×
  • Anasayfa
  • GÜNDEM
  • MEB PERSONEL
  • KAMU PERSONELİ
  • EĞİTİM
  • AKADEMİK
  • SINAVLAR
  • SENDİKALAR
  • İLAN
  • SORU-CEVAP
  • SPOR
  • DOSYALAR
  • YAŞAM
  • TEKNOLOJİ
  • SAĞLIK
☰
  • Anasayfa
  • Foto Galeri
  • MEDYA

Diriliş rüyasının başladığı mekan

Kayı’ların Söğüt’teki ilk eseri olan Kuyulu Mescit, 1268’li yıllarında Ertuğrul Gazi tarafından yaptırılmıştır. Mescide sonradan eklenen giriş bölümü

26 Ekim 2016 Çarşamba 11:15
186

DİRİLİŞ RÜYASININ BAŞLADIĞI MEKAN

286

Mescide sonradan eklenen giriş bölümü ise 1902’li yıllarda Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın armağanıdır. Dolayısıyla Osmanlı’nın ilk ve son eserinin ikisi bir arada olduğu nadide bir mekandır Ertuğrul Gazi Kuyulu Mescidi.

386

Asıl adı "Ertuğrul Gazi Mescidi" olan Kuyulu Mescid'in çok ilginç bir hikâyesi var. Ertuğrul Gazi, Kayı boyunun beyi'dir. . 

486

Osmanlı'nın babası sayılan Ertuğrul Gazi, Ahlat'ta dünyaya gelmiş, göçebe hayatını sonlandırmak üzere bir sonbahar ayının kırağı çalan günlerinde dört yüz çadırla Söğüt’e gelir

586

Etrafındakilere nerede çok duman çıkıyorsa oraya yerleşeceğiz der. Söğüt düzlüğünün en kalabalık yerleşimi olan Rum mahallesine yakın çadırlar kurulur. Karşı mahalle Müslümanlarındır.

686

Rumların kendilerine ait bir kiliseleri vardır. Müslüman göçmenler Ertuğrul Gazi'den topluca ibadet etmeleri için bir Cami yaptırmasını isterler. Sen beysin buna gücün yeter derler.

786

Ertuğrul Gazi bu isteğe olumlu bakar. Camii'nin nerede yapılacağının istişaresi yapılır. Herkes Camii'nin karşıdaki Müslüman mahallesinde olmasını ister. Ertuğrul Gazi aksine Camii'nin Rum mahallesinde olmasını, kendilerinden etkilenecek Rumların Müslüman olacağını düşünür. 

886

Uzun tartışmalar sonucu Ertuğrul Gazi'nin isteği kabul edilir ama pek çok Müslüman bu karara itiraz edip gönül koyar. Ertuğrul Gazi, Camii'nin yapılacağı yere karar verir ve arsasını o bölgenin sakini olan arsa sahibi Rum’dan satın alır. 

986

Toplamda otuz kişinin birlikte namaz kılacağı elli dört metre karelik Camii 8 ayda inşâ edilir. Gönül koyan ve caminin niçin Rum mahallesinde kurulduğuna bir anlam veremeyen Müslümanlar Camii'ye gelmezler. 

1086

Ertuğrul Gazi bir gün kendisine hak vereceklerini düşünür ve sabırla bekler. O yıllarda Müslümanlar su ihtiyacını Söğüt deresinden karşılamaktadırlar. Ancak Rumlardan kötü niyetli bir grup dereye insanı öldürmeyen ama midesini bozan, rahatsız eden bir zehir atarlar. Ertuğrul Gazi dâhil herkes bu durumdan rahatsızlık duymaya başlamış. Dokunmasın diye sular kaynatılıp içilmeye başlanıyor. 

1186

Bir gece Ertuğrul Gazi bir rüya görür. Sabah uyandığında caminin girişinde bir söğüt ağacına bakar. Onun dallarındaki yeşilliği görünce rüyasını düşünür. Camii'nin girişinde bir yerde su olacağı kanaatine varır. Orasını kazar. Beş metreye iner su çıkmaz. (İşte Ertuğrul Gazi'nin kazmış olduğu kuyu)

1286

On metreye iner yine su çıkmaz. Ama ısrarından vazgeçmez on beş metrede billur gibi bir su Ertuğrul Gazi'ye "Merhaba" der. 

1386

Ertuğrul Gazi suyu gizler, bu durumu kimseye haber vermez. Kuyudan çıkan suyu 3 gün kendisi içer, zehirli olup olmadığını kontrol eder. 

