Vazgeçme Maliyeti Açısından Yetişkin Eğitimi

Hüseyin ÖZKAN

Eğitimde Kayıp Kaçak Bedeli Yada Vazgeçme Maliyeti Açısından

Yetişkin Eğitimi

Çoğumuz 17 yaşımızın tercihleriyle yaşantımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Bu yaş Liseyi bitirme yaşımız ve bir üniversite tercih edip bir mesleğe yönelme yaşımızdır. Henüz çocuk çağında, çocukluk sorumsuzluğu yaşımızda aldığımız bu karar tüm yaşantımızı belirliyor, bu tercihimizle emeklilik anılarımızı oluşturuyoruz. Bırakın çocukluk yaşı tercihini, acaba gerçekten yeteneklerimizin üzerine inşa edilmiş iyi bir yönlendirme söz konusu mudur o zamanlarda? Bu soruya da elbette yanıtını vermek de pek mümkün değil. Kaldı ki evet diyebiliyor olsak bile, her şeyin ışık hızıyla değiştiği zamanda bu neyi değiştirir ki?

Günümüz dünyasında değişim; on yıl öncesine göre daha hızlı, yirmi yıl öncesine göre ise süper hızlı, otuz-kırk yıl öncesine göre ise hesaplamak oldukça zor. Basit bir matematik işlemi yapalım. Bir kişinin ortalama 25 yaşında öğretmen olduğunu düşünelim. Günümüz koşullarında 35 yaşında öğretmen, 45 yaşında öğretmen, 55 yaşında öğretmen, zorunlu emeklilik yaşı olan 65 yaşında -ki hala sağlığı elverirse- yine öğretmen... Emeklilik yıllarında ise "emekli öğretmen..."

Peki yıllar yılı yaşayacağımız bu mesleği ne zaman seçiyoruz? 16-17, yani çocukluk yaşlarında. Burada şunu da belirtmek isterim ki, öğretmenlik mesleği sadece bir örnektir, başka meslek grupları için de bu örnek rahatlıkla verilebilir.

Şimdi demek istediğim, "16-17 yaşlarında meslek seçimi yapılmamalı" demek değildir. Asıl üzerinde durmak istediğim, eğitim sisteminin ilerleyen yaşlarda da insanların önüne farklı hedefler, farklı yönelimler ve farklı mesleki açılımlar sunuyor olabilmesidir. İnsanın yaşantıları yoluyla elde ettiği tecrübelerine, geliştirdiği yeteneklerine göre, eğitim sisteminin, kişinin önüne alternatifler sunabilmesidir. Yazının başlığında ironik bir şekilde ifade etmeye çalıştığım eğitimde kayıp kaçak bedeli ya da yüksek lisans yıllarında öğrendiğim ve çok sevdiğim "vazgeçme maliyeti" kavramının içini dolduran konu tam da burasıdır. Yani "eğitim vermezsen vazgeçmiş" sayılırsın ve elbette vazgeçmenin de bir maliyeti vardır. Nedir o maliyet? Kişinin ileriki yaşlarında edindiği tecrübeleri, yetenekleri eğitim yoluyla katma değere dönüştürmezsen, toplum olarak onun ekonomik getirilerinden de vazgeçmiş sayılırsın. Bireysel olarak düşünüldüğünde de kişinin yaşamdan alacağı hazdan ve mesleki doyumundan ve dolayısıyla mutluluğundan vazgeçmiş sayılırsın. Bu da eğitimden vazgeçmenin ağır bir bedeli olsa gerek, değil mi?

Bahsetmeye çalıştığım "Yetişkin Eğitimi"dir. Biraz istatistiklerle Türkiye'deki yetişkin eğitimi verilerine bir bakalım isterseniz. 2016 yılı TÜİK verilerinde TÜİK şöyle diyor; Türkiye’de 18 yaş ve üstünde olan nüfustan son 12 ayda örgün veya yaygın eğitime katılanların oranı %22,7 oldu. En yüksek katılım %48,9 ile 18-24 yaş grubunda gerçekleşti. Bunu %31,2 ile 25-34 yaş grubu takip etti. Örgün veya yaygın eğitim faaliyetlerine 18 yaş ve üstü erkeklerin %26,6’sı katılırken, kadınlarda katılım %18,9 olarak gerçekleşti." Veriler aşağıdaki tabloda daha net ve kapsamlı olarak görülecektir.

         

                 Tablo,Kaynak TÜİK

Bakın TÜİK verileri başka ne diyor; "Nedenlerine göre yaygın eğitime katılım incelendiğinde, ilk sırada %61,9 ile “işini daha iyi yapmak” yer aldı. Bunu %49,9 ile “katılmaya mecbur olmak” ve %49,8 ile “günlük hayatta gerekli bilgi ve becerileri kazanmak” takip etti."

Bu verilerde görünen odur ki insanların, yada kurumların yetişkin eğitiminden algıladıklarının işini daha iyi yapmak olduğudur ki; bu da asıl anlatmak istediğim; mutlu eden, özgürleştiren, çeşitli açılımlar sağlayan yetişkin eğitimiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Günümüz bilgileri ışığında insanların yeteneklerini her yaşta geliştirebileceği söylenebilir. Bunu 17 yaşında seçtiği mesleğini icra ederken ve sıkıntılar içinde bir an önce emeklilik hayalleri kuran, yıllar yılı rutinden bunalmış kişilerin emekli olduktan sonra çeşitli alanlarda kendilerini ifade etmelerindeki başarıda görebiliyoruz. Elbette bu oranın çok küçük bir oran olduğunu söyleyebiliriz. Çoğunluk ise vazgeçildiği için maalesef vazgeçiyor. Kaldı ki beyin araştırmalarının insanın her yaşta öğrenebileceğini ve beyni zorlamanın ona sağlık getirdiğini gösteriyor. Bu kadar hızlı yaşanan bir zamanda ve bilginin bu kadar hızla işlendiği, tüketildiği ve değiştiği bir çağda; mesleki rutinlik, tekdüzelik ve değişmezlik bilimsel değişimlerin tersine bir değişmezlik olduğunu görmek gerekiyor. Bunun da zamana ayak uyduramadığından "bizim zamanımızda bunlar yoktu", "ben teknolojiden hiç anlamam" diyen mutsuz ve verimsiz insanlar ve toplum ürettiğinin bilinmesi gerekiyor.

Başka bir açıdan baktığımızda 19 yy Sanayi Devrimi üretim teknolojisine uygun insan tipi tabiri caizse üretim bandı insan tipi idi. Yani branşlaşmış ancak bütünlükçü bir bakış açısından kopmuş bir insan tipi idi. Günümüzde 4.0 dijital üretim teknoloji çağında ise bütünlükçü bir yaklaşım söz konusudur. Elektronik mühendisinin de makine mühendisinin ilgilendiği alanlarla ilgili olması beklenir. Üretilen cihazın bütünlüğü söz konusu ise üretenlerde de bütünlüklü bir bakış açısı beklenir. Öyleyse elektronik mühendisinin üniversitelerde makine mühendisi eğitimi görmesinin önünün açılmasının önündeki engel ne olabilir? Ya da bir öğretmenin alanı itibarıyla sosyoloji, psikoloji, felsefe, iletişim, sosyal hizmet vb gibi ilişkilendirilebileceği alanlarda eğitim almasının önünün açılmasının? Ya da hemşirenin doktorluk eğitimi almasının önünün açılmasının? Örnekler çoğaltılabilir. Doğal olarak herkesin aklına gelen kaygılar da... Ama çeşitli kaygılarla hiç bir şey yapmamak çözüm değildir. Bilimsel yaklaşımla ve üniversitelerin sağlıklı ölçme değerlendirme yaklaşımlarıyla sorunlar çözülmelidir. Başaramayan zaten üniversite eğitiminde elenecektir gibi... 

O halde yine kurumlara iş düşüyor. Kurumların yetişkin eğitimini adaletli ve çağcıl bir pencereden bakarak yeniden ele almaları ve gereken değişimleri ve güncellemeleri yapmaları gerekiyor. Her yaşta insanların gerek yeni meslek edinme gerekse yeni alanlarda kendilerini geliştirmelerinin önünü açmak gerekiyor. Bu arada yaygınlığını ve kapsamını geliştirmek koşulu ile çağcıl bir uygulama olarak gördüğüm üniversitelerin ikinci üniversite uygulamalarının da bu noktada altını çizmek gerekiyor. Konunun yetişkinlere özgü ölçme değerlendirmesiyle süre ve müfredatıyla kapsamlı bir şekilde ele alınması ve değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek gerekiyor. Eğitimde kayıp kaçak bedelini veya vazgeçme maliyetinin faturasını ödememek için Yetişkin Eğitiminden vazgeçmemek gerekiyor.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.