Hayatın Sessiz Muhasebesi

Vedat Ali İNAM

Belli bir yaştan sonra insan ister istemez ardına bakar, ömrünün muhasebesine girişir:

“Bu hayatı anlamlı kılan hangi işlere imza attım? Hangi izleri bırakabildim? Neleri yapabilirdim de konfor alanına sığınıp yapabileceklerimden vazgeçtim?”

Zihnimizi ve bedenimizi daha fazla zorlayabilecekken neden geri durduğumuzu sorarız kendimize. Kimi zaman iş yerinde yeni bir projeyi üstlenmek yerine rutin işleri seçerken; kimi zaman komşuluk ilişkilerinde küçük bir yardımı erteleyip sessiz kalırken; kimi zaman da ailemizle geçirdiğimiz zamanlarda, onlarla daha çok ilgilenebilecekken televizyonun ya da telefonun karşısına geçerken…

Daha fazlasını yapabilir miydik? Daha çok insana ulaşabilir, daha anlamlı cümleler kurabilir miydik?

Ama muhasebe sadece bireysel değildir. Toplum olarak da aynı soruları sormalıyız: Ürettiğimiz işler, bıraktığımız eserler, paylaştığımız bilgi ve yardımlar gerçekten topluma değer katıyor mu; yoksa günü kurtarmak ve kolay olanı seçmekle mi yetiniyoruz?

Sessizlik de ayrı bir meseledir. Suskunluk bazen hikmettir; bazen de güç karşısında sinmişliğin yansımasıdır.

Ama asıl mesele şudur: Sessizliğimiz vicdanımızı rahatlatıyor mu, yoksa içimizde büyüyen bir pişmanlığa mı dönüşüyor?

Hayata bakarken şunu da sorguluyoruz: “Ailem, dostlarım, komşularım benden razı mı? Yoksa gönüllerinde şikâyetleri mi var?”

Asıl önemli olan belki de başkalarının onayı değil, insanın kendi vicdanının sesine kulak verebilmesidir.

Günlük yaşam bu sorulara küçük örneklerle cevap verir:

İş yerinde bir meslektaşının yükünü paylaşmak, tanıdığı ya da tanımadığı birine ikramda bulunmak, komşunun evine uğrayıp çayını içmek, çocuğumuzla geçirdiğimiz on beş yirmi dakikalık oyun zamanı…

Küçük ama anlamlı her davranış; içimizdeki umut ateşini besler, hem birey hem toplum olarak bir iz bırakmamızı sağlar.

Toplum olarak bugün bir yol ayrımındayız:

Umut ateşiyle birbirimizi ısıtacak mıyız, yoksa umutsuz gözlerin soğuğunda üşüyüp kalacak mıyız?

Çalışma arkadaşlarımızla, çocuklarımızla, komşularımızla ve çevremizle kurduğumuz bağlar, bizden sonra geriye ne bırakacağımızın da göstergesidir.

Her bireyin kendi muhasebesi, aslında toplumun da aynasıdır.

Hepimiz hem birey hem toplum olarak aynı sorunun etrafında dolaşıyoruz:

“Sahi, biz ne yapıyoruz?”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.