1486

Sonra üç gün atına içirir ikisine de bir şey olmaz. Su temizdir. 

1586

O yıllarda caminin hemen yakınındaki Rum evlerinde yaşlı karı kocalar yaşarmış. Onlar su kıtlığı içinde günlerini geçirirmiş. Ertuğrul Gazi kuyudan çıkan bu temiz suyu onlara her gün götürmüş. Aradan günler geçer camiyi ve suyu merak eden Müslümanlardan biri gizlice kuyunun başına gelir. 

1686

O billur gibi suyu doldurmuş tam içecekken vazgeçer. Suyu içmemiş ama abdest almaya karar verir. O abdest alırken oradan geçen bir Rum onu izlemeye başlar. Ağzına üç kez su götürüp içmeden boşaltmasına bir anlam verememiş. Doğruca köyün bilgesine gitmiş. Bilge adamda şaşırıp kalmış. Rumlar bu durumu çok merak ederler ve bir gün bunu Ertuğrul Gazi'ye sormaya karar verirler. 

1786

Ertuğrul Gazi'de konuyu şu şekilde anlatır Rum ahaliye "O abdest alıyordu. Biz ola ki bilmeden ağzımızdan yanlış bir söz çıkmışsa kirli ağzımızı yıkayarak temizleriz ve Allah'a öyle ibadet ederiz" demiştir. 

1886

Ertuğrul Gazi, her gün bölgede yaşayan  yaşlı Rumlara su götürmeye devam etmiştir. Onlardan bir aile cami arsasını satan Rum’un annesi ile babası imiş. Ertuğrul Gazi'nin bu cömertliğinden ve insani tutumundan etkilenerek Müslüman olmaya karar verirler. 

1986

Bu aile ile birlikte kısa sürede 54 Rum Müslüman olup İslam ile şereflenirler. Bu manzara karşısında Ertuğrul Gazi'ye Camii'nin yapımında mekan seçiminde muhalefet eden Müslümanlar nedamet duyarak Ertuğrul Gazi'yi tebrik ederek kendisinden af dilemişlerdir. 

2086

Kuyulu Mescid'in kubbesine çıkan fotoğraf sanatçısı Cemil Şahin burada bir ayrıntıyı da fark ediyor.

2186

Kubbe üzerine yüzyıllar önce işlenmiş Kayı sembolü...

2286
2386
2486
2586
2686

KUTLU DİRİLİŞ'İN MİMARININ MANEVİ MEKANIERTUĞRUL GAZİ TÜRBESİ Söğüt denildiğinde ilk akla gelen yapıların başında hiç şüphe yok ki Ertuğrul Gazi’nin türbesi gelir. Ertuğrul Gazi Türbesi, Söğüt'teki en eski Osmanlı hatırasıdır. Bilindiği üzere Osman Gazi’nin babası olan Ertuğrul Gazi, kaynaklarda Osmanlı hanedanı içinde hakkında en az bilgi sahibi olunan kişilerdendir. Bu durumun en önemli nedeni ise hiç şüphesiz yaşadığı dönemde idare ettiği boyun pek de önemsenecek bir kuvvet teşkil etmemesiydi.  

2786

Ertuğrul Gazi hakkında kaynaklar 15. yüzyıldan itibaren bilgi vermeye başlarlar. Hakkında bilinen bazı veriler ise birbirini tutmamaktadır. Babasının adı hakkında bile tarihçiler arasında tam bir mutabakat sağlanamamıştır.

2886

Bazı kaynaklar babasının adını Gündüz Alp, bazıları da Süleyman Şah olarak verir. 

2986

Kesin olan bir şey varsa o da Ertuğrul Gazi’nin Söğüt ve civarında yaşadığıdır.

3086

Onun önderliğindeki Türkmenler kışın Söğüt’te kışlamakta, yaz mevsimlerinde ise Domaniç yaylasına çıkmaktaydılar. 

3186

Yine Ertuğrul Gazi, bölgedeki tekfurlarla ve Türkmenlerle zaman zaman mücadele etmekte, bazen de ittifaklar kurmaktaydı. Hayatının son demlerinde boy liderliğini oğlu Osman’a devrettiği bilinen Ertuğrul Gazi, muhtemelen 1280’li yılların başında vefat etmiştir.

3286

Ertuğrul Gazi Türbesi, muhtemelen Orhan Gazi zamanında inşa olunmuştur. İlerleyen yıllarda hem 18. yüzyılda III. Mustafa hem de 19. yüzyılda Sultan Abdülmecid ve Sultan İkinci Abdülhamid'in emriyle ciddi onarım ve eklemeler yapılmıştır. 

