Eğitim-Bir-Sen’i Bekleyen Tehlike

Adil Gülmez

 

Geçen yazımda değinmiştim. Eylem iyi gitmiyor. Öğretmen-yazar Süleyman Tanrıverdi’nin sitesine bakınca doğrusu endişeleniyorum. Açıkça söylemekte sakınca görmüyorum. Sivil itaatsizlik eylemi hükümeti zorlayamıyor. Katılım beklenenin çok altında. İki türlü sıkıntı var. Tabandaki talep önder olması gerekenlerde yeterince makes bulamıyor. Tavandaki irade de tabana yayılmıyor bir türlü. Neden bu işe bu kadar yükleniyorsun diyenlere cevabım şudur. Öğrencilik dâhil hayatımın yaklaşık 45 yılı bu sorunla geçti. Problemi mezara taşımak istemiyorum, hepsi bu.

Bilindiği üzere kamuda kılık-kıyafet serbestliğinin tanınması ve başörtüsü yasağının kaldırılması amacıyla 14 Ocak-14-Şubat 2013 tarihleri arasında Memur-sen Konfederasyonuna bağlı sendikalar tarafından başlatılan ‘Özgürlük İçin 10 Milyon İmza’ kampanyasında toplanan 12 Milyon 300 Bin İmza 8 Mart Dünya Kadınlar gününde Hükümet adına gereğinin yerine getirilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e teslim edilmiş gereği yerine getirilmediği takdirde 18 Mart 2013 tarihinden itibaren ‘’Kamuda Sivil İtaatsizlik Eylemi’’nin başlatılacağı uyarısında bulunulmuştu.
Talebe hükümet cenahından olumlu cevap verilmemesi üzerine Memur-Sen Konfederasyonu Genel Yönetim Kurulu ve Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı sendika genel yönetim kurullarının aldığı karar gereği 18 Mart 2013 tarihinden itibaren erkek ve kadın kamu görevlilerinin kılık-kıyafetlerini özgürce seçmelerine engel olan 16.7.1982 tarih ve 82/5105sayılı hukuki dayanaktan yoksun  “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik”hükümlerine bağlı kalmadan hizmet sunulması kararı alınmıştı.
Eylem Yasak Kaldırıncaya Kadar Devam Edecektir.
 Bu karara istinaden, 18 Mart 2013 tarihinden itibaren, sivil itaatsizlik adına isteyen erkek memurlar kravatsız, isteyen bayan memurelerde başörtülü olarak kamu hizmeti sunmaya başlamışlardı.
Bu konuda Memur-Sen Ankara İl ve Eğitim-Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kır’ın beyanı şöyle: “Eylemin öznesini teşkil eden kamuda çalışan kadınların başlarını örtme talepleri inandıkları dinin gereğini yerine getirme arzusundan kaynaklanmaktadır. İnanma ve inandığı gibi yaşama arzusu da inanma hürriyetinin gereği olarak temel hak ve hürriyetler kapsamındadır.  
Kişiye doğuştan bahşedilen temel hak ve hürriyetler hükümetlerin ve yöneticilerin bir lütfu olmayıp, anayasa ve everensel hukuk belgeleri ile koruma altına alınan doğal bir haktır. Ancak özellikle ara rejim dönemlerinde iç tüzük, yönetmelik ve genelge gibi hukuki dayanaktan yoksun düzenlemelerle özgürlük alanlarının daraltılması, 30 yılı aşkın süredir kamuda uygulanan başörtüsü yasağı inanma ve inandığı yaşama haklarının ellerinden alınması yüzünden kadınlarımız ve kızlarımız eğitim, öğretim, seçilme, çalışma ve sosyal güvence hakları ellerinden alınmıştır. Bu haklar iade edilinceye kadar onurlu mücadelemize devam edilecektir.”

Görüldüğü gibi gayet açık ve net konuşuyor Mustafa Kır hocamız.

Ama saha o kadar berrak değil, bazı fulü durumlar söz konusu.

Eylemin öncüsü ve yönlendiricisi durumundaki Eğitim-Bir-Sen, bazı üyelerinin samimiyetsizliğinden dolayı istemediği bir durumla yüz yüze gelebilir.

Daha önce de belirttiğim gibi bu sendikamızın bazı üyeleri eyleme destek vermedikleri gibi yapılan hareketi de ciddiye almıyorlar.

Özellikle sendikanın tavassutuyla makam-mevki elde edenler bulundukları yerin  derdine düşmüş olacaklar ki kendilerine arka çıkanları öteliyorlar.

Ve pusuya yatmış durumdalar, akşam-sabah serbestlik yasal statüye kavuşunca kovuklarından çıkacak ve “biz böyle mücadele eder ve hakkımızı alırız” diyeceklerdir.

Mesela böyle kifayetsizlerden birine bir yazarımızın makalesine yapılan yorumlarda rastladım imlasına dahi dokunmadan buraya alıntılıyorum:

 “ daha evvelsi gün Bursa’nın ………… ilçesinde eğitim bir sen yetkilisi okul müdürünü arayıp "aman il milli eğitim müdürü protokol ve kıyafet konusunda pek hassas, muhtemelen orayı ziyaret edecek, ters bir şey yaşanmasın, kıyafete dikkat edin" dediği için takım elbiseye dönüş yapılmışken hangi eylemden söz ediyorsunuz? bu arada bursa il milli eğitim müdürünün okullara bedavadan protokol kuralları ile kıyafet konusunda kendi yazdığı kitabı gönderip uyulmasını istediğini, bu kitapta hangi renk takım elbiseye hangi renk kravat takılıra kadar listelediğini niçin kimse dile getirmiyor?

Diğer taraftan mezkûr sendikanın medyaya sıkça beyanat veren bir yetkilisi konuyla ilgili açıklamalarında sürekli başka sendikaları suçluyor. Mesela bu dostumuz şöyle diyor: “Tepkiyi hak edenlere gelince “İşyerlerinde Kadın Bedeni Üzerindeki Denetimlere Hayır!” sloganı ile 2001’de etek dayatmasına karşı çıkıp, ‘isteyen kadın çalışanlar pantolon giyebilmelidir’ diyen ama isteyen kadın da inancı gereği başını örtebilmelidir diyemeyen, din kelimesini duyunca kırmızı görmüş boğaya dönen özgürlükçü(!) Eğitim Sen ve onun türevi Eğitim-İş’i başa yazmak gerekmektedir. Tüm kamu çalışanlarına kılık kıyafet özgürlüğü talep eden eylemimizin kapsamında başörtülüler de olduğu için; “yeter ki onlara özgürlükleri verilmesin biz tutsak olmaya devam edebiliriz” demeye çalışıyorlar. Kendilerine özgürlükçü olan bu iki sendika; başkalarının hürriyetini tanımadıklarında, kendilerinin de hürriyete layık olmadıklarını bilmelidirler. “

Değerli arkadaşıma herkesin görevini yaptığını hatırlatmama gerek yok. Ancak başkalarını kendilerinden beklenenleri yaptıklarından dolayı suçlayamayız. Biz asıl dönüp kendi saflarımıza bakmamız lazım.

Acilen il ve ilçelerdeki sendika görevlisi arkadaşlarımız eyleme müzahir olmalıdırlar. Bu anlamda okullar ziyaret edilmeli, okul idarecilerine yasal pozisyonları hatırlatılmalı, farklı sendikalı olmasına rağmen eyleme katılanlara da teşekkür edilmelidir. Tabii esas konu eğitim bir sendikasına üye olupta eyleme iştirak etmeyenlerdir. Bu arkadaşların makul bir mazereti yoksa –ki böyle bir mazeret ileri sürülemez- böyle bir günde niçin bizimle beraber değiller kendilerine sorulmalı.

Ben onun başını örtebilmesi için eyleme destek verirken o dışarda başını kapatan bayan meslektaşım niçin eyleme katılmıyor?

Eğitim-Bir, biz kararı aldık ve uygulamaya koyduk bundan sonrası üyelerimizin bileceği bir iştir deme lüksüne sahip değildir. Sendikanın geleceği biraz da bu eylemden yüz akıyla çıkmasına bağlıdır. Aksi durumu tabana anlatmak veya tevil etmek zorlaşacaktır. Umarım bu yazı bir dost uyarısı olarak algılanır. Her ne kadar bazıları bizim kimsenin nasihatine ihtiyacımız yok, biz ne yapacağımızı biliyoruz deseler de… 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.