Eğitim-Bir-Sen'den İLKSAN Tepkisi

Alanya Ananas Otel’de yapılan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı’nın (İLKSAN) 7. Dönem 3. Olağan Temsilciler Kurulu toplantısında konuşan Atilla Olçum'dan Açıklamalar.

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, İLKSAN’ın mevcut haliyle batık bir şirketten farksız olduğunu belirterek, “Bu acı gerçeğin kabul edilmemesinin neticesi, ‘Alice Harikalar Diyarında’ romanının kahramanı, aynı zamanda şizofreniden muzdarip Alice’nin gördüğü halüsinasyonlarla dolu masal tadında bir serüven olacaktır ama İLKSAN’ın masalı mutlu sonla bitmeyecektir” dedi.

 

Alanya Ananas Otel’de yapılan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı’nın (İLKSAN) 7. Dönem 3. Olağan Temsilciler Kurulu toplantısında konuşan Atilla Olçum, Sandığın en önemli gelirini, aynı zamanda giderini oluşturan bir numaralı kalemin, emekli olan üye sayısının azlığı veya çokluğu olduğunu ifade ederek, “2014 yılında 3 bin 176 kişi yerine, 2005’teki gibi 12 bin 105 kişi emekli olsaydı; Sandığın kasasından çıkacak rakam 59 milyon TL gibi zararsız bir bedel olmayacak, 226 milyon TL gibi yıkıcı bir rakam olacaktı. Bu durumun üç yıl üst üste devam etmiş olması halinde Sandığın kasasından çıkacak yaklaşık 700 milyon TL’lik bir meblağla İLKSAN, değil emekli yardımlarını, kendi personelinin maaşını bile ödeyemez hale gelecekti. Sonuçta Sandık iflas masasına teslim edilecek ve 71 yıllık macera burada sona erecekti. 2014 Faaliyet Raporu’nun 144 sayfasının tümüne yansıyan abartma, göz boyama, gerçeği saptırma ve manipülasyon neden yapılmaktadır? Ortada yerinde sayan, hatta gerileyen, patinaj yapan bir Sandık varken. ‘Yönetim Kurulumuz, bayrağı teslim aldığı yerden daha yükseklere taşıdı… Mali yönden her geçen gün daha da güçlenen model bir kurumuz…’ türünden söylemlere ne gerek vardır? 2007 yılında aidat gelirleri Sandık bütçesinin yüzde 60 civarını oluşturuyordu, bugün de bu oran aynıdır. 2007 yılında sandık gelirlerinin yüzde 98’den fazlası faiz gelirine dayanıyordu, bugün de yüzde 98,2’lik gelir faize dayanmaktadır. İLKSAN’da değişmeyen tek bir şey varsa, o da değişmemektir” şeklinde konuştu.

 

 

Sistem sorunu var  

 

Sandıkta kişi, ekip ve sendika sorunundan ziyade bir sistem ve varoluş problemi olduğunu kaydeden Olçum, “Mevcut anlayış yıkılmadığı müddetçe Harun Yenice Bey gitmiş Mehmet Yurt Bey gelmiş, Tuncer Yılmaz Bey gitmiş başka bir isim gelmiş veya (A) sendikası yerine (B) sendikası yönetimde bulunmuş, değişen bir şey olmayacaktır. İLKSAN üzerinde kafa yoran, tartışan hatta yeri geldiğinde birbirinin kalbini kıran eğitimcilerin atladığı en önemli husus budur. Eğitimcilerin elinde 265 bin 187 üyesiyle İLKSAN isminde ateşten bir kor, patlamaya hazır bir el bombası var; kişilerle ve ideolojilerle uğraşmaktan can yakıcı bu ateşle ilgilenmeye fırsat kalmıyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan 6 Ağustos 2012 tarihli ve 2012/33 sayılı genelge ile İLKSAN üyeliği isteğe bağlı hale getirilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nün internet sayfasında yer alan istatistiklere göre, Haziran 2012’den Nisan 2015’e kadar atanan sınıf öğretmeni sayısı 12 bin 449’dur. Bu verilere göre İLKSAN, gönüllü üyeliğin başladığı günden bu yana, geçen üç yıllık süre zarfında, ataması yapılan sınıf öğretmenlerinin ancak yüzde 42’sini sandığa üye yapabilmiştir. Bu, 10 sınıf öğretmeninden altısının sandığa üye olmadığını ve sandığa tasarruflarını emanet etmek istemediğini ortaya koymaktadır. Yaklaşık yüzde 60’lık bir üye kaybının verdiği mesaj Sandık tarafından iyi okunmamıştır. Bu durumu bir başarı olarak okuyanlar ciddi bir yanlış içerisindedirler ve yanlış risk analizi yapmaktadırlar. 10 yıl sonra İLKSAN’a dair analiz yapanlar; sandığın sonunu başlatan olayın, 6 Ağustos 2012 tarihli ve 2012/33 sayılı genelge olduğunu göreceklerdir” diye konuştu.

 

 

İLKSAN’ı zor bir dönem bekliyor

 

30 veya 20 yıldır aidat yatıran üyelerin sayısı bilinmediğinden, her bir üyenin emeklilikte hak ettiği meblağın 10 bin TL üzerinden bile hesaplanması halinde 2.651.870.000 TL, emekli olacaklara yapılacak ödemenin ortalama 15 bin TL üzerinden hesaplanması halinde bunun 3.977.805.000 TL olacağını belirten Atilla Olçum, şöyle konuştu:

 

“Sıralanan ihtimallerin hiçbirisine İLKSAN hazır değildir. En iyimser hesaplamayla bile ortaya çıkabilecek 2,6 milyar TL’yi nereden bulacaktır? Sayın Tuncer Yılmaz, 18 Ekim 2012 tarihli bir beyanatında, ‘Çok net belirtiyorum ki, üyelerimizin tamamının üyelikten ayrılması halinde nakit değerlerimiz ve gayrimenkullerimizin satışından elde edilecek gelir ile bunun karşılanması mümkündür’ demiştir. 2014 yılı Faaliyet Raporu’nun 18. sayfasında İLKSAN’ın 2014 yılı bilançosu yer almaktadır. Sandığın Dönen Varlıkları ve Duran Varlıklarının en güncel durumu: Dönen Varlıklar (Banka+Yatırım Fonu+İkraz Alacakları) 809.281.060,94 TL, Duran Varlıklar (Arsa+Arazi+Bina+De-Ha A.Ş) 35.451.359,93 TL. İLKSAN’ın 31 Aralık 2014 tarihi itibariyle aktif toplamı 844.732.420,87 TL. Bilançodaki rakamların güvenilirliği, geçerliliği ve doğruluğu tartışmalıdır ve şüphelidir. Çünkü bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlemeyen her mali tabloya bu gözle bakılır. Buna rağmen bu bilançodan okuryazar birinin çıkaracağı sonuç, İLKSAN’ın 1 milyar TL’ye bile ulaşamayan bir varlığının olduğudur. 844 milyon TL 2,6 milyar TL’den küçükse ve bu realiteyi hepimiz kabul ediyorsak, İLKSAN yönetimine düşen görev, bize Sandığın bilançosuna yansıtmadıkları gizli hazinelerin neler olduğunu açıklamaktır.”

 

 

Batık bir şirketten farksızdır

 

Bu haliyle İLKSAN’ın batık bir şirketten farksız olduğunu vurgulayan Olçum, “Bu acı gerçeğin kabul edilmemesinin neticesi, ‘Alice Harikalar Diyarında’ romanının kahramanı, aynı zamanda şizofreniden muzdarip Alice’nin gördüğü halüsinasyonlarla dolu masal tadında bir serüven olacaktır ama İLKSAN’ın masalı mutlu sonla bitmeyecektir. İLKSAN bir süpermarket değildir. Muhasebecilik bilgisini aşan derinliğe sahip finans ve yatırım uzmanları sürece dâhil edilmelidir. Çeyrek milyonluk üye sayısı ve neredeyse bir milyarlık portföye sahip sandık; ülke ekonomisinin gidişatını analiz edecek, fırsat ve tehditleri yönetime iletecek danışmanlardan yoksundur. Bu evsafta bir akıl olmayınca, ortada herhangi bir strateji belgesi ve geleceğe dair bir yol haritası mevcut değildir. ‘2023 Vizyon Belgesi’nin ise burada anmaya değer bir vasfı yoktur. İçi boştur ve ekonomik bir yaklaşımdan ziyade, alelacele ve amatörce hazırlanmış, reklam amaçlı basit bir lansman çalışmasıdır” ifadelerini kullandı.

 


 

Bağımsız denetim şart

 

İLKSAN Ana Statüsü’nün 16. maddesinde, “Sandığın idari ve mali işlemleri iki yılda bir bakanlık müfettişlerince denetlenir’ ifadesinin yer aldığını dile getiren Olçum, şöyle devam etti:

 

“Ana Statü’nün bu maddesi 1 Mart 2014 tarihli ve 6528 sayılı Kanun’la işlevsiz hale gelmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki müfettişlik unvanı ve müessesesi artık yoktur. 6528 sayılı Kanun ile tüm bakanlık müfettişleri maarif müfettişi yapılmış ve kadrolarıyla birlikte taşraya gönderilmişlerdir. Maarif müfettişi adını alan eski bakanlık müfettişlerinin 1 Mart 2014 tarihinden itibaren İLKSAN’ı denetleme yetkisi ve görevi kalmamıştır. Sandık, bağımsız denetimden geçmediği müddetçe, bağımsız denetim raporu önümüze konulmadığı sürece Faaliyet Raporu’ndaki tüm tablolara, rakamlara şüpheyle bakacağız.”

 

 

POLSAN, İLKSAN için iyi bir uygulama örneği olamaz

 

Sandığın son 10 yıllık yatırım politikaları ve faaliyetleri incelendiğinde, karşılarına Polis Bakım ve Yardım Sandığı’nın (POLSAN) profesyonel olmayan faaliyetlerinin kötü bir taklidinin çıktığını ifade eden Olçum, “İlginç olan, POLSAN da kapalı yönetimi benimsemiştir ve dış denetime kendini İLKSAN gibi kapatmıştır POLSAN Denetleme Kurulu üyeleri de esas işleri ve uzmanlık alanları denetim olmayan polis şeflerinden teşekkül etmiştir” dedi.

 

 

DE-HA A.Ş: Bir başarısızlık hikâyesi

 

Atilla Olçum, DE-HA A.Ş.’nin, İLKSAN’ın sahibi olduğu 10 milyon TL ödenmiş sermayeli bir şirket olduğunu, şirketin turizm sektöründe otel işletmeciliği, seyahat acenteliği ve araba alım satımı gibi alanlarda faaliyet gösterdiğini hatırlatarak, “Şirketin şubeleri ve bilançolarına göre kârlılık durumları şöyledir: Şirketin merkez bilançosu 570.592,57 TL zarar, Ordu De-Ha Çınar Suyu Tesisleri 499.606,69 TL zarar, Ankara De-Ha Otel ve Öğretmenevi 52.787,45 TL zarar. Toplam zarar, 1.122.986,71 TL. Özel sektörde faaliyet gösteren şirketlerin bazen kâr etmesi ne kadar normal ise bazen zarar etmeleri de o derece normaldir. Anormal olan, şirketlerin yaptıkları zararın, DE-HA A.Ş. örneğinde olduğu gibi kronik hale gelmesidir. 10 milyon liralık sermayeyi DE-HA A.Ş.’ye yatırmış bulunan Sandık, bugüne kadar bunun karşılığını alabilmiş değildir. İLKSAN Genel Müdürlüğü bunca zarara rağmen, ısrarla bu şirketi sırtında neden taşımaktadır” diye sordu.

 

 

İLKSAN’ın ekonomik modeli: Havanda su dövme

 

“Gelirlerinin neredeyse yüzde 70’i hâlâ aidat ve vadeli mevduat gelirinden ibaret olan bir sandıktan söz ediyoruz. Sandığın tek bir övüncü varsa, o da aktiflerinin yüzde 60’tan fazlasını ayırdığı ikrazdır. Bir tür bankacılık olan ikrazın artı değer oluşturup oluşturmadığını, Sandığa ne kattığını Faaliyet Raporu’nda göremiyoruz, çünkü buna ilişkin yeterli değerlendirme mevcut değil” diyen Atilla Olçum, “31 Aralık 2014 tarihi itibarıyla 29 bin 440 üyeye ikraz kullandırılmış ve bu üyelerin Sandığa olan toplam borcu 507.893.951,46 TL’yi bulmuştur. Sandığın aktif bilançosunun yüzde 61’ini oluşturan bu yarım milyar TL’nin üyelerin sadece yüzde 11’inin emrine sunulmuş olmasının Sandığa olan risk maliyeti hesaplanmalıdır. Faaliyet Raporu’nun 20. sayfasındaki gelir tablosuna bakıldığında ortaya çıkan sonuç, Sandığın üretimden uzak olduğudur. Emek harcanmadan, alın teri dökülmeden, risk alınmadan aidatlara bel bağlamış bir sistemle yola devam edildiği görülmektedir. Şimdi insaf sahibi herkese sormak lazım, gelir kalemlerinin hangisinde üretim var? Havanda su dövüldüğü, bir tiyatro oyunu oynandığı aşikâr değil midir? Rakam kalabalığı ile Faaliyet Raporu’nun sayfalarını süslemenin bir anlamı var mı? Elle tutulur bir projesi ve yeterli üretme becerisi olmayanların kaderi faiz batağına düşmektir. Raporun 34. sayfasında ufak tasarrufları ‘büyük yatırımlara’ dönüştürdük denilmektedir. Yine abartma, yine manipülasyon, yine yanlış bilgi, yine ustalıkla yapılmış bir algı yönetimi sanatıdır” değerlendirmesinde bulundu.

 

 

Emaneti ehline teslim etmemek kul hakkı yemektir

 

Faaliyet Raporu’nda yer alan icraatın; arsa alıp satmak, araba alıp satmak ve arabalara LPG takmada indirim yaptırmak gibi faaliyetlerden oluştuğunu kaydeden Olçum, sözlerini şöyle tamamladı: “Yaklaşık 1 milyar TL’yi etkili, ekonomik ve verimli kullanmayarak kaynak israfına sebep olanlar, yapamadıklarından da mesul olduklarının bilincinde olsunlar. Kul hakkı yemek sadece yolsuzluk yapmakla olmaz. Kendilerine emanet edilen işleri layıkıyla yapmayanlar da kul hakkı yemiş olurlar. 265 bin 187 üyenin çoluk çocuğunun rızkından kesip vermiş olduğu aidatları gerektiği gibi çalıştırmamak, uygun bir kazanca dönüştürmemek de kul hakkı yemekle eş değerdir.” 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

MEB PERSONEL Haberleri