Mustafa KIR'dan Kutlu Doğum Açıklaması

Mustafa KIR'dan Kutlu Doğum Açıklaması

Mustafa KIR'dan Kutlu Doğum Haftası Açıklaması

MEMUR-SEN ANKARA İL VE EĞİTİM-BİR-SEN ANKARA 1 NO'LU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR'IN KUTLU DOĞUM HAFTASI MÜNASEBETİYLE YAPTIĞI  BASIN AÇIKLAMASIDIR.14.04.2014

 

İSLAM YAŞADIKÇA DİRİ DURAN ORGANİZMA GİBİDİR.

            1989 Yılından bu yana ülkemizde Peygamberimizin doğduğu  20 Nisan gününü içine  alan hafta ‘Kutlu doğum haftası’ olarak anılmaktadır. Kutlu doğum haftası Peygamberimizin üstün meziyetlerini, örnek kişiliğinitanıma ve tanıtmaya vesile olması açısından çok önemlidir.

            Ancak  Peygamberimizi anmaktan ziyade anlamak ve yaşamak lazımdır. Çünkü Onundoğumundan  ölümüne kadar 63 Yıllık hayatının her zerresinde bütün insanlığın kurtuluş reçetesi gizlidir. 

            Bilindiği üzere Peygamberimiz cahiliye devri adı verilen Allah'ı bırakıp puta tapıldığı, kötülüklerin her tarafı kara bulut gibi kapladığı, güçlünün zayıfı ezdiği, şiddet, zulüm ve savaşın eksik olmadığı,  kız çocuklarının diri, diri toprağa gömüldüğü, kadınların pazarlarda panayırlarda alınıp satıldığı bir devirde, içki kumar, zina, faizcilik, tefecilik, yağmacılık ve çapulculuğun vakayı adliyeden sayıldığı karanlık bir dönemde, Allah tarafındanbatılın yerine Hakk’ı ikame etmek,marufuemredip, münkeri defetmek, insanları kula kulluk zilletinden Allah’a kul olma izzetine ulaştırmak,küfür ve şirk karanlığından iman aydınlığına kavuşturmak, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

            İşte böyle bir dönemde Hz Muhammed (sav) kadınları bir ticaret metaı ve fuhuş aracı olmaktan kurtarmış ve cenneti anaların ayakları altına sermiştir. Soy sop farkını ortadan kaldırmış, takva dışında bütün insanları bir tarağın dişleri gibi eşit  ve kardeş saymıştır.  Soygunculuk aracı olan faizciliği, tefeciliği, insanları birbirine düşüren ırkçılığı ve kan davasını ayaklar altına almıştır.  İman etmiş sayılmak ve cennete girebilmek için inananların birbirlerini sevmelerini şart koşmuştur.

            Kıyasladığımızda yaşadığımız çağ cahiliye döneminden daha karanlık ve daha bulanıktır. Cahiliye döneminde zulmedenler, ambargouygulayanlar,Müslümanları yurtlarından çıkaranlar müşriktir,kafirdir. Bu gün Müslümanları yurtlarından çıkarılanlar,Onlarıtoplarla, tanklarla kimyasal silahlarla öldürenler  529 kişi hakkında 20 dakikada idam kararı verenler sözde  mümindir, Müslüman'dır.      

            Cahiliye dönemindeMüslümanlar müşrikler ve kafirler  tarafından işkenceye tabi tutuluyor ve öldürülüyordu. Bu günSuriye’de Mısır'da,Irak'ta, Libya'da ve İslam coğrafyasının bir çok alanında Müslüman Müslüman'ıhunharca katlediyor. Düşmanlarının yapmak isteyip te yapamadığı zulüm ve işkenceleri Müslüman kardeşine reva görüyor."Din, dil, ırk mezhep meşrep grup siyasal tercihlerle kamplara bölünerek gücünü,kuvvetini,kudretini,izzetini ve şerefini ayaklar altına alıyor.

            İslam yaşadıkça diri duran bir organizma gibidir. İnsanlığın kurtuluşu kutlu doğum haftalarını kutlamakla değil, Hz. Muhammet (s.av) in sunduğu kutlu reçetelere uymakla mümkündür.

            Bu gün hala kazanmak için uğraş verdiğimiz ancak bir türlü alamadığımız hakları Peygamberimiz tarafındanMiladi 632 yılında Mekke'de  irat edilen Veda hutbesinde sunulan evrensel beyanname ile din, dil, ırk ve cinsiyet farkı gözetmeksizin insan olan herkese; başta yaşama hakkı olmak üzere, mülk edinme, ırz ve namusunu koruma,  inanma ve inandığı gibi yaşama, düşünme ve düşündüğünü özgürce ifade edebilme, öğrenme, öğretme,neşretme, emeğinin karşılığını  alnının teri kurumadan alabilme, devlet imkânlarından adalet ölçüsünde yararlanabilme hakları tanınmıştır. .

             "Değirmen çeke, çeke elleri yara bere içinde kalan kızı Fatıma’nın bir hizmetçi talebine karşılık  "Vallahi Suffe Ehli açlık ve sefalet içinde yaşarken kızımda olsan senin bu ihtiyacına cevap veremem" diyen Peygamberin reçetesinde  devletin imkânlarını ailesine, çevresine peşkeş çeken idarecilerin alabileceği ibretler vardır.

             Mekke’nin Fethi esnasında İtibarlı bir kabilenin kızı suç işlediği için ailenin şerefi lekelenir diye cezasının affı istenildiğinde “ Ey Müslümanlar! Sizden önceki milletlerin tarihten silinip gitmelerinin sebebi nedir biliyor musunuz? Onların ileri gelenleri bir suç işlediğinde Ona ceza vermezlerdi. Halktan birisi suç işlediğinde de cezanın infazı için yarış ederlerdi.  Suçu işleyen kendi çocuğumda olsa cezalandırmaktan asla vazgeçmem”diyen  Peygamberin örnek davranışlarından sözde  adalet dağıtan hukukçularımız, yargıçlarımız ve yöneticilerimiz  için çok güzel örnekler vardır.

            8 yıl önce baskı, dayatma, şiddet ambargo gibi çeşitli işkence yöntemleriyle doğduğu, büyüdüğü şehir olan Mekke’den Medine’ye göçe zorlanan ve 8 yıl sonra Mekke fatihi olarak geri döndüğünde her şeye gücü yettiği halde öldürmeyi değil, af yolunu seçen savaş anında bile yaşlılara, kadınlara, çocuklara, savaşmayanlara, hayvanlara, bitkilere, ekili alanlara ve yerleşim alanlarına zarar vermeyi yasaklayan  ‘Bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir insanı kurtaran bütün insanları kurtarmış gibidir.’ ilahi mesajını tebliğ eden Peygamber’de O’nu barbar, şiddet ve savaş yanlısı göstermeye çalışan gafillerin, çağdaş Nöronların alacağı çok insanlık dersleri vardır. 

            "Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz","İlim kadın erkek her Müslüman'a farzdır." "İlim Çin’de de olsa arayınız". "İlim müminin yitik malıdır. Nerede bulursa onu alır". "Ya öğrenci ol, Ya öğreten ol, Ya dinleyen ol dördüncüsü olma helak olursun’. "Hiç bilenle bilmeyenler bir olur mu?" diyen ilim öğrenmeyi kadın erkek herkese farz kılan iki gününü birbirini eşit tutanı zararda sayan, veren eli alan elden üstün gören ve Allah tarafından bir öğretmen olarak gönderilen insanlığınbilmediklerini öğretendir.

            Kısa zamanda İslam’ı cihan şümul bir  din olarak dünyaya yayan peygamberin eğitim- öğretim metotlarından  öğretmenlerin ve öğrencilerinalacağı numune-i imtisaller vardır.

            Peygamber müminlerin ilk devlet başkanıdır. Onların mihrapta imamları, Kürsüde vaizleri, mahkemede hâkimleri, orduda komutanlarıdır. Her türlü problemlerini açabildikleri ve güven duydukları dostlarıdır.

                         Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen,‘Beni Rabbim terbiye etti ne güzel terbiye etti’ diyen Peygamberin ahlakıyla ahlaklaşmadıkça, kendimiz için istediğimizi din kardeşlerimiz için istemedikçe, nemelazımcılık hastalığından kurtulup açların açıkların dertlilerin dertleriyle dertlenmedikçe çocuklarımıza en üstün miras olarak güzel terbiyeyi bırakmadıkça, ırkçılık hastalığından, kavmiyetçilik duygusundan kurtulup bir bedenin azaları gibi bir binanın tuğlaları birbirimize kenetlenmedikçe, düşmanlıkları terkedip,İslam kardeşliği ile kardeş olmadıkça bırakın yılda bir defa 'Kutlu Doğum Haftası" tertiplemeyi bir  yılın 52 haftasında da "Kutlu Doğum" programlar tertip etsek kurtuluşumuz asla mümkün değildir.

            Bu yıl "Kutlu doğum haftasında" dinde samimiyet temasının işlenmesinin özel bir anlamı da bu olsa gerektir. Müslümanlar üzerinde karabulut gibi dolaşan bela ve musibetlerin sebebi Müslüman olduğumuzu iddia ettiğimiz  halde Müslüman gibi  yaşamadığımızdandır.Dini yaşantımızda Allah'a,Peygamberine,Kitabına ve Müslümanlara karşı  samimi olmadığımızdandır.

            Peygamberimiz bir gün Ashabına din hakkında konuşurken; "Din samimi olmaktır."demiş ve bu sözünü 3 defa tekrarlamıştır.Ashaptan birisi kime karşı samimi olmaktır? Ya Rasulallahdiye sorunca Peygamberimiz (s.a.v) de: “Allah’a karşı, Kitabına karşı, Peygamberine karşı, Müslümanların meşru idarecilerine karşı ve bütün Müslümanlara karşı samimi olmaktır.” diye cevap vermiştir..Başka bir hadisi şerifte ise: "Allah sizin  dış görünüşünüze  bakmaz. Lakin kalplerinize ve amellerinize bakar." buyurmuştur.

            İbrahim Ethem Hazretlerinin dualarının kabul olmadığından şikayetçi olan  Basra halkına söylediği şu sözlerde çok manidardır."Siz Allah’ı tanıdığınızı söylüyorsunuz ama emirlerini tanımıyorsunuz.Kur’an-ı Kerim-i okuyorsunuz ama muhtevasıyla amel etmiyorsunuz.  Hz. Peygamberi sevdiğinizi söylüyorsunuz,ama sünnetine sarılmıyorsunuz.  Şeytanı düşman kabul ediyorsunuz, ama onunla dostluktan  geri kalmıyorsunuz.Cenneti sevdiğimizi söylüyorsunuz, ama ona girecek ameller işlemiyorsunuz. Cehennemden korktuğunuzu iddia ediyorsunuz ama ona götürecek fiillerden geri kalmıyorsunuz. Ölüm haktır diyorsunuz, lakin hak olan ölüme  hazırlık yapmıyorsunuz.Din kardeşinizin ayıbı ile uğraşıyorsunuz,lakin  kendi ayıbınızı hiç görmüyorsunuz.Allah’ın lütfettiği nimetleri bolca tüketiyorsunuz,ama hiç şükretmiyorsunuz.Ölülerinizi gömüyorsunuz bir gün  gömüleceğinizi düşünmüyorsunuz.

             Bütün insanlık Hz Muhammed’in sunduğu kurtuluş reçetesine uymadığı için mutsuz,umutsuz ve huzursuzdur. Kurtuluşumuz İslam’dadır.   Huzur ve mutluluğumuz Hz. Muhammed’e tabi olmaktadır. Ne mutlu Onu ananlara, ne mutlu onu anlayanlara,  ne mutlu ona tabi olanlara!

 

Mustafa Kır

Ankara Memur Sen

ve

Eğitim Bir Sen

1 Nolu Şube Başkanı

 

[email protected]

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.