"Bitişik El Yazısı" Zorunluluğu Kaldırıldı Ama...

Hüseyin ÖZKAN

"BİTİŞİK EĞİK EL YAZISI" ZORUNLULUĞU KALDIRILDI AMA...

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, genel olarak "el yazısı" olarak bilinen, bitişik eğik el yazısı zorunluluğunun 2017-2018 Eğitim Öğretim yılında kaldırılacağının müjdesini verdi. Müjde diyorum çünkü bu öncelikle öğrenciler olmak üzere, öğretmenler ve en az çocukları kadar zorlanan veliler için de müjdeli bir karardı. Herkes için iyi oldu. Çocuklar; bir yıl içinde, hatta genellikle Mayıs ayı içinde kutlanan "okuma bayramına" kadar hem okuma, hem yazma öğrenmeleri gerekiyordu. Hem de bitişik eğik yazı yazabilmeleri bekleniyordu. Olmadı tabii ki... Bir çok zorluklar yaşandı. Bakanlık yeni müfredat taslağını kamuoyuna tartışmaya açtığı günlerde ilkokul okuma yazma konusuyla ilgili 16/01/2017 tarihinde aşağıda bir bölümünü yayınladığım yazı kaleme almıştım.

Yazının bir bölümü şöyleydi;

"Okuma yazma uygulamaları okul hayatına (genellikle) yeni başlayan öğrencilerin ilk karşılaştıkları bir çalışmadır. Okuma yazma uygulamaları "okuma ve yazma" etkinliklerinin birlikte yürütüldüğü bir uygulamadır.  Okul hayatının ilkleri olması nedeniyle, okuma yazma etkinlikleri okulu sevme ya da okuldan soğumanın en keskin çizgisini teşkil eder.

Müfredat taslağı incelendiğinde  okumanın harf yöntemiyle yani önce harflerin öğretilmesi daha sonra hecelerin daha sonra da kelimelerin oluşturulması şeklinde olduğu, en son ise cümlelerin oluşturulduğu bir yöntem olduğu görülmektedir. Öngörülen yazma tekniği ise bitişik el yazısıdır.

Ancak şu ifade edilmelidir ki; bitişik yazı, neredeyse birinci sınıfın birinci döneminde okumaya yazmaya geçilen bir öğretim sisteminde öğrenciler için bıktırıcı bir süreç olmaktadır. Bu uygulama, (başka tartışmaları saklı tutarak) en az 3. sınıfa kadar sadece okuma yazma çalışması devam ettirildiğinde anlamlı olabilecektir. Aksi halde öğrencileri okuldan soğutabileceği de bir gerçektir.                                                  

Ayrıca ortaokullarda öğrencilerin yazıları şöyle bir incelendiğinde, bitişik yazının ilkokul sıralarında kaldığı süreklilik arz etmediği de görülecektir. Yani öğrenciler zorlandıkları bu yazı türü ile yazmayı ortaokula geçtiklerinde bırakmaktadırlar. Dolayısıyla sekteye uğrayan bu süreç kargaşaya neden olmakta, öğrencilerin yazıları okunamaz hale gelebilmektedir. Buna rağmen, görülüyor ki bitişik yazı, müfredat taslağında yerini korumaktadır.

Okuma yazma etkinliklerinin diğer ayağı okumadır. Okuma öğretim yönteminin de yazma ile birlikte harf yöntemiyle yapılacağı müfredat taslağında aynı şekilde yerini korumaktadır. Bu yöntem anlamlı bütünden yola çıkarak okumaya geçilmektense soyut şekillerin ezberlenmesi ve bitiştirilerek anlamlı bütüne ulaşmayı hedeflenmektedir. Bu haliyle öngörülen yöntem  ezberci bir yönteme denk gelmektedir. Çalışmaların sonucunda ise bu yöntemle okuma yazma öğrenen çocukların okumayı hızlandıramadıkları, ayrıca okuduklarını anlamada güçlük çektikleri süreç değerlendirilmesinde görülen problemler arasındadır.                                            

Bunun yanında, anlamlı bütünden yola çıkılarak uygulanan okuma etkinliği (tümden gelim) yönteminin ise gözün görme genişliğini genişlettiği ve çocuğun cümlenin tümünü gördüğü bu nedenle de daha hızlı okuduğu ve anladığı ifade edilmektedir. Ayrıca bu yaş grubunun önce bütünü algıladığı daha sonra ayrıntıyı gördüğü bilim çevrelerince de kabul görmektedir.

