda çocuklarımızı duygularından ve gençliklerinden yakalayanmedya iletişim araçlarıdır. Bu durum geleneksel eğitim öğretim faaliyetlerinden tevarüs edilen velilik anlayışının da ciddi olarak gözden geçirilmesini zaruri hale getirmektedir. Aksi halde çocuklarımızın maruz kaldığı etkileşim ağı ile korkularımızdan emin umduklarımıza nail olabilmemiz pek mümkün görülmemektedir.

Geleneksel velilik yöntemini zorlayan bir başka durum da bu dönemde çocukların, gençlerin taleplerini daha net cümlelerle ifade etmekte bir beis görmemeleridir, görmemelidirler de. Şunu söylemek ayıptır, saygısızlıktır gibi zaman zaman susturma ve sindirme yolu olarak da görülen yöntemi Yeni Türkiye’nin gençliğine uygulamak doğru sonuç vermemektetir. Sadece yasaklayarak sonuç almaya çalışmak çoğu zaman istenmedik sonuçlar verebilmektedir. Öğrencinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek donanımda olabilmesi için yaşadığı, etkilendiği çevreyi iyi etüt etmek görevi de “iyi insan” yetiştirmeyi hedefleyen veliye düşmektedir.

“Bizim zamanımızda…” diye başlayan cümlelerden bu günü yaşayan ve geleceği planlamasını beklediğimiz gençlerin hiç mi hiç hoşlanmadıklarının da bilinmesi gerekiyor. Dünyada üç-dört asırda gerçekleşemeyen teknolojik gelişmelerin, son yirmi-otuz yılda herhangi bir ayıklamaya tabii tutulamamaksızın özellikle gençlerin bütün çevrelerini sarıp sarmalaması, günümüzde kuşak çatışması da denebilecek sorunu daha da derinleştirmektedir. Bu nedenle Yeni Türkiye’nin velileri çocuklarıyla bir bütün olarak ilgilenmeli, bu donanıma sahip olmalı ve onları çevrenin pragmatik tuzaklarıyla baş başa bırakmamalıdır. Bazı dizilerde olduğu gibi “en son babalar duyar’’ tarzındaki bir uygulama aile bütünlüğü için bir tehdit oluşturduğu gibi, annenin “aman baban duymasın” tedbirinin de aslında gelecek için büyük bir tehlike olduğunun farkına varılması gerekmektedir. Anne babalar çocuklarına arkadaş olmaktan daha çok, onlara iyi anne-baba olmak durumundadır.  Zira onların yeteri kadar arkadaşı var.  Onların ihtiyaçları donanımlı, ölçülü,  anlayışlı ebeveyne sahip olmak, özellikle de kendisine olan sevginin sadece akademik başarıya, yaptıkları hataya, çevreye karşı  “Bizim çocuk da…’’ diye başlayan başarı öykülerine bağlı olmadığını, kendilerinin ebeveynleri tarafından koşulsuz sevildiklerini, başarılarının onların sadece mutluluğunu artırdığını bilmeleridir.        

Veli, bir taraftan da Kuran’ın mesajını insanlığa ileten ve bu mesajın ete kemiğebürünmüş hali olan Hz. Resul’ün diliyle “Hepiniz çobansınız, hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz…”  hadisini bütün derinliği ile incelemeli, sindirmelidir. Zira bizim aile ve toplumsal hayatımızın temel dinamiklerini İslami değerler oluşturmaktadır. Günümüzde velilik başka kültürlerin toplum hayatımıza hâkim olmasını engellemek gibi bir fonksiyona da sahip olmak durumundadır.

Yeni Türkiye’nin velileri artık, sadece sınav kazanan çocuk yetiştirmeyi mi istiyorlar? Yoksa önce ‘iyi insan olma’ yı hedefleyen sonra da sınav ve meslek başarısını hedefleyen çocuk yetiştirmeyi mi istiyorlar buna karar vermeliler. Öğrencinin akademik başarısı okulda öğretmenlerce ve merkezi sınavlarla ölçülmektedir. Eğitim alanıyla ilgili “iyi adam olma’’ yolundaki gelişimin de “insan davranışlarının ölçüsü olarak”  değerlendirebileceğimiz ahlak terazisinde bütün toplumun huzurunda ölçüldüğünü, çıkan sonucun veverilen karnenin çocuktan daha çok anne babanın başarısını gösterdiğini unutmaması gerekiyor Yeni Türkiye’nin velilerinin…                                                                                               

                                                                                                                  Ahmet ÖZER

                                                                                          Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum