Vedat Ali İNAM
Başarısızlık Korkusu: Eğitim Öğretimin Önündeki Görünmez Engel
Bu ülkede yıllardır eğitimi konuşuyoruz.
Sınav sistemini değiştiriyoruz, müfredatı yeniliyoruz, ölçme-değerlendirme yöntemlerini “modernleştiriyoruz”.
Ama sınıfların içinde büyüyen bir gerçeği hâlâ görmüyoruz: başarısızlık korkusu.
Görmüyoruz; çünkü “başaramama korkusu” sessiz.
Ders kitaplarında yok, yönetmeliklerde yok, toplantı tutanaklarında yok.
Ama sınıftaki çocuğun gözlerinde, titreyen sesinde, yere bakan yüzünde var. En çok da orada…
Yanlıştan Korkan Bir Çocuk, Soru Sormayı Bırakır
Çocuk derse parmak kaldırmadan önce etrafına bakıyorsa,
Yanlış yaptığında yüzü kızarıyorsa,
Sadece “Doğruyu söyleyeyim de rezil olmayayım.” derdindeyse…
Biz yıllardır “Neden yaratıcı gençler yetişmiyor?” diye soruyoruz.
Cevabı basit:
Yanlış yapmaktan korkan bir genç; düşünmekten, soru sormaktan ve fikrini ifade etmekten de korkar.
Bir Cevabın Bedeli Bu Kadar Ağır Olmamalı
Sınıfta yanlış cevap veren bir çocuğun yüzündeki o anlık çöküşü hiç izlediniz mi?
O ifade, bir anlık hatanın değil; yıllarca biriken korkunun dışa vurumudur.
Bu ülkede çocuklar hâlâ:
Öğretmenin ters bakışından,
Arkadaşlarının alayından,
Ailenin beklenti yükünden,
Notun kendisinden değil, notun sonucundan korkuyor.
Sınavdan geçer not alamayan değil kaygı duvarını aşamayan bir nesil yetiştiriyoruz.
Hata Yapma Hakkı, Çocuğun En Temel Özgürlüğüdür
Bilimin temelinde ne vardır?
Deney, yanılma, tekrar deneme…
Peki biz ne yapıyoruz?
Hatasız çocuk istiyoruz.
Hatasız çocuk olmaz.
Hatasız çocuk yetiştirmeye çalışan sistem ise ancak itaatkâr bireyler üretir.
Hata yapmayan insan yoktur, hata yapmasına izin verilmeyen insan vardır.
Ve bu insanlar, hayata hep başkalarının çizdiği sınırların içinde yaşar.
Eğitim, Korkuyla Değil Cesaretle Başlar
Bir çocuk hata yaptığında yerin dibine sokuluyorsa,
Sadece sonuç konuşuluyor, süreç görülmüyorsa,
Başarı “puan” a, öğrenci “dosya” ya, öğrenme “performans” a indirgendiyse; orada eğitim değil, sıralama yarışı vardır.
Ve sıralama yarışında ikinci olan bile birinciye göre kaybetmiş sayılır.
Oysa çocukların ihtiyacı çok açık:
Yanlış yaptığında elinden tutacak bir el,
“Şu an başaramamış olabilirsin; daha çok çalışırsan, pes etmezsen başarabilirsin. Sana inanıyorum, sana güveniyorum.” diyecek bir rehber…
Ve nefes alabilecekleri bir öğrenme iklimi.
Son Söz: Değişime Bakış Açımızdan Başlamak Gerek
Bu ülkenin gerçek meselesi sınav sistemi değil çocukların gözlerindeki ışığın sönmesidir.
Şunu bilmek zorundayız:
Başarısızlık korkusu, eğitimdeki en büyük eşitsizliktir.
Bir toplumu ileri taşıyanlar, hata yapmaktan korkmayanlardır.
Çocuklara bunu öğretemiyorsak hiçbir reform işe yaramaz.
Gerçek değişim, çocuğun omzundaki korkuyu almaktan geçer.
Cesaret bir eğitim politikası değil bir bakış açısıdır.
Ve gelecek, cesur çocukların omuzlarında yükselir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.