Şükrü Kolukısa Uyardı: Artık (eğitimde) sahici işler yapmanın vakti gelmiştir!

Şükrü Kolukısa Uyardı: Artık (eğitimde) sahici işler yapmanın vakti gelmiştir!

Bir imge veya fikir, tüm imkânlarını kullandığında, vaatlerini tükettiğinde, ona bağlanan umutlar da dağıldığında neye tekabül ettiği çok daha iyi anlaşılıyor. Salgın sürecinde uzaktan eğitim konusu da vadettiği durumlarla yüzleşerek, imkânlarını...

Bir imge veya fikir, tüm imkânlarını kullandığında, vaatlerini tükettiğinde, ona bağlanan umutlar da dağıldığında neye tekabül ettiği çok daha iyi anlaşılıyor. Salgın sürecinde uzaktan eğitim konusu da vadettiği durumlarla yüzleşerek, imkânlarını kullanarak, teorik kemalinden pratik zevaline ermiş oldu.

Uluslararası kuruluşlar, okulların açık tutulması, şartların ve imkânların zorlanarak eğitimin yüz yüze yapılması konusunda tavsiye kararları yayımladı. Bu açıdan bakınca, salgın, dünyanın birçok ülkesinde çok daha ağır şartlarda seyretmesine rağmen okulların açık tutulması yönünde kararlar alındı. Uzun vadeli düşünüldüğünde, salgın sürecini yönetirken, sonrasında karşılaşılacak sonuçları ve bunların nasıl telafi edilebileceğini de hesap etmek gerekiyordu. Gayet açık bir durum ki, eğitim açısından beyhude geçen günler; uzun vadede çözülmesi zor bir düğümdür, kaybedilmiş kuşaklardır, derin toplumsal yaralardır.

Salgında hayat, kapalı mekânlarda, genleşmiş zaman duygusuyla kıstırılmış bir olguya dönüştü. Bu hâliyle hayatlarımızda değişen en önemli konulardan biri de zaman ve mekân algımız oldu. İhtiyaç listelerindeki güncellemeler, üretimi, çalışma hayatını, sosyal döngüyü, ekonomik dinamikleri ve tüm tedarik zincirlerini etkiledi. Pedagojik beklentiler maalesef sektörel gerçeklerin gerisinde kaldı. Eğitimin icra ediliş şekli ve sürekliliği sektörel beklentilerin ve ticari baskıların elinde biçimlendi. Durum böyle olunca eğitim yönetiminde pedagojinin gerçekleri piyasanın talepleri kadar bile dikkate alınmadı.

Online eğitim, her şeyden önce, eğitim açısından, zaman ve mekân gibi iki vazgeçilmez unsuru tarumar etti; zamanı ölçeklendirmeyi ve yönetmeyi zorlaştırdı. Eğitim, katılımcılar tarafından bir mekânda icra edilmediği için, etkileşim neredeyse imkânsızlaştı. Eğitim, uzaktan erişimle her noktada yapılan ama kontrolü, ölçmesi ve değerlendirmesi çok da mümkün olmayan bir yapıya büründü. Ekonomik imkânı olmayan, ikamet ettiği bölgede teknolojik altyapıdan mahrum olan öğrencilerin aleyhine işleyen bir gidişat olarak kaderleri oldu. Bu hâliyle bir dersten daha fazlasını yapmak için çalışan, normal bir ders için gösterilen efordan daha fazlasını sarf eden eğitimciler, bir de ‘rahata alışmak’la suçlandı.

Ülkemizde eğitimin yüz yüze sürdürülmesi konusunda maalesef bir kararlılık ortaya konulamadı. Karar alıcılar, karar almamayı en sağlıklı karar olarak düşündüler, kendilerince risk almayarak birçok şeyi garantiye aldılar. Kriz dönemlerinde inisiyatif kullanarak süreci şekillendirmek, her halükârda işleyen bir sistemi öngörmek yerine eğitimi adil olmayan şartlarda, eşit olmayan imkânlar eliyle sürdürülen uzak hayallere teslim ettiler. Eğitim faaliyetinin sadece tamamlayıcı bir unsuru olması gereken uzaktan öğretimi, eğitim-öğretim süreçlerinin tamamını kuşatacak büyük proje olarak lanse ettiler. Gelinen nokta itibarıyla bunun ekonomik, pratik ve altyapı bakımından imkânsızlıkları ortaya çıkmaya başlayınca da vaziyeti idare ettiler. Çoktan seçmeli senaryoların hiçbiri maalesef sadra şifa olmadı, olamadı. Dönemin sonunda ölçme ve değerlendirmenin objektif ve adil olmayacağı çok net görüldü. Reklamlarda güzel gözüken işlerin uygulamada hiçbir şeye tekabül etmediği; ‘kime, neye göre not verileceği’ sorusu cevapsız kaldığında, herkesçe fark edildi.

Uzaktan eğitim, uzmanlarca reçetesi yazılmış bir ilaç değildir, ancak gıda takviyesi olarak kullanılmalıdır.

Ekranların organize edilerek eğitimcilerin kanaatlerinin koordine edilemeyeceğinin bilinmesinin zamanı gelmiştir. İşin esasına dair karar almadan sürekli usulü cilalamanın, olguyu yönetmeden algıyı yönetmeye kalkmanın imajı sönmüş, makyajı dökülmüştür. Artık sahici işler yapmanın vakti gelmiştir.

Bakanlık, motivasyon antrenörlüğünden çıkıp eğitimcileri rahatlatacak somut kararlar almalı; sorunlara estetik cerrahi uygulamaktan vazgeçip, kalıcı çözümler için ortopedik müdahaleler yapmalıdır. Bütün bu tecrübe, eleştiri ve tavsiyeleri dikkate alarak ikinci dönem için sağlıklı bir planlama yapmalı ve yüz yüze eğitim konusunda kararlılık ortaya koymalıdır.

Şükrü Kolukısa

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.