PISA uzmanı, eğitimdeki yanlışları anlattı
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda Türk öğrencilerin fende “sıfır” çekmesi, matematikte de yüzde 1 gibi puan alması moral bozdu. New York Üniversitesi’nden Doç. Dr. Selçuk Şirin, “Sistematik reform gerekli. 4-5 model ortaya çıkar, uygulama ya
Ülke gündeminde eğitim, daima siyasetin gölgesinde kalıyor. Politikacılar, öğrencilerin ‘nasıl bir Türkiye’ için yetiştirildiğini pek sorgulamıyor. Büyük laflar etmeye gerek yok. Eğitim sistemimizi sık sık değiştirsek de yarının lider kadrolarını yetiştirmekte zorlanıyoruz. Çünkü “veriye dayalı” ölçümlerle hareket etmiyoruz. Eğer böyle yapsaydık, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda (PISA) 15 yaş grubunda son yapılan ölçmelerde Türk öğrenciler, fen derslerinden “sıfır” çekmez, matematikte de yüzde 1’lerde kalmazdı.
65 ülke programda
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından 2000’den bu yana her 3 yılda bir yapılan PISA sınavları, öğrencilerin okuma becerileri, matematik ve fen alanlarındaki okur yazarlığını ölçüyor. 2012’de bu programa 34’ü OECD üyesi 65 ülke katıldı. 2003’ten bu yana yer aldığımız ölçmelerde ne yazık ki bir “Türkiye Mucizesi”ni gösteremedik. Bu haftaki söyleşimizde kendisi de PISA ölçümleriyle ilgili çalışan New York Üniversitesi Steinhardt Kültür, Eğitim ve İnsani Gelişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Selçuk Şirin’le konuyu masaya yatırdık.
Sistematik reform
*Selçuk Bey, PISA sonuçları, öğrencilerimizin 20-30 yıl önceki sorunları hâlâ yaşadığını ortaya koydu. Sizce sistemdeki hatalar nelerdir?
Sistemin en temel sıkıntı noktası şu; reform yaparken yeni bir uygulamayı yöntemi, modeli, müfredatı, sınavı, ne derseniz eğitime dair her şeyi gündeme getiriyoruz ama “sistematik reform” yapmıyoruz.
*Sistematik reform nedir?
Başarılı uygulamalara baktığımızda, veriye dayalı reform demektir. Önce, sıkıntıları veriyle tespit etmeniz lazım. Ondan sonra bu noktaları, sistemin aksayan tarafları neyse çözümlerini hem içeriden hem dışarıdan ‘geniş bir katılımla’ tartışmanız gerek. Yani, “En iyisini ben bilirim” demek yerine ‘Ben de bilmiyorum, sen de bilmiyorsun, hadi bir araya gelelim’ demek lazım.
Kobay olmasınlar
*Sanki bunlar yapılıyor ama uygulamada başarılı olamıyoruz?
Bakın, en önemli şey, bu meşveret ve görüşmeden sonraki süreçtir. 4-5 model çıkar ortaya. Bu modelleri alırsınız, pilot uygulamalarla
etkinliğini analiz edersiniz, en başarılı uygulamayı da bütün Türkiye’ye yayarsınız. Böyle olunca da çocukları ‘kobay’ gibi kullanmamış olursunuz, uygulamaya geçen reformlar daha önce test edilmiş ve sonucu alınmış olduğu için herhangi bir risk içermez.
*PISA’da alınan sonuçlar böyle devam ederse, gelecekte işgücü piyasasında Türkiye geri mi kalacak?
Aldığımız sınav sonuçlarıyla nasıl kalkınıp işbirliği yapacağız? ‘Dünya giderek globalleşiyor’ deniyor. Kahve ve şeker farklı ülkelerden geliyor. Cep telefonlarının parçaları da öyle. Artık, ülkeler milli eğitimlerini ‘milli’ tutamıyor.
Dünyadan koparız
*Küreselleşmeyle artık milli eğitimdeki ‘milli’ sözcüğü öldü mü?
Öldü tabii ki. Çünkü, eğitimi siz milli ve kapalı tuttuğunuz zaman kendi becerilerinizi burada tatmin edebilirsiniz ama bir eleman yurtdışına gidip iş yapamıyorsa siz uzun vadede dünyanın global ekonomik sisteminden kopuyorsunuz. Dolayısıyla global sistemle mücadele etmek için beceriler nelerdir diye bunlar belirleniyor. Ayrıca yetişkinlerle ilgili iş dünyasına katılım ve ölçümler alınıyor. PIAC deniliyor. Türkiye buraya katılmıyor. Katılmamız lazım. Çünkü PISA sonuçlarıyla PIAC sonuçları neredeyse birebir örtüşüyor.
SIFIR ÇEKMENiN nedeni test sınavları
*Geçenlerde, “Geleceğin Liderliği” konulu bir görüşmeye katıldım. Bu alanda sorunlarımız olacağından söz edildi. Bu kaygılar doğru mu?
O liderler nereden çıkacak? Temel bilgilere sahip, sadece 4 işlemi yapanlarla oturup çok işlemli, çok bilinmeyenli bir denklemi çözerek bir mühendislik harikası yaratılması zor. Fen bilimlerinde Türkiye PISA’da 6’ıncı yani en üst basamakta ölçüldü. Bu yüzde 1 bile değil, o seviyede
doğru çözüp başarılı olanların oranı “sıfır.”
*Böyle çıkmasından neleri sorumlu tutmalıyız?
Sıfır çıkmasının birçok nedeni var. Eğer sınavlar onu ölçmüyorsa en önemli nedeni, ÖSYM’nin ‘çoktan seçmeli’ sınavı, yani test sınavlarıdır. Bununla temel becerileri ölçüyorsunuz. Oysa PISA sınavının yarısı çoktan seçmeli, diğer yarısı ise “boşluk yazmalı” ve kompozisyon geliştirmeli.
Okul öncesi eğitim çok önemli
* Okulöncesi eğitim, çocuklarımızın geleceği için ne kadar önemli?
Türkiye’de okul öncesi eğitim alan çocuklarla almayan çocukları kıyaslayabilecek bir veri tabanımız var. 15 yaşına geldiği zaman matematikte, fende ve Türkçe’de okulöncesi alan çocuk, almayandan 1,5 yıl önde. O 1,5 yıl üniversiteye girişte bir o kadar avantajlı oluyor. İşe girişte de öyle. Şimdi biz tüm çocuklara okulöncesi eğitim verebilseydik, OECD ülkeleri arasında birinci olmuştuk. Oysa PISA’da 33 ülke içinde sondan üçüncüyüz.
Temel eğitimde Asya mucizesi
*Başta Çin olmak üzere Asya ülkeleri temel eğitimde başarıyı nasıl sağlıyorlar?
Evet, temel eğitimde gerçekten Asya mucizesi diye bir kavram var. Çünkü dünyada en başarılı sistemler, Asya’da. Mesela, PISA’da Şanghay birinci oldu. Çin içinde bir uygulama yöntemi Şanghay. Orada uygulanıyor, sonra da bütün Çin’e yayılıyor. Singapur ikinci olarak son derece başarılı. Üçüncü olan Güney Kore hem PISA hem de başka sınavlarda mesela Tims’de ilk üçte.
4 kural uyguluyorlar
*Bu ülkelerdeki sistemlerin sırrı nedir?
Üç ülkenin dört temel özelliği var. Birincisi öğretmene değer veriyorlar, bu sosyo-ekonomik anlamda da maaşa tekabül ediyor. İkincisi eğitim politikasında bir tutarlılık var. Eğer bir ülkenin eğitiminde reform yapmak istiyorsanız, “1 liram var hocam” diyorsanız, çok net ve yalın bir yanıtı var: “Okulöncesi eğitime yatıracaksınız.” Dolayısıyla öğretmen kalitesi, politik tutarlılık ve okulöncesi eğitim dedik. Dördüncüsü eğitim politikalarıyla uygulanan sistem arasında bir özdeşlik olmalı. Oysa Türkiye’de uygulama ile sistem birbirleriyle örtüşmüyor. Böyle bir sorumuz var.
Sadece FATiH’le başarı gelmez
*Başarılı ülkeler, neden teknolojiyi kullanmıyorlar? Oysa bizde FATİH projesi gündemde.
O projesiyle Finlandiya veya Vietnam’da gerçekleşen mucizeyi başaramazsınız. İki ülkede de öğrencilerin tamamı, “Ben okulda durmak istiyorum, okula gidiyorum” diyor. Öğrenmek son derece eğlenceli bir maceradır. İyi bir roman okurken 3’üncü sayfaya kadar sıkılırsınız ama üçüncü sayfadan sonra kimse sizi tutamaz. Öğretmenin görevi size o ilk 3 sayfayı okutmak.
Değişen dünyaya hazır olmalıyız
*Finlandiya, PISA’da nasıl birincilik alıyor?
Bu ülke, bütün PISA çalışmalarında birinciydi hep ama son 3 yılda düşme oldu. Bu ülkenin başarı modelini kopya edenler de var. Mesela Vietnam, adeta ikinci Finlandiya oldu. Bu iki ülke de “öğretmen”e çok değer verdiler. Eğitimde başarı için önce öğretmenlere değer verilmesi gerekiyor. Öğretmenliğin profesyonel bir mesleğe dönüştürülmesi lazım. Bu mesleği devam ettirmek için de kendinizi yenilemeniz lazım sürekli. Eğitimin maksadı, çocuklarımızı, yeni kuşağı geleceğin dünyasına hazırlamaktır. Bunun için de dünyada her şey sürekli değiştiğine göre siz de çocuklarınızı değişen dünyaya göre hazırlamanız lazım.
4+4+4 sisteminde sıkıntı okul öncesinde
* “4+4+4” sistemi için neler düşünüyorsunuz?
Bu sistemin iyi tarafı temel eğitim yıllarının artırılması. Bu iyi bir şey. Dünyada temel eğitim 12 yıl, bizde de öyle oldu.
*Sistemde sizce en büyük sıkıntı nedir?
En büyük sıkıntı okulöncesi eğitime ağırlık verilmiş olmamasında. Doğruyu söylemek gerekirse eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş döneminde okul öncesi eğitimde bir reform başlatıldı. 3 yıllık bir plan çerçevesinde Türkiye’yi 3 bölgeye böldüler çok sistematik biçimde. Her yıl belli bölgeler katılıyordu. Bir atılım yapıldı o zaman, çok güzel bir uygulamaydı.
Google varken ezbere eğitim hamallık oldu
*Ezber eğitimle öğrenciler bilgiyi analiz edemiyor değil mi?
Evet, artık dünyada Google ile birlikte veriye, bilgiye ulaşmak “hamallık” oldu. Yani, biz eğitimde bilginin tekrarını ölçüyoruz, dünya ise bilgiyi nerede nasıl kullanacağını ölçüyor. Sorun bu. Bizdeki ölçme sistemi, bilginin tekrarından çıkıp bilginin kullanımı, eleştirel düşünce, tahayyül etme, sentez-analiz yeteneklerini ödüllendiren bir eğitim ölçme ve değerlendirme sistemine ihtiyacımız var. Hem acil olarak...
RÖPORTAJ / PERİHAN ÇAKIROĞLU - BUGÜN GAZETESİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.