3386

Çam ağaçlarıyla gölgelenen türbenin girişinde sizi II. Abdülhamid döneminden yadigâr, kitabeli iki çeşme karşılar. 

3486

Buradan içeriye girdiğinizde altıgen bir gövdenin üzerine oturtulmuş türbe yapısıyla karşılaşırsınız. 

3586

Türbenin giriş kapısında kitabesi kırık mezar ise Osman Gazi’nin annesi ve Ertuğrul Gazi’nin hanımı olan Halime Hatun’a aittir. 

3686

Türbenin içine girdiğinizde türbe görevlisinin oturduğu ve türbenin eski fotoğraflarının asıldığı bir kısım beliriverir. Bazı pencere pervazlarındaki demir kanatlarda kurşun deliklerine tesadüf edilir. Bu delikler 4 Ağustos 1921-4 Eylül 1922 tarihleri arasında yaklaşık 13 ay Söğüt ve çevresini elinde tutan Yunan askerlerinin açtığı ateş sonrasında oluşmuş. 

3786

Dönemin belediye başkanı Mehmed Ragıb Bey’in ifadesine göre Yunan askerleri bununla da kalmayarak Ertuğrul Gazi’nin sandukasını kırmış, mezarı kazarak naaşa ulaşmaya çalışmışlar. Türbedeki Kur’an-ı Kerimlere karşı saygısızca hareket edilmiş ve türbenin muhtelif yerlerine haç işaretleri çizilmiştir.

3886

Türbenin içinde bir de Osman Gazi’nin makam mezarına ait bir mezar taşı bulunmaktadır. Bu taşın bulunduğun mezar da Yunan askerlerince tahrip edilmiştir. Bilindiği üzere Osman Gazi önce Söğüt’te, babasının yamacına gömülmüş ancak sonradan naaşı, vasiyeti gereği Bursa’ya nakledilmiş ve buradaki Elias Manastırı’nda kendisi için hazırlanan kabre konulmuştur. 

3986

Türbede ayrıca Kayı boyuna ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ait sancakların yanı sıra Türkî cumhuriyetlere ait bayraklar da bulunmakta. Böylelikle Osmanoğullarının Orta Asya coğrafyası ve Türk köklerine gönderme yapılmaktadır. Yine sandukanın hemen dibinde Tunus, Bosna, Lübnan, İran,Romanya gibi bir zamanlar kısmen ya da tamamen Osmanlı idaresi altına girmiş olan bölgelerden getirilen ve birer küçük sandık içinde muhafaza olunan bir avuç toprak bulunuyor. 

4086

Türbenin dışında ise neredeyse tamamı makam mezarı olan Osman Gazi’nin silah arkadaşlarına ait kabirler bulunuyor. Bunların arasındaki önemli simalar şunlar: Osman Gazi’nin ağabeyleri olan Savcı Bey ile Gündüz Bey. İsmi Osman Gazi’nin yerine beyliğin liderliği için düşünülen Osman Gazi’nin amcası Dündar Bey ki, kendisi Osman Gazi tarafından ihanet ithamından dolayı öldürülecektir. Osman Gazi’nin yakın silah arkadaşlarından olan ve Kocaeli bölgesindeki bazı önemli beldeleri fetheden Akçakoca, Aydos kalesini fetheden Osman Gazi’nin bir diğer silah arkadaşı Abdurrahman Gazi. Bunların dışında Turgut Alp, Aykut Alp, Kara Mürsel, Saltuk Alp, Konur Alp, Hasan Alp, Samsa Çavuş gibi diğer önemli Türkmen liderleri ile Osman Gazi’nin aynı zamanda yeğenleri olan Aktimur ve Aydoğdu Beyler, Osman Gazi’nin oğulları Pazarlu Bey, Savcı Bey gibi kişilerin de bu türbenin avlusunda makam mezarları bulunmaktadır

4186

DEVLETİN İKİNCİ KURUCUSU ÇELEBİ MEHMED’İN SÖĞÜT’E HATIRASI ÇELEBİ SULTAN MEHMED CAMİİ Söğüt çarşısındaki en önemli eserlerden biri olan Çelebi Mehmet Camii Sultan İkinci Abdülhamid’in hatırasını taşır. Yapı, Söğüt’teki camilerin en büyük ve etkileyici olanı. Bundan dolayıdır halk arasında “Ulu Cami” diye anılıyor. Aynı zamanda şehir merkezinde olduğundan “Çarşı Camii” diye de biliniyor.

