Gündoğdu, Memur Taleplerini Başbakan'a iletti

Gündoğdu, Memur Taleplerini Başbakan'a iletti

Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih ve Gençlik Buluşması İstanbul'da Yapıldı

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Eğitim, Fetih ve Gençlik” buluşmasının, fetih şuurlu bir gençliğin hayat bulmasının, medeniyetimizin inşa ve ihyasının, Büyük Türkiye istikametine dair adanmışlığın yeniden ve daha güçlü bir sesle ilanı olduğunu söyledi.

 

Eğitim-Bir-Sen’in düzenlediği, “Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih ve Gençlik” temalı Türkiye Buluşması, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla İstanbul Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirildi.


 

Kur'an tilaveti ve Soma'da maden faciasında şehit olan 301 madencimiz için okunan 301 hatim duasının ardından konuşan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Kurucu Genel Başkanı, Yedi Güzel İnsan’dan biri, Mescid-i Aksa şairi, medeniyet davasının aksiyoneri Mehmet Akif İnan’ın mirasçısı olmak gibi büyük bir yükü gururla taşıdıklarını ifade ederek, “Akif İnan’a mirasçı olmak, kendisi gibi düşünmeyenlerin, farklı inançta olanların hakkı hayatını savunmaktır. Akif İnan’ın emanetçisi olmak, Mescid-i Aksa’nın ümmete hasretini bitirmeye adanmak; yüzünü Batıya döndüğünde sırtına saplanacak paslı hançerin bilincinde olup umudu, onuru, insanı ve insanlığı Doğu’nun ışığında arayıp, bulmak ve dünyaya sunmaktır. Akif Ağabey’den devraldığımız misyon ve vizyonla yol alıyoruz. Eğitim-Bir-Sen olarak enerjimizi, gücümüzü, zamanımızı, mekânlarımızı kamu görevlilerinin hakkı ve hukukunu korumak, artırmak için kullanıyoruz. Eğitim-Bir-Senliler olarak milletimize, memleketimize, medeniyetimize hizmet ediyoruz. Biz, millet iradesinin sendikacılıktaki adı, hak arama mücadelesinin Türkiye’deki adresi, Çanakkale ruhuyuz. Eğitim-Bir-Sen, Yunus’u, Mevlana’yı, Hacı Bektaş ve Hacı Bayram Veli’yi rehber edinenlerin merkeziyiz” şeklinde konuştu.

 

 

Vahşet ve Sömürü Çağını Yaşıyoruz
 

“İnsana ve insanlığa dair ne varsa saldırı altında olduğu bir zamanı yaşıyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Gündoğdu, şunları söyledi:

Birileri bilgi çağı, sibernetik çağ ismini verse de esasen insanlık tarihi demokrasi ve uygarlık kostümü giydirilmiş “vahşet ve sömürü çağını” yaşıyor. Mevcut düzen değişmezse içinde bulunduğumuz “utanç çağı” ne yazık ki devam edecek. Mısır’da meydanlarda darbeci Sisinin kurşunlarına hedef olanlar, düzmece mahkemelerde idama mahkûm edilenler, Esed’in misket bombalarıyla ölen sabiler, Orta Afrika’da, Arakan’da Müslüman olduğu için katledilenler, Çin zulmü altındaki Doğu Türkistanlılar, utanç çağının eseridir. Suriye, Mısır, Somali, Bosna, Orta Afrika ve Arakan, insanlık testinden geçtiğimiz coğrafyalardır. Somali’de yara sarmazsanız, Bosna’da selin evsiz bıraktığı insanlara el uzatmazsanız Somalı kardeşlerimizin hüznünü yaşayamazsınız. Ölümden kurtulan Bosnalı teyzenin Soma’yı sormasındaki hikmeti anlamazsanız Soma’da babaları, evlatları, kardeşleri, kocaları ölen insanımızın içimizi acıtan sesini bırakın yüreğinizle, kulaklarınızla bile duyamazsınız.  “Önce insan ve her zaman insanlık” diyerek yaşamayı ve yaşatmayı telkin eden kadim bir medeniyetin mensupları olarak insanlığımıza, merhametimize sınırlar çizemeyiz. Gitmediğimiz her yer, el uzatmadığımız her insan Batı uygarlığının “sömürü ve vahşet çukuruna” düşme riski altındadır. O zaman ne yapacağız? Yorulmadan, yılmadan dünya üzerinde yaşayan her insanı “vahdet ikliminin zirvesine”, “barış ve adalet devrine” davet edeceğiz. Medeniyetimizi elbirliğiyle yeniden zirveye taşıyacağız. Mutlaka ama mutlaka Hakkı üstün kılacağız.



 

‘Evdeki Yangını Söndürürüm, Mahalledeki Yangına Karışmam’ Anlayışında Olamayız

 

Biz, “Evdeki yangını söndürürüm, mahalledeki yangına karışmam” anlayışında olamayız. Bu nedenle, Soma’yla birlikte Orta Afrikalı ve Bosnalı kardeşlerimizin de acısına ortak olduk. Soma için arkadaşlarımızın indirdiği 301 hatmin duasında kardeşlerimiz için rahmet ve şehadet makamı, yakınlarına da sabrı cemil talep ettik. Bu vesileyle, Soma’daki maden faciasında kaybettiğimiz 301 işçi kardeşimize bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu arada değinmeden geçemeyeceğim. Soma’da kaybettiğimiz kardeşlerimiz için “onlar buna müstehak” diyen yoz dilliye, Karadeniz fıkralarının bildik Niyazi tekerlemesiyle hakaret eden gülsüz dikene,  Soma faciası üzerinden mensubu olduğu cemaati aklama/kutsama telaşındaki musibet tellalına söylenecek çok söz var. Ancak, bu vicdan yoksunu, insanlık yoksulu gazeteci müsveddeleri için zaman harcamayı israf görüyorum. Bunlar, milletin acısını muhalefet devşirme fırsatı olarak kullanacak kadar zavallıdır, acizdir. Sadece onlar mı? Ülkemizin, milletimizin ve medeniyetimizin dışarıdaki hasımları da fırsat kolluyor. Son örnek Almanya Cumhurbaşkanı Gauck. Hamburg’u ulusal güvenlik yalanıyla basına kapatan, Hamburg olaylarının sosyal medyada yer almaması için her türlü baskıyı yapan Almanya’nın Cumhurbaşkanı. Ey Alman Cumhurbaşkanı, sen önce Neo-Nazilerin yakarak öldürdüğü gurbetçilerimizin, onları öldüren faillerin yakalanmamasının hesabını ver. Hamburg olaylarını haber yaptığı için TRT’yi kablolu yayın ağından çıkarıyorsun. Sonra da Twitter erişime kapatıldı diye avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Müslümanlar, zulüm mermileriyle, misket bombalarıyla insan hayata gözlerini kapatırken, sessiz kalıyorsun. Çünkü sende mensubu olduğun Batı uygarlığı gibi çifte standartlı ve ikiyüzlüsün.

 

Çözüm Sürecini Desteklemeye Devam Edeceğiz

 

Çözüm Süreci’yle, kan akıtan, can acıtan teröre dur dedik. Demokratikleşme paketleri ve çözüm iradesi sayesinde 19 aydır anaların ve milletin yüreğine şehit ateşi düşmüyor. Buna üzülenleri, “terör tekrar geri gelsin” diyenleri biliyoruz. Terör örgütü, gençlerimizi ve çocuklarımızı dağa kaçırıp zorla alıkoyuyor. Diyarbakırlı analar, “Çocuğumu istiyorum” diyerek feryat ediyor. Fakat kimi sendikalar ve insan hakları derneklerinin ağzını bıçak açmıyor. Çözüm sürecine ihanet eyleme tepki göstermiyorlar. Sabote etmeniz, ayak sürümeniz işe yaramayacak. Millet olarak, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevi ve Sünni’siyle, genciyle, yaşlısıyla çözüm sürecini desteklemeye devam edeceğiz. Millet olarak, Diyarbakırlı anaların ağıtlarına sessiz kalmayacağız.

 

17 Aralık Millet İradesine Kalleşçe Saldırıdır

 

17 Aralık’ta bizden bildiklerimizin başrolde olduğu bir vesayet teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık. 17 Aralık, darbe girişimidir, paralel vesayet kalkışmasıdır, millet iradesine ve milletin seçtiğine kalleşçe saldırıdır. Bunlar, yargıda yuvalanmışlar, HSYK’da tezgâhı kurmuşlar. Emniyet mensuplarını kendilerine kapıkulu yapmışlar. Dinlenmedik telefon bırakmamışlar. Bilgi toplamışlar. Belge toplamışlar. Milletin, devletin güvenliğini pazara çıkarmışlar. Devletin tüm kurumlarının, yöneticilerinin, sivil toplum liderlerinin telefonlarını dinleyip arşivlemişler.  Beni de dinlemişler. Son bilgilere göre Erbakan Hocamızı da dinlemişler. Ama herhalde yanlış telefonu dinlemişler. Erbakan Hocamızı dinleselerdi bu kadar yanlış yapmazlardı. Keşke binlerce kişiyi dinleyeceklerine sadece Allah-u Teâlâ’yı dinleyip emirlerine uysalardı.



 

Nasıl Bir Cumhurbaşkanı İstediğimizi Biliyoruz

 

Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Vesayet tiyatrocuları, yeni bir oyun için “perde” demeye hazırlanıyor. Milleti ve değerlerini tanımayanlar, Cumhurbaşkanının nasıl olması gerektiğini tanımlama gayreti gösteriyor. Sağ olsunlar ama biz almayalım. Biz, nasıl bir Cumhurbaşkanı istediğimizi biliyoruz. Milletin değerlerine dayalı siyaset yapma temelinden yoksun olanlar, “çatı aday” arıyorlar. “Cumhurbaşkanlığına adayım” demeye korkuyorlar ama maşallah işlerine gelmeyene “Cumhurbaşkanı olamaz” demeye cesaret ediyorlar. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olmasını, Büyük Türkiye hedefinde hız artırma fırsatı kabul ediyoruz. Biz, millet diyen, medeniyet değerleriyle yürüyen, milletin hayalleri için koşturacak bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Bu yükün altından kalkabilecek dava insanını, milletimizle birlikte 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçip Yeni ve Büyük Türkiye yolculuğuna devam edeceğiz.  

 

Farkı Daha da Açacağız

 

Eğitim-Bir-Sen milletin, kamu görevlilerinin değerlerini, beklentilerini ve hayallerini bilen sendikadır. Kamu görevlileri Memur-Sen’e, Eğitim-Bir-Sen’e bunun için teveccüh gösteriyor.

Bu teveccüh, kamu görevlilerine, eğitim çalışanlarına daha fazla kazandırmak, onları saygın işle ve insan onuruna uygun bir hayatla buluşturmak gayretinin eseridir. Biz, taban aylığa daha fazla zam alma peşindeyken, rakiplerimiz tabanlarına emniyet güçleriyle meydan muharebe talimatı vermeye hazırlanıyordu. Biz, öğretmenlerimizin ek ödeme mağduriyetine son verirken, diğer iki sendika, öğretmenleri kaos alanlarına davet etmekle uğraşıyordu. Biz öğretmenlerimizin, eğitim çalışanlarının mali sosyal haklarını yukarı doğru çekme mücadelesi verirken, onlar milletin iradesine çelme takma peşindeydi. 15 Mayıs itibarıyla gerçekleşen üye sayımına göre Kültür Memur-Sen’in de yetkiyi almasıyla on bir hizmet kolunun on birinde de yetkiliyiz. Memur-Sen’in üye sayısı diğer iki konfederasyonunun üye sayısının toplamından fazla. Eğitim-Bir-Sen olarak, diğer sendikalarla aramızdaki farkı daha da artırıyoruz. Memur-Sen’in 770 bin üyeye ulaşması, Eğitim-Bir-Sen’in 280 bin üyeyle zirvede rakipsiz olması bu hizmet ve anlayış farkının sonucudur. Diğer sendikalarla aramızdaki farkı daha da açacağız. Bizimle, bizim medeniyetimizin değerleriyle tanışmayı bekleyenler var. Bu yüzden, ilim, irfan ve kültür konusunda yaşadığımız fetret devrine son vermeliyiz. Üstad Necip Fazıl’ın deyişiyle, ‘Yüzüstü sürünmeye dair isyanımızı, itirazımızı’ harekete geçirirsek, bir başka üstadımız Sezai Karakoç’un vazedişiyle ‘Kendi değerlerimizin, birikimimizin, kaidelerimizin üzerinde yeniden dirilirsek’ önce Sakarya, sonra Türkiye ve nihayet insanlık ayağa kalkacak. Medeniyet davamızın aydınlarından Yusuf Kaplan’ın o muhteşem tespitiyle “Dilini yitiren toplumların yerlerini bulmaları, yerlerini yitirenlerin yönlerini bulmaları mümkün değil.” Biz, uzun süredir dilsiz ve yersiziz. Medeniyet fikrimizi, ilim, irfan ve kültür sütunları üzerine temellendireceğiz. Bu, tefekkür ve tevekkül kurgusunu hayata geçirmiş adanmış gönüllerin işidir.  Bu salon o gönül erlerinin temsilcileriyle doludur. Bu salon, Eğitim-Bir-Senlilerin medeniyet davasına adanmışlığının sembolüdür.



