Genel müdürlerin müşavir yapılması iptal edilmedi?

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı, 18 Temmuz tarihli Resmi Gazetede yer aldı

2011 yılında alınan yetki Kanunu ile çok sayıdakurumun teşkilat kanununda değişiklikyapılmıştı.

Bu değişiklikler sırasında, üst düzey kadrolardagörev yapanlar araştırmacı veya müşavirkadrolarına atanmış ve maaşları dondurulmuştu.

Anayasa Mahkemesi, Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığının Teşkilat Kanununun ilgilihükümlerinin iptal istemiyle açılan davada, üstdüzey personelin görevden alınarak müşavirkadrolarına atanmasının neden Anayasa'ya aykırı olmadığını açıkladı.

AYM'nin kararı 18 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Aşağıdaki metinler, karardan aynen alınmış, ara başlıklar tarafımızdan verilmiştir.

İPTAL İSTEMİNİN GEREKÇELERİ

Dava dilekçesinde, kural ile Bakanlık bünyesindeki her hangi bir kurumun kapatılması gibi hukuksalbir zorunluluk olmadığı halde üst düzey kadrolarda görev yapanların, bu görevlerinin sona erdirilerekbakanlık müşaviri ve araştırmacı unvanlı pasif kadrolara atanması ve ücretlerinin dondurulması suretiyle kazanılmış haklarının ihlal edildiği, idari bir işlemle yapılması gereken görevden almaişleminin kanun ile yapıldığı ve bu yolla dava açma hakkının engellendiği, statüleri farklı olan birçok kamu görevlisi arasında hiçbir ayrım gözetilmeksizin bir kısmının bakanlık müşaviri, bir kısmının daaraştırmacı kadrosuna atanmasının eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

AYM'DEN, KANUNİ DÜZENLEMENİN NE GETİRDİĞİNE DAİR TESPİT

KHK’nin geçici 1. maddesi ile Başbakanlık bağlı kuruluşları olan Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu, Kadının Statüsü, Aile ve Sosyal Araştırmalar, Sosyal Yardımlaşma ve DayanışmaGenel Müdürlükleri ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı kapatılarak yeni kurulan Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığının hizmet birimleri olarak yeniden yapılandırılmışlardır. KHK’nin geçici 3. maddesinin (1)numaralı fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d) ve (f) bentlerinde de söz konusu kurumların kapatılması sonucu açığa çıkan yönetici personelin durumu düzenlenmektedir. Buna göre, kapatılan kurumlarınAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde yeniden yapılandırılan birimlerinde görev yapan bazıüst düzey kamu görevlilerinin bu görevlerinin sona ermesi ve bunlardan Döner Sermaye Merkez Müdürü, Müşavir, Şube Müdürü, Müdür, Özel Kalem Müdürü, İl Müdürü ve İl Müdür Yardımcısıkadrolarında bulunanların araştırmacı, diğerlerinin ise bakanlık müşaviri kadrolarına halen bulundukları kadro dereceleriyle atanmış sayılmaları öngörülmektedir. Bu madde uyarınca ihdas edilen bakanlık müşaviri ile araştırmacı kadrolarının herhangi bir sebeple boşalması halinde hiçbirişleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılacakları belirtilmiştir. Diğer taraftan, geçici 3. maddenin (4) numaralı fıkrasıyla bakanlık müşaviri ve araştırmacı kadrolarına atananların eski mali haklarının korunması ve kendi istekleri ile başka kadro veya kurumlara geçenlere fark ödenmesinin sona ermesi öngörülmüştür.

AYM: SORUNU ÇÖZÜMLERKEN İŞLEMDE BİREYSEL YARARMI, KAMUSAL YARARMI GÖZETİLMİŞ, ONA BAKARIZ

Anayasa’nın 2. maddesindeki “hukuk devleti” ilkesi gereğince, yasama işlemlerinin kişisel yararlarıdeğil kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla yapılması zorunludur. Bir kuralın Anayasa’ya aykırılık sorunu çözümlenirken “kamu yararı” konusunda Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme yalnızca kanunun kamu yararı amacıyla yapılıp yapılmadığı ile sınırlıdır. Kanun ile kamu yararının gerçekleşipgerçekleşmeyeceğini denetlemenin anayasa yargısıyla bağdaşmayacağı, bunun kanun koyucunun takdirinde olduğu açıktır.

AYM'YE GÖRE KANUN KOYOCUNUN AMACI, YARDIM FAALİYETLERİNİ TEK ÇATI ALTINDADÜZENLEMEK
BU DA, KAMUSAL YARARI GÖSTERMEKTEDİR

KHK’nin genel gerekçesinde, ülkemizdeki mevcut sosyal hizmet ve yardım yapısının sosyal hizmetleralanının dinamik niteliği nedeniyle yeni sorunlara ve yeni ihtiyaç gruplarının talep ve beklentilerine yeterince cevap veremediği, ihtiyaç sahibi vatandaşlara sunulan sosyal hizmetler ve yardımlarınbirden fazla kamu kurum ve kuruluşu ile çeşitli sivil toplum örgütleri ve özel sektör kuruluşlarıncasağlandığı, ancak mevcut çoklu yapı nedeniyle mükerrerliklerin ortaya çıktığı ve planlamalardaaksaklıklar oluştuğu, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşılmasında sıkıntılar yaşandığı, gerek kamunun gerekse genel anlamda toplumun bu alandaki gücü ve enerjisinin önemli ölçüde israf edildiği, bu anlamda sosyal hizmet ve yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine gerektiği ölçüde sunulmasınızorlaştıran sosyal hizmet ve yardımların sunulmasındaki mevcut çoklu yapının gözden geçirilmesi veyürütülen hizmetlerin tek çatı altında toplanmasında yarar görüldüğü vurgulanmaktadır.

Genel gerekçeden, kanun koyucu tarafından, ülkemizdeki sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerinin tek bir kurumsal çatı altında toplanması durumunda mevcut yapıdaki dağınıklık ve hantallığın yerinekoordineli, esnek ve süratli çözüm üretebilen bir hizmet teşkilatlanmasının oluşturulacağı veyürütülen hizmetin etkinliğinin artırılacağı değerlendirilerek, Sosyal Hizmetler ve Çocuk EsirgemeKurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Aile ve SosyalAraştırmalar Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınınkapatıldığı ve yeni kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hizmet birimlerine dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Kanun koyucunun amacının kamu yararını sağlamaya dönük olduğu konusunda kuşku yoktur. Yapılan somut düzenlemenin bu amaçları etkin bir şekilde gerçekleştirmeye elverişli olup olmadığı yönündeki bir değerlendirme ise anayasallık denetiminin kapsamı dışındadır.

MALİ HAKLAR KORUNDUĞU İÇİN, KAZANILMIŞ HAKLAR KORUNMUŞTUR

Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin temel gereklerinden biri kazanılmışhaklara saygı gösterilmesidir. Kazanılmış haklara saygı, hukuk güvenliği ilkesinin bir sonucudur.Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş haktır. Dava konusu kuralda kişilerin bulunduğu statülerden doğan, tahakkuk etmiş ve kendileri yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş haklara yönelik bir düzenleme öngörülmediğinden kazanılmış hakları ihlal eden bir müdahale söz konusu değildir. Bu kişilerin yeni atandıkları kadrodaki mali haklarının (ücret ve özel hizmet tazminatı toplamının), mevcut kadrolarındakine göre daha düşük olması halinde yeni kadrolarındaki gelirlerine eşitleninceye kadar aradaki farkın ödenmesi öngörülmektedir. Bu nedenle maddede sayılan görevlerde bulunanların görevlerine son verilerek aynı dereceli bakanlık müşavirliği ve araştırmacı unvanlı kadrolara atanmalarını öngören kuralın kazanılmış hakları ihlal ettiği söylenemez.

DAVA KONUSU KURALLA, BİREYSEL NİTELİKTE BİR İŞLEM TESİSİ YAPILMAMIŞTIR

Diğer taraftan, dava konusu kuralla tek bir kişi hakkında bireysel nitelikte bir yürütme işlemi tesis edilmeyip, aksine genel ve soyut bir kural getirilmektedir. Soyut bir kuralın gerçekte tek bir kişiyi ya da sınırlı sayıda kişiyi ilgilendiriyor olması onun bu niteliğini ortadan kaldırmaz. Bireysel nitelikte bir işlemden söz edilebilmesi için somut olarak bir kişinin hukuki durumunda değişiklik yapan bir irade açıklamasının bulunması gerekir. Dava konusu kuralla doğrudan belirli bazı kişilerin hukuki durumunda değişiklik yapılmasına yönelik bir düzenleme söz konusu olmadığından bireysel işlemin varlığından söz edilemez. Kuralda belirtilen kadrolarda görev yapan kişilerin hukuki durumlarının düzenlemenin sonucundan etkilenmiş olması bu neticeyi değiştirmez.

MÜŞAVİR KADROLARINA ATANMA FİİLİ BİR ZORUNLULUKTAN KAYNAKLANMAKTADIR

Ayrıca, dava konusu kuralla, kapatılan Başbakanlık bağlı kuruluşlarının bazı kadrolarında görev yapan kamu görevlilerinin bakanlık müşaviri ve araştırmacı kadrolarına atanmış sayılmalarının öngörülmesi, anılan kuruluşların kapatılması ve sonrasında Bakanlık bünyesinde yeniden yapılandırılması sonucu ortaya çıkan hukuki ve fiilî zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Buna göre söz konusu işlemin sebep unsuru, bu kuruluşların kapatılması olup yürürlükte bulunan kanunlara dayanılarak ve kamu görevlisinin öznel durumu dikkate alınarak idarece tesis edilen naklen atama işlemlerinden tamamen farklıdır. Söz konusu hukuki ve fiili zorunluluklar nedeniyle kazanılmış haklar korunarak başka kadrolara atama yapılması, kanun koyucunun takdir alanı içindedir.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe katılmamıştır.

Kuralın, Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

www.memurlar.net

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KARAR Haberleri