4286

Cami, Çelebi Sultan Mehmed’in adını taşıyor olsa da yapının banisinin Orhan Gazi olduğu zannedilmektedir.

4386

Zira buranın masrafları Orhan Gazi Vakfı’ndan karşılanmaktaydı. Bazı araştırmacılar burada önceden Orhan Gazi’nin bir camisinin olabileceğinden bahsediyorlar. 

4486

Belki de Orhan Gazi’nin yaptırttığı bu cami, Timur’un bölgeyi istilası sırasında büyük zarar gördü ve Çelebi Mehmed tarafından yeniden inşa olundu. 

4586

Ancak bu caminin de zaman içinde harap olduğu biliniyor. Söğüt’e çok büyük yatırımlar yapan Sultan İkinci Abdülhamid Han, camiyi neredeyse tamamen yeni baştan ve eskisinden daha büyük olarak inşa ettirmiştir. Hatta caminin tek orijinal kısmı olarak minare kaidesi günümüze ulaşabilmiş. Yine de camii, kadınlar mahfili, minber ve mihrabı, huzur veren iç mekânı ile son derece etkileyici.

4686
4786
4886
4986

OSMANLI’NIN BAĞIMSIZLIĞINI İLANE EDEN KİŞİ DURSUN FÂKIH HAZRETLERİ Söğüt yolu üzerinde Küre denilen mevkide Osmanlı'nın manevi olarak şekillenmesinde önemli rol oynayan Dursun Fakıh'ın Türbesini görmekteyiz. Bölgeye hakim bir tepede bulunan türbe son derece bakımlıdır.   

5086

Dursun Fakıh da tıpkı Şeyh Edebali gibi aslen Karamanlı'dır. 

5186

Şeyh Edebali’nin talebesi olan Dursun Fakıh, sonrasında onun kızlarından biri ile evlenerek Osman Gazi’nin de bacanağı olacaktır. Şeyh’in ölümünden sonra bir nevi Osmanlı’nın ikinci kadısı olur. Dursun Fakıh’ın tarihte oynadığı önemli rol ise hemen türbesinin girişinde belirtilmiş; Dursun Fakıh, Osman Gazi’nin Karacahisar’ı fethetmesinden sonra burada ilk Cuma hutbesini okumuş ki bu hutbe, Osmanlıların ilk bağımsızlık alameti olarak kabul edilmektedir.

5286

KUTLU DİRİLİŞ'İN MANEVİ ÖNDERİ 

5386

Şeyh Edebali, Osmanlı beyliği kurulduktan sonra da beyliğin ilk kadısı olmuş ve epey bir süre Bilecik’te ikamet etmiştir. Uzun bir ömür süren Şeyh, damadı Osman Gazi’den birkaç ay kadar önce ölmüş ve bugün mezarının bulunduğu mevkiye defnedilmiştir. Torunu Orhan Gazi’nin, dedesi Edebali ve annesi Malhun Hatun’un gömüldükleri yeri zamanla üzeri kapalı bir türbeye dönüştürdüğü biliniyor. Bu türbelere yapılan eklemelerle mekân, kısa bir süre sonra zaviyeye dönüşecektir. Zaviye-türbe tarihsel süreç içinde pek çok kez tamir gördüyse de en kapsamlı onarımı Sultan İkinci Abdülhamid gerçekleştirecektir. Zaviyeyi ziyaret edenler bu onarımın bir planını “hayat” denilen zaviyenin giriş kısmındaki bölümde görebilirler. Zaviye; türbe, mescid-tevhidhane ve şeyh dairesinden müteşekkildir ve günümüzde son derece bakımlı bir haldedir. Şeyh Edebali’nin türbesinde ise hemen hepsi kendi akrabasından olan kişilerin son istirahatlerine çekildiği on bir adet ahşap sanduka ve mezar vardır. Şeyhin kızı Malhun Hatun ise ilginçtir ki buraya gömülmemiştir. Zaviyedeki işaret levhalarını takip ederseniz, onun da merdivenlerle inilen ayrı bir mekâna defnedildiğini görebilirsiniz. Zaviyede pek çok yere konan ve Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Gazi’ye vasiyeti niteliğindeki şu sözler de ayrıca dikkat çekiyor: “Bak Oğul! Beni kır Şeyh Edebali’yi kırma. O bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gelirsen üzülür incinirim, ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz, baksa da görmez olur. Sözümüz Edebali için değil, senceğiz içindir, bu dediklerimi vasiyet say"

5486

KAYI’YI BÜYÜK HEDEFE HAZIRLAYAN HAYME ANA

5586

BÜNYESİNDE ŞEYH EDEBALİ'Yİ MİSAFİR EDENORHAN GAZİ CAMİİ

5686

365 kişilik cemaat kapasiteli mabed 1973 yılında tamirattan geçirilmiş ve restore edilmiştir. 

5786

Şeyh Edebali Türbesine 50 m. uzaklıkta olup, en ilginç yanı ise, tüm camilerde minareler camiye bitişik olurken, burada ise asıl minaresi ana binadan 30 m. uzakta bir kayanın üzerine inşa edilmiş olmasıdır. 

5886

Sultan İkinci Abdülhamid zamanında önemli bir onarım gören Orhan Gazi Camii Osmanlı Devri Türk mimari sanatının dini mimari alanında ilk kubbeli yapı denemesinin örneğidir

5986

Kubbe üzeri restorasyon sırasında kurşunla kaplandığı için Kurşunlu Camii adıyla da bilinir. 

6086
6186

Bilecik Orhangazi Camii

6286
6386
6486
6586
6686
6786
6886
6986

26 Ekim Çarşamba günü üçüncü sezonuyla ekrana gelecek dizinin yeni ve eski oyuncuları kamera karşısına geçti. Birçok ünlü oyuncunun yeni sezonda kadroya katılması izleyiciyi şimdiden heyecanlandırdı. Her hafta Çarşamba günü reyting rekorları kıran dizinin başlamasına çok az kaldı. Mehmet Cerrahoğlu: Cazgır, Simon’un hizmetkarı.

7086

Yaman Tümen: Gündüz Alp, Ertuğrul Bey'in oğludur.

7186

Batuhan Karacakaya: Ertuğrul’un küçük kardeşi olan Dündar. Abisine inancı tamdır.

7286

Sedef Şahin: Simon’un kardeşi olan Maria güzel bir kadındır. . Ağabeyinin tüm işlerini ve ilişkilerini bilmektedir.

7386

Erden Alkan: Çavdaroğlu Obasının beyi olan Candar Bey, bozkırın siyaset ocağında pişmiş bir Aslen Tatar olan bir Türkmen beyidir. Çağın siyasi ve askeri bilgi birikimine sahiptir.

7486

Kürşat Alnıaçık: Ural Bey, Candar Bey’in büyük oğludur. Bozkırın kalbinde yetişmiş, bir savaşçıdır. Çavdar obasının baş alpıdır. Savaş ve vahşet onun iliklerine işlemiştir.

7586

Gülsim Ali İlhan: Aslıhan Ural Bey’in tek kızı ve en küçük çocuğudur. Kibar, naif ancak bu yapısından beklenmeyecek derecede iyi savaşçıdır.

7686

Cem Uçan: Candar Bey’in küçük oğlu olan Aliyar ilim erbabı olan biridir. Çağın tüm ilimlerine haizdir. . Güvenilir ve asalet sahibi olması sayesinde çevredeki herkes tarafından saygıyla karşılanır.

7786

Osman Albayrak: Korkusuz, acımasız bir adamdır. Ural’ın yardımcısıdır. Özellikle Ural Bey’e sonuna kadar sadık bir savaşçıdır.

7886

Gülçin Santırcıoğlu: Ural Beyin eşi olan Çolpan, aynı zamanda Karacahisar Kalesinin eski Tekfurunun kızıdır. Ural Bey’i, onunla birlikte yürüdükleri yolda, onun her türlü desteği verecek kadar çok sevmektedir.

7986

Lebip Gökhan: İlk bakışta tipik bir hancı görünümündeki bu adam aslen bir şövalyedir. Çok kurnaz bir adamdır. Kimseyle işi yoktur.

8086

Elif Sümbül Sert: Amanda, tezgahında koku satarak pazarda varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Cesur bir kadın olsa da korunmaya muhtaçtır.

8186

Cenk Kangöz: Handa güvenliği sağlama görevinde bulunur. Simon’un en güvendiği adamlardan biridir. Savaşçı yönü ön plana çıkmaktadır.

8286

Fırat Topkorur: Ticaret alanında söz sahibi olan Hasan, Hanlı Pazarın en zengin tüccarlarındandır.

8386

Gökhan Bekletenler: Çok yetenekli bir ustadır. Hayatında bir çok dönüm noktası bulunan Haçaturyan Usta, tecrübesi ve yeteneği ile ön plana çıkmaktadır.

8486

Serhat Barış: Tristan, köle tüccarıdır.

8586

Ekrem Türker: Dev, Simon’un hizmetkarı.

8686

Ural