Eğitim sorunları ve Çubukçu (1)

Milli Eğitim Bakanı Çubukçu ile önceki gün, uzunca bir sohbet gerçekleştirdik. Bu bir fikir alışverişi şeklindeydi. O farklı konularda benim neler düşündüğü sordu. Ben de konulara nasıl baktığını yakalamaya çalıştım. Bir röportaj değildi. Dolayısıyla eğitimin genel sorunları hakkında neler düşündüğünden çok, gözlemlerimi ve olaylara bakış açısını değerlendireceğim.
Eğitim konularını, daha somut bir çerçevede konuşacağımız günler gelmeyecek mi? Elbette gelecek. Ama şu sıralar, sıkı bir şekilde ders çalışıyor. Sorunları öğrenmekle kalmayıp, çözüm yolları da arıyor.
Peki ne zaman hazır hale gelir?
Fazla zaman alacağını sanmıyorum.
Önemli olan konulara yaklaşımı. Şimdi onun arayışında. Bunu belirledikten sonra atacağı adımlar peş peşe gelecektir.
Hüseyin Çelik gibi ben her şeyi bilirim havasında değil. Eğitim sistemiyle olan tek ilgisinin oğlunun öğrencilik yaşamı olduğunu büyük bir rahatlılıkla dile getiriyor. Bilmediği konuları, açık yüreklilikle söylüyor, “Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusunu, çok farklı kesimlerden isimlere içtenlikle sorabiliyor.
“Bilmediğini bilmek de en büyük erdemlerden biridir” diyenleri haklı çıkarırcasına öğrenme tutkusu içerisinde. Sınava hazırlanan öğrenciler gibi gecesi gündüzüne karışmış. Ama sınavları, hele hele çocuklara çocukluklarını unutturan sınavları hiç sevmiyor.
Son dönemde gördüğümüz bakanlardan çok farklı bir yönü var. Hemen her konuya bir anne ve veli duyarlılığıyla yaklaşıyor. Kendi oğlu ne ise diğer öğrencilere de o gözle bakıyor.
Oğlundan yediği fırçaları diğer öğrencilerden de yeme olasılığını hep göz önünde bulunduruyor.
Hoşgörülü. Eleştirinin olmadığı yerde en doğruyu bulmanın çok daha zor olduğuna inanlardan. Samimi olduğu sürece, yazılanlara, söylenenlere bırakın kızmayı, bu konuda bizi uyardınız diye açıp teşekkür edenlerden.
Kompleks yok, kapris yok. Mini minnacık yeğeninin, okul müdürüne, “Benim yengem artık sizin başkanınız oldu, ben artık ödev yapmayacağım” dediğini, kendisinin de “İyi söylemişsin anneciğim” diyerek ona nasıl destek çıktığını gülerek anlattı. Ödevlerin öğrenciler ve aileleri için işkence olmaktan çıkarılması için düşüncelerini ortaya koydu ve bu konuda ciddi adımlar atacağının sinyallerini verdi.
8 yıllık kesintisiz eğitimden okulöncesi eğitime, öğretmen atamalarından KPSS'ye, dershanelerden mesleki eğitime kadar sorun yumağı haline gelen hemen her konuda fikir teatisinde bulunup, öncelikle boyutlarını öğrenmeye çalışıyor.
Önceliği ne olacak? Hangi konularda nasıl hareket edecek? Henüz bir icraat planı oluşturmuş değil. Ama sanki hedefi, öğrencisi, öğretmeni, diğer çalışanları ve velisiyle herkesin bakanı, daha doğrusu Nimet Abla'sı olmak.
Yıl sonu karne töreninde hep iyi öğrencilerin karneleri eline tutuşturulunca yüreği cız etmiş. Ya karnesi iyi olmayanlar, şu anda ne kadar üzülmüşlerdir diye hayıflanmış. Gelecek yılki karne töreninde kesinlikle karma bir liste olacak diyor.
Eğitimle ilgili hemen her konunun konuşulduğu sohbeti bakanlıktaki makam odasında yemekte gerçekleştirdik. Aslında ucu açık bir akşam yemeği olacaktı. Ama araya partisinin grup toplantısı girince, öğleye çekti. Devlet Bakanlığı'ndan beri birlikte olduğu Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Rukiye Serttaş da bizimleydi. Ve sürekli notlar aldı.
Zengin bir sofra vardı. Ama etler soğumuş, meyveler de porsumuştu. Görünen o ki, mutfağa da el atması gerekiyor.
Bakan Çubukçu ile yediğimiz öğle yemeği sadece sohbet niteliği taşıyordu. Dolayısıyla hangi konuda ne düşündüğünden çok, hangi konuya nasıl baktığına yönelik izlenimlerimi yazacağım.
Bu anekdotlar, kendisini daha yakından tanıma açısından eminim hepimize çok önemli ipuçları verecek.
Özetin özeti: Bakan Çubukçu'nun eğitime bakışı, içimizden biri gibi. Öğrenciyi, veliyi, öğretmeni, toplumu üzen ve geren bir anlayışa kesinlikle karşı.

Milliyet


Önceki ve Sonraki Yazılar