 

Eğitim Sistemimizi ve İletişim Dilimizi Güncellemeliyiz

 

Medeniyetimizin inşa ve ihyası,  ülkemizi bu büyük davanın mekânı haline getirmeyi gerektiriyor. İşte bu yüzden Büyük Türkiye diyoruz. Güçlü Türkiye için demokratikleşme adımlarımızı daha da hızlandırmalıyız. Eğitim sistemimizi ve iletişim dilimizi güncellemeliyiz. Çözüm süreciyle eş zamanlı olarak Romanların toplumsal kabulündeki sorunları da bir an önce aşmalıyız. Alevi açılımını hızlandırmalıyız. Alevi-Sünni çatışması planlarını bertaraf ederken, Alevi kardeşlerimizin isteklerine de daha duyarlı olmalıyız. İdeolojik maskelerinin altına gizlenerek Alevi vatandaşlarımızı sokağa çekmek, Çorum, Maraş ve Madımak ateşini yeniden yakmak isteyen çetelere fırsat vermemeliyiz. Okmeydanı’nda faili meçhul kurşuna kurban verdiğimiz Uğur Kurt kardeşimizin ölümünden duyduğumuz acıyla Gazze’ye insanlık taşıyan Mavi Marmara’nın son şehidi Uğur Süleyman Söylemez kardeşimizin acısını yarıştırmaya yeltenen insan müsveddelerine malzeme vermemeliyiz.

 

Mavi Marmara’da gerçekleşen İsrail vahşetinin, dördüncü yılı dolacak. Üç gün önce, Mavi Marmara davasında, İsrail Cinayet Kuvvetlerinin komutanları hakkında yakalama kararı çıktı. Yakalanmaları için Kırmızı bülten çıkarılacak. Bu vesileyle, Filistin ve Gazze’de ölüm ve kan kusan zorba İsrail’i lanetliyorum. İsrail askerlerinin vahşi saldırısında hayatını kaybeden on şehidimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.  Bu arada, 31 Mayıs Cumartesigünü İstanbul’da gerçekleştirilecek “Mavi Marmara Yürüyüşü”ne mutlaka katılalım.  İsrail’in vahşetini dünyaya bir kez daha hatırlatalım. Unutmayalım ki; Mavi Marmara, İsrail’in kâbusudur ve öyle kalacak.


 

Sultan Fatih’in Maharetini, Akşemseddin’in Marifetini Bu Zamana Taşımalıyız

 

Öncelikle gençlerimizde fetih ruhunu, fetih şuurunu ikame etmeliyiz. Sultan Fatih’in maharetini, Akşemseddin’in marifetini bu zamana taşımalıyız. Fatih’e hayran olma, Akşemseddin’e öykünme kolaycılığından kurtulmalı, her gencin Fatih, her eğitimcinin Akşemseddin olabileceği bir iklim oluşturmalıyız. Siber âleme esir düşen, yozlaşan ve yalnızlaşan gençlerimize yeni bir teklif sunmalıyız. Öğretmenlerimiz, yanındaki, yakınındaki, sokağındaki, okulundaki, sınıfındaki gençlere Akşemseddin sorumluluğunu üstlense, fetih idrakiyle uzayı keşfeden, uzayı fetheden yüzbinlerce Fatihimiz olur.  Genç-Memur-Sen’i, bu hedefe varmak için kurduk.  Bütün Türkiye’de örgütlenen Genç Memur-Sen’le, çağın insanı, Kur’an’ın Müslümanı gençler yetiştireceğiz. Yeni Cemil Meriç’ler, Sezai Karakoç’lar Mehmet Akif İnan’lar, Seyyid Kutuplar, çağın İbn-i Sinaları, Gazali’lerini ortaya çıkaracağız. İstanbul’un fethinin 561 yılı kutluyoruz. Bu anlamlı günde Fetih şehri İstanbul’dayız. Fethin simgesi, Fatihin mirası Ayasofya’nın ise uzağındayız. 31 Mayıs Cumartesi günü Kâbe İmamı, Ayasofya’da sabah namazı kıldıracak. Ancak, içinde değil bahçesinde. Çünkü Sultan Fatih’in bize cami olarak emanet ettiği Ayasofya 1934 yılında müze yapıldı. Ayasofya tam 80 yıldır, İslam’a, Müslümana, secdeye hasret. Fatihin vasiyeti tam 80 yıldır yok sayılıyor. Üstad Necip Fazıl; “Ayasofya'nın kapılarıyla beraber ruhumuzu kilitlediler.” diyerek isyan ediyor. Arkasından ekliyor ve diyor ki; “Ayasofya açılmalıdır. Türk'ün bahtıyla beraber açılmalıdır. Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak.”

 

Ayasofya Camii’ni Bize Hediye Edin

 

Gün bugündür. Fatih’in vasiyetine ihanete son verme, “Ayasofya açılacak” diyen Üstad’ın hayalini gerçekleştirme günüdür. Biliyorum ki; Ayasofya’yı müze zulmünden kurtarmak, ezan sesiyle yeniden buluşturmak, abdestli bedenlerle tanıştırmak isterseniz. Ayasofya’nın yeniden fethini en az bizim kadar istersiniz. Millet arkanızdadır. Memur-Sen, Eğitim-Bir-Sen yanınızdadır. Müslüman coğrafya destekçinizdir. Ayasofya’nın sırtına yüklenmiş müze zulmünü bitirin. İstanbul’un fethine düşen gölgeyi temizleyin ve Ayasofya Camii’ni bize hediye edin.

 

 

Ağustos’ta Ataması Yapılacak Öğretmen Sayısının Artırılmasını İstiyoruz

 

Ayasofya cami olarak açılsın derken, sizlere Akşemseddin olmayı yeni Fatihler bulmayı teklif ederken, çok rahatım. Çünkü Yeni Türkiye buna müsait. 4+4+4 eğitim sistemiyle, çocuklarımızı, gençlerimizi hepsinden önemlisi geleceğimizi kesintisiz eğitim dayatmasından kurtardık. Kuran-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Temel dini bilgiler derslerini ekleyerek değerler eğitiminin alt yapısını kurduk. Okul içi kışla uygulaması Andımız ve Milli Güvenlik dersine son verdik. Geçte olsa, bize büyük bedeller ödeten vesayetçi eğitim sisteminden kurtulduk. Bu noktada, 4+4+4 eğitim sisteminin hayata geçmesinde 18. Milli Eğitim Şura’sındaki teklifleriyle öncü olan Eğitim-Bir-Sen teşkilatına iyi ki varsınız diyorum. Siyasi kararlılığıyla eğitim reformlarını hayata geçiren Sayın Başbakanımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Eğitim sistemindeki reformları kalıcı kılacak olan, okullarda boş ders kalmaması ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin olmasıdır. Bir yanda atama bekleyen yüz binlerce öğretmen ve diğer yanda yüz binden fazla öğretmen açığı var. Öğretmen adayları, Haziran’da atama yapılmasını bekliyorlar. Atama bekleyen öğretmenlerimizin Haziran’da atama yapılması talebini buradan iletiyoruz. Bu mümkün değilse, Ağustos’ta ataması yapılacak öğretmen sayısının artırılmasını istiyoruz.

 


 

Akademik Personelin Ücretlerinin Artırılmasını Talep Ediyoruz

 

Eğitim sistemimiz, yapılan reformlarla büyük oranda değişti. Ne yazık ki, üniversitelerimizde görev yapan akademisyenlerin mali ve sosyal hakları fazla değişmedi. Akademik personelin reel maaş kaybı var. Akademik personelin ücretlerinin artırılmasını istiyoruz. Sayın Başbakanım bu akşam, akademisyenlerimize zam müjdesi vermenizi bekliyoruz.

 

Öğretmenlerin Ek Göstergesi 3600’e Çıkarılmalıdır

 

Silahlı Kuvvetlerde görev yapan astsubaylarımızın ek göstergeleri sizin döneminizde 3600’e yükseltildi. İyi de yapıldı. Eşyaya yön veren mühendislerimizin ek göstergeleri yıllardan beri 3600. Daha da arttırılmalı. Çocuklarımızın kişiliğine yön veren, insanı işleyen öğretmenlerimizin de ek göstergesinin 3600’e çıkarılmasını istiyoruz. Diğer hizmet sınıflarındaki arkadaşlarımızın ek göstergelerinin arttırılmasını, yardımcı hizmetler sınıfındaki arkadaşlarımızın ek göstergeden yararlandırılmasını talep ediyoruz.

 

Ek Ders Birim Ücretinin Artırılmasını İstiyoruz

 

Öğretmenlerimizin ek ders ücretlerine münhasır zam, uzunca bir süredir yapılmadı. Ek ders ücreti, 10 TL’nin altındadır. 5 dakika süren taksi yolculuğunun ücreti 10 TL’nin çok üstünde iken 40 ya da 50 dakika süren irfan ve hikmet yolculuğunun ücretinin 10 TL’nin altında olmasını siz de makul bulmazsınız. Ek ders ücretinin en az 15 TL’ye yükseltilmesi talebimize olumlu cevap vereceğinize inanıyorum.

 

Nöbet Görevine Ücret Ödenmelidir

 

Bunun yanında, öğretmenlerimizin nöbet ücreti sorununun da giderilmesi talebimiz var. Kendisine nöbet tutturulan öğretmenlerimize hiçbir ücret verilmiyor. Öğretmenin nöbet görevi angarya olmasın diyoruz ve her nöbet günü için öğretmenlerimize 4 saat nöbet ücreti verilmesini talep ediyoruz.

 

  

Kravat Takma Zorunluluğu Kaldırılsın

 

Kamuda başörtüsüne uygulanan yasağın kaldırılmasını, büyük bir reform olarak görüyor ve size teşekkür ediyoruz.  Bu yasağın kaldırılması için Memur-Sen olarak büyük emek harcadık. 12 Milyon 300 bin imza topladık. Sivil itaatsizlik eylemleri yaptık. Sonunda birlikte başardık.  Bu tarihi bir adımdır. Başta 28 Şubat olmak üzere bütün darbe ve darbecilerle hesaplaşmaktır. Eğitim, çalışma ve siyaset hakkı boyutuyla ayırımcılığın sona ermesidir. Ancak, reform bazı yönlerden eksik kaldı. Başörtüsü yasağı, üniformalı görevler ve yargı mensupları için devam ediyor. Bu görevler ve kurumlarda da başörtüsü yasağı kaldırılmalıdır. Ayrıca, erkek kamu görevlilerine yönelik kravat takma ve kravat takmayı gerektiren kıyafetler giyme zorunluluğunun da kaldırılmasını istiyoruz. Yaz aylarında sorun olmayan kravatsızlık diğer mevsimlerde niye sorun olarak görülüyor. Sıcaktan kurtulmak için çıkartılan kravatı, yasaktan kurtulmak için zorunlu olmaktan da çıkartalım. 

 

Öğrencilere Yönelik Başörtüsü Yasağı Tamamen Kaldırılsın

 

Diğer taraftan, Milli Eğitim Bakanlığı bazı derslerde ve okullarda öğrencilerimiz için başörtüsü yasağına son verdi. Bu durum, diğer okullar ve dersler için sanki bu yasak doğruymuş algısı oluşturdu. Biz, başörtüsünü bir kılık-kıyafet tercihi olarak değil bir inanç terkibi olarak görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nca ilgili yönetmelikte değişiklik yapılarak okul ve ders ayırımı olmadan öğrencilere yönelik başörtüsü yasağı tamamen kaldırılsın istiyoruz.  

 

Karma Eğitim Mecburiyetine Son Verilmelidir

 

28 Şubat artığı “karma eğitim” dayatması da halen devam ediyor. Karma eğitim mecburiyetine de son verilmelidir.

 

4/C’li Personelin Kadro Müjdesi Bekliyoruz

 

Bunun yanında, Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda büyük oranda uzlaştığımız disiplin cezalarının affına, 2005 sonrası göreve başlayanlara bir derece verilmesine, 4/C’li personelin kadroya geçirilmesine, emekli ikramiyesindeki otuz yıllık sınırlamanın kaldırılmasına ilişkin taleplerimizi bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Özellikle kamudaki taşeronlaşmaya son verilmesinin dillendirildiği bu süreçte, 4/C’li kardeşlerimizin kadroya geçişine ilişkin müjdenin verileceğini umuyorum.  Bu akşam ifade ettiğim taleplerimizi Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olarak hayata geçirmenizi bekliyor, bu talepleri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a taşımaktan bizi kurtaracağınıza inanıyoruz.

 

İşçi-Memur Ayırımının Kaldırılmasını İstemiyoruz

 

Memur-Sen olarak, işçi-memur ayırımının kaldırılmasını istemiyoruz.“Çalışanlar” altında birleştirilme fikrine sıcak bakmıyor, yakınlaşmayı aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde, işçi-memur ayırımı var. Sadece aynı sendikaya üye olma konusunda birleşiyorlar. İşçi kardeşlerimizle aramızdaki emekli maaşı ve emekli ikramiyesi gibi farklılıklara son verme hedefinizi de destekliyoruz. Bunun için işçi ve memur ayırımı kaldırmaya gerek yok. İşçi ve memurların emekli ikramiyesi ile emekli maaşına ilişkin hesaplama ve içerik farklılıklarını giderecek yasal düzenleme yapılması yeterli olacaktır.

 

Büyük Türkiye, Anadolu’yu Hikmet Eğitiminin Merkezi Yapmaktır

 

Büyük Türkiye diyoruz, Büyük Türkiye’ye inanıyoruz. Çünkü Büyük ve Güçlü Türkiye, Batının kan uygarlığının ve sömürü düzeninin sona erişidir. Birleşmiş Milletlerin köhne yapısının terk edilişi, Birleşmiş Yüreklerin insanlığa merhamet ve adalet getirişidir. Büyük Türkiye, sivil ve yeni anayasayla yol almaktır. Büyük Türkiye, medeniyet davasını şaha kaldırmaktır. Büyük Türkiye, Anadolu’yu hikmet eğitiminin merkezi yapmaktır. Büyük Türkiye, paralel, dikey, yatay bütün vesayet hayallerini çöpe atmaktır. Büyük Türkiye, millete tuzak kuranlara haddini bildirmek, millet için çalışanlara hakkını teslim etmektir. Evet, hem Büyük Türkiye’yi hem de kadim medeniyeti birlikte inşa edeceğiz.  Başarmak zorundayız ve başaracağız inşallah Milletimize, söz veriyoruz. Büyük Türkiye’yi hayata geçireceğiz. Dünyaya ve bütün insanlığa söz veriyoruz. İnsanlığı, adalet ve merhamet yüklü medeniyetimizle buluşturacağız. Dünyaya barışı, huzuru, kardeşliği hediye edeceğiz.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum