Erdem Sonrası Dönem: Postmodernizmden Post-Truth’a Uzanan Değer Erozyonu

Hüseyin ÖZKAN

Erdem Sonrası Dönem: Postmodernizmden Post-Truth’a Uzanan Değer Erozyonu

Özet

Bu yazıda, modernizmden postmodernizme, oradan post-truth çağa ve nihayetinde “erdem sonrası dönem” olarak adlandırılabilecek günümüz sosyo-kültürel yapısına uzanan dönüşüm süreci incelemektedir. Postmodernizmin anlamı parçalayan çoğulculuğu, post-truth’un gerçeği duygularla ikame eden doğası, günümüz insanını ahlaki referanslardan koparmış ve erdemin toplumsal belirleyiciliğini zayıflatmıştır. Bu sürecin temel dinamikleri; bireysel özgürlük anlayışı, dijital kültürün etkisi ve güven krizleri bağlamında ele alınmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Postmodernizm, Post-truth, Erdem Sonrası Dönem, Bencillik, Güvensizlik, Erdem.

Giriş

Modern çağ, akılcılık, ilerleme ve evrensel doğrular üzerine kurulmuş bir sistemdi. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında bu temeller sorgulanmaya başlandı. Jean-François Lyotard’ın (1979) ifadesiyle “büyük anlatıların sonu” ilan edildi ve postmodern dönem, anlamın çoğulluğunu, göreliliği ve öznel hakikatleri ön plana çıkardı. Bu süreç, bireye görünürde özgürlük kazandırsa da, aynı zamanda ortak değerlerin çözülmesine yol açtı. Ardından gelen post-truth dönemi, artık gerçeğin değil, inandırıcılığın belirleyici olduğu bir aşamayı temsil etti. Bugün ise, bu iki evrenin bir bileşkesi olarak tanımlanabilecek yeni bir aşamadayız: "Erdem Sonrası Dönem".

Postmodern Düşüncenin Mirası: Anlamın Çözülüşü

Postmodernizm, modernizmin katı doğruculuğuna karşı bir tepki olarak gelişti. Lyotard’a (1979) göre bilgi artık “meşrulaştırıcı anlatılara” dayanmak zorunda değildi. Bu yaklaşım, insanı ideolojilerin baskısından kurtardı, fakat aynı zamanda anlamın dağılmasına neden oldu. Zygmunt Bauman (2000) bu durumu “akışkan modernlik” kavramıyla açıklar: hiçbir şey kalıcı değildir; kimlikler, ilişkiler ve değerler sürekli değişim halindedir. Bu akışkanlık, bireyin özgürleşmesini sağlarken, onu köksüz bir varoluşa mahkûm etmiştir. Dolayısıyla postmodern insan, anlamın yerini belirsizliğe, topluluğun yerini bireyselliğe, erdemin yerini ise kişisel çıkar anlayışına bırakmıştır.

Post-Truth Çağı: Gerçekliğin Duyguya Yenilgisi

Oxford Sözlüğü 2016’da “post-truth”u yılın kelimesi seçtiğinde, artık hakikat sonrası döneme resmen girildiği kabul edildi. Bu çağda, olguların etkisi duyguların gerisinde kalmaktadır (Keyes, 2004). Gerçek, artık doğruluğuyla değil, duygusal etkisiyle değerlendirilmektedir.

Medya, özellikle sosyal medya, bu dönüşümün hızlanmasında belirleyici rol oynamıştır. Dijital platformlarda “gerçek”, kullanıcıların beğeni ve paylaşımlarıyla şekillenmektedir. Bu durum, bilgi yerine algının, doğruluk yerine inanılır olmanın üstünlük kazandığı yeni bir epistemolojik rejimi doğurmuştur.

Sonuç olarak birey, bilgiye erişim bolluğuna rağmen hiç olmadığı kadar manipülasyona açık hale gelmiştir. Bu kırılma, erdemli davranışın rasyonel temellerini ortadan kaldırmıştır.

Erdem Sonrası Dönem: Kuralsızlık, Bencillik ve Güvensizlik

Bugünün toplumsal düzeni, ne modernizmin normatif ahlakına, ne postmodernizmin çoğulcu hoşgörüsüne, ne de post-truth’un duygusal pragmatizmine tam olarak sığar. Bu yeni aşama, "erdem sonrası dönem" olarak tanımlanabilir.

Bu dönemin başlıca özellikleri üç kavramla özetlenebilir:

Kuralsızlık: Toplumsal normlar, bireysel konforla çatıştığında kolayca terk edilebilmektedir.

Bencillik: Başarı, etik değil, çıkar üzerinden tanımlanmakta; “ben-merkezli” yaşam biçimleri normalleşmektedir.

Güvensizlik: Bireyler arası ilişkiler, toplumsal kurumlara ve bilginin kendisine yönelik güven krizi içindedir (Bauman, 2007).

Erdem, bu bağlamda artık toplumsal bir zorunluluk değil, kişisel bir “tercih” haline gelmiştir. Bu ise ahlakın kurumsal temelini zayıflatmakta, toplumun kolektif vicdanını aşındırmaktadır.

Tartışma: Dijital Kültür ve Yeni Ahlaki Boşluk

Dijitalleşme, bu erdem sonrası dönemin hızlanmasına katkı sağlamıştır. Sosyal medya platformları, görünürlüğü erdemin önüne geçirmiştir. İyilik yapmak, “görülmek” amacıyla yapılmakta; dürüstlük ise popülerlik kaygısıyla törpülenmektedir. Goffman’ın (1959) “gösteri toplumu” tespiti, dijital çağda daha da belirginleşmiştir. Artık bireyler kendilerini “hakikat” üzerinden değil, “temsiller” üzerinden inşa etmektedir. Bu da ahlaki performans ile ahlaki öz arasındaki sınırı ortadan kaldırmaktadır.

Sonuç

Erdem sonrası dönem, insanın hem anlam hem de güven kaybı yaşadığı bir çağdır. Modernizmin akılcılığı, postmodernizmin çoğulluğu ve post-truth’un duygusalcılığı sonunda insan, etik temellerinden yoksun bir özgürlük alanında kalmıştır. Bu durumun aşılabilmesi, yeniden bir “erdem inşası”nı gerektirir. Ancak bu yeni erdem anlayışı, geçmişin katı ahlakçılığını değil; özgürlükle sorumluluğu, bireysellikle toplumsallığı birleştiren refleksif bir etik olmalıdır. Aksi halde, insanlık “hakikat sonrası”nın ötesinde, erdem sonrası bir boşlukta var olmaya mahkûm olacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.