Çocuğu Dinlemek: Çocuğun Sessiz Çığlıklarını Duymak

Vedat Ali İNAM

“Bir çocuğu gerçekten dinlemek, yalnızca sesini duymak değil; onun sessiz çığlıklarını fark edebilmektir.”

Doğduğu andan itibaren çocuk sesleri, bir evin ve ailenin en büyük neşe kaynağıdır. Hele konuşmaya başladığında çıkardığı anlamsız sesler bile aile içinde büyük anlam taşır. Herkes o sesleri dikkatle dinler, her kelimeye kendince bir anlam yükler.

Ne var ki günümüzde birçok çocuk, gerçekten bir şey anlatmak istediğinde; yani sözleriyle ya da davranışlarıyla iç dünyasını ifade etmeye çalıştığında, çevresindekilerin “ona ayırabilecek vakitleri olmadığı gerçeğiyle” tanışır.

O anlarda çocuk, kendini anlatmak isterken karşılaştığı ilgisizlik nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve sessizliğe sığınır.

Susmayı seçen çocuk artık gözleriyle, davranışlarıyla konuşur. Onu gerçekten duyabilen ebeveynler ve öğretmenler ise çocuğun yalnızca sözlerini değil, sessiz çığlıklarını da fark eder.

Çocuk yetiştirmek; yalnızca bilgi aktarmak, meslek sahibi olmasını sağlamak ya da akademik beceriler kazandırmak değildir. Bugün eğitimde başarı çoğu zaman not ortalamaları, sınav sonuçları ve test puanlarıyla ölçülüyor olsa da bir çocuğun sağlıklı gelişiminin temeli, duygusal ve sosyal farkındalıktır.

Gerçek başarı, hayat başarısıdır. Hedef; kalbiyle, zihniyle ve ruhuyla bir bütün olan, merhametli, adaletli, erdemli; kendine, ailesine ve insanlığa faydalı bireyler yetiştirebilmektir.

Bunu gerçekleştirmenin yolu, çocuğun sadece söylediklerini değil söyleyemediklerini de anlayabilmekten; kendi yaşantı ve deneyimlerimizle onun dünyasını anlayarak ona rehberlik edebilmekten geçer.

Kendi kalbimizle çocuğun tertemiz kalbi arasında bir köprü kurabildiğimizde, yapmamız gereken rehberliğin ilk adımını atmış oluruz.

Duygularını Tanıyan Çocuk, Hayata Güçlü Başlar

Sosyal ve duygusal gelişim, çocuğun kendi hislerini tanıması, anlaması ve yönetebilmesiyle başlar.

“Kızgınım.”, “Üzüldüm.”, “Korktum.” diyebilen çocuk, iç dünyasını tanımlayabiliyor demektir.

Duygularını bastırmak yerine ifade edebilen çocuk, stres ve zorluklarla daha sağlıklı başa çıkar.

Bu süreçte ebeveynlerin ve öğretmenlerin görevi, çocuğun her duygusuna yer açmak; hiçbir hissi ayıplamadan, bastırmadan kabul etmektir.

Çünkü bastırılan duygular, çoğu kez öfke, şiddet, korku, çekingenlik gibi birçok istenmeyen davranış biçimi olarak karşımıza çıkar.

Empati, Değer ve Sorumluluk

Bir çocuğun kalbine empatiyi yerleştirmek, ona tüm hayatı boyunca rehberlik edecek bir pusula vermektir.

Başkalarının duygularını anlayabilen, haksızlık karşısında susmayan, “Özür dilerim.”, “Teşekkür ederim.”, “Lütfen.” diyebilen çocuk; yalnızca iyi bir birey değil, vicdan sahibi bir insan olur.

Sorumluluk duygusu kazandırılarak büyütülen çocuklar, yaşıtları arasında fark edilir.

Masayı hazırlamak, bitkileri sulamak, sınırları ebeveynler tarafından belirlenmiş alışverişler yapmak, evcil hayvana mama vermek gibi küçük görevler; çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlar.

Çünkü “Görev verilen çocuk, güvenilen çocuk demektir.”

Kurallar özgürlüğü kısıtlamaz; aksine çocuğa düzen, güven ve sınır bilinci kazandırır.

Evde “yemek saati”, “oyuncak toplama” ya da “kitap zamanı” gibi küçük düzenlemeler bile çocukları disipline sokar.

Dinlemek: En Güçlü Eğitim Yöntemi

Çocukları “duymadan” dinlemek, yani dinliyormuş gibi yapmak, eğitimde sıkça yapılan büyük bir hatadır.

Oysa dinlemek; sessiz kalmak değil çocuğun duygusunu anlamaya çalışmaktır.

Bir çocuğu dinlemek, yalnızca onun sesini duymak değil onun sessiz çığlıklarını fark edebilmektir.

Bir çocuk “Kırıldım.” dediğinde hemen nasihat vermek yerine, onun duygusuna yer açmak gerekir.

“Seni anlıyorum, kırılmış olman doğal. Bu problemi nasıl çözeceğimizi konuşmak ister misin?” gibi ifadeler, bir çocuğun iç dünyasında mucizeler yaratabilir.

İyi dinlenen çocuk, ileride iyi dinleyen bir yetişkin olur.

Birlikte kitap okumak, hikâyeleri canlandırmak, oyunlar oynamak, konuşurken göz teması kurmak...

Bunlar, basit ama güçlü iletişim tohumlarıdır.

Unutmayalım; mutlu çocuklar, geleceğin mutlu bireyleridir.

Çocuğu anlamak, onun kalbine dokunmaktır.

Her çocuğun içinde bir ışık vardır; o ışığın sönmemesi, onu görebilen gözlere ve duyabilen yüreklere bağlıdır.

Bir çocuğun çığlıkları duyulduğunda, onun içindeki ışık hiç sönmez.

Çünkü çığlıklarını duymadığınız, kalbine ulaşamadığınız bir çocuğu eğitemezsiniz.

Sahi... Siz kaç çocuğun sesini duydunuz?

Kaç çocuğun sessizliğine ses oldunuz?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.