Çağımızın En büyük ayıbı: Başörtüsü yasağı

 

AYIRIMCILIĞIN ADRESİ DEVLETTİR.      

            1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ‘Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin kabul edildiği 10 Aralık günü bütün dünya’da ‘İnsan Hakları Günü’ olarak kutlanmaktadır.  İnsan hakkı yönetenlerin yönetilenlere bir lütfu değil, insan olmanın gereğidir. Ancak her insan doğuştan özgür eşit ve onurlu bir yaşam hakkına sahip olmasına rağmen dünyanın değişik yerlerinde insanların can ve mal güvenliği, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade hürriyeti ile seçilme hakları alenen ellerinden alınmaktadır..

             Evrensel hukuk metinleri yok sayılarak, Suriye’de Filistin’de, Arakanda, Afganistan’da Yemen’de, Bangladeş’te Irak’ta Doğu Türkistan’da ve dünyanın daha birçok yerinde savaş işgal, şiddet gibi sebeplerle insanların yaşama hakları ellerinden alınırken, ülkemizde ise en büyük haksızlık Müslüman kadınlara uygulanan başörtüsü yasağı ile boy göstermektedir.

            ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK AYIBI BAŞÖRTÜSÜ YASAĞIDIR

            Başörtüsü yasağı, sadece kadın-erkek eşitliğini değil, aynı zamanda kadının-kadına karşı eşitliğini de ortadan kaldıran çağımızın en büyük ayıbıdır. Erkekler ve başını açan kadınlar öğrenimlerini rahatça yapabilirken, kamu kurumlarında çalışabilirken, milletvekili seçilebilirken başını örten kadınların TBMM’ye girememesi, milletvekili seçilememesi kamuda görev alamaması ayırımcılığın bizzat devlet eliyle yapıldığının açık göstergesidir.

           TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GÜVENCESİ DEVLET OLMALIDIR.

Başörtüsünün Allah’ın emri olduğu hususu devletin bir kurumu olan DİB Din İşleri Yüksek Kurulunun fetvaları ile sabit iken, İslam dininin bir emri olan başörtüsünü yasaklamak kadınlarımızı ve kızlarımızı eğitim-öğretim çalışma ve sosyal güvence haklarından mahrum bırakmak inanma ve ibadet etme hakkına karşı da yapılan saldırıdır. Gerek evrensel hukuk belgeleri gerekse anayasamızın ilgili maddeleri ile güvence altına alınan ‘dini bir inancın dışa yansıtılması olan hakkın yok sayılmasıdır.

 İster kadın ister erkek olsun, hiçbir devlet hiçbir kimseyi eğitim-öğretim, çalışma ve sosyal güvence hakkından mahrum bırakamayacağı gibi, temel hak ve hürriyetlerden yararlandırılması haklarının güvence altına alınması konusunda gerekli tedbirleri almak zorundadır.

 Başörtüsü bahane edilerek kişinin eğitim öğretim, seçilme, çalışma ve sosyal güvence haklarının ellerinden alınması evrensel hukukun çiğnenmesi anlamına geldiği gibi yasal dayanağı olmadığı halde başörtüsünün suç sayılması da yasal ve anayasal suçtur.

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI ŞİDDETİN DEVLET ELİYLE

YAPILDIĞINI GÖSTEREN UTANÇ VESİKASIDIR.

            Devlet kocasından, yakınlarından şiddet gören kadını yasalarla ve güvenlik tedbirleri ile korumaya çalışırken, hukuki dayanaktan yoksun başörtüsü yasağı sebebiyle başörtülü kadınların milletvekili seçilmesinin kamu hizmetinde görev almasının öğrenim görmesinin yasaklaması şiddetin devlet eliyle yapıldığını gösteren bir utanç vesikasıdır. Kadınların imani ve insani değerlerini görmezden gelerek üretilen bu yasak açık bir hukuk skandalı olduğu kadar aynı zamanda insanlık ayıbıdır.    

            Toplumsal hayatın hiçbir aşamasında sorun olarak görünmeyen başörtüsünün, oligarşik darbeci bir azınlığın dayatması ile kamu kurumlarında yasaklanmasının altında yatan garabeti anlamak mümkündür.  Ancak halkın kahir ekseriyeti ile seçilen ve 10 yılı aşkın süreden beri ülkeyi yöneten bir iktidarın hukuki dayanaktan yoksun başörtüsü yasağını sürdürmesinin mantalitesini anlamak mümkün değildir.   

   YASAKÇILAR KADAR BU YASAĞIN DEVAMINA GÖZ YUMANLARDA SUÇLUDUR.

             Dün başını örtmek isteyen kadınlarımızı devlet kurumlarından tecrit etmek suretiyle suç işleyenler kadar bu gün bu yasağın devamına göz yumanlar da aynı suçun ortağıdır.

             Devletin milleti anlayışı yerine milletin devleti anlayışının hakim olduğu, vatandaş iradesinin devletin bütün kurumları üzerinde belirleyici rol oynadığı özgürlükçü demokrasiye ne zaman geçilecektir? Kamunun, her alanında üniversitede, yargıda, eğitimde, sağlıkta, sporda ve siyasette başörtülü- başı açık ayırımı yapılmaksızın, herkesin eşit vatandaşlık hakkını kullanabileceği özgür ortama ne zaman kavuşulacaktır?

DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİNİN OLMADIĞI BİR ÜLKEDE

 DEMOKRASİDEN SÖZ EDİLEMEZ.

            İnsanlık onuru ancak temel hak ve hürriyetlerinin korunması ile sağlanabilir. Temel hak ve hürriyetlerin varlığının göstergesi ise din ve vicdan özgürlüdür. Din ve vicdan özgürlüğünün kâmil anlamda sağlanamadığı bir ülkede haktan, hukuktan, demokrasiden ve insan haklarından söz edilemez.

            Başörtüsü yasağı inanma ve inandığı gibi yaşama hürriyetinin önüne konulan bir engel olduğu gibi, bir demokrasi ve insanlık ayıbıdır. İnsanlık adına bir utanç vesikasıdır. Ülkemiz bu utanç vesikasından derhal kurtarılmalıdır.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.