Ayrıca konuyla bağlantısı olması bakımından şu da ifade edilebilir; Çocukların genel gelişimi, genelden özele doğrudur. Çocuklar önce tüm vücuduyla hareket eder, büyük kaslarını kullanır. Daha sonra belli bir etkinlilikle ilgili organını kullanabilir hale gelir. Örneğin; çocuk top oynarken önce bütün vücuduyla topu tutmaya çalışır. Daha sonra küçük kasları geliştikçe sadece elleriyle hatta parmaklarıyla topu tutabilir hale gelir. Öğrenme de bu gelişim özelliklerine göre oluşur. Çocuk genelden özele doğru öğrendiği gibi okuma yazmada da bu kurala uygun öğrenir.

Dolayısıyla MEB müfredat taslağında yer alan okuma yazma öğretiminin (bitişik yazı ve harf yönteminin) çocukların sınıf gelişimlerine uygun bir yöntem olmadığını yeniden çocuk gelişim uzmanları ve pedagoglarca yeniden değerlendirilmesi gerektiği ortadadır. " (*)

Bu güne gelindiğinde ise el yazısı zorunluluğunun kaldırıldığı haberleri almaktayız. Bu sevindirici bir gelişme olmakla birlikte,  yukarıda belirttiğim üzere, okuma ve yazma öğretim etkinlikleri birlikte yürütülmesi gereken bir süreçtir. Dolayısıyla hızlı okuyabilme, okuduğunu anlayabilme ve okunaklı yazabilme konuları yeniden birlikte ele alınmalıdır. Öğrencilerin genel gelişim süreçlerine uygun olan "genelden özele ve tümden ayrıntıya" ilkesine dayanan bir okuma yazma öğrenme etkinliği planlanmalı ve programa da bu şekilde eklenmelidir. Yani el yazısı zorunluluğu kaldırılırken, aynı zamanda da ilk okuma ve yazma öğretme etkinliklerinin de tümden gelim yöntemi kullanılacak şekilde yenilenmelidir.

Bunun yanında programa yansıtılması gereken başka bir konu da oyun temelli ve yaparak yaşayarak öğrenmenin alt yapısı olmalıdır.  Öğretim yönteminin oyun temelli ve materyal kullanarak uygulanması, öğrenme sürecini cazip hale getirecektir. Bu sayede çoğunlukla okul ile yeni tanışmış öğrencinin gözünde  okul daha çekici hale gelecektir. Hatta bazı öğrencilerde gelişen, "okula gitmek istememe", "bıkma", "okuldan soğuma" davranışları da bu sayede engellenmiş olacaktır.

Günümüzde "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu" (!) tanısı almış, ilaç kullanan öğrencilerin sayısının günden güne artış eğilimi de gösterdiği düşünüldüğünde bu konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. "Bu kadar çocuk gerçekten hiperaktif mi ve bu çocukların gerçekten dikkatleri mi dağınık? Bu çocukların 40 dakika sırada oturabilmelerini sağlamak için "bilinen" şu ilacı kullanmaları mı gerekiyor? Ya da bu yaş çocuğu, öğrenmek için 40 dakika hareketsiz durmak zorunda mıdır? Yoksa okullar ve programlar çocukların gelişim özelliklerine uygun yapılmıyor mu acaba? Bu soru biz büyüklerin içini acıtan büyük bir soru ve sorun olmalıdır.

                      

Dolayısıyla; birinci sınıfta okuma yazma etkinliklerinde öğrencileri 40 dakika sırada hareketsiz bir şekilde oturtarak dersi izlemeleri istenmemelidir. Bu tür programlar artık  yerini çocuğun fiziksel, psikolojik, pedagojik ve bilimsel ilkelere göre hazırlanmış programlara bırakmalıdır. Bu gün bitişik eğik el yazısı zorunluluğu kaldırılırken, değinilen tüm bu konularla çerçeve genişletilerek yeniden değerlendirilmelidir. Ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı nesiller yetiştirmeyi hedefleyen biz büyüklerin ve yetkililerin en önemli sorumluluğudur.

 

Hüseyin Özkan

Eğitim Bilimi Uzmanı

 

            * Hüseyin ÖZKAN, 16/01/2017 tarihli "MEB Müfredat Değişikliği Değerlendirmesi"  yazısından alıntı.

               https://www.turkiyeegitim.com/meb-mufredat-degisikligi-degerlendirmesi-774yy.htm

                                               

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.