Vicdanın Göçü İnsanın Ölümüne Mersiyedir

Yedi güzel adam’ dan neşet eden ‘Yedi müptezel’ in erdemin ‘er’ ini atıp ‘dem’ ledikleri güruh hegemonyasında dâra çektikleri ahlâk için mazluma sükûttan gayrı ne yakışır?

 

Upuzun adamların upuzun ellerine teşne vicdan artığı, ar damarı çatlağıyla akil sendromu yaşayan ‘güç-perestler’ in yol başçılığında elde edilecek kazanım ahlâkın cansız bedeninden başka bir şey olmayacaktır.

 

Nefs-i emmareye koşar adım avdet eden insancıklara hak, adalet, vicdan, ihlâs, ihsan, tevazu, şükür, rıza, kanaat, kul hakkı ve hayâ gibi manevî hasletlerden söz açtığınızda sizlere para, koltuk, şan, şöhret, kalkınma, konfor ve menfaatten dem vuruyorlarsa biliniz ki onlar maneviyatı maddiyata takas ederek, ‘Teizm’le ‘Deizm’ arasında salınan bir sarkaç gibi gidip gelmektedirler.

 

İnsan iyilik yapmaya, kötülüklerden kaçınmaya, hakkı ve adaleti gözetmeye, kul hakkı yememeye eğilimlidir. Bu bir evrensel ahlâk yasasıdır. Bu yasa öğrenilmemiştir; özümüzde, vicdanımızda hazır olarak bulunur. Bunu insana kazandıran Tanrı’dır. Tanrı’nın kazandırdığını nefsinde yitiren ‘Yedi güzel adam’ senaryolarıyla ruh teskinine çalışan ‘Yedi müptezel’li sendikamsı çukurluk; ticaretini yaptığın sadece umut değil, kapı arkalarında ahlâkı iğfal edip müdür odalarında vicdanı, hayâyı, hakkı ve adaleti alınıp satılan bir mala dönüştürmektir.

 

Konforu 'onura' takas eden zevatlardan oluşmuş kalabalıklara GÜRUH denir. GÜRUH'un olduğu yerde ne toplum ne cemaat ne millet ne de ümmet olur. Konformist kalabalıkların erdemli azınlıkları yönettiği bir ülkede ahlak sükût etmiş, din yan yatmış, iman alabora olmuş, vicdan göç etmiş demektir. Vicdanın göçü, insanın ölümüne mersiyedir. İnsan, bedenini değil erdemini yitirdiğinde yok olur. Yok olan insanı başka başka yüzlerde arama. Kendine bak, kendin ol ve yeniden doğ. Doğumun ölümünün ardındadır aynaya bakarsan. O ayna ki halkın yüzünde Hakk'ın yansısını izlettirir. Yansıyan vicdanındır aslında, hani göç edip giden 'tek hörgüçlü deve' misali erdemsizliğin çöllerine...

 

Toplumu, ‘Sodom’ halkına dönüştürmekte bir beis görmeyen müptezeller güruhu: “Hayat seni öyle bir noktaya getirir ki; kendini sevdiklerinle savaşırken, nefret ettiklerinle sevişirken bulursun.[1]  Tüm insanî, İslâmî ve ahlâkî değerlere savaş açarak güç uğruna iblisin önüne yatmanın anlamı nefsinin seni sürüklediği bu nokta olsa gerek. Hâlbuki hatırlasan:

 

Şeriat der ki: ‘ Seninki senin, benimki benim."

Tarikat der ki: ‘ Seninki senin, benimki de senin."

Marifet der ki: ‘ Ne benimki var ne seninki."

Hakikat der ki: ‘ Ne sen varsın, ne ben.’[2]

 

          “  ‘Yedi güzel adam’ dan neşet eden ‘Yedi müptezel’ in erdemin ‘er’ ini atıp ‘dem’ ledikleri güruh hegemonyasında dâra çektikleri ahlâk için mazluma sükûttan gayrı ne yakışır?” dedik başlarken, bu sükûta kulak vermen için ey ahlâksız!        

 

 

ÜNSAL ERKAN

            

 

[1] GÜNDAY Hakan, PİÇ

[2] ŞAFAK Elif, AŞK

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum