Hepsi gençti, babayiğitti vatan sevdalısıydı

37'si polis 44 vatandaşımızın şehit düştüğü hain terör saldırısından geriye gözleri yaşlı eşler, evlatlar, ana-babalar, teröre karşı milli birlik ve beraberlik duyguları ile buruk hikayeler kaldı.

Bir de mektup vardı. Saldırıdan saatler sonra İstanbul'da görevli bir emniyet müdürünün, Çevik Kuvvet polislerini ve duygularını anlatan duygu yüklü bir mektup... Şöyle yazıyordu: "Anadolu'nun her bir yerinden gelmişlerdir. Memleket sevdalısıdırlar. Filinta gibi çocuklardır; boylu, poslu... Genç yaşlarına rağmen babayiğittirler."

Emniyet müdürü mektup yazdı, şehitleri anlattı

10 Aralık Cumartesi akşamı yurdun dört bir yanına ateş düşüren İstanbul Beşiktaş'taki canlı bombalı o çifte ve hain terör saldırısının gerçekleştirildiği geceyi, her birinin farklı hikayesi olan 37'si polis 44 şehidimizi mümkün mü unutmak... Hepsinin umutları, gelecekleri, hayalleri, sıraya koydukları nice planları vardı. Her biri farklı illerde, farklı insanların zihinlerinde anılar bırakan şehitlerin arasında İstanbul Emniyeti Özel Güvenlik Şube Müdürü olan Üçüncü Sınıf Emniyet Müdürü Vefa Karakurdu da vardı. 2008 yılında kardeşi Sabri Ferda Karakurdu'nu trafik kazasında kaybetmişti. Babası da emekli emniyet müdürüydü. Vefa müdür ile şehit düştüğü kalleş saldırıdan sadece bir hafta önce aynı düğündeydik. Yakını olan bir başkomiserin İstanbul Polis Eğitim ve Kongre Merkezi'ndeki düğününe katılmıştık. Kim bilir belki de çocuklarının düğün hayalini kurmuştu o gece. Beş yaşındaki kızı Duru, bulutlara gittiğini düşündüğü babasının cenazesinde, bulutlara bakıp el salladığı fotoğrafı ile tüm Türkiye'yi ağlatmıştı.

 

VATAN VE İNSAN SEVDALISIYDI

2013 yılıydı. Emniyet Teşkilatı'nda çok sevilen ve Deli Kadir Abi olarak anılan şehit emniyet amiri Kadir Yıldırım (41), o dönem Fatih Araştırma Amiri'ydi. Amerikalı turist Sarai Sierra'nın (33) Sarayburnu'nda öldürüldüğü ve cesedinin bulunduğu dehlizi fotoğraflamak için o bölgeye gittiğimde "Habersiz gitme sakın oraya. Beni ara. Ekip vereyim öyle git fotoğraflarını çek" demişti. Böylesine iyi, düşünceli biriydi. Sözünü dinlemeyerek fotoğraf çekmek için tek başıma oraya gittiğimde surların içerisinde madde bağımlılarının bıçaklı saldırısına uğradıktan sadece saatler sonra karşısına geçtiğimdeki bakışlarını hiç unutmuyorum Kadir Amir'in... Kalleş saldırıda yitirdiğimiz tüm şehitlerimizin, başta aileleri olmak üzere; bakışlarını, konuşmalarını, anılarını hatırlayacak benim gibi binlerce insan kaldı geride... Kadir Amir, insan ve vatan sevdalısıydı. Mücadele ettiği tüm güçlüklere rağmen, yaşama sevincini kaybetmeden, insanlara sevgiyle yaklaşırdı. Çok da sevilirdi. Eşi kanser hastasıydı. Onunla omuz omuza mücadele verirdi.

 

DEMOKRASİ NÖBETLERİ'NE GİTTİLER

Terfi alamadan, yıllarca baskılarına maruz kaldığı FETÖ'nün darbe girişimini gerçekleştirdiği 15 Temmuz Cuma gecesi darbeci askerlerle çatışmıştı. Tankın üzerinde çektirdiği fotoğrafı da "Bu devlete silah çeken kim ise gereği yapılır. Bu kansızlara rahat yok" diye paylaşmıştı. Canla başla görev yaptığı o geceden sonra eşi, evlatları ve ellerindeki Türk bayrakları ile gecelerce Demokrasi Nöbetleri'ne katıldı. 15 Temmuz kahramanı şehit Astsubay Ömer Halisdemir'in, Niğde'deki kabrini ziyaretine gittiğinde çekilen fotoğraflarını "Şehidimize sonsuz teşekkürlerimizi iletmeye geldik. Hakkını helal etsin" yazarak paylaşmıştı.

 

ARDA KALAN HİKAYELER VE BİR MEKTUP

Her bir şehidin sayfalara sığdıramayacağımız hikayeleri var. Üç ay önce görevine başlayan şehit Çevik Kuvvet polisi Mehmet Zengin'in (21) ilk görev yeriydi İstanbul... Şehit polisler İlker Uylaş (27) dört ay önce, Osman Börklüoğlu (25) iki buçuk yıl önce evlenmişti, şehit polis Adem Serin (24) bir ay sonra nişanlanacaktı. Mehmet Taş (23) altı aylık, Süleyman Sorkut (23) dört aylık, Oğuzhan Duyar (21) yedi aylık, Mustafa Öztürk (27) iki buçuk yıllık polisti. Duyar'ın annesi Adli Tıp Kurumu'nun önünde "Varım, yoğum bir tanemdi. Bir tanecik yavrumdu. Onu da götürdüler. Biz her zaman ayaktayız. Hep şehit olmak istiyordu. 28 Aralık'ta doğum günüydü. Doğum günü için gelecektim ama morgdan aldım. O hainlerin hiçbir zaman yanına kalmasın" diye feryat etmişti. Bir buçuk yıl önce evlenmiş, altı ay önce oğlu Fatih Selim dünyaya gelmişti şehit polis Adem Oğuz'un (30)... Hüseyin Dalgılıç (33), kendisi gibi polis olan beş aylık hamile eşi ve iki yaşında evladını bıraktı geride... Emre Horoz'un (24) altı ay önce ikizleri Elif ve Evra dünyaya gelmişti. O alçakça saldırıdan, teröre ve terör örgütlerine karşı oluşan milli birlik ve beraberlik duygusu ile şehitlerimizin buruk hikayeleri kaldı. Bir de mektup vardı arda kalan... O mektup, kimi zaman otobüslerde, bazen kaldırım kenarında uyuya kalan ve o gece hain terör saldırısının hedefi olan Çevik Kuvvet ve görevlerine yeni başlayan genç polisleri anlatıyordu. O duygusal mektup, alçakça yapılan terör saldırısından saatler sonra bir mesajla gelmişti cep telefonuma... Hayatlarının baharındaki Çevik Kuvvet polislerini ve yaşadıklarını anlatıyordu. Mektup, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli üst düzey bir emniyet müdürü tarafından kaleme alınmıştı. Mesajdaki ilk cümlesinde; "Dayanamadım. Göğsüm daraldı. Ben anlatayım sana bizim Çevik'in pırıl pırıl çocuklarını" yazıyordu. Ardında ise Anadolu'nun öz evlatlarını anlatan uzun ve duygu yüklü cümleler vardı. (O emniyet müdürü "burada önemli olan o evlatlarımızdır" diyerek adının kullanılmamasını rica etti.) İşte o mektup...

 

 

Eşi kanser tedavisi gören şehit emniyet amiri Kadir Yıldırım, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin ardından tankın üzerinde fotoğrafını paylaşmıştı. Yıldırım, birlikte görev yaptığı Mardin Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk'ün şehit edilmesiyle ilgili ise 11 Kasım'da şu yorumu yapmıştı: "2011'de Bolu'da görev yaptığım iyi bir kaymakamdı. Yapılan hain ve şerefsiz saldırıyı lanetliyorum. İnşallah bizlere de Allah şehitlik nasip eder."

 

İŞTE O MEKTUP

GENÇ VE BABAYİĞİTTİRLER

20 ile 25 yaşları arasındadır çoğu... Filinta gibi çocuklardır; boylu, poslu ve genç yaşlarına rağmen babayiğitlerdir. Gece-gündüz demeden görevden göreve koştukları için izinli oldukları günler çok azdır. Birçoğu izin günlerinde de çalışır mesai arkadaşlarını yalnız bırakmamak için... İzinli olduklarında; hele bir de sivil elbiselerin içerisinde görseniz onları, değme mankenlere taş çıkarırlar. Çoğu, düşük gelirli ailelerin çocuklarıdır. Anadolu'nun her bir köşesinden İstanbul'a, Ankara'ya, farklı illere görev için gelmişlerdir. Köyden, ilçeden veya bir kasabadan... Hepsi her yerde memleketini, vatanını öve öve anlatır. Gurur duyar. Hepsi birer memleket ve vatan sevdalısıdır. Anadolu'dayken İstanbul'u yaşamak isterler. Süt gibi beyaz ve lekesiz çocuklardır. Belki de sigara içmek, pırıl pırıl hayatlarındaki en kötü alışkanlıktır. Hayatları boyunca hiç serserilik yapmamışlardır. Suçu sevmez ve nedir bilmezler.

 

HER EVDE BİR ÇİĞ KÖFTE YAPAN OLUR

Genç ve deli dolu olmalarına rağmen; polis olmadan önce karakolun önünden dahi geçmemişlerdir. İstanbul'a gelince en az iki-üç mesai arkadaşı birleşir ve genellikle rutubetli bir ev tutarlar. Her birinin odası ayrı ayrı ve evlere şenliktir. Ana-babalarının fotoğraflarıyla süslerler odalarını... Duvarlarında mutlaka ay yıldızlı bayrak vardır. Asla eksik olmaz. Genellikle az görebildikleri uyku, onlar için büyük velinimettir. Her evde mutlaka bir çiğ köfte yapan olur. En büyük zevklerinden biri bütün timin toplanıp aynı evde çiğ köfte yemesidir. Çay sohbetleri olmazsa olmazdır. Kilometrelerce uzaklıktaki anacıkları durmadan onlara telefon açar. "Oğlum, yavrum, iyi misiniz? Bugün ne yedin? Rahatınız yerinde mi?" diye sorarlar." Çoğu yalan söyler annesine... Tatlı ve pembe bir yalan; "Burada hiç sıkıntılı bir şey yok. Biz çok rahatız" derler.

 

DÜĞÜNLERİ İÇİN PARA BİRİKTİRİRLER

Evli olanları çok azdır. Onlar da yeni evlilerdir. Bir veya iki yaşlarında bebekleri olur. Bazıları nişanlı, bazıları sözlüdür. Para biriktirirler düğünleri için... O günü umutla ve heyecanla beklerler. Soğukta ve zor şartlarda konserve yiyerek görev yaparlar. Bazen 20 saati bulur görevleri ama otobüslerde birbirleriyle şakalaşırlar. Her daim birlik içerisindedirler. Enerjilerini hiç kaybetmezler, çoğunun kendi aralarında lakabı vardır. Bazen hiç ek ücret almadan futbol, basketbol, konser alanlarındaki görevlerine atlayıp giderler. Tek dertleri vatana, millete bir şey olmasın... İşte o fidanları acımasızca katlettiler bu gece... Analarının kuzularını şehit ettiler. Onlar bu defa, çok sevdikleri anacıklarının telefonlarını açamadı. Ne istediniz hayatlarını daha yaşayamamış, gencecik, bu vatanın pırıl pırıl olan çocuklarından, ne istediniz?

EMİR SOMER

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

GÜNDEM Haberleri