Kesintili eğitim yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşması süreci ve yasanın uygulanması süreci birçok tartışmayı gündeme getirdi. Eğitim camiası çalışanları ve sivil toplum kuruluşları yasanın uygulama sürecinde oluşabilecek aksaklıkları gündeme getirdi. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı paydaşlarının görüşlerini değerlendirmek yerine “Ben Bilirim” anlayışı, eğitim çalışanları açısından sürecin tıkanmasına neden olmuştur.
 

Bugün itibari ile okullarımızda hem idarecilerimiz hem de öğretmenlerimiz Milli Eğitim Bakanlığının eksik, yanlış uygulamaları ve yavaş işleyişinden dolayı mağdur duruma düşmüşlerdir. Bu eksik, yanlış uygulamaların ve yavaş işleyişin bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
 

Sınıf öğretmenlerimizin norm fazlası duruma düşmeleri ile birlikte alan değişikliklerinin geç açılması,
 

Norm fazlası sınıf öğretmenlerimizin ili içi ve il dışı isteğe bağlı tercihlerde norm fazlası olarak öncelikli olarak tayin hakkının verilmemesi,
 

Eş durumu atamalarının bazı alan ve birkaç il ile sınırlandırılarak sadece eş durum u tayin hakkının göstermelik olarak verilmesi sonucu anayasamızda yer alan “Aile bütünlüğünün korunması” ilkesine aykırı hareket edilerek, Anayasamızın Milli Eğitim Bakanlığınca ihlal edilmesi,
 

E-Okul sisteminin geç açılması ile yapılacak iş ve işlemlerde gecikmelerin yaşanması sonucu idareci ile velilerimizin karşı karşıya gelmesi,
 

Seçmeli derslere ve okul giriş çıkış saatlerinde yaşanan sıkıntılara çözüm bulanamaması,
 

Okullarımıza yeterli personel ve bütçe tahsil edilemediği için temizlik işlerinin yapılamaması velilerimizin tepkisine neden olmuş ve idarecilerimizi ve öğretmenlerimizi zor durumda bırakmıştır.
 

Kayıt genelgesi ile yapılan popülist yaklaşım ile idarecilerimiz hedef tahtasına oturtulmuş, bunun yanı sıra gelen resmi yazılarla okullarda yapılması gereken işler sıralanarak idarecilerimize emirler yağdırılmıştır. (Burada bir noktaya parantez açmak gerekir. Bazı ilçelerimizde Bakanlık Müfettişlerinin hafta sonu okulları denetlediği ve bu süreçte bazı bakanlık müfettişlerimizin idarecilerimize karşı olumsuz tavırlar içine girdiği duymaktayız. Burada söylenmesi gereken hafta sonu hiçbir mesai ücretine tabi tutulmadan Anayasamızdaki angarya yasaktır ilkesine aykırı olarak okullara çağrılan idarecilerimize karşı olumsuz tavırlar içine girmek hiçbir üst düzey yetkilinin ve de bakanlık müfettişinin ne haddi ne de hakkı değildir.)
 

Milli Eğitim Bakanımızın katıldığı bir televizyon programında norm fazlası öğretmenler ile ilgili “Bizim milli eğitim müdürlerinde memur açığımız var, isteyen öğretmenlerimizi Milli Eğitimlerde memur olarak istihdam edebiliriz.” sözü eğitimciye bakış açısını ve verdiği değeri açıkça ortaya koymaktadır.
 

4+4+4 eğitim sisteminin uygulayıcıları olan idareci ve öğretmenlerimizin her fırsatta mağdur edilerek başarıya ulaşılacağının düşünülmesi büyük bir yanılgıdan başka bir şey değildir. Sorun çözme makamında olanların, sorun üretir hale geldiği bir süreç sistemin tıkanmasında en büyük etken olmuştur.
 

4+4+4 kesintili eğitim sisteminin birçok kesim tarafında desteklendiği bir süreçte Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin eksik ve yanlış uygulamaları puslu havada bekleyen kesimleri adeta kışkırtarak 4+4+4 eğitim sistemine gölge düşürerek, Milli Eğitim Bakanlığının bindiği dalı kendisinin kesmesine neden olmuştur. Bu noktada tıkanan eğitim sisteminin ve işleyişinin önünü açmak Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin en büyük görevi olmalıdır. Aksi halde eğitim camiasını kendisine küstüren yetkililerce, eğitim sisteminin ilerleyebileceğini düşünmek akıl ve mantıkla bağdaşmayan bir tutum olarak eğitim sistemine en büyük darbeyi vuracaktır.
 

Melih DURMAZ

Eğitim Yöneticisi / Sendikacı

